Kıbrıs… Son günlerde oldukça gündemimizi işgal etmekte. Kıbrıs, tarihi, jeopolitik konumu ve sahibi oldukları yeraltı kaynakları ile albenisi olan bir ada. Bu ada için nice savaşlar yaşandı, nice medeniyetler yaşadı. Akdeniz’in Sicilya ve Sardinya adalarından sonra üçüncü büyük adasıdır. Türkiye’ye 65 km, Suriye’ye 112 km, Lübnan’a 162 km, Mısır’a da 418 km mesafesi vardır.
1571 yılında Osmanlı, Venedikliler’den Kıbrıs’ı aldı. Alınan Kıbrıs, deniz savaşlarında ve Akdeniz’de Osmanlı’nın üstünlük kurmasındakilit rol oynadı. 1878 yılında Birleşik Krallık’a kiralanan ada, 1914’te Birleşik Krallık tarafından ilhak edildi. Rumların katliamlarına karşılık veren kahraman Türk ordusu, 1974 yılında harekat düzenledi. Bu harekat neticesinde adada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile varlığımızı kazıdık.
24 Nisan 2004 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın hazırladığı birleşme planı, adada referandumla oylama yapıldı. Referandum, Türk tarafının %65 evetine karşılık, Rum tarafının %75 hayırı ile tecelli etti. Bu netice, Türklerin uzlaşılabilir, Rumların ise uzlaşılamaz olduğunu göstermiştir. 1 Mayıs 2004 tarihinde güney kesim, adanın tümünü kapsayarak, Kıbrıs Cumhuriyeti ismiyle Avrupa Birliği’ne alındı. Şüphesiz ki burada amaç, Türkiye’nin sahip olduğu garantör ülke statüsünü ortadan kaldırmaktır. Çünkü AB üyesi bir ülkeye farklı davranmanız gerekmektedir. Adanın toplam nüfusunun %70’İni Rumlar, %30’unu da Türkler oluşturmaktadır.
Tarihini çok kısa anlattıktan sonra, gelelim doğalgazlarına… Doğalgaz,son yıllarda Kıbrıs ve çevresinde keşfeldi. Bu keşfi kaçırmak istemeyen küresel ve bölgesel aktörler, kendilerini burada da gösterdi. Afrika’ya, Akdeniz’e, Ege’ye, Kızıldeniz’e ve petrol sahası olan Ortadoğu’ya yakın olması Kıbrıs’ın jeopolitik önemini arttırmaktadır. Türkiye’nin güney sınırının güvenliği işte buradan başlar. Jeopolitik önemin farkında olan AB ülkeleri, ABD, İngiltere, Çin burada etkilerini hissettirmektedir.
Dünyada enerji tüketim şekli değişim göstermektedir. Petrol ve fosil kaynaklarının yerini, doğalgaz ve yenilebilir enerji kaynakları almaktadır. Günümüzde, dünya enerji tüketiminde doğalgazın payı %24’tür. Türkiye ise, doğalgaz ihtiyacının %53’ünü Rusya’dan, %17’ni de İran’dan karşılamaktadır. E tabi ki, bu ülkelerle olan ilişkilerimizde bir yerde ipler bu ülkelerin elinde oluyor.
İsrail ve Mısır, Doğu Akdeniz’deki bu varlığın peşinden gidiyor. İsrail sahip olduğu doğalgazın bir kısmını Türkiye üzerinden Avrupa’ya pazarlamak istiyor. Son dönemde düzelen ilişkimiz yeni bir projenin doğacağına bir işaret. Rum kesimi de Kıbırıs’ın güneyinde doğalgazı keşfetti. Bu kaynağa sahip olma hakkımızın eşit olmasına rağmen Rum tarafı, bunu avantaj olarak kullanmak istiyor. Özellikle de müzakerelerde.
Bizim bu bölge ve kaynakları üzerine yeterince etkin olmamamız bir eksidir. Sonuçta burası güney güvenliğimizin başladığı yerdir. Burada daha fazla etkin olmamız ve ortaklıklar kurarak büyüyebileceğimiz aşikardır. Müzakerelerde toprak ve asker tavizleri gibi abuk isteklerle karşımıza çıkanlar bizim bu coğrafyada hakim güç olmamızı istemeyenlerdir. Yazımı, Atatürk’ün sözüyle noktalıyorum: ‘Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir.’
Ünal G. Akman
StratejikOrtak.com MİSAFİR YAZAR
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.