Saddam Hüseyin Döneminden Bugüne Irak Türkmenleri
Özet
Bu makale Orta Doğu coğrafyasında yüzyıllardır var olan Türkmenlerin Irak devleti içerisinde yaşadıklarını anlatmaktadır. Bunu yaparken başta Irak olmak üzere yakın dünya tarihinde önemli etkileri bulunmuş Saddam Hüseyin’in yönetimde olduğu süreci incelemek ve sonrasında oluşan durumun Irak Türklüğüne etkisini gözler önüne sermek amaçlanmıştır.
Anahtar kelimeler: Saddam Hüseyin, Türkmen, Irak, Orta Doğu
Giriş
Mezopotamya’da Türk varlığı yüzyıllardır süregelen bir durumdur. Yüzyıllarca çorak ve verimsiz olduğu gerekçesiyle dikkat çekmeyen bölge, petrol varlığının kanıtlanmasıyla statü değişimine uğramıştır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında emperyal güçler bölgede söz sahibi olmaya başlamıştır. Bu dönemde İngiliz kuvvetler manda yönetimi altında bölgeyi daha kolay yönetebilmek için Anadolu Türkleri ile Irak Türklerini farklı iki etnik yapı gibi göstermek için Lozan Barış Görüşmelerinde “Türkmen” tabirini kullanmıştır (Şen, 2006). Görüşmelerdeki Türk temsilcilerinin başkanı olan İsmet Paşa “Türkmen” tabirinin “Türk” tabiri ile eş anlamlı olduğunu; Türkiye Türklerinin de aynı zamanda Türkmen olduğunu belirterek İtilaf Devletlerinin politik hamlesini engellemiştir (Yılmaz, 2006). Tüm bu çabalara rağmen 1959 yılı itibariyle Irak devleti, vatandaşı olan Türkleri resmi olarak “Türkmen” olarak tanımlamıştır (Doğan, 2018).
Irak’ta hâkim gücün Araplar olması, Musul ve Kerkük gibi toprakların Türkiye Cumhuriyeti’nin Misak-ı Millisi içerisinde bulunması ve ülkedeki politik karışıklıklar sebebiyle Türkler pek çok zorluğa maruz kalmıştır. Bunların en yoğun yaşandığı dönemlerden birisi de Saddam Hüseyin’in iktidar olduğu yıllardır.
Saddam Hüseyin’in İktidara Gelişi
1920 yılında gerçekleştirilen San Remo Konferansı sonrasında Irak devleti İngiliz himayesinde kurulmuştur ve 3 Ekim 1932 yılında Kral Faysal liderliğinde bağımsızlık statüsü kazanmıştır. Buna karşılık 1 sene sonrasında Faysal’ın ölümü ile “darbeler dönemi” olarak adlandırabileceğimiz istikrarsız bir dönem başlamıştır (Daban E. ve Daban C., 2018). İkinci Dünya Savaşı sonrasında İngilizlerin hegemonya etme gücünün azalması ve Sovyetler Birliğinin (SSCB) gücünü artırması sonucu 1958 yılında gerçekleştirilen darbe sonucunda Cumhuriyet ilan edilmiştir. Bu dönemde SSCB ile ilişkiler geliştirilmiş sonuç olarak ülkede komünizm ve milliyetçilik akımları rağbet görmeye başlamıştır. Bu durum ileride Saddam Hüseyin’i iktidara getirecek BAAS hareketinin de güçlenmesine sebep olmuştur.
Arap milliyetçiliğinden etkilenen ve birleşmiş bir Arap devleti kurmayı hedefleyen BAAS hareketinin 1968 yılında gerçekleştirdiği darbe ile 10 yıllık cumhuriyet yönetimi askıya alınmıştır. 1979 yılında Saddam’ın parti içi darbe ile Cumhurbaşkanı Hasan el Bekir’i indirmesi sonucu Irak’ta Saddam Hüseyin dönemi başlamıştır (Çağ ve Eker, 2013).
Saddam Hüseyin Döneminde Irak Türkleri
Irak devleti kurulduğu günden itibaren Türkler yoğun bir baskı altında işkenceler ve idamlara maruz kalmıştır. Bunlardan bazıları (Doğan, 2018):
- 1924 Kerkük Katliamı
- 1946 Gevurbağı Katliamı
- 1959 Kerkük Katliamı
1978 yılında uygulanmaya başlayan anayasada Irak’ı oluşturan unsurların Araplar ve Kürtler olduğu belirtilerek hakları garanti altına alınmış olmasına karşın Türkmenlerin adı dahi geçmemiştir (Doğan, 2018).
Fakat 1979 yılında Saddam’ın iktidara gelmesi ile Türkler için durum çok daha zorlaşmıştır. Türkçe konuşan Irak Türklerine işkenceler yapılmış, “Kerkük” gibi Türkçe olan yerleşim yerlerinin isimleri “Al-Tamim” gibi Arapça adlara çevrilmiştir (Doğan, 2018).
Irak-İran Savaşı Sırasında Türkmenler
1980 yılında Saddam’ın İran’a savaş ilan etmesi sonucu mevcut Türk varlığını azaltmak için Türkleri ön saflarda savaşa göndermiştir. Aynı zamanda Türk aydın kesimi idam etmiştir (Bayati, 2016). Savaş sırasında Türk bölgelerine Arap yerleşimleri teşvik edilmiş, Kerkük’e yerleşen Araplara karşılıksız arsa ve para yardımı yapılmıştır. Aynı süreçte Türkmenlerin gayrimenkul ve ticari taşıt satın almalarını engellenmiş, iş yerlerinde Arap ortak bulunması koşulunu getirilmiştir (Doğan, 2018). Saddam’ın bu cüretkâr dış siyasetinin altında sahip olduğu petrol rezervi yatmaktaydı. 1972 yılında Britanya’ya ait olan “Iraq Petroleum Company”nin Irak hükümetine geçmesi ve OPEC ülkelerinin 1973’te petrol ambargosu sonucunda yaptığı satışlar ile önemli gelir elde etmiştir (Daban E. ve Daban C., 2018).
Altunköprü Katliamı (1991)
1990 yılında Saddam’ın Kuveyt’i işgal etmesi sonucunda batılı kuvvetler Irak’ın işgali durdurmasını talep etmiştir. Saddam bu talepleri göz ardı etmesi sonucu Çöl Kalkanı Harekâtı ile Irak kuvvetleri bozguna uğramıştır (Cleveland, 2008). Kuveyt’in işgali ile Saddam dünya petrol rezervinin %20’sini eline geçirmişti. Amerika bu harekât ile Saddam’ın gücünü azaltmış olmasına karşın İran’ın bölgede nüfusunu artırabileceği endişesi ile onu iktidardan indirmemiştir (Daban E. ve Daban C., 2018).
Bu gelişmelerin yaşandığı esnada kuzeyde Kürt aşiretler özerk bir yapı kurma niyetiyle isyan başlatmıştır. Rejim askerlerine karşı koyacak yeterli imkânı bulunmayan Kürt gruplar dağlara çekilirken isyanda yer almayan yerel Türk halkı ibret-i alem olması amacıyla katledilmiştir. Bu katliamda BAAS kuvvetleri sivil halka karşı top atışları ve hava harekatları düzenlemekten çekinmemiştir (Doğan, 2018).
Erbil Türkmen Katliamı (1996)
Silahlı Kürt kuvvetleri arasında oluşan fikir ayrılıkları sonucunda Barzani ve Talabani arasında ciddi çatışmalar yaşanmaya başlamıştır. Barzani ve Saddam iş birliği yaparak 1996 yılında Erbil şehrini kontrol altına almıştır. Aynı zamanda Bağdat yönetiminin kuvvetleri yolu ile pek çok Türk aydını tutuklanmış ve evleri yağmalanmıştır. Peşmerge ve rejim askerleri birlikte Türkmen Radyo ve Televizyon binasını ele geçirmiştir (Bayati, 2016).
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Raporuna göre 1997 yılındaki nüfus sayımında soyunu Türkmen olarak kayıt ettirenlerin sürgün edileceği söylentileri olduğu ortaya çıkmış; bu sebeple pek çok Türkmen’in kendisini Arap olarak kayıt ettirdiği gösterilmiştir (Duman, 2007).
Irak Türkmen Cephesi
Türkiye’nin teşvikleri sonucunda birlikte hareket etme kabiliyeti bulunmayan Türkmen hareketleri birleştirilmiş ve 24 Nisan 1995 tarihinde Irak Türkmen Cephesi (ITC) kurulmuştur. Bu sayede Türkiye Cumhuriyeti devletinin yardımları sosyal desteğin ötesinde siyasi arenaya taşınmıştır (Yılmaz, 2006).
Cephenin hedefi Irak’ın demokratik bir yapı olarak toprak bütünlüğünün korunması ve Türkmen halkının hak ettiği haklara kavuşmasıdır (Doğan, 2018). 2008 yılında parti olarak tescillenmiş ve 2010 senesinde gerçekleştirilen seçimlerde 6 milletvekili elde edip 3 bakanlık almışlardır. Şu anda 5 milletvekili ile Türkmen halkını temsil etmektedir (Doğan, 2018).
Türkiye ve Türkmenler
1990’lı yıllara kadar Sadabat Paktı ve Bağdat Paktı gibi oluşumlar Irak Türklerinin durumunu geliştireceği konusunda ümit olmuşsa da fayda getirmemiş, Türkmenlere uygulanan zulümler kınanmayla geçilmiştir (Doğan, 2018). 1988 yılındaki Halepçe katliamı sonrasında Türkmenlerin sorunları tartışılmaya başlanmıştır. Aynı dönemde Turgut Özal bölgedeki Kürtler ile de temas kurulmuştur (Doğan, 2018).
1991 yılı sonrasında hükümetin Irak’ın Kuzey bölgesinde gücünü yitirmesi sonucu Türkiye “Türkmenlerin haklarını korumak” amacı ile bölgede söz sahibi olmaya başlamıştır. Bunun bir göstergesi olarak “Akıncılar” olarak adlandırılan ve Türkiye’nin eğitim verdiği Türkmen askeri yapılanması kurulmuştur (Güngör, 2014).
2003 yılında başında Amerika (ABD) ve İngiltere’nin olduğu operasyon sonucunda Saddam rejimi çökmüş, Irak işgal edilmiştir. Harekât öncesinde Türkiye’nin de dahil olması için pek çok baskı yapılmıştır (Bayati, 2016). Türkiye bu görüşmeler sırasında hassasiyetlerini belirtmiş ve önlem alınmasını istemiştir. Bu hassasiyetler (Bila, 2003):
- Kuzey Irak’ta Kürt devlet yapılanmasının kurulmaması
- Musul ve Kerkük’ün peşmergeye bırakılmaması
- PKK’nın Türkiye’ye yönelik terör faaliyetlerinin önüne geçilmesi
- Irak Türkmenlerinin hakları
Türkiye’yi Irak işgaline dahil edecek olan 1 Mart Tezkeresi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden (TBMM) geçmemesi sonucu ABD büyük bir hayal kırıklığına uğramış ve Türkiye’nin hassasiyetleri umursanmamıştır (Güngör, 2014). Amerikan kuvvetlerinin gücünü arkasına alan Kürt kuvvetleri Kerkük’ü işgal etmiş Türkmenlere ait devlet belgelerini tahrip ederek resmiyette demografik yapıyı kendi lehine çevirmeye çalışmıştır. 2003 yılına kadar Türklere yönelik Arap asimilasyonu devri Kürt asimilasyonuna dönüşmüştür (Güngör, 2014).
2009 yılında Ahmet Davutoğlu’nun Dış İşleri Bakanı olması sonrasında bölgeye yönelik faaliyetlerde değişimler meydana gelmiştir. Bu döneme kadar Türkmenler üzerinden bir Irak politikası geliştiren Türkiye Cumhuriyeti, bu dönemden sonra Kürt yönetimine karşı olan tutumunu yumuşatmış; bölgeyi Sünni Araplar üzerinden yorumlamaya başlamıştır. Bu politika değişimi ITC içerisinde büyük tartışmalara sebep olmuştur (Doğan, 2018). 2014 yılı sonrasında DAEŞ terör örgütünün Türkmen bölgelerinde yaptığı katliamlar sonucunda Türkiye, bölgedeki Sünni güçlere silahlı eğitim desteği vermiş ve açılım süreci döneminde Kürt yöneticiler ile uyum içerisinde çalışmıştır (Doğan, 2018).
Sonuç
1920 yılında tamamen kolay bir manda yönetimi sağlanması amacıyla belirlenmiş olan Irak haritası, içerisindeki etnik, mezhepsel ve ekonomik yapıyı önemsememiştir. Bunun sonucu olarak Irak bağımsızlığını kazandığı günden beri derin bir politik istikrarsızlık dönemine girmiştir. Bu süreçte Türkmenler herhangi bir isyanda bulunmasa bile etnik köklerinden dolayı sıklıkla kıyımlara ve sindirme politikalarına uğramıştır. Nitekim bu istikrarsız süreç Arap milliyetçiliği ile öne çıkan BAAS partisini yükseltmiş ve kısa süre içerisinde Saddam Hüseyin iktidarı ele geçirmiştir. Ancak bu dönemden sonra uygulamalar daha sık ve acımasızca yapılmıştır. 1 Mart Tezkeresi’nin TBMM tarafından reddedilmesi sonucu ABD desteği ile Kürt silahlı kuvvetleri daha cüretkâr davranışlarda bulunmuş ve Türkleri sindirme çalışmalarını Arap kuvvetlerinden devralmışlardır. Türkiye’nin politik gelişmeleri “Türkmenler” olarak değil “Sünniler” bakış açısıyla yorumlaması uzun yıllardır devam eden Türkmen sorununun günümüze en güncel yansımalarıdır.
Irak'ın Kült Lideri: Saddam Hüseyin (1937 - 2006
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Stratejik Ortak Misafir Yazarı
Uğur Bozdoğan
KAYNAK
KAYNAKÇA
- Doğan, S. (2018). Irak Türkmenleri. İnsan ve Sosyal Araştırmalar Merkezi, (68).
- Daban, E. Z., & Daban, C. (2018). SADDAM HÜSEYİN DÖNEMİ IRAK DIŞ POLİTİKASI: IRAK-İRAN SAVAŞI, KUVEYT’İN İŞGALİ VE ABD’NİN IRAK’A MÜDAHALESİ. Ahi Evran Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2(1), 83-109.
- Bayati, N. IRAK TÜRKMENLERİNİN UĞRADIKLARI ASİMİLASYON POLİTİKALARI. ORSAM ANKARA ULUSLARARASI ÖĞRENCİLER AKADEMİSİ, 85.
- Güngör, F. (2014). Ortadoğu denkleminde Irak Türkmenleri ve geleceği. Uluslararası Sosyal ve Eğitim Bilimleri Dergisi, 1(2), 14-41.
- YILMAZ, İ. (2006). Geçmişten günümüze Irak’ta Türkmen politikası. Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, 5(12), 127-142.
- Duman, B. (2007). Saddam Sonrası Dönemde Irak, Türkmenler ve Kerkük(Master’s thesis, Kırıkkale Üniversitesi).
- Şen, O. E. (2006). Irak’taki Türkmenlerin Irak Siyasetine Etkileri(Doctoral dissertation, Marmara Universitesi (Turkey)).
- Çağ, G., & Eker, S. (2013). Ortadoğu’da Baas Rejimleri: Suriye ve Irak. Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslararası Avrasya Strateji Dergisi, 2(2), 57-72.
- Cleveland, W. L., & Harmancı, M. (2008). Modern Ortadoğu Tarihi. Agora Kitaplığı.
- Bila, F. (2003). Sivil darbe girişimi ve Ankara’da Irak savaşları. Ümit Yayıncılık.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.