Suriye’de olup bitenlerin geri plana atıldığı ya da öyle olmasının sağlandığı bir zaman içerisinde körfez ülkelerinin Katar’a olan yaptırımlarına odaklanmış durumdayız. Tam da bu zaman dilimi içerisinde Suriye’de olup bitenler belki de gelecek zamandaki bütün stratejilerimizi etkileyecek kadar etkili bir oluşum sürecine girmiş bulunmakta. Özellikle Musul’un neredeyse DEAŞ teröründen temizlenip yerine başka bir örgütün yerleştirilmesi, Amerika’nın müttefiki olduğu örgütlerle (SDG) birlikte Rakka’ya doğru ilerlemesi, Suudi Arabistan içerisinde böyle kritik bir zamanda veliaht değişikliğinin olması ve körfez bölgesinde Katar’a yapılmaya çalışılan müdahale çok karışık bir şekilde birden fazla taktiğin uygulandığı yeni bir dönemin kapısını aralamaktadır. Hatta bu çok yönlü oyun Çin başta olmak üzere Asya’yı bile etkilemektedir.
İran’ın Hedefi İsrail ve Enerji Yolları
Suriye’nin doğusu İran’ın yakinen takip ettiği bölgelerin başında gelmektedir. Zira İran’ın Irak ve Suriye yoluyla Lübnan’a, Akdeniz’e ve dolayısıyla İsrail’e uzanabilmek için doğu bölgesine ihtiyacı var. Tam bu noktada Suriye rejimi ve bölgedeki milisler bu bölgede tampon bölge oluşturmakta ve İran’ın bölgede ki milis güçlerine lojistik desteğini ulaştırması açısından hayati rol oynayan bölgeyi kaptırmama mücadelesi vermektedir. İran’ın son Deyrüzzor füze saldırısı bölgesel olarak yukarıda saydığımız bu amaçların karşılanmasına yönelik. Doğu Suriye, rejim açısından da önemli rol taşıyor. Rejim ülkenin batısı için petrol, su ve tarımsal ürünler açısından önem taşıyan doğu bölgelerini kontrol altına almak istemektedir.
Türkiye’nin Güneyinde Kürt Devleti Mi Kuruluyor?
Geçtiğimiz günlerde Suriye Demokratik Güçlerini hedef alan rejim uçakları ABD tarafından düşürülmüştü. Bu sıralarda meydana gelen İran’a yapılan saldırılara karşı İran deyrüzzor bölgesinde bulunan DEAŞ’a devrim muhafızlarıyla karşılık vermiş ve bölgeyi hedef haline getirmişti. Ülkeler birbirlerinin lojistik sağladığı örgütler aracılığıyla DEAŞ’ı ortadan kaldırma maksadıyla birbirlerine olan tutumu sergilemekteler ve aslında yeni bir döneme hazırlık içerisindeler.
Son dönemlerde artan saldırılarla gündeme gelen İngiltere, bu savaşın daha da içerisinde olma niyetinde gibi. Bununla birlikte ABD ile SDG müttefik durumdayken karşılarında ki Suriye rejimi, Rusya ve İran ile aralarında geçtiğimiz yıldan itibaren yapılan hazırlıklarla mevzilenmeleri çoktan başlamış durumda. Tüm bu kutuplaşmalar biz farkında olmadan devam ettikçe karşımıza ABD’yi yanına alan başka bir unsur çıkmakta. Özellikle bizim açımızdan ileride büyük sorun teşkil edecek olan PYD/YPG terör örgütü sahada bulmuş oldukları Amerikan gücüyle nüfuz alanlarını daha da genişletmekte. Rakka bölgesinde Türkiye’ye sınır olan Kuzey bölgesini ele geçiren güçler güneyini de alarak Kuzey Suriye Demokratik Konfederasyonu dedikleri yapıya katmak için son zamanlarda oldukça çaba gösteriyor. DEAŞ’tan temizlenerek alınacak olan bu bölgeleri Lübnan sınırında olması neticesinde Arap bölgelerinin PYD/YPG yönetimi altına girmesi demek. Burada amaç Rojava’da uygulanan modelin Arap bölgelerinde de yaygınlaştırılması. Kuzey bölgesindeki PYD bölgelerinin Güney bölgesinin de alınmasıyla karşımıza çıkacak olan büyük resim İran, Türkiye başta olmak üzere Arap ülkelerine büyük tehlike arz ediyor.
Suriye bölgesinde bu pozisyonlar dahilinde değişen konsensüsle Amerika destekli unsurların ilerleme sağlaması biraz zorlayıcı olacaktır zira bölgede ki güç unsurları ve muhalif gruplar en azından bu süreci uzatıcı rol oynayacaklardır. YPG/PYD tarafından Suriye’de ele geçirilen topraklarda devletlerin sınırlarını yeniden çizmenin vakti şimdi değilse bile ileri dönemlerde kimin daha üstün güç özelliği gösterdiğine bağlı olarak değişen konjonktür ile son şeklini alacaktır. YPG/PYD ve Kürt gruplar savaşta rol aldıkları gerekçesiyle jeopolitik olarak toprak almak isteyeceklerdir Irak’ta Bağımsız bir bölge kurma yolunda önlerini açan Amerika’nın Suriye bölgesinde aynı imtiyazı vermeyeceği ve bu bölge için kendisine başka bir bölge sorumlusu tayin edeceği öngörüsünde bulunarak buna rağmen bir süre daha sınır bölgesinde PYD/YPG terör örgütünün yerini alacağını söyleyebiliriz.
