1970’lerde Dünyanın Değişim Sancıları: Ekonomik Dönüşüm

777
Yazarlık Başvurusu

1970’ler Dünyanın Değişim Sancıları: Ekonomik Dönüşüm

1.Bretton Woods Sisteminin Çöküşü

2. Dünya Savaşı sonrasında ABD öncülüğünde gerçekleşen ve İngiltere’nin kararlılıkla takip ettiği süreçte, dünya üzerinde kalıcı barışı tesis edebilmek adına uluslararası kurumlar ve kuruluşlar oluşturulmuştur. Oluşturulan kurumların ve kuruluşların bünyesinde yeni sistemsel dönüşümler meydana gelmiştir. 1944 yılında New Hampshire kasabasında bir araya gelen ülkeler, İngiltere’nin savaş öncesi ekonomik düzen üzerindeki hakimiyetini gönüllü bir şekilde ABD’ye devrettiğine şahit olmuştur.1944 yılında atılan imzalarla uygulanmaya başlayan Bretton Woods sistemi 1 ons altın değerinin 35 dolar karşılığına sabitlendiği ekonomik bir düzeni öngörmektedir. ABD’nin sabit döviz kuru üzerinden bir sistem geliştirmesi, Avrupa’nın Sovyet tarzı iktisadi düzene yönelmesi ve kapitalizmin tehdit altında olması korkusu üzerine şekillenmiştir (Campbell, 2008 :308).

Bretton Woods sistemini de içinde barındıran ve sosyal devlet temeline dayalı bir anlayışla uygulanan ithal ikameci politikalar, olumsuz etkilerini göstermeye başlamıştır. 1970’lere gelirken başta gıda maddelerinde olmak üzere yaşanan bolluk dönemi bir süre sonra özellikle gelişmiş ülkelerin teknolojik yenilikler karşısında geri kalmasına bağlı olarak talep düşüklüğü yaratmıştır (Kuruç, 2017: 16). Talep düşüklüğünün etkisi sonucu büyümenin durup reel faiz oranlarının negatif tarafa doğru yönelmesi, yöneten sınıf üzerinde baskının oluşmasına sebebiyet vermiş; politik ve ekonomik anlamda yok olmaktan kurtulma adına kararlı hareket etmelerini zorunlu kılmıştır. (Harvey, 2007: 28).

Kar oranlarının düşmesi üzerinden meydana gelen yapısal krizin odağında, büyüme oranlarının azalması, işsizlik dalgasının yayılması ve enflasyonun giderek artması yer almıştır (Dumeil, Levy, 2008 :25). ABD’nin dolar rezervlerinin azalırken dünyanın geri kalanında dolar stoklarının artması, gelecek dönemlerdeki dolar fazlalıklarının altına çevrilememe tehdidini artırmıştır. Belli başlı altın karşılığı bulunmayan dolarların karşılıklılık dereceleri arttırılarak değerinin düşürülmesi gerekliliği doğmuştur (Dumeil, Levy, 2008 :28).

1970’lere gelirken ABD global sorumluluğu üstlenme yeteneğini yitirmiştir. ABD sistem içinde kendisine çözüm üretirken diğer ülkeleri düşünüyormuş gibi politikalar yaptığı hissi oluşturmuştur (Kuruç, 2017:21). Özelikle ABD ile İngiltere hakimiyet kaybı yaşadığı alanlarda var olmak yerine, kendi hakimiyet alanlarını yeniden tahsis etmek için yeni sistemler geliştirmek istemektedir. ABD yeni sistemler kurmayıp sabit döviz kuru sisteminde kaldığı takdirde hakimiyet kaybı yaşadığı piyasalarda diğer ülkelerin hatta Sovyet iktisadi sisteminin yayılım gösterebileceğini düşünmüştür (Campbell, 2008 :308).

1971 yılına gelindiğinde sosyal refah devleti anlayışının kan kaybı yaşaması ve ithal ikameci politikaların yerini serbest piyasaya bırakma sürecinde doların altın karşısındaki konvertibilitesi sonlandırılırken Bretton Woods sistemi çökmüştür. Sabit kur sitemine dayalı Bretton Woods sisteminin çöküşü, sistemi serbest dolaşıma dayalı piyasa ekonomisi hakimiyetinin arttığı dalgalı döviz kuru sistemine dönüştürmüştür. Dalgalı kur sistemi, doların dünya üzerinde serbest ve daha hızlı bir şekilde hareket etmesini sağlamaktadır (Campbell, 2008 :312).

Bretton Woods siteminin 1971 yılında sonlandırılarak dalgalı kur sistemine geçişin açıklanmasına rağmen ABD’nin tam anlamıyla sermaye akışlarını serbestleştirmesi 1974 yılında başlamıştır (Campbell, 2008 :314). ABD’nin ardından İngiltere’nin harekete katılması ve bunu diğer Avrupa ülkelerinin izlemesi enflasyonu ve işsizlik dalgasını artırmıştır. Enflasyon ve işsizlik dalgalarının artmasıyla stagflasyon krizini meydana gelmiştir (Dumeil, Levy, 2008 :28). Krizdeki piyasalarda serbestleşme atılımları, ABD ve İngiltere öncülüğünde yeni sağ temelli neoliberal politikaların şekillenmesini sağlamıştır.

ABD ve İngiltere’nin dışında Japonya ve B. Almanya üzerinden bir değerlendirme yapıldığı takdirde, Japonya ve B. Almanya’nın ham madde ithal edip sanayi ürünü ihraç eden ülke olmaları ve henüz dünya piyasalarına hizmet edebilecek seviyeye ulaşamamış olmaları, sistem üzerindeki sıkıntıların giderilmesinden sonra eski sisteme geri dönülmesi yönündeki tarafgirliklerini artırmıştır (Kuruç, 2017 :21). Çünkü Japonya ve B. Almanya eski sistemde ABD ve İngiltere’nin hakimiyet kaybı yaşadığı alanlarda hakimiyet kurabileceklerini, yeni sistemde hakimiyet kurabilecek yeterliliğe sahip olmadıklarını düşünmektedir.

Sovyetler tarafından dalgalı kur sistemine geçiş kısa vadede olumlu bir gelişme olarak düşünülmüştür. Çünkü dünyada serbest piyasa anlayışının yayılması, oluşacak yeni pazarların ve Sovyetler Birliği’nin bu pazarlara girebilmesinin önünü açmıştır. Sovyetler tarafından kısa vadede olumlu görülen sistem değişikliği uzun vadede yerini olumsuzluklara bırakmıştır.

  1. 1973 Petrol Krizi

1973 petrol krizi öncesinde ülkeler ve petrol şirketleri arasında bir millileştirme mücadelesi başlamıştır. 1960’ta (Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Örgütü) OPEC’in kurulması millileştirme mücadelesinin devletler bazında galibiyetle sonuçlandığına dair bir intiba yaratmıştır. OPEC kurulmadan öncesinde şirketlerin devletlerle mücadele etmesine yol açan etkenler, dolaylı olarak petrol şirketlerinin fiyatı düşük tutması aşağıda sıralanan gerekçeler üzerinden değerlendirilmektedir (Sander, 1994 :417):

  • Dünya piyasasında pazar bulmak isteyen bağımsız petrol şirketleri 1950’li yıllarda düşük fiyat politikası uygulamıştır.
  • Sovyetler Birliği petrol üretimini arttırarak ekonomik ve siyasal anlamda hakimiyet kurmaya, dünya pazarına açılmaya çalışmıştır.
  • ABD 1959’da zorunlu petrol kotaları koyarak kendi pazarlarını denetlemek istemiştir.

1960 yılına gelindiğinde petrol ihraç eden 13 ülke düşük petrol fiyatlarının oluşturduğu olumsuz etkilerden kurtulmak için OPEC’i kurarak amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmışlardır. OPEC’in amaçları doğrultusunda ve şirketler karşısında başarıya ulaşmasının gerekçesi: ABD’nin kurumsal ve tarihsel açıdan politikaları, petrol fiyatlarının yüksek olmasının zorunlu olduğunu ileri sürerek petrol şirketlerini desteklememesi olarak gösterilmiştir (Sander, 1994 :418).

1973 yılına gelindiğinde OPEC petrol fiyatlarının arttırıldığını açıklamıştır. 1973 yılının ilk ayında 2,59 $ olan petrolün varil fiyatı 4 kat artarak 11,65 $ olmuştur (Armaoğlu, 1992 :726). Dünya genelinde petrol fiyatlarının artması işsizlik ve enflasyonla birlikte büyük ekonomik bunalımların habercisi olmuştur. Sürecin ileriki dönemlerinde Mısır ve Suriye kaybedilen toprakları geri almak maksadıyla İsrail’e karşı savaş başlatmıştır. Arap-İsrail savaşında İsrail ordusunu destekleyen batılı devletlere yönelik (Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Örgütü) OAPEC’in petrol fiyatlarını arttırması, petrol krizinin daha geniş alana yayıldığını ve etkilerinin çeşitlendiğini göstermiştir. Arap ülkeleri petrol fiyatlarını arttırarak, petrolü ekonomik ve siyasal tehdit olarak kullanmayı planlamıştır. Bu kapsamda ABD’den doların değerinin düşürülmesini ve diğer ülkelerde dahil olmak üzere İsrail’e desteğin geri çekilmesini istemiştir. Başta S. Arabistan olmak üzere Arap ülkelerinin petrol fiyatlarını arttırmasıyla Avrupa Ekonomik İş birliği Teşkilatı gibi kurumlar, Japonya ve İngiltere gibi ülkeler petrol üzerinden çıkarlarını korumak maksadıyla İsrail’e karşı tepki almaya başlamıştır (Armaoğlu, 1992 :726).

Petrol fiyatlarının artması gelişmiş ülkeleri çok fazla etkilememiştir. Gelişmiş ülkelerin mevcut sanayileri ve ekonomileri sürece çabuk uyum sağlayabilirken geri kalmış, az gelişmiş ülkeler ve Arap ülkeleri süreçten olumsuz etkilenen taraf olmuştur (Armaoğlu, 1992 :727-728). Özellikle Arap ülkelerinin İsrail’e karşı siyasal araç olarak kullanabileceğini düşündüğü petrolün alıcı paniği yaratması, dünyada dengeleri değiştirirken olumsuz sonuçlarını Arap ülkeleri üzerinde göstermiştir (Sander, 1994 :419).

1974 yılında ABD, Kanada ve Fransa hariç ortak pazar ülkeleri petrolün temininde iş birliği ve ortak planlama oluşturmak adına Milletlerarası Enerji Ajansını kurmuştur. İlk etapta ortak ülkelerin en az 60 günlük stoğa sahip olması şartı aranırken daha sonraki süreçlerde bu rakam 90 gün olarak yenilenmiştir. Oluşturulan ajansla özellikle ortak pazar ülkeleri petrol fiyatlarının olumsuzlukları karşısında iş birliği gerçekleştirmiştir (Armaoğlu, 1992 :727).

Ortak pazar ülkeleri arasında petrolün oluşturduğu olumsuzluklara karşı makro düzeyde çeşitli politikalar geliştirilirken, ülkeler kendi içlerinde mikro politikalar ortaya koyarak önlem almaya çalışmıştır. ABD fiyat artırma sürecinin başında çok fazla etkilenmezken zamanla pazar ekonomilerinin büyümesi, olumsuz tablolar ortaya çıkarmıştır. Ortaya çıkan olumsuzluklarla mücadele etmek üzere ABD’de hız limitlerinin düşürülmesi, belirli günlerde ve sınırlı limitlerle petrol satışı yapılması gibi mikro düzeyde politikalar oluşturulmuştur. Aynı dönemde ABD’nin yeni enerji arayışı üzerine geliştirmeye çalıştığı politikalar, yeni teknolojilerin hakimiyetini elinde bulunduran Japonya’nın ABD pazarına ve hatta dünya pazarına açılmasında etken faktör olmuştur (Kuruç, 2017 :18).

Petrol fiyatlarının artması Sovyetler Birliği’nde birkaç yıllığına gıda ve teknoloji ithalatının karşılanabilmesi olarak değerlendirilerek ilk etapta olumlu olarak algılanmıştır (Roskin, 2009 :394). Sovyetler Birliği bu seviyedeki politikaların kendi içindeki ekonomik sıkıntılara çözüm olacağı düşüncesine kapılarak, bir an önce alınması gereken önlemlerin ertelenmesine ve daha sonraki süreçlerde petrol fiyatlarının düşüşünün de etkisiyle olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

  1. Genel Olarak Piyasalarda Meydana Gelen Değişiklikler

Piyasalar 1970-1980 arası dönemde meydana gelen ekonomik krizlerin etkisiyle şekillenmiştir. Yeni piyasalarda aktif yer alabilmenin ve gelişim gösterebilmenin ana hatları, tarım ve özellikle teknolojik temellere dayalı sektörlerdeki hakimiyet düzeyi ile belirlenmiştir. ABD, Japonya ve B. Almanya piyasalarda bütünleşmenin sağlanmaya başlandığı ekonomik kriz sonrası dönemde, diğer ülkelere nazaran ön planda yer almıştır (Kuluç, 2017 :16). ABD’nin bilime dayalı, üstün beceri yoğunluğu sektörlere ya da kaynak işlemeye dayalı sektörlere hâkim olması, piyasalar yeniden şekillenirken dünya üzerindeki hakimiyetini kanıtlar nitelikte bir yapı oluşturmuştur. Ancak ABD’nin belirtilen sektörlerdeki hakimiyeti süreklilik tartışmaları ile eleştirilmiştir.  Japonya’nın ABD piyasası için tamamlayıcı rolü üstlenmesi, ekonomisinin az enerji tüketen araçlar, yeni teknoloji gibi farklılaşmış ürünlerin olduğu sektörlerle şekillenmesi üzerinden belirlenmiştir. Ayrıca B. Almanya’nın bu süreçteki etkinliği, tarım gibi geleneksel ürünlerin ve sektörlerin belirleyiciliğiyle şekillenmiştir (Kuluç, 2017 :21).

1980 yılına yaklaşırken B. Avrupa ülkeleri teknolojide yeniliklerin kıta dışında kalacağını fark ederek, yeni süreçlere Avrupa Topluluğu gölgesi altında geliştirilen politikalarla dahil olmayı planlamıştır. Avrupa Topluluğu bilime dayanan ve farklılaştırılmış ürünlerde gelişmeye yönelik hedefler ve politikalar belirleyerek, aynı zamanda geleneksel üretim üzerindeki hakimiyetini koruyarak, çeşitli stratejiler geliştirmiştir (Kuluç, 2017 :20).

Sovyetler Birliği, 1970-1980 arasındaki dönemde teknolojik ve tarımsal alanda kaliteden yoksun, ayrıca dünya pazarına erişemeyecek kadar az gelişim göstermiştir (Roskin, 2009 :394). Kısa süre sonra doğru bir politika izlemediğini fark eden Sovyetler Birliği, sağlam temellerle şekillenecek ve sürdürülebilirlik çerçevesinde gerçekleşmesi planlanan politikalara yönelmek üzere çalışmalara başlamıştır.

Sonuç 

1970’li yıllarda Bretton Woods sisteminin çöküşü ile başlayan ekonomik dönüşüm ülkelerin eski ve yeni piyasalarda hakimiyet mücadelesini ortaya çıkarmıştır. Bu mücadele kapsamında ülkeler bazında ve piyasalar özelinde paradigma değişimleri yaşanmıştır. 1973 yılında başlayan petrol krizi ile girişilen mücadeleler, ekonomik dönüşümün elzem olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. 1970-1980 arası dönemde meydana gelen ekonomik krizler üzerine yeniden şekillenen piyasalar, 1980 sonrasındaki (neoliberal) siyasal dönüşümün ve yönetimsel dönüşüm süreçlerinin başlangıcını oluşturmuştur.

Sistemin kendi içerisinde ve yenilenen verileri üzerinden meydana getirdiği dönüşüm hareketleri, sistemlerin birbirleri ile etkileşim içerisinde olduğu bir girift yapıya sahip olduğunu göstermiştir. Ekonomik, siyasal ve yönetimsel alan üzerinden girift bir karakteristiğe sahip olan sistemlerin meydana getirdiği dönüşüm sıfırdan “devrim” niteliğinde bir hareketlilik oluşturamazken, önceki sistemler üzerinden değerlendirilip geliştirilen “evrim” niteliğinde bir hareketlilik oluşturmaktadır.

Burak Yıldırım

Stratejik Ortak Misafir Yazarı

KAYNAK

KAYNAKÇA

Armaoğlu, F. (1992). 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi 1914-1990 Cilt I: 1914-1980, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., Ankara.

Campbell, A. (2008); “ABD’de Neolializmin Doğuşu: Kapilizmin Yenide Örgütlenmesi”, Neoliberalizm: Muhtelif Bir Seçki (çev. Ş. Başlı, T. Öncel), Yordam Kitapevi Yay., İstanbul, s.s.305-324.

Dumeil G., Levy D. (2008); “Neoliberal (Karşı) Devrim”, Neoliberalizm: Muhtelif Bir Seçki (çev. Ş. Başlı, T. Öncel), Yordam Kitapevi Yay., İstanbul.

Harvey, D. (2007); “Neoliberalism as Creative Destruction”, The Annals of the American Academy of Political and Social Science, Sayı: 610, s.s.22-44.

Kuruç, B. (2017); “Dünya Ekonomisinde ve Sanayisinde Gelişmeler: Genel Bir Bakış”, s.s. 15-23, <http://arsiv.mmo.org.tr/pdf/10662.pdf>, Erişim Tarihi:  25.02.2018.

Roskin, M. G. (2009); Çağdaş Devlet Sistemleri: Siyaset, Coğrafya, Kültür (çev. B. Seçilmişoğlu), Adres Yay., Ankara.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

2 YORUMLAR

  1. Merhabalar. bu yazının yazarını yazar mısınız? tezimde kullanmak istiyorum fakat misafir yazar olarak görülüyor. Rica etsem mail ile cevabı gönderir misiniz?

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz