İKİ ALMANYA, BERLİN DUVARI, MARSHALL YARDIMLARI VE TÜRK İŞÇİLER
İkinci Dünya Savaşı’ndan yenilgi ile çıkan Almanya’nın 6 yıllık savaş sürecinde hem insanları hem de şehirleri büyük bir yıkıntıya uğradı. Savaşın ardından oluşan ikili Almanya sürecinde doğuda Demokratik Alman Cumhuriyeti Sovyet etkisinde Doğu Bloğuna, batıda Federal Alman Cumhuriyeti ABD etkisinde Batı Bloğuna yakınlaştı. Soğuk Savaş olarak bilinen bu dönemde, güç çekişmesinde daha önemli bir konumda olmaları için bu iki Alman devletine yardımlar yapılmaya başlandı. Savaş tazminatları silindi, esir askerlerin kısmen evlerine dönmesine izin verildi. Özellikle Batı Almanya Marshall yardımları ile önemli bir ekonomik ivme kazandı ve savaşın izlerini silmeye başladı.
Ancak bütün bunlar olurken en önemli sıkıntı sanayi alanlarında çalışacak iş gücünün bulunmasıydı. Batı Almanya ilk dönemlerinde bu sıkıntıyı doğudan gelen kalifiye iş akımı ile karşıladı… Ta ki Berlin Duvarı inşa edilinceye dek. Ayrıca 50’li yılların ortalarında Alman Federal Ordusunun da kurulması ile çok sayıda Alman genci de iş piyasasından çekilmişti. İşte Almanya bu iş gücü açığını kapatmak için Avrupa’nın göç veren ülkeleri olan İspanya, İtalya, Yugoslavya, Yunanistan ve Türkiye’den geçici olarak işçi gücü temin etmeye başlamıştır. İlk olarak bahsi geçen diğer ülkelerle yapılan antlaşmaları, 1961 yılında Federal Almanya Başkenti Bonn’da her iki ülkenin Çalışma Bakanları Hans Katzer ve Cahit Talas’ın imzaladığı 13 maddelik Türk – Alman İş Gücü Antlaşması takip eder. Bu antlaşmanın en önemli özelliği antlaşmanın geçici olduğu, aksi bir durum halinde 1 yıl uzatılabileceğidir. Ancak süreç, bunu mümkün kılmamıştır.
Almanya’nın iş gücü temin etmesi ve Türkiye’nin de iş gücü göndermesi ekonomik ihtiyaçlardan kaynaklanmıştır. Almanya’ya işçi gönderilmesinin ana nedeni, Almanya’dan gelen iş gücü talebidir. Almanya’nın işgücü talebi 1950’li yıllarda ortaya çıkmıştır. Bu ülkedeki demografik yapının değişmesi (özellikle nüfus ve yaş yapısının değişmesi) ve sosyo-ekonomik yapıdaki ilerlemeler nedeniyle, çalışabilen nüfusun toplam nüfusa oranı düşmüştür. Savaş sonrası dönemde hızlı bir büyüme ortamında ortaya çıkan bu faktörler, özellikle Almanlar tarafından rağbet görmeyen, itibar sağlamayan, ağır fizik gücü gerektiren düşük ücretli içlerde iş gücü açığı yaratmıştır.
Almanya’daki durum böyle iken, Türkiye’de 2.Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan Marshall yardımları sonucunda tarımda makineleşme ile kırdan kente yoğun bir göç hareketi başlamıştı. Ancak ülkemizin kentleri böyle bir göçe hazırlıklı değildi. Kentlerdeki sanayi ve hizmet sektöründeki iş kapasitesi, tarımla uğraşan vasıfsız bu insanlar için yeterli değildi ve dolayısıyla gelen kitlelerin çoğunlukla işsiz ve evsiz kalmaları, kentlerde gecekondulaşma başta olmak üzere birçok sosyal ve ekonomik soruna yol açmaktaydı.
Böylece Türkiye’nin kentleri plansız bir büyüme ile büyük bir göçmen kitlesine ev sahipliği yapmaya başlamıştı. Kentlerin artık bu kitleye yetmemesi ile insanlar yurt dışına göçü bir seçenek olarak değerlendirmeye almıştır. Devlet tarafından da yurt dışına işçi gönderimi öncelikli olarak işçi gelirleriyle ekonominin ihtiyaç duyduğu dövizi temin etme ve ülkedeki mevcut işsizliği azaltma hedefiyle teşvik edilmiştir. Türkiye için göçün ana nedenini var olan işsizlik olduğunu söyleyebiliriz. İşsizliğin nedeni ise önemli bir iş gücü yaratan yüksek nüfus artış hızıydı.
Türklerin Almanya’nın bir parçası olmaya başladığı yıllarda ise bütün dünyayı ilgilendiren bir olay oluyor 1989’da Berlin duvarı yıkılıyordu. Dünya tarihi değişiyor Berlinli akrabalar birbirine kavuşuyor, birleşmenin mutluluğu Türklere de yansıyordu. Bu tarihi olayın Berlinli Türklere farklı etkileri de vardı. Berlin ekonomisi çöküyor, ekonomik olarak batının gerisindeki Doğu Almanya beraberinde işsizlik gibi sorunları getiriyordu. Bu güne kadar ana gündem olan duvarın ortadan kalkması ile genel olarak Almanya’nın atmosferi değişiyor; ırkçılık artıyor, yabancılara bakışta olumsuz görüşler, şiddet ve cinayetler ön plana çıkıyordu. 1992 yılında ise aşırı sağcıların kundaklama eylemleri ortaya çıkmaya başladı.
Duvarın doğu yakasına ilk geçenlerden birisi de dönerdi. Var olan boşluğu iyi değerlendiren Türk girişimciler seyyar satıcılıktan şirketleşmeye uzanan bir yolun ilk adımını atmışlardı. Bunun yanında ilk dönemlerde Türk gurbetçilere, daha sonra da Alman vatandaşlara yönelik Türk girişimcilerin, özellikle gıda sektöründe yaptıkları atılımlar ile işçi olarak gelenler işveren olmuşlardı.
Şehmus Kızılkan
StratejikOrtak.com Yazarı
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.