Son yıllarda Savunma Sanayii Müsteşarlığı’mızın üstün gayretleri neticesinde “Milli Savunma Sistemleri” konusunda muazzam bir ilerleme kaydettik. İleri teknoloji ile üretmiş olduğumuz silah sistemlerimiz, kategorilerinde dünyada ön sıralarda gelmektedirler. Terörle mücadelede büyük avantaj sağlayan bu projeler, istediğimiz zaman ne kadar büyük ve güzel işler yapmaya muktedir olduğumuzun ispatıdır. Peki, Türkiye Cumhuriyeti’nin silah sanayii alanındaki atılımları ilk kez ne zaman başlamıştır? Bu yazımda silah sanayimizle alakalı olarak tarihe geçmiş ancak çok fazla bilinmeyen bir hadiseyi “TBMM Meclis Tutanakları” çerçevesinde sizlere aktarmaya çalışacağım. İyi okumalar…
“İkinci Dünya Savaşı’nın ertesinde, savaşa giren ülkelerin toparlanmaya çalıştığı, Birleşmiş Milletler ’in oluşturulduğu, Ortadoğu’da İsrail devletinin kurulduğu, Türk-Amerikan ilişkilerinin geliştiği yıllardı… 2 Mart 1949’da İstanbul’da Sütlüce’deki bir silah fabrikasında büyük bir patlama meydana geldi. Atatürk’ün, Kafkas İslam Ordusu Kumandanı ve aynı zamanda Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa’ya kurdurduğu Nuri Killigil Silah ve Mühimmat Fabrikası’nın yok olmasıyla birlikte, yerli üretim Türk savunma sanayiinin de sonu gelecekti…”
Bugüne kadar Nuri Killigil Silah ve Mühimmat Fabrikası’nda meydana gelen patlamayla alakalı birçok iddia ortaya atılmıştır. Bu iddialardan en önemlisi hiç şüphesiz patlamanın bir “sabotaj” neticesinde meydana geldiğidir. Bu iddiaları araştıracak en doğru kaynağın TBMM Meclis Tutanakları olduğu kanaatindeyim. Bu sebeple 1949 yılı meclisi tutanaklarını ayrıntılı şeklide inceledim ve çok ilginç bilgilere rastladım. Efsanelere yer vermeden resmi kaynaklardan sizlere aktarıyorum…
TBMM 8.dönem 5.yasama yılının 57.birleşim tutanaklarında aradığım bilgiyi buldum. Bu görüşme tutanaklarında Eskişehir milletvekili Kemal Zeytinoğlu’nun dönemin Milli Savunma Bakanı Hüsnü Çakır’a yöneltmiş olduğu konuyla ilgili sorular ve bakanın cevapları mevcut. Ortalıkta sabotaj iddialarının dolaşması ve hatta birçok kişi tarafından İstanbul’da meskûn mahalle bu denli yakın bir silah fabrikasının varlığının bilinmemesi ve bu durumun sakıncaları o dönemde hararetli tartışmalara sebep olmuş. Milletvekilleri dahi bu durumu infilak hadisesinden sonra tartışmaya açmışlardır. Tabi iş işten geçmiştir…
Eskişehir milletvekili Kemal Zeytinoğlu’nun dönemin Milli Savunma Bakanı Hüsnü Çakır’a yöneltmiş olduğu sorular şu şekildedir;
- İstanbul-Sütlüce’deki Nuri Paşa Mühimmat fabrikasında vuku bulan infilak hadisesinin hakiki sebebi nedir?
- Ölü ya da yaralı olarak kazazede miktarı ne kadardır?
- Şehir içinde neden böyle bir mühimmat fabrikasının tesisine müsaade edilmiştir?
- Kazayı önleyici fenni tedbirler neden alınmamıştır?
- Kazazedelere yapılan yardımların mahiyeti nelerden ibarettir?
Sorulan bu haklı sorular karşısında hükümet adına dönemin Milli Savunma Bakanı Hüsnü Çakır’ın cevapları tutanaklara şu şekilde geçmiştir;
“Sütlüce Fabrikasındaki infilâk hadisesi hakkında muhterem milletvekilleri tarafından verilen önergelerin müşterek suallerini birleştirerek cevaplarını arzedeceğim:
- Hâdise hakkında İstanbul Adliyesince tahkikat devam etmektedir. Şimdiden infilâkın sebebi hakkında bir şey söylemeye imkân yoktur.
- Ölenlerin miktarı yirmi yedi kişidir. Fabrika sahibi, altı İtfaiye neferi ve mütebakisi işçidir. Bir bu kadar da yaralı vardır. Yaralıların ekserisi tedavi edilmişlerdir.
- Bu fabrika binasında 1935 tarihine kadar kok kömürü imâl edilmekte iken bir Limited şirketi tarafından maden eşya fabrikası haline getirilerek bu namla çalıştırılmaya başlanmış ve 1938 tarihinde Teşviki Sanayi Kanunu mucibince 2251 numaralı muafiyet ruhsatnamesiyle Nuri Killigil’e devredilmiştir. Matara, demir çubuk, gaz maskesi ve buna mümasil eşya imal edileceği yazılı olan ruhsatnamede tesisatını tevsi etmek suretiyle mermi de imâl edeceğine dair bir meşruhat bulunmaktadır. Nuri Killigil fabrikaya yeni motor ve tezgâhlar ilâve etmesi üzerine Belediye tarafından yeniden bir tetkik ve muayeneye tâbi tutulmuştur. Fen heyeti ve Hıfzıssıhha Müşaviri tarafından yapılan ve 1940, 1941 tarihinde cereyan ettiği anlaşılan bu tetkikler neticesinde müessesenin madeni eşya fabrikası olduğu,
- Fabrika binalarının kârgir (Taş veya tuğladan yapılan binalara kargir denir) bulunduğu,
- Bina heyeti umumiye vaziyetinin iyi olduğu,
- Tazyikli su bulunduğu, yangın söndürme tertibatı mevcut olduğu bu bakımdan eksiklik olmadığı ve netice olarak heyeti umumiye vaziyetinin de iyi olduğu tespit edilmekle beraber sağlık mütehassısı raporunda da, bu fabrikanın daha ziyade Harb Sanayii için çalıştığı, ön tarafı deniz, arkası dağ, etrafı ekseriya boş araziden ibaret olup umumiyetle şehrin sanayi müesseseleri tarafından işgal edilen saha dahilinde bulunduğu gerek bulunduğu mevki ve gerek içinde bulunan işçiler için mevcut tesisat itibariyle faaliyetinde sıhhi mahzur olmadığı ancak birinci sınıf gayrisıhhi müesseselerden olması itibariyle havalandırma tertibatının daha müessir bir hale getirilmesi ve işçilere gözlük kullandırılması şartlarını ilâve ediyor. Ve böylece madeni eşya fabrikası namiyle faaliyetine devam ediyor. Belediye böyle bir kontrolü 1947 senesinde dahi yapmış bulunmaktadır.
- Türkiye’de harb silâh ve mühimmatı yapan fabrikaların kontrolüne dair 1940 tarihli ve 3763 sayılı Kanun çıktığı zaman bu fabrika çalışmakta ve Millî Savunmanın siparişlerini yapmakta bulunuyordu. Zaten usulüne göre kurulmuş ve aynı işi yaparak işlemekte bulunmuş olduğundan ayrıca bir işletme müsaadesi verilmek keyfiyeti mevzuubahis olmadığı anlaşılmaktadır. 3763 sayılı Kanun meriyete girdikten sonra müessese sahibi beyannamesini vermiş ve ilk senelerde iş cetvellerini de göndermişti. 1948 de dâhil olduğu halde son seneler için beyanname vermemiştir. Sayın General Vehbi Kocagüney’in suallerinden biri imalâtın 3763 sayılı Kanun ve nizamnameye göre kontrolü meselesine taallûk etmektedir. Kanunun neşrinden bu güne kadar cereyan eden tatbikat ve kontrol tarzında ilk intiba olarak anlaşılan vazife ihmalleri üzerine Askerlik Adliyesince tatbikata başlanmıştır. Bu takibat sonunda tespit edilecek ihmallerin infilâke sebep veya müessir oldukları anlaşıldığı takdirde bu cihetin de ayrıca nazara alınacağı şüphesizdir.
- Bu fabrika, iş Kanunu hükümlerine ve işçi sağlığını ve iş emniyetini koruma mevzuatına göre çalışma Bakanlığı müfettişlerimiz de daimî bir teftişe tâbi tutmuş ve her teftişte görülen noksanların ikmali müessese sahibine tebliğ edilmiştir.
- Hâdisede ölen işçilerin ailelerine işçi Sigorta Kurumumuzca maaş tahsisi muamelesi yapılmaktadır. Ayrıca Çalışma Bakanlığınca ve işçi sendikalarınca nakdî yardımlar yapılmıştır. itfaiye erlerinin ailelerine kanuna göre maaş tahsis edilmekle beraber ayrıca belediyeden ve belediye sigortasından nakdî yardımlar yapılmıştır. Adlî tahkikatın neticesine göre meydana çıkacak mesuller hakkında derhal takibata girişilecektir.”
Bu tutanaklardan anlaşıldığına göre Killigil Silah ve Mühimmat fabrikası o dönemde milli savunma ihtiyaçlarını karşılamak adına kurulmuştu. Ruhsatnamede de bu durum açıkça yazmaktaydı. Bu tarihi gerçeklikleri sizlerle paylaştıktan sonra konuyla alakalı, yine dönemin meclis tutanaklarında rastladığım çok ilginç bir bilgi vereceğim. Bu noktadan sonrası şahsi hissiyatlarımı içerdiğinden dolayı okumaya devam edip etmemek sizlerin tercihi…
Yine 1949 yılı meclis tutanaklarında rastladığım bilgiye göre diplomatik ilişkide olduğumuz birtakım ülkeler savunma sanayii ihtiyaçlarını karşılamak adına Türkiye Cumhuriyeti hükümetine müracaat etmişler. Birkaç bölge ülkesi satın alma talebini iletmiş ama Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bu konuyu mecliste görüşmüş ve sadece bir ülkenin talebini kabul etmiştir. Bu ülkeler çok önemli. Zira silah talebi kabul edilen ülkenin o dönemki konumu çok kritik. Bu ülkeleri ve dönemin siyasal havasını incelediğimizde bu infilak hadisesinin bir “sabotaj” neticesinde meydana gelme ihtimali kuvvetleniyor. En azından hissettirdikleri bakımından durum böyle… Dönemin küresel siyasi havası hakkında yukarıda biraz bilgi verdim ama bu ülkelerin hangileri olduğu meraklılarının araştırma konusu olsun. Saygılar…
Ek bilgi: O dönem din adamları, patlamada vücudu ağır şekilde deforme olan Nuri Killigil Paşa’nın cenaze namazını “Birkaç et parçasına cenaze namazı kılınmaz!” diyerek reddetmişlerdir. Cenaze namazı vefatının 67. yılında kılınmıştır…
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.