Kuzey Kore’nin füze denemeleri ve nükleer programı, Güney Çin Denizi anlaşmazlığında her gün biraz daha yükselen tansiyon, ABD’nin Asya’nın bu bölgesindeki askeri varlığını artırmasına hizmet ediyor. Washington ile Manila arasında imzalanan savunma işbirliği anlaşmasının yürürlüğe girmesi ile; ABD, Japonya, Güney Kore ve Tayvan arasında esasen var olan yakın savunma/güvenlik ağına, Filipinler de dâhil oluyor. Avustralya’nın ABD lehine Asya’ya eklemlenmesi ve Hindistan’ın ABD ve ABD’nin bölgesel müttefikleri ile olan yakın ilişkileri, Çin karşısındaki bu savunma/güvenlik ağının çapını daha da büyütüyor.
Filipinler ile ABD arasında, 2014 yılında imzalanan, ancak Filipinler Yüksek Mahkemesi’nin anayasaysa uygunluk denetiminin yeni tamamlaması nedeniyle ancak geçtiğimiz günlerde yürürlüğe girebilen anlaşma ile, ABD, Filipinler’de beş askeri üsse sahip olma imkanı elde ediyor. Bu üslerin adı ve yerleri sırasıyla şunlar: (1) Basa Hava Üssü (Filipinler’in kuzeyinde, Tayvan’ın güneyinde, İkinci Dünya Savaşı öncesinde ABD tarafından inşa edilmiş), (2) Magsaysay Kalesi (Filipinler’in batısında, Güney Çin Denizi’nin doğusunda, Filipinler’in en büyük askeri tesis, Filipinler Ordusunun ileri eğitim merkezlerinden biri), (3) Macton-Benito Ebuen Hava Üssü (Filipinler’in orta kesiminde, Cebu sahilinde, 1990’ların başında çıkarılmadan önce ABD Hava Kuvvetleri için inşa edilmiş), (4) Lumbia Hava Üssü (Mindanao Adası’nın güneyinde, sivil havacılığa da hizmet veriyor) ve (5) Antonio Bautista Hava Üssü (Palawan Adası üzerinde, Güney Çin Denizi’nde anlaşmazlık konusu Spratly Adaları ile karşı karşıya). ABD askeri unsurlarının bu üslerde konuşlanmasının ne zaman başlayacağı şimdilik belirsiz gözükse de, ABD Savunma Bakanı Ash Carter’in önümüzdeki Nisan (2016) ayında Filipinler’e yapması beklenen ziyarette bu belirsizliğin ortadan kalkacağı tahmin edilmektedir. Anlaşma, Filipin Ordusuna askeri eğitim verilmesini de öngörüyor.
Üç asır İspanyolların hâkimiyetinde kalan, 1898’de ABD’nin yönetimine giren ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Japonya’nın işgaline uğrayan Filipinler, savaştan sonra asıl/tam bağımsızlığına kavuşmuş bir ülkedir. İzleyen yıllarda da, genelde, ABD ile yakın ilişki içinde olmuştur. Bu tablo nedeniyle, Filipinler’in askeri alt yapısının esasen ABD’nin kullanımına elverişli olduğunu ve ABD’nin edindiği üsler için ciddi harcama yapmasını gerektirmediğini söylemek mümkündür. Nitekim Obama Yönetiminin Kongre’ye yaptığı konuya ilişkin bildirimde 50 milyon dolarlık bir harcamayı öngörmesi de, bunu teyit etmektedir. Filipinler’in askeri alt yapısının uyumlu oluşu, ülkenin Çin ve Güney Çin Denizi nezdindeki konumu ile birlikte dikkate alındığında, bahse konu anlaşmanın, ABD’ye Çin karşısında ciddi avantaj sağlayacağını söylemeye gerek yoktur. Ancak Filipinler’in sadece, Güney Çin Denizi’ne ve bu deniz üzerinden Çin’e komşu olması değil, Malaka Boğazı’na girişi-çıkışı kontrol eden ve Avustralya’nın fiziki olarak Asya’ya eklemlenmesini mümkün kılan konumu da ABD için önemlidir, Çin karşısında ABD’ye güç verecektir. Öyle ki, Filipinler’in jeopolitiğinin, ABD-Çin rekabetinde dengeleri etkileyici bir potansiyeli içerdiğini ileri sürmek abartılı bir görüş olmayacaktır.
Ayrıca, (4) Mindanao Adası’ndaki Lumbia Hava Üssünün, coğrafi konumu dikkate alındığında, ABD’ye İslami aşırıcılık ile mücadele etme imkânı verebileceğini de görmek gerekir.
Eğer ABD ile Japonya arasındaki savunma işbirliği ve Japonya’nın savunma konseptinin güneyindeki Tayvan’ı da içerdiği dikkate alınırsa; ABD ile Filipinler arasında yürürlüğe giren savunma işbirliği anlaşmasının, sadece ABD açısında değil, Doğu Çin Denizi’ndeki ve Hava Savunma Bilgi Bölgesi uygulamasındaki anlaşmazlık üzerinden Çin ile karşı karşıya bulunan Japonya açısından da anlamlı olduğu görülür. Bu durumda, Asya’nın doğusunda, kuzeyde Güney Kore’den ve Japonya’dan başlayıp güneyde Filipinler’e kadar uzanan, Çin karşısında “yekpare” ve homojen bir cepheden söz etmek mümkündür. Bu cephe, Çin’i, doğudan ve denizden kontrol eden bir cephedir ve hem Çin Donanmasının hareketini kısıtlayacaktır, hem de Çin bağlantılı dış ticaret yoluna müdahale etme imkânı verecektir.
Filipinler, 2013 yılında, Güney Çin Denizi’ndeki adaların aidiyeti konusunda Çin ile yaşadığı anlaşmazlığı uluslararası yargıya (Tahkim’e) taşımıştır ve bu konudaki kararın 2016 yılı ortalarında verilmesi beklenmektedir. Çin, yargı sürecine müdahil olmamış, bu süreçte Filipinler’in karşısında yer almaktan kaçınmıştır. Çıkacak kararın Filipinler lehine olacağı ve Çin’in de bu karara uymayacağı tahmin edilmektedir. Bu durum nedeniyle, Filipinler ile ABD arasındaki savunma işbirliği anlaşması, buna hazırlık anlamını da taşımaktadır. Karar bu şekilde çıkar ve Çin bu kararı görmezden gelirse, bu, bir taraftan Çin’e yönelik bir askeri müdahaleye haklılık kazandıracak, diğer taraftan da böyle bir müdahalenin uluslararası kamuoyundan destek bulmasına hizmet edecektir. Ancak Çin’in genelde askeri açıdan giderek güçlendiği, özelde ise Güney Çin Denizi’ndeki askeri varlığını her geçen gün artırdığı, buradaki askeri imkan ve yeteneğini geliştirdiği/güçlendirdiği dikkate alındığında, karar sonrasında Çin’e yönelik bir askeri müdahalenin o kadar da kolay olmayacağı sonucuna ulaşılmaktadır.
Çin ise, bu durumun farkındadır. Pekin’den, ABD ile Çin’in biri birlerine ihtiyaçları olduğu, ABD’nin Çin’i kaybetmekten pişman olabileceği yolunda açıklamalar gelmektedir. Ve Çin açısından kritik eşiğin, başkent Manila’nın batısında kalan, Subic Körfezi’ndeki limanının, yeniden askeri amaçlarla kullanıma açılması ve bu tür kullanım için ABD’ye tahsis edilmesi olduğu ileri sürülmektedir.
Filipinler, ABD’nin Çin’i çevreleme politikasında kritik önemi haiz bir coğrafya ve ABD ile yaptığı anlaşma Çin için ciddi sıkıntı anlamına gelmektedir.
Prof. Dr. Osman Metin Öztürk (ascmer)
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.