Türkiye’den Yeni Harekat Atağı Olur Mu?
Tüm yaşananları toparladığımızda geçtiğimiz dönemde Şam, Humus, Hama ve Halep ile özellikle enerji hatlarının üzerinde bulunan Akdeniz sınırındaki Tartus, Banyas ve Lazkiye’yi de içine alan sınır, Rusya ve İran destekli Suriye rejim güçlerinin eline geçmişti. Rusya etkisinin olduğu bölgelerin dışında Amerika, Suriye’nin kuzeyinde PYD/YPG terör örgütünün yönetiminde de bir Kürt bölgesi oluşturulmuştu. Bunun üzerine Türkiye de 2016’da ‘‘Fırat Kalkanı’’ harekatını yaparak üç Kürt kantonunun arasına girmişti.
Bu söylem ve tutumlara karşı Türkiye’nin işini şansa bırakmaması gerekmektedir. Suriye sınırında bize komşu olması ihtimal dahilinde olan PYD/YPG terör örgütlerini Fırat Kalkanı gibi sınır ötesi operasyonlarla uzaklaştırmaktan başka şansımız yok. Yakın bir zamanda Irak ve Suriye’de paralel olarak iki harekat düzenlemek stratejik açıdan önemli bir adım olacaktır. Özellikle sınır dışı operasyonlarda ülke iç güvenliğine saldırı niteliği taşıyan ve bu yönde gerçekleşecek olan terör saldırılarını da önleme mahiyetinde önemli bir adım olacaktır. Bu bölgeler üzerinde diğer ülkeler enerji savaşları verseler de Türkiye’nin bu sınırlarda vermiş olduğu mücadele tamamen bekası ve geleceğine yönelik milli mücadele örneğidir.
Hedeflerden Biri ‘Bir Kuşak Bir Yol Projesi’ Mi?
Olaya Pekin tarafından baktığımızda Katar’a karşı uygulanan dışlama politikası ile çıkan kriz sonucunda Katar ve Körfez Ülkeleri arasındaki krizin müzakere yoluyla çözülmesini istediklerine dair bir açıklama yapmışlardır. İran ve Suudi Arabistan krizinde Çin’in tarafgir olmama yönünde niyetinin olduğu bilinmektedir. Çin, İran ve Suudi Arabistan arasında olası bir çatışma durumunun ortaya çıkmasını önümüzde hazır duran projeleri açısından istememektedir. Her iki ülke de Bir Kuşak Bir Yol girişiminde üstlendiği rol bağlamında istikrarın sağlanması adına önem kazanmaktadır. Çin, bu krize dahil olmamış gibi görünse de, bu krizde başka açıdan bakılması konu ABD’nin Çin’e gizli olarak mesaj vermeye çalışmasıdır. Çin’i sıkıştırma politikası Filipinler’ den sonra Katar ile denemektedir. Trump yönetiminin Hindistan ile görüşmesi, Hindistan Çin arasında uzun yıllar sonra yaşanan sınır çatışmalarının yaşanması daha farklı krizler ile birlikte Çin’in Bir Kuşak Bir Yol girişiminin riske girmesi hedeflemiştir. ABD aynı anda Ortadoğu’da ve de Asya’da etkinliğini arttırmaya devam etmekte, Çin’in ekonomik politikalarına destek verir gibi gözükerek Çin’i hem Katar hem de İran üzerinden bölgesine hapsetmeye çalışmaktadır.
Asya’da Kazan Kaynar Mı? Çin Ve Rusya’nın Tutumu Ne Olmalı?
Afganistan ve Irak harekatlarından sonra Ortadoğu da farklı stratejilerle yoluna devam eden ABD kurmuş olduğu vekalet sistemi ile hakimiyetini kaptırmama mücadelesi verirken bölgeye sonradan dahil olmaya çalışan Rusya ve Çin için başka hesaplar içerisine girmiş durumda. Rusya- Ukrayna- Kırım için Avrupa ülkeleri devreye girmiş gözükmekte, şöyle ki; geçtiğimiz gün İtalya Dış işleri Bakanı Angelino Alfano, ülkesinin, Ukrayna toprağı olan Kırım’ın Rusya tarafından ilhakının hiçbir şekilde tanımayacağını söyledi. Ülke içerisinde zaman zaman meydana gelen terör eylemleri ve sürekli ortaya çıkan Kırım meselesi Rusya’nın gündeminde geniş yer bulurken Ortadoğu’da sürekli değişen strateji ve planlar hakimiyetin kime ait olduğunu unutturmamak için verilen çabalar içerisinde gösterilebilir. Bir başka hakimiyet çabası Asya tarafında verilmektedir. Çin ile Hindistan’da Tibet sınırı üzerinden çatışmaların körüklendiği bir düzen içerisinde Ortadoğu da zaman kaybettirilen Çin, özellikle Bir Kuşak Bir Yol projesi kapsamında önemli bir atağa kalkmış durumda. Bu projenin Avrupa ayağı olan İngiltere de zaman zaman patlamaların yaşanması projenin gelecek dönemde sekteye uğramasına neden olