ABD’nin Donald Trump Başkanlığında Yürütülen Ortadoğu Politikası

241

Uluslararası ilişkilerde genel olarak, temel aktör olan devletlerin ve diğer aktörlerin dış politika yapım süreçlerinde birçok faktörün etkili olduğu görülmektedir. Bu faktörler arasında liderlerin kişilik özellikleri ve yapılarının yanı sıra bir devletin ulusal ve uluslararası boyutlarda karşılaştıkları kısıtlar ve koşullar gösterilebilmektedir. Bölgesel anlamda ve coğrafya temelinde uluslararası politika yapım süreci zamanla değişim göstermektedir. Bölgesel aktörlerin yanında büyük, orta ve küçük güçlerin dış politika yapımları da coğrafi açıdan farklılıklar gösterebilmektedir. Ortadoğu bölgesi bu açıdan önemli bir alan olmakla birlikte ekonomik, askeri ve toplumsal birçok yönden devletlerin ilgisini çekmektedir. Geçmişten bu yana devletlerin odak noktası olan ve çatışmalara konuk olan Ortadoğu coğrafyasının önemi, doğal kaynakların zenginliği, bölgedeki devletlerin kimlik inşa süreçleri, aynı şekilde ulus inşa süreçleri gibi temel konular ile şekillenmektedir.

Büyük güçler olarak nitelendirdiğimiz ülkeler nazarında önemi büyük olan Ortadoğu’ya günümüzde, orta güçlerin de etkin olmak istedikleri ve bu amaçla politikalar yürüttükleri de bilinmektedir. Büyük veya süper güç kapsamında değerlendirilebilecek olan ABD için Ortadoğu’nun önemi de, geçmişten bugüne çok ayrı bir yere sahiptir.

ABD başkanlarının da bu bölgede çeşitli ve birbirinden farklı sayılabilecek politikalar yürüttükleri görülmektedir. Liderlerin politikalar belirlerken uluslararası konjonktürü algılayışları kendi kişiliklerine bağlı olarak farklılık yaratmaktadır. Bu durum da genel anlamda devletlerin dış politika yapımlarında kritik rol oynadıklarını açıkça göstermektedir. Liderlerin uluslararası alandaki bu önemi hem büyük güçler açısından hem de küçük güçler ve diğer güçler için aynıdır. Ancak her bir devlet sınıflandırması grubuna ait liderler uluslararası politikada farklı boyutlarda güç gösterisi yapmaktadırlar. Bu da liderleri kritik role sokmaktadır. Bunun yanında ABD liderlerinin her dönemde uluslararası sistemden etkilendiği kadar uluslararası sistemi de büyük oranda etkiledikleri bilinmektedir. Ek olarak, bölgesel güçlerin de kendi bölgelerini etkileri altına almaya çalıştıkları da ortadadır.

Genel olarak ABD, geçmişten bu yana liderleri çok konuşulan ülkelerin başında gelmektedir. Donald Trump da başkanlık döneminde ve sonrasında kendinden sıkça söz ettiren, uluslararası alanda alışılmadık politikalarıyla ve söylemleriyle gündeme oturmuş bir ABD başkanı olarak tarihe geçmiştir. Trump’ın genel anlamda ABD dış politikaları, geçmiş dönem başkanlık yapan Obama’dan çokça farklı boyutlara sahip olmuştur. Özellikle Ortadoğu olmak üzere dünyanın diğer bölgelerinde de yankı uyandıran tavırlar sergilemiştir. Bununla birlikte liderlik vasıfları değerlendirildiğinde uç noktalara sahip bir başkan niteliği taşıdığı ve bu durumunda ABD dış politikasına harfiyen yansıdığı görülmektedir.

Donald Trump

Bu çalışmada genel olarak ABD dış politikası ve beraberinde Ortadoğu politikası incelenecek olup Trump dönemi politikaları detaylı ele alınarak geniş çaplı bir dış politika analizi yapılmaya çalışılacaktır. Dış politika analizini yaparken çeşitli konulardan yararlanılacak olup bu konular, ABD ve yumuşak güç gibi kuramsal alanda da açıklanmaya çalışılacaktır. Bununla birlikte ABD’nin Ortadoğu bölgesinde İran, İsrail ve Filistin ülkeleri ile yürüttüğü politikalar ve bu politikaların arkasındaki motivasyonlar değerlendirilmeye alınacaktır.

Trump Dönemi ABD’nin Genel Ortadoğu Politikası

08 Kasım 2016’da ABD’nin 45. Başkanı olarak göreve gelen Donald Trump, İsrail’e ilişkin sempatizanlığı, Filistin olayına karşı davranışı ve İsrail – Filistin sorunundaki rolü ile uluslararası arenada oldukça tartışılan bir başkan olmuştur. Trump seçim kampanyalarında İsrail ile müttefiklik kuracağını ve İsrail – Filistin arası sorunlarda da desteğini İsrail yönünde kullanacağını belirtmiştir. Trump’ın bu davranışları ve söylemleri oldukça tepki ile karşılanmasına karşılık, bu tepkiler Trump’ı vazgeçirmeye yetmemiştir. Seçimler boyunca Trump’a en önemli desteği veren kızı İvanka Trump’tır. Donald Trump’ın aile geçmişinin Nazi Almanya’sına uzandığı dile gelse de kızının eşi Yahudi olan Jared Kushner’dir. Jared Kushner seçim kampanyası süresince ve seçim sonrası Donald Trump’a İsrail meselesinde danışman olarak destek çıkmıştır. Donald Trump’a İsrail meselesinde yardımcı olan yalnızca Jared Kushner olmamıştır. Sheldon Adelson, ABD’nin en zengin Yahudisi olarak Trump’a büyük destek vermiştir ve milyonlarca dolar mali destek sağlamıştır (Omar, 2017). Trump’a genel anlamda yapılan bu gibi destekler çoğunlukla İsrail’e olan sempatisini biraz da olsa aydınlatır gibidir. Bununla birlikte Trump, İsrail Başkanı Netanyahu ile de görüşme gerçekleştirmiştir. Donald Trump’ın seçim merkezinde İsrail Başkanı Netanyahu ile görüştükten sonra 26 Eylül 2016’da açıklanan bildiri de Trump, Kudüs’ün 3000 yıldan fazladır Yahudi halkının ezeli başkenti olduğunu ve Trump başkanlığında ABD’nin Kudüs’ü sonunda İsrail’in başkenti şeklinde gördüğünü ve böyle kabul edeceğini belirtti (Crowe, 2016, 151).  Anlaşılmaktadır ki, Trump genel olarak başkanlığa başladığı dönemden sonuna kadar söylemlerinde ve politikalarında tutarlı ve net bir tavır takınmaya özen göstermiştir. Her ne kadar uç söylemlere sahip olsa da bu yöndeki tutarlı davranışı dış politika yapım süreçlerinde liderlere biçilen özellik ile uyuşmaktadır.

İvanka Trump and Jared Kushner

Bu net söylemleri arasında en önemli sayılabilecek olan da İsrail-Filistin sorunudur. Donald Trump’ın İsrail sempatizanlığı ve Filistinli Müslümanları teröre bağlı olarak nakletmesi İslam camiasında ve Batı’da kimi ülkeler tarafından tepki ile karşılanmıştır. Trump’ın bu düşüncesi genel olarak islamafobik söylemin başka bir yansıması olarak öne çıkmaktadır. Zira Trump bir keresinde şu sözleri nakletmişti:

Filistinli çocuklara büyüyüp terörist olmayı öğretiyorlar. Buna bir son vermeleri lazım. Teröre son vermeliler. Ve İsrail’in bir Yahudi Devleti olarak var olma hakkına saygı göstermeleri gerek.” (Crowe, 201, 151).

İsrail tarafınca eziyete maruz kalan Filistinli Müslümanlar, terörist damgasını yemişler ve sonuçta Trump İsrail’in ülke bazında kabul edilmesinin hakkının olduğunu desteklemiştir. Aynı şekilde Donald Trump şu söyleminde bulunmuştur;

“Gazze Golan tepelerinde İsrail’e karşı bir cephe oluşturmaya çalışıyorlar. Gazze İslam’ı cihadı destekliyor. Batı Şeria ise Filistinli teröristlere terör saldırıları için 7000 dolar ve ya 30000 dolar teklif ediyorlar” (Trump, 2016).

Donald Trump’ın İsrail devleti için çeşitli politikaları ve planları olduğu görülmektedir. İsrail’in tutumlarına ve politikalarına terör adını koymayan Trump İsrail devletini sonuna kadar da desteklemiştir. Donald Trump 21 Mart Washington AIPAC konferansındaki konuşmasında İsrail ve Filistin meselesinden bahsetmiştir. Donald Trump, 2004’te Gazze olayının zirvesindeyken, İsrail’in 40. geçidinde en önde yürüdüğünü ve bu durumun birçokları için risk barındırdığını dile getirmiş, İsrail devletini müttefiki olarak ilan etmiştir (Trump, 2016). İsrail devletini bölgede yani Ortadoğu’da tek demokrasi adı altında değerlendirmeye aldığı da anlaşılmaktadır.

Donald Trump’ın bu İsrail’e olan bu yakınlığını uluslararası kamuoyunda ve genel olarak ABD siyasetinde, dış politika yapımında hiçbir şekilde gizlememiştir. Trump’ın İsrail’i bu denli desteklemesi uluslararası arenada ABD karşıtlığını da arttırarak ABD meşruiyetini zedelemektedir. Bunun yanında, Filistin’de gerçekleşen bir sürü dehşet verici olayın ardından Trump’ın İsrail’e destek vermesi islamofobi düşünce yapısının derinleşmesini etkilemiştir. İlerleyen dönemlerde ABD başkanı Trump, işgalci devlet tanımıyla gündeme gelen İsrail’i daha fazla destekler nitelikte davranmıştır. Trump’ın söylemleri arasında sıklıkla gündeme gelen Filistinli Müslümanların terörist ilan edildiği yansıması oldukça ciddi bir etikettir. Büyük Güç lideri vasfında yer alan Trump’ın uluslararası değerlere ters düşen kimi yaklaşımları doruk noktasında takip etmesi de tüm dünyayı şok etmiştir.

Donald Trump 21 Mart Washington AIPAC konferansı

Trump bir başka konuşmasında Müslümanları terörist olarak kazımak amaçlı terimler kullanmayı tercih etmiştir. Donald Trump’ın şu sözleri bu durumu destekler niteliktedir;

Her gün çocuklara İsrail’den ve Yahudilerden nefret etmeyi öğrettiniz. Bu durmak zorundadır, İtfaiyecilerin kahraman olduğu bir toplumda yaşarken, küçük çocuklar itfaiyeci olmak ister. Sporcuların ve film yıldızlarının kahramanlar olduğu bir toplumda yaşarken, küçük çocuklar sporcu ve film yıldızı olmak isterler. Filistin toplumunda, kahramanlar Yahudileri öldüren kişilerdir.” (NTV, 2009).

Burada da anlaşılacağı gibi, Trump’ın Filistinli çocukları teröre yatkın olarak küçüklükten yetiştirdiklerini söylemlerine kattığı görülmektedir. Bunun yanında, İnsan Hakları Örgütü 1989 yılından itibaren toparladığı bilgilere dayanarak bölgedeki çatışmalar sonucunda 7398 Filistinlinin ve 1483 İsraillinin hayatlarının son bulduğu kaydedilmiştir (NTV, 2009) .

İsrail’in gerçekleştirdiği Gazze’deki çatışmalarında hayatını kaybeden Filistinli Müslümanların fazlası sivil, çocuk ve kadın olarak kamuoyuna yansımaktadır. Tüm bu olaylar neticesinde Trump’ın İsrail tarafından Filistin’e yapılan bu şiddete ve zulme karşı hala İsrail tarafında yer alması da uluslararası ilişkilerde Trump’ın ırkçı ve akıl almaz söylemlerinin olduğunun açıkça anlaşılmasına neden olmaktadır.

ABD dış politikasında gündeme gelen önemli olaylardan birisi de İran ile geçekleştirilen antlaşma ve gelişmelerdir. Geçmişten bu yana İran’ın nükleer silah sahibi olması, nükleer silah yapması ve yapmaya da potansiyelinin olması en fazla ABD ve diğer devletler açısından tehdit olarak algılanmaktadır. Dönem dönem İran İsrail’i tehdit etmiş olmakla birlikte, Trump bu tehditlerin ABD-İsrail arası ilişkileri zedeleyeceği görüşüne kapılmıştır. Bu nedenle Trump söylemlerinde ve politikalarında İran ile yapılan nükleer antlaşmasının üzerinde düşüneceğini açıklamıştır.

Bu durumlar neticesinde Trump’ın tutumu da İran’a karşı tehditler ve etiketler savurmak olmuştur. Dolayısıyla Trump, İran’ın genel olarak birçok terör örgütünü desteklediğini ve onlara kaynak sağladığını ortaya atmıştır. Trump’ın bu söylemlerinin altında elbette Afganistan ve Irak işgalinin de etkisi vardır. Genel olarak uluslararası sistemde, Ortadoğu’da bir devletin nükleer silah gücünü elinde bulundurması ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Büyük güçlerin elinde sahip oldukları en güçlü silaha yani nükleer silaha İran gibi güvenilmez devletlerin sahip olması ve olduğu düşüncesi dahi soru işaretleri bırakmaktadır. Trump’ın İran’a karşı bu tavrını yine bu eksende değerlendirmeye almak gerekmektedir.

Trump ve Netanyahu

Trump’ın seçim kampanyaları süresince İsrail ve Netenyahu için methiyeler dizmiştir. Trump bir keresinde, Netenyahu ile görüşeceğini ve onu çok iyi tanıdığını dile getirmiş, İsrail ve o bölgeye istikrar getireceğini dile getirmiştir. Bunun yanında İsrail ile birlikte planlarının olduğunu da belirtmiştir (Trump, 2016). Burada İsrail sempatizanlığı açıkça ortadadır ve Yahudi sevgisini gösterme çabası görülmektedir.

Ancak bu sevgi gösterilirken de aynı zamanda Müslümanlara ve özellikle Filistinli Müslümanlara karşı ırkçı ve onları hiçe sayan tutumu da söylemlerin arkasında yer almaktadır. Tüm bu söylemler ABD dış politikasına da Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak belirtilmesi şeklinde yansımıştır. Bu gelişmeler ışığında Trump’a göre BM, ABD ve İsrail ile dost ilişkiler yürütmemektedir. Genel olarak özgürlük adı altındaki Amerikan değerlerinin dostu olmadığı öne sürülmektedir. Barack Obama’nın İsrail devleti ile birlikte son zamanlarda gerçekleştirdikleri Trump tarafınca eleştirilmiştir. Trump’ın Obama’yı bu konuda eleştirmesinin nedeni de BM’nin İsrail ve Filistin arasında yaptığı anlaşmanın İsrail için kötü bir yansıması olduğunu düşünmesidir. Trump, BM Güvenlik Konseyi kapsamında ABD’nin bu anlaşma için veto hakkını kullanmasını sağlamıştır. Bu durumun yanında, İsrail devleti de zaten BM anlaşmasının uygulanmayacağını tarafınca ilan etmiştir (Kaplan, 2019,103).

İsrail’in Filistin topraklarını işgali durumu üzerine BM kararı Filistin’i destekler nitelikte olmakla birlikte ABD burada İsrail’i desteklemeyi tercih etmiştir. Trump, başkan olduğunda bu yöndeki BM kararlarını veto edeceğini söylemleri arasına almıştır (Woolley, 2016, 10).  Seçimlerden sonra da Trump bu alandaki yoğun ve katı çalışmalarına vakit kaybetmeden başlamıştır. Birleşmiş Milletler’in kararını fesheden Trump, 20 Ocak 2017’den sonra Birleşmiş Milletler’in de kararından döneceğini öne sürmüştür. Trump, 6 Aralık 2017 tarihindeki açıklamasının İsrail-Filistin çatışması meselesinde büyük yankı uyandıracağını söylemiş, 20 yıldır ABD’nin Kudüs’ü başkent olarak tanıma kararını beklettiğini ve artık bu kararın kabul edilmesinin vaktinin geldiğini dile getirmiştir (Woolley, 2016, 10).

Konuşmasının kalan kısmında da Kudüs’ün öneminden söz etmiştir. Trump, Kudüs için sadece üç büyük dinin merkezi olmadığını, bunun yanında İsrail’in kalbi olduğunu söylemiştir. İsrail için de dünyanın en başarılı demokrasisi tanımını kullanmıştır (Woolley, 104 2016, 12). Trump’ın bu tutumu da uluslararası arenada çok fazla soru işareti barındırmaktadır. Sonuçta, İsrail’in Filistinli Müslümanlara karşı tutumları ortadadır ve desteklenmesi uluslararası hukuka aykırı bir durumdur. ABD gibi bir gücün bu işgalci devleti desteklemesi sorunun ABD’ye değil tamamen lidere ait olduğunu ortaya koymaktadır. Liderin bir devletin dış politikasını yaparken ki tutumu ve kişiliğinin yansıması tüm dünyanın etkileneceği olaylar silsilesini de beraberinde getirmektedir.

Kudüs

Trump’ın bu söylemlerinin ve kararlarının ardından birçok ülkede Trump’ın tersine Filistin devletine yardımlarını sağlamıştır. Ancak tüm bu karşı fikirlere rağmen Trump tutumundan vazgeçmedi ve Kudüs’ü İsrail’in resmi başkenti ilan etti. Bunun yanında Tel Aviv’deki ABD Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararını açıklamış oldu (BBC, 2017). Kabul edilen bu karardan sonra İsrail Trump’ı onurlandırmak için Eski Kent Bölgesinde bulunan yer altında bir tren istasyonunda Trump’ın ismini vereceklerini dile getirmiştir (Kaplan, 2019, 104).

Bu karşılıklı sevgi gösterileri tüm dünya çapında hayretle izlenmekteydi. İsrail’in bu amaç doğrultusundaki davranışı da Müslümanlar için elzem olan Mescid-i Aksa’yı tehlikeye sokmaktadır. Filistinli Müslümanlar tarafınca ortaya atılan tahminlere göre de İsrail Mescid-i Aksa’yı ortadan kaldırıp yerine Süleyman mabedini yerleştirmeyi amaçlamaktadır. Genel olarak bu bölgede ve bu özellikle Filistin nazarında Müslümanlara karşı yürütülen ırkı ve ayrımcı tutumun altında ABD başkanı Donald Trump da yer almaktadır. Bu şekilde bir durumun altında ABD’nin imzasının olması da kamuoyu ve uluslararası ilişkiler nezdinde ABD’nin ciddi hasara uğradığını göstermektedir.

Sonuç Yerine 

Trump’ın politikaları ve stratejileri genel anlamda değerlendirildiğinde ve Ortadoğu özelinde incelediğinde, kapalı kapı anlayışının baş gösterdiği anlaşılabilmektedir. Güvenlik ve siyaset meselelerinin yanı sıra ekonomik anlamda aktif bir şekilde kısıtlamalara gidilmesi de bu kapalı kapı uygulamasını desteklemektedir. Müslüman ülkelere vize engelinin getirilmesi, Meksika sınırına duvar inşa edilmesi gibi politikalar da bu belirtilen durumu desteklemektedir. Trump bahsedilen tüm bu uygulamaları ile ABD’yi dışarıdaki kaynaklanan tehditlere ve risklere karşı korumayan bir lider pozisyonunda yer almaktadır. Trump’ın bu korumacı tutumu ABD için muhafazakar bir tavırda uluslararası ilişkilere yansımasına neden olmakta ve diğer devletlerin liderlerinde böyle bir algı yaratmaktadır. Bu korumacı anlayış, farklı milletlerden insana kapısını açan ve uluslararası bir ülke algısını paylaşan ABD’de farklı ırk ve ülkeden olan vatandaşlar üzerinde olumsuz bir etkisi olacaktır.

ABD’de başkan olarak başa gelenlerin, seleflerinin yaptıkları çalışmaları yanlış olarak değerlendirip yeni bir soluk katma amacı oldukları anlaşılmaktadır. Bu algıdaki liderler de düzeltilmesi gereken politikaları kendi algılayış şekilleri doğrultusunda dönüştürmektedirler.  Cumhuriyetçi/Muhafazakâr Bush başkanlığında var olan hatalı politikalar beraberinde gelen Demokrat/Liberal Obama başkanlığında dönüştürülmeye ve hata olarak görülenler giderilmeye çalışılmış, Bush ve Obama dönemlerinde olumsuz etkilenen ‘Büyük Amerika‛ ilkesi de Donald Trump ile ‘Make America Great Again‛ sloganı sayesinde tekrardan canlandırılmıştır.  Korumacı uygulamalar neticesinde ABD dış politikası yapım sürecinde Trump’ın çalışmaları büyük iç – dış karışıklıklara ve tepkilere neden olmuştur.

Trump gerek kişiliği gerekse geçmişi açısından, ABD başkanı olduktan sonra oldukça tartışılan bir profil çizmektedir. Katı fikirlere sahip olması, milletlere dair ırkçı söylemlerini sosyal medya aracılığıyla gündeme getirmekten çekinmemesi gibi özellikler Trump’ı seleflerinden ayrı bir konuma sokmaktadır. Dış politika yapım sürecinde alacağı kararlar konusunda herkesi meraka düşüren Trump, ister istemez diğer devletlerin liderlerinin de dış politika yapım süreçlerini de oldukça etkilemiştir. Korku ve merak hali dolayısıyla diğer devletlerin liderleri Trump ile ilişkilerinde nasıl davranacakları konusunda soru işaretleriyle harekete geçmişlerdir. Uluslararası alanda liderlerin ABD algısını az da olsa dönüştürmeyi başaran Trump, başkanlığı döneminde çatışmalara ve anlaşmazlıklara sebep olmuştur.

Ortadoğu bölgesi açısından Trump ve politikaları sonuca bağlanacak olursa, İsrail ve Filistin meselesi ciddi karışıklıklara neden olmuştur. Trump’ın İsrail sempatizanlığı ve Filistinli Müslümanlara karşı ırkçı ve ayrımcı tutumu uluslararası toplum açısından büyük tepkilerle karşılaşmıştır. Trump’ın kişiliğinin dış politikaya etkisi ve söylemleri genel anlamda hem Ortadoğu’daki arzularına erişmesinde hem de Filistin ve İsrail meselesinin halledilmesinde sorun yaratan bir duruma girmesinde etkili olmuştur. Bu bağlamda Kudüs sorunu da yankı uyandırmış ve genel olarak çözümüne ilişkin soruları yanıtsız bırakılmıştır. İsrail’in Filistin’e karşı uyguladığı yaptırımlara karşılık Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nazarında alınmaya uğraşılan kararların ABD tarafından veto edilmesi uluslararası toplumun bu soruna el atmasını sonuçsuz bırakması da ayrı bir demokrasi problemidir.

Trump başkanlığı kapsamında son bir buçuk yılda, Trump’ın Ortadoğu’ya dair politikaları bölgesel işbirliklerini tehlikeye atmıştır. Bununla birlikte bölgenin karışıklığına karşılık ABD istikrar sağlayacağı yerde bölgeyi bölmeye ve parçalamaya odaklı politikalar izlemeye devam etmiştir. Trump’ın Ortadoğu’ya yönelik Obama yönetiminden ayrı bir biçimde İran’ı çevreleme politikası çerçevesinde, Suudi Arabistan temelli strateji takip etmesi var olan tüm dengelerin tekrar çizilmesine yol açmıştır. Ortadoğu’da geçmişten bu yana korunan karmaşıklık, aslında başta ABD’nin olmak üzere Batı’nın enerji ihtiyacının muhafaza edilmesinin bir tarafı olmuştur. Bu sebeple, Ortadoğu’nun bu karışık yapısının muhafaza edilmesi büyük güçler için elzem bir durum olarak görülmektedir.

Duygu Temiz

Stratejik Ortak Misafir Yazarı

[irp posts=”14405″ name=”ABD’nin Ortadoğu ve Türkiye’deki Asker Sayısı Arttı”]

KAYNAK

Kaynaklar 

Arı, T. (2004). “Geçmişten Günümüze Orta Doğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi”, İstanbul: Alfa Yayınları.

BBC Türkçe, 2020. “ABD seçimleri ne zaman, kimler aday ve seçim süreci nasıl işliyor?”, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-51101339 , (Erişim tarihi: 05.06.2021).

Cherkaoui, M. (2017). “Trump’s Death Kiss on the Middle East Peace Process”, Al Jazeera Centre for Studies Report, ss. 1-15.

Crowe, Anthony. İmparatorluktan Başkanlığa Trump. Ankara: Tutku Yayınları. 2016.

Dilek, M, (2018), “Trump Yönetiminin Kudüs Kararına Analitik Bakış”, International Journal  of Social Inquiry, Cilt:11, Sayı:1, ss.97-137.

Dinç, C, Karataş, B, (2018), “Amerikan Karşıtlığında Güncel Küresel Eğilimler ve Trump Etkisi”, Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, Cilt: 9, Sayı: 16, ss. 1994-1927.

Feierstein, G. M. (2018, 27 Mart), “Trump’s Middle East Policy at One Year”. http://www.mei.edu/content/trumps-middle-east-policy-one-year.

Gönülal, Ü, (2017), “Filistin Sorununda Dönüm Noktası: Donald Trump’ın Barış Sürecine Son Veren Hamlesi ve İsrail Lobisinin Etkisi”, The Turkish Yearbook of International Relations, Volume 48, ss. 99-109).

Gündüz, O, Göçoğlu, V, (2019), “Ulusal Güvenlik Politikası Çerçevesinde ABD’nin Güvenlik Anlayışına Kronolojik Bir Bakış”, Cilt:15, Sayı:21, ss. 727- 750).

Kahraman, S, Avrupa Birliği ve Irak Krizi: Bölünmeden Yeniden Birleşmeye Uzun İnce Bir Yol. Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, 2003, 2.4: 151-161.

Kaplan, M, (2019), “Soğuk Savaş Sonrası Amerika Birleşik Devletleri’nin Ortadoğu Politikasının Radikalleşmeye Etkileri”, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, ss. 62-110.

Karagül, S, Güder, E, (2020), “Dış Politikada Popülist Söylem ve Girişimler: Trump Siyaseti ve Brexit Süreci”, Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 5 (1), ss. 109-133.

Kontos, M. (2017). “US Middle East Strategy under President Trump’s Isolationist Foreign Policy”, Eastern Medıterranean Polıcy Note, ss. 1-7.

Nye, J. (2004). Soft Power . New York : Public Affairs.

NTV, (2017). “Trump Ortadoğu Barışını Niçin Damadı Kushner’a Emanet Etti?”, https://www.ntv.com.tr/dunya/trump-ortadogu-barisini-nicin-damadikushnera-emanet-etti,aexzoZdnsE69SzY0RO6pjA (Erişim Tarihi: 10.06. 2021).

NTV, (2017). “Trump Ortadoğu Barışını Niçin Damadı Kushner’a Emanet Etti?”, https://www.ntv.com.tr/dunya/trump-ortadogu-barisini-nicin-damadikushnera-emanet-etti,aexzoZdnsE69SzY0RO6pjA (Erişim Tarihi: 09.06.2021).

Oghli, J, (2020), “ABD’nin Afganistan Politikası: Obama Ve Trump Dönemi”, Pearson  Journal Of Socıal Scıences & Humanıtıes, Volume: 5, Issue:8, SS.109-119.

Oğuzlu, T. (2018). “Trump’ın Güvenlik Stratejisinde Ortadoğu”, https://www.yenisafak.com/hayat/trumpin-guvenlik-stratejisinde-ortadogu-3153140 (Erişim Tarihi: 03.06.2021).

Omar, M. Is Sheldon Adelson Behind Trump’s Decision on Jerusalem? (M. S. OMAR, Producer), 2017.

Öncel, M. (Ekim-Kasım 2018), “ABD’nin Ortadoğu’ya Yönelik Kamu Diplomasisi: Obama Ve Trump Dönemi”, Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, ss. 92-104.

Öztürk, M, (2019), “Trump’ın Kudüs Kararının Bir Analizi”, İnsan ve Toplum Bilimleri  Araştırmaları Dergisi, Cilt:8, Sayı:4, ss. 2877-2899.

Patman, Robert G. Out of sync: Bush’s expanded national security state and the war on terror. International Politics, 2010, 46.2-3: 210-233.

Pirinççi, F; Orhan, O, Duman, B, “ABD’nin DEAŞ stratejisi ve Irak ile Suriye’ye olası yansımaları”. ORSAM Rapor, 2014, 191

Sabah,(2018),“Trump’ın İpini Kendi Halkı Çekecek”, https://www.sabah.com.tr/pazar/2018/08/19/trumpin-ipini-kendi-halki-cekecek (Erişim Tarihi: 04.06.2021).

Salcı, T. (2018). “Trump’ın Ortadoğu Kararları ‘Avrupalı Müttefiklerini Şaşkına Çevirdi’”, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/trumpin-ortadogu-kararlariavrupali-muttefiklerini-saskina-cevirdi/1147861 (Erişim Tarihi: 04.06.2021).

Schmidt, B. (2012), “Theories of US Foreign Policy”, M. C. Stokes, US Foreign Policy, Oxford: Oxford University Press, ss. 5-20.

Takvim İnternet Sitesi (2018). “Trump’ın Tweetleri Dünyayı Şaşkına Çeviriyor”, (Erişim Tarihi: 06.06.2021), https://www.takvim.com.tr/dunya/2018/07/27/trumpin-tweetleri-dunyayi-saskina-ceviriyor.

Taşdemir, F. “Uluslararası Terörizme Karşı Devletlerin Kuvvete Başvurma Yetkisi”, USAK Yayınları, Ankara 2006.

Telci, N. (2020), “Ağırlaştırılmış Ekonomik Yaptırımlar: Trump İran’dan Ne İstiyor?”, Seta Perspektif, Sayı:208, ss.2-6.

Topuz, Z. (2018), “Trump Dönemi Değişen Dengelerin Filistin-İsrail Barış Sürecine Etkisi”, Akademik Ortadoğu, Cilt 13, Sayı 1, ss.107-125.

Trump, Donald. Twitter. https://twitter.com/realdonaldtrump/, 2016

Yalçın, H, İlhan, B, (2020), “Tek Kutuplu Sistemde Süper Güç Davranışı: Soğuk Savaş Sonrası Amerikan Dış Politikası ve Trump Dönemi”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 21(2), ss. 545-560.

Yaman, H, (2017), “Anglosakson Muhafazakâr Geleneğin Dönüşümü Ve Trump’ın Yeni Amerika Söylemi”, International Journal of Social Science, No: 58, ss. 497-510.

Woolley, O. B. Donald J. Trump: “Remarks at the AIPAC Policy Conference in Washington, DC,” March 21, The American Presidency Project. http://www.presidency.ucsb.edu, 2016.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz