İran Nükleer Programına ve Türkiye’ye Etkisine Kısa Bir Bakış
“Barış İçin Atom” Programı çerçevesinde İran, 1957 yılında ABD ile Sivil Nükleer İşbirliği Antlaşmasını imzalayarak nükleer programını başlatmış ve ABD’nin İran’ın nükleer programına olan desteği 1979 yılındaki İran Devrim’ine kadar sürmüştür. Bu tarihten sonra başa gelen yeni rejim Batı dünyasının petrol ve doğal gaz zengini bir ülke olan İran’a maliyeti yüksek nükleer politikayı dikte etmek istediği gerekçesiyle nükleer çalışmaları durdurma kararı almıştır[1]. Ancak 1980 yılında başlayan İran-Irak Savaşı ile nükleer programın önemi anlaşılmış ve çalışmalar gizli olarak yeniden yürütülmeye başlatılmıştır.
1979 Devrimi’nden sonra Batı Bloku’nun desteği kesmesiyle İran nükleer işbirliği için yüzünü doğuya çevirmiş ve bu kapsamda Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile işbirliği yapmaya başlamıştır.
Çin ile İşbirliği
Reaktör teknolojisi, uranyum zenginleştirmesi, nükleer yakıt üretme ve seyreltilmiş uranyumdan plütonyum çıkarma üzerine araştırma yapmak için Çin’in desteği ile 1984 yılında İsfahan Nükleer Teknoloji Merkezi açılmıştır.
1985 yılında Çin ve İran arasında “barışçıl kullanım” amaçlı gizli bir nükleer işbirliği antlaşması imzalanmıştır. 1990’lı yıllarda yoğunlaşan Çin-İran işbirliğinin önüne teknik yetersizlikler geçmiştir. Buna ek olarak ABD’nin baskısını artırmasıyla Çin, İran nükleer programına olan desteğini 1997 yılında kesmiştir. Çin nükleer silaha sahip bir İran istememekle birlikte uygulanan uluslararası yaptırımların da bir amaç olarak değil barışçıl müzakereler ve diplomatik girişimler için bir araç olarak kullanılmasını savunmaktadır[2].
Rusya ile İşbirliği
1995 tarihinde Moskova’da imzalanan nükleer işbirliği antlaşması ile Rusya devrim öncesi Almanlar tarafından yapımına başlanan nükleer santrali bitirme ve İranlı öğrencilerin nükleer fizik, nükleer mühendislik gibi dallarda doktora yapmak üzere Moskova Üniversitesi’nde eğitime kabul edilmesi üzerinde anlaşmışlardır.
Kuzey Kore ile İşbirliği
Uluslararası sistemde yalnızlaşmış ve ABD öncülüğünde başlatılan Birleşmiş Milletler yaptırımlarına maruz kalan bu iki ülkenin ilişkileri İran-Irak Savaşı ile başlamış ve ekonomik, savunma sanayii ve nükleer teknoloji vb. bir çok alanda artarak devam etmiştir.
İran Nükleer Programı Karşısında Türkiye’nin Tutumu
Türkiye, İran’ın barışçıl amaçlı nükleer çalışma yapmaya hakkı olduğunu, sorunun diplomatik yollarla çözülmesini ve İsrail’in de nükleer silaha sahip olduğundan yola çıkarak bölgenin nükleer silahlardan arındırılması gerektiğini savunmaktadır. Ayrıca başta ABD olmak üzere nükleer silaha sahip diğer ülkelerin bu konuda İran’a yaptırım uygulamasının tezat oluşturduğunu söylemektedir.
İran Nükleer Krizinde Türkiye’nin Rolü (Tahran Bildirgesi)
Dönemin Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Genel Sekreteri Muhammed el Baradey, İran’a zenginleştirdiği uranyumun Türkiye’de bekletilmesini ve Fransa tarafından %20 zenginleştirilmiş uranyum verilmesini teklif etmiştir. Bu teklif kapsamında %20 oranında zenginleştirilen uranyum çubukları Tahran’a teslim edildikten sonra Türkiye’de bekletilen İran’ın zenginleştirdiği uranyum Batı’ya aktarılacaktır. İran bu antlaşmayı Türkiye ve Brezilya’nın arabuluculuğunda Mayıs 2010 Tarihinde imzalayarak Tahran Bildirgesi’ni kabul etmiştir.
ABD, AB ve Dönemin Rusya Devlet Başkanı Medvedev (başta olumlu yaklaşmasına rağmen) Tahran Bildirgesi’ni eleştirmişler ve yetersiz bulmuşlardır. Böylece Türkiye’nin tüm çabalarına rağmen Tahran Bildirgesi’nden bir sonuç alınamamıştır.
Sonuç
İran her ne kadar barışçıl amaçlarla nükleer çalışmalar yaptığını söylese de uzun yıllar bu çalışmaları gizli bir şekilde yürütmesi uluslararası kamuoyunda şüphe ile karşılanmaktadır. Ayrıca İran’ın balistik füze programı da göze alındığında nükleer silah sahibi olmak istediği düşüncesi ağır basmaktadır. İran’ın nükleer silah sahibi olması 1639 Kasr-ı Şirin Antlaşması’ndan itibaren günümüze kadar olan İran-Türkiye arasında ki dengeyi İran lehine bozacaktır. Bu durum, Pakistan, İsrail ve Rusya Federasyonu’ndan sonra İran’ın nükleer gücü elde etmesi, Türkiye’nin bölgesel güç olma mücadelesini kaybetmesine [3] ve diğer bölge ülkeleri ile nükleer silah yarışının başlamasına yol açabilir. İran nükleer krizinin diplomasi ile bir çözüme kavuşturulamaması durumunda ABD’nin İran’a askeri müdahalede bulunması doğrudan ve dolaylı yoldan en çok Türkiye’yi etkileyebilir. Tüm bu durumlar göz önüne alındığında Türkiye, bu krizin çözülmesi için aktif bir diplomasi çalışması yürütmekte ayrıca aksi bir duruma karşıda NATO füze kalkanına dahil olarak ve kendi hava savunma sistemlerini geliştirerek güvenlik önlemlerini almaktadır.
Batuhan Kahriman
Stratejik Ortak Misafir Yazarı
KAYNAKÇA Ünal , B. (2014). İran-Kuzey Kore Savunma Sanayii ve Nükleer Teknoloji İşbirliği . Bilge Strateji , 6 (10) , 115-136 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/bs/issue/3800/50974 Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin. Abone oldunuz, teşekkürler. Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin. Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin. Abone oldunuz, teşekkürler. Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.”KAYNAK”
Kibaroğlu, M. & , (2013). İran’ın Nükleer Programı ve Türkiye . Bilge Strateji , 5 (9) , 1-8 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/bs/issue/3801/50981
Aydın, D. (2007). İran Nükleer Programının Türkiye’nin Güvenliğine Etkileri . Güvenlik Stratejileri Dergisi , 3 (5) , 105-129 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/guvenlikstrtj/issue/7538/99228
Sarı, H. Ü. G. (2014). İran Nükleer Programının Türk Dış Politikasına Etkisi . Güvenlik Stratejileri Dergisi , 10 (20) , 199-228 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/guvenlikstrtj/issue/7523/99142
Alperen, Ü. (2018). Çin’in İran Nükleer Politikası: Ulusal Çıkar ve “Sorumlu Büyük Güç” Arasında Denge . İran Çalışmaları Dergisi , 2 (2) , 11-35. DOI: 10.33201/iranian.510584
Dipnotlar
[1] Alperen, Ü. (2018). Çin’in İran Nükleer Politikası: Ulusal Çıkar ve “Sorumlu Büyük Güç” Arasında Denge . İran Çalışmaları Dergisi , 2 (2) , 11-35 . DOI: 10.33201/iranian.510584
[2] Alperen, Ü. (2018). Çin’in İran Nükleer Politikası: Ulusal Çıkar ve “Sorumlu Büyük Güç” Arasında Denge . İran Çalışmaları Dergisi , 2 (2) , 11-35 . DOI: 10.33201/iranian.510584
[3] Aydın, D. (2007). İran Nükleer Programının Türkiye’nin Güvenliğine Etkileri . Güvenlik Stratejileri Dergisi , 3 (5) , 105-129 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/guvenlikstrtj/issue/7538/99228E-BÜLTENE ABONE OLUN
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Allah devletmize zeval vermesin.