İran, ‘Devrim Muhafızları Devleti’ne Dönüşebilir

841
Yazarlık Başvurusu

Eski İran cumhurbaşkanlarından Rafsancani’nin ölümünden sivil-asker ilişkileri ciddi şekilde etkilendi ve bu olumsuz etkilenme, zaman geçtikçe daha da belirgin hale gelecek.

İran’ın konumu

Eski İran cumhurbaşkanlarından Ekber Haşimi Rafsancani‘nin 8 Ocak’ta ölümü, İran siyasi liderliğinde şok etkisi yaptı. Müesses nizamın karşısında duran ve Rafsancani’den hoşlanmayan siyasi muhalifler dahi, onun ölümüne sevinemediler.

Ülkenin karmaşık güvenlik yapısına yakından bir bakış, Rafsancani’nin ölümünden dolayı oluşan genel anlamdaki hayal kırıklığının sebeplerini anlamada ve onun yokluğunun İran siyasetine etkilerini çözümlemede yardımcı olabilir.

İran, iki ordusu olan bir ülke. Prensipte ülkenin muhafazasından sorumlu olan Milli Ordu, bir de, görevi, mevcut teokratik siyasi sistem içinde tanımını bulan ‘İslam Devrimi’ni muhafaza etmek olan Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) var.

İran’ın ayrıca beş istihbarat kurumu var: İstihbarat Bakanlığı (Vezâret-i Ittılâat) yürütmenin altında, Ordu İstihbarat Koruma Teşkilatı (Sâzmân-ı Hifâzât-ı Ittılâat-i Artiş) ise Milli Ordu’nun altında çalışıyor. Kalan üç istihbarat teşkilatının hepsi de DMO’yla bağlantılı: DMO İstihbarat Teşkilatı (Sâzmân-ı Ittılât-ı Sipâh), DMO İstihbarat Koruma Teşkilatı (Sâzmân-ı Hifâzât-ı Ittılâat-ı Sipâh) ve DMO’yu Koruma Teşkilatı (Sâzmân-ı Hifâzât-ı Sipâh).

Ekber Haşimi Rafsancani

Devrim Muhafızları Ordusu’ndaki iç dengeler

DMO, Dini Lider Ayetullah Hamaney’in en gözde gücü. Kararlılıkla Dini Lider’in arkasında duran birleşik bir güç olarak görünmesine rağmen DMO, çeşitli yapısal ve kurumsal sorunlar taşıyor. Bu problemlerden bazısı, herhangi bir askeri maceraya kalkışılması ihtimalini asgariye indirmek için [bilerek] oluşturulmuştur. DMO dahilinde görev yapan hiçbir komutanın mutlak iktidar sahibi olacak şekilde yükselmesine müsaade edilmez. Zaten DMO’da bu şekilde yükselmeye zemin oluşturacak bir komuta zinciri yahut hiyerarşi de yoktur.

DMO, birbirinden büyük ölçüde bağımsız, hepsi eşit rütbede ve doğrudan Dini Lider’e bilgi veren olan komutanların başında bulunduğu alt birimlere ayrılır. Her birine, kontrol altında tutmaları için ülkenin belli bir kısmı tayin edilir. Böyle olmasının ardındaki mantık şudur: Ülkeye bir saldırı olması veya işgal edilmesi durumunda, bütün birimler diğerlerinden bağımsız bir şekilde iş görmeye ve direnmeye muktedir olacaktır. Halbuki daha önce de belirtildiği üzere, bu işin arkasındaki gizli amaç, hırslı bir komutanın askeri bir maceraya kalkışmasının önüne geçebilmektir.

Sadakat liyakatten önce geliyor

Ayrıca, Türk Ordusu, Pakistan Ordusu ve diğer birçok düzenli ordunun aksine, DMO, kendi kendini yapılandırmış, kıdem ilkesinin geçerli olduğu ve profesyonel askerlerden oluşan bir askeri güç değil. Genel olarak İran silahlı kuvvetlerinde, ama özellikle DMO’da yüksek rütbeli bir komutan olmak için gereken anahtar niteliğindeki özellik, sadakattir. İktidardaki dini yetkililer, ‘niyet saflığının’ ‘amel saflığından’ önce geldiğini vurgular. Bu nedenle, 27 yıl boyunca İran Silahlı Kuvvetleri’nin genel kurmay başkanlığını yapmış olan Hasan Firuzabadi’nin esasen, formel hiçbir askeri eğitimi olmayan bir veteriner olması şaşılacak bir durum değil. Öte yandan üst düzey DMO komutanı Muhsin Rızai’nin herhangi bir konuma gelmesinin önü kapatılmıştır. Bu yüzden de DMO komutanları, Dini Lider’in gönlüne girebilmek için sürekli bir rekabet içindeler.

DMO’yu sarmış diğer bir büyük mesele, yolsuzluk. Nitekim daha birkaç gün önce üç üst düzey DMO komutanının yolsuzluk suçlamasıyla tutuklandığı haberi basına yansıdı. Daha önce de eski Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, DMO komutanlarından “Bizim kaçakçı biraderlerimiz” diye bahsetmişti.

Rafsancani’nin DMO komutanlarıyla bağlantıları

Rafsancani’nin, bazı DMO komutanları ile güçlü bağları vardı. Bu komutanların birçoğu, servet ve iktidarlarını, kendilerine İran-Irak savaşından sonra kalkınma projeleri tahsis eden Rafsancani’ye borçlu. İran’ın Ortadoğu’daki yayılmacı emellerinin başlıca sembolü haline gelen Kasım Süleymani gibi komutanların dahi Rafsancani’ye bir derece saygıları vardı. Ayrıca, Rafsancani’yi sevmeyen muhafazakar siyasetçiler, fiili durum olarak, onu görmezden gelemiyordu; bunun böyle olduğu, cenaze töreninde de çok belirgindi.

Rafsancani bir pragmatist olmamasına rağmen, kendisini pragmatik bir siyasetçi olarak göstermeyi başardı. Nitekim İran sınırları ötesinde de belli bir derecede saygı itibar görüyordu. Örneğin Suudi kraliyet ailesiyle yakın ilişkileri vardı. Aynı zamanda Türkmenistan’ın iktidar elitleriyle ilişkileri iyiydi. Şu anda İran, her iki ülkeyle ilişkilerinde tarihi bir düşüş yaşıyor. Daha da önemlisi, son yıllarda Rafsancani kendisini, özellikle Belucistan Sünnileri başta olmak üzere, etnik-dini azınlıklara, azınlık yanlısı bir siyasetçi olarak takdim etmeyi başarmıştı, ki Dini Lider’in kapısı Belucistan Sünnilerine senelerdir kapalı durumda.

Hamaney sonrasıyla ilgili yanlış hesaplar

Rafsancani’nin önemi, Dini Lider’in ölümüyle ilgili senaryolarla da yakından ilgiliydi. İran’ın siyasi elitleri, hasta olduğu söylenen Dini Lider’in, sağlığı yerinde olan Rafsancani’den önce öleceğine ve Rafsancani’nin ise öyle bir durumda, yeni Dini Lider’in seçiminde kendisine düşen rolü oynayacağına dair yanlış bir hesap yaptılar. Bu hesaba göre Rafsancani’nin, bazı DMO komutanlarıyla yakın ilişkisini kullanacağı ve aralarındaki ihtilaflardan faydalanacağı bekleniyordu.

Şu anda hayatta olsaydı, muhtelif güçlü DMO komutanlarının arasında ve (bir bütün olarak) DMO ile siyasi iktidar sahipleri arasında – ‘ideal’ olmasa da – belli bir güç dengesi teşkil edebilirdi. En ideal beklenti ise, kendisine ait olan Dini Liderlik Konseyi Projesini gerçekleştirmesiydi. Bu projeye göre Dini Liderlik pozisyonu tek bir kişinin uhdesinde olmayacak, bir grup fakih tarafından doldurulacaktı.

Rafsancani’nin ölümünden sivil-asker ilişkileri ciddi şekilde etkilendi ve bu olumsuz etkilenme, zaman geçtikçe daha da belirgin hale gelecek. Dini Lider’in ölümünden sonraysa durum, ülkenin bir grup DMO komutanının merhametine kalmasıyla daha da kötü bir hal alacak.

Ayetullah Haşimi Şehrudi, Ayetullah Laricani, Ayetullah Reisi gibi, Hamaney’e halef olabilecek muhtelif isimler zikrediliyor. Fakat bütün bu kişiler, dikkatleri, Dini Lider’in oğlu Mücteba Hamaney’i bir sonraki Dini Lider olarak öne çıkarma gayretlerinden başka yerlere çekme taktiğinin bir parçası olarak görülmeli.

Yeni Dini Lider Mücteba Hamaney olabilir

Ayetullah Hamaney’in, Humeyni ve Rafsancani’nin çocuklarının başına gelenlerin kendi çocuklarının da başına gelmesini istemiyor olması gayet anlaşılabilir bir durum. Humeyni’nin oğlu Ahmed Humeyni’nin ölümünün üstündeki sır perdesi hâlâ kalkmış değil; torunu Hasan Humeyni ise geçen sene Koruyucular Konseyi tarafından Uzmanlar Meclisi’nde seçime girmekten men edildi. Rafsancani’nin oğlu Mehdi ise demir parmaklıklar ardında. Bu nedenle yukarıda ismi geçen adayların hiçbiri, Hamaney’in önceliği olmamaktan öte, DMO komutanları arasında bir konsensüs oluşturacak potansiyele bile sahip değil.

Esasen [işaret edilen isimler için söylenen] yetkin olmadıkları gibi uydurma bir sebebe ek olarak DMO komutanları arasındaki çıkar çatışmaları, Mücteba Hamaney’in bu komutanlar nezdinde meşru ve birleştirici bir güç olarak yükselmesine ve nihayet bir sonraki Dini Lider olmasına yardım edecektir. Etrafını DMO komutanlarının aldığı genç, tecrübesiz ve zayıf bir Dini Lider’in gölgesi altında, DMO’nun talimatlarına kulak asmayan herhangi bir cumhurbaşkanı, ya post-modern bir darbe ile koltuğundan edilecek ya da meclis tarafından görevden alınacaktır, zira milletvekillerinin çoğu DMO ile iyi ilişkilere sahip yahut bizzat eski DMO üyeleri.

İran’da cumhurbaşkanlığı, esasen, Cumhuriyetçi olmayan kurumlardan gelebilecek hukuki ve hukuk-dışı müdahalelere açık, zayıf bir makam. Rafsancani gibi güçlü bir destekçinin yokluğu da cumhurbaşkanı olacak kimsenin önündeki seçenekleri iyice kısıtlayacaktır.

Ruhani’nin konumu zayıfladı

İdeal olarak böyle bir durumda, cumhurbaşkanı olan kimse, Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimi esnasında tanık olunduğu gibi, halka çağrıda bulunup desteğini talep etmelidir. Ama böyle bir hamle yapabilmek, etkin ve karizmatik bir lider ister. Böyle güçlü bir kişiliğin ise Koruyucular Konseyi bariyerini aşması mümkün olmayacak. Daha da önemlisi, Türkiye örneğinde, 15 Temmuz darbecileri halkın iradesine teslim oldular, halbuki DMO söz konusu olduğunda böyle bir şey de mümkün olmayacak. Bu konudaki en iyi örnek, yüzlerce kişinin tutuklandığı, işkenceye uğradığı ve öldürüldüğü, tartışmalı 2009 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin akabindeki ayaklanmaların büyük bir şiddetle bastırılmasıdır.

Cumhurbaşkanı Ruhani’ye gelecek olursak, muhafazakarlar şimdiden onu tek dönemlik bir cumhurbaşkanı olarak bırakabilmek için zemin yoklamalarına başladılar. Daha birkaç gün önce, Koruyucular Konseyi sözcüsü Kedhudai, cumhurbaşkanı olmasının, Ruhani’nin 2017 cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmasını garanti etmediğini belirtti. Kadhudai, her yeni meclis seçiminde, adaylıkları engellenen onlarca meclis üyesini örnek gösterdi.

Mevcut Dini Lider’den oğluna yumuşak bir iktidar geçişi sağlayabilmek için cumhurbaşkanlığı makamında Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Başkanı Said Celili veya İmam Humeyni Yardım Komitesi Başkanı Perviz Fettah gibi bir kişinin olması büyük önem taşıyor. Ali Laricani veya Tahran Belediye Başkanı Kalibaf gibi isimler dahi bu amaca hizmet edebilecek kimseler değil; zira muhafazakar olmalarına rağmen mevcut konumlarına kendi gayretleri ile geldikleri için bağımsız kişilikleri ile hareket ediyorlar.

Yeşil Hareketi hâlâ canlı

Bir önceki seçimde Ruhani, Rafsancani’ye bel bağlamıştı. Ama bu sefer kendi ayaklarının üstünde durması gerekecek. Ayrıca, Rafsancani’nin ölümüyle ortaya çıkan boşluğu doldurmak ve farklı hizipler arasında arabulucu olacağı bir konumu elde etmeyi de düşünmeyecek. Geçtiğimiz birkaç sene içinde, Dini Lider’in her bir açıklamasını, Ruhani’nin itiraz niteliğindeki açıklamaları takip etti. Muhtemelen artık buna devam edemeyecek. Bunun yerine, artık Dini Lider’e yaklaşmaya çalışacaktır.

Ancak bu yaklaşma gayretleri, reformcu destekçilerinden en az bir kısmını kaybetme riski anlamına geliyor. Reformcular halihazırda ılımlılar ile birleşmiş bir durumda olsalar da en sonunda kendi reformcu kimliklerine yeniden sahip çıkacaklardır. Daha açık söylenecek olursa, reformculara ve Yeşil Hareketi’ne son sekiz senede yapılan ağır baskılara rağmen, Rafsancani’nin cenazesine katılanların sayısı ve atılan sloganlar, Yeşil Hareketi’nin hâlâ canlı olduğunu ve Cumhurbaşkanı Ruhani’nin kendilerini arkadan vurduğunu düşündükleri anda da daha radikal bir biçimde yeniden teşkilatlanma ve ortaya çıkma potansiyeli taşıdıklarını düşündürüyor.

Kaynak: AA

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

2 YORUMLAR

  1. allah bize yardım etsin demokrasi bu topraklarda yeşeremiyor yanımızda güçlü bir suud ve iran devleti ile ortodoğuyu görkemli günlerine götürebilirdik ama şimdi her gün israilin filistinde yaptığı konutları kıbrıstaki ingiliz üstlerini mısırdaki abd darbesini konuşuyoruz

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz