Terörizm, uluslararası hukukta bireylerin uluslararası suçlar nedeniyle cezai sorumlulukları alt başlığında nitelikleri, kimler tarafından cezalandırılacağı gibi konular açıkken, terörizmin tanımı hakkında herhangi bir karar birliğine varılamamıştır. Zira ulusların terörizmi farklı açıdan tanımladıkları aşikârdır. Post-modern Avrupa’da özgürlük hareketi olarak tanımlanırken pre-modern ve modern uluslarda sınır güvenliklerine birer tehdit olarak algılanmıştır.
Terörizmin tarihi Hasan Sabbah’a kadar uzandırılsa da özellikle Sovyetlerin dağılışından günümüze kadar önemli birer tehdit olarak ortaya çıkmıştır. Peki, belirtilen dönemde terörizm neden şiddetlendi? Ya da Sovyetlerin dağılışının terörizmin artmasına etkisi nedir?
Terörizm, Ortadoğu, Batı Asya, Kuzey Afrika bölgelerinde ağırlıklı faaliyet göstermektedir. Terör faaliyetlerinin bu bölgelerde gerçekleşmesi tesadüf mü yoksa diğer ulusların ekonomik ve stratejik çıkarları doğrultusunda mıdır? 2. Dünya savaşı sonrası anılan bölgelerde iki egemen devlet dikkat çekmektir. Biri izolasyon politikasını terk eden ve önceliğinin Sovyet yayılmacılığını engellemek olduğunu belirten ABD diğeri dur durak bilmeyen Sovyetler Birliğidir. Bu iki ulusun, özellikle coğrafyasına bir hayli uzak olan ABD’nin anılan bölgelerde ne işi vardı? ABD tarafından yapılan açıklamalar Sovyet yayılmacılığını engellemek için anılan bölgelerde varlığını sürdürdüğünü göstermektedir. ABD, ‘’Sovyetleri engellemek için’’ anılan bölgelerde stratejik bölgeleri fiili olmasa da ele geçirerek güç dengesi politikasını sürdürmüştür. Fakat Sovyetlerin dağılmasından sonra alınan bölgelerin artık Sovyet tehdidi ile karşı karşıya kalmaması nedeniyle ABD’nin çekilmesi beklenirken, halkın rahatsız olduğu dikta rejimleri ve Taliban gibi ‘’İslami terör örgütleri’’ gündeme oturmuştur. Kendi halkları özgür olduğu için ve anılan bölgelerdeki halkların da tıpkı kendileri gibi özgür olması isteğiyle ABD, yeni misyonunu açıklıyordu.
ABD’nin dillendirmediği diğer bir misyonu ABD’li jeopolitikçi Spykman’ın Kenar Kuşak Teorisinde bahsettiği Rimland kuşağına sahip olmak ve dağılan Sovyetleri çevreleme politikası olabilir mi? Zira Spykman’a göre dünyanın hâkimi olmak Rimland’a hükmetmek ile doğru orantılıdır. Tanıdığımız ABD için bölge halklarının özgürlüğü yerine Spykman ve Brzezinski’nin görüşleri dâhilinde Rimland bölgesine ve petrol yataklarına yakın olmak istemesi daha akla yatkındır. ABD ‘‘özgürlüğü’’ gelen Irak, Afganistan, Libya ve Suriye’yi göz önüne getirdiğimizde bu çıkarım uygun düşmektedir.
ABD, dünyanın en zengin petrol rezervlerine sahip Suudi Arabistan ile sıkı ilişkiler kurarak, Irak’ı işgal ederek ve Suriye ve Libya’daki isyanları teşvik ederek petrol yataklarına hâkim olma politikasını ve Türkiye, Afganistan, Kuzey Avrupa’da etkinliğini arttırarak yeni bir Sovyet tehdidine karşı Rusya’yı çevreleme politikasını gerçekleştirmek istemiştir.
ABD’nin politikalarını sorunsuz gerçekleştirebilmesi için bölgesel bir gücün oluşmaması ve kaos ortamının devam etmesi gerekmektedir. Bunun sonucu olarak Libya, Irak, Suriye, Yemen, Afganistan, Mısır ve Türkiye’de gerek iktidar mücadelelerine gerekse terör faaliyetlerine sıkça rast gelmekteyiz.
Anılan bölgelerde ABD’ye ortaklık yapacak en cazip ülke Türkiye’dir. Bunun sebebi Türkiye’nin dış politikasında Hobbesçu Ortadoğu ile Kantçı Avrupa arasında ikilemde kalması, ayrıca geçmişte Stalin’in ve günümüzde Putin’in politikalarının Türkiye’yi ABD’nin kucağına itmesidir. Bunların yanında, Türkiye, ılımlı İslam politikası sebebiyle Radikal İslamcılara karşı kalkan olarak kullanılmaktadır.
Bölgede ABD’ye karşı yürütülen Rus-İran politikalarına karşı Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan dengeleyici güç unsurudur. Türkiye’nin ve Mısır’ın olası bölgesel güç haline gelmesi, ABD politikalarının sekteye uğraması ve zorlanması demektir. Bunun sonucu olarak, Mısır’da süren iktidar mücadelesi ve çalkantılı siyasal hayatın, Türkiye’de ise yıllardır süren terör faaliyetlerinin ve yanlış ‘‘ithal politikaların’’ devam etmesi, terörizmin, post-modern Avrupa’nın sergilediği şekilde basit bir özgürlük mücadelesinden ziyade etkin ulusların güç, ekonomik ve stratejik çıkar faaliyetlerinden başka bir şey olmadığı açıkça görülmektedir.
Abdullah Özdil
StratejikOrtak.com MİSAFİR YAZAR
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.