Mülteciler konusunda tüm dünyanın yaklaşımını gözden geçirmesi, değiştirmesi için çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Bizim politikamız ise “ açık kapı” politikası. Ama hepimiz biliyoruz ki biz bunu evrensel insan haklarına uysun diye yapmadık. “Nasılsa Esad gitmek üzere, gelsinler, sonra biz geri göndeririz “ düşüncesi ile başlayan bu kabuller ve bu politika büyük ölçüde sürdürüldü ama son seneler içerisinde açık kapı politikası çok doğru işlemiyor. Yani Türkiye’de mültecilerle ilgili her şey “ geçicilik “ üzerine inşa edilmekte.
Ülke olarak biz 1951 ve 1967 Cenevre Anlaşması’na koyduğumuz çekincelerden dolayı aslında bu kişilere “Mülteci” diyemiyoruz bu aşamada. Bu insanlara bambaşka isimler bulmaya çalışıyoruz ve çabalıyoruz. Suriyelilerin çoğu kentlerde, sadece İstanbul’da 450 bin Suriyeli yaşadığı sabit görülmekte. Bunun ne kadar farkındayız, bilmiyorum. 10 ilde toplam 25 kamp bulunuyor. Bu kamplarda, özelikle konteynır kentlerde alt yapı nispeten iyi . Bu konuda bir sürü alkış alıyoruz. Hatta “duble konteynırlarımız “ bile varmış, bunlar daha devreye girmediği söylenmekte ancak yakında devreye girecektir.
Başka ülkelerde bu duruma yakından baktığımız vakit, örneğin Fransa’daki kamplarla karşılaştırdığınızda,bu kamplar çok daha iyi durumlardalar. Kamp dediğimiz husus , bir hafta , bir ay veya birkaç kapsamında olması gerekmektedir. Ama beş yıl kampta yaşam olmaz , olmamalıdır , çünkü bu durum artık kamp yaşamından çıkıp açık cezaevi koşul ve durumunu kapsamış olmaktadır. Bu kampları, dışarıya sık sıkı kapatırsanız, o kapıların içinde ne olduğunu da göremezsiniz.
Verisel olarak baktığımız zaman birinci sırada 400 bin nüfus ile Şanlıurfa. Şanlıurfalılar en az 500 bin Suriyeli olduğunu beyan etmekteler. İstanbul da bu durum 400 bin kişi olarak görülmekte. İstanbul da bulunan Suriyeliler daha çok yüksek rakamlardan söz ediyor. Çok dramatik yerler var mesela, Kilis gibi , Reyhanlı gibi. Buralar kendi nüfusundan daha fazla mülteci barındırmaktalar. Okul çağında bulunan çocukların sayısı 900 bin cıvarında olduğu iddaa edilmekte ve bu çocukların üç senedir , dört senedir okulla gitmedikleri görülmekte. Diğer bir çarpıcı husus ise günde ortalama 125 Suriyeli çocuk doğuyor Türkiye’de. Bu yılda 45 bin yeni doğum demektir. Türkiye’de okul çağındaki çocuk sayısını Milli Eğitim Bakanımız 830 bin olduğunu söyledi. Bu durum sadece 75 bini Türk okuluna gidiyor olduğunu görmekteyiz ve Türkçe eğitim alan kısımda bu şekilde kısıtlı bulunmaktadır. Bunun dışındakiler kamplarda ve kamp dışında bulunan “Geçici Eğitim Merkezi” adı verilen kurumlara devam ediyor. Bu kurumlar eğitim seviyesi, kalitesi, devamlılık ve diğer pek çok konuda çok da iç açıcı olmayan, birçok şüpheye yol açan, birçok muhafazakâr örgütün yoğun ilgi gösterdiği yerler. Bu merkezlerin öğretmenleri çoğu zaman eğitmen veya öğretmen sıfatında değiller. Bunlar harici geriye kalan 500 Bin çocuk ise hiç eğitim kapsamında değil bu ciddi bir eğitim dramı maalesef yaşanmaktadır.
Muratcan Işıldak
StratejikOrtak.com MİSAFİR YAZAR
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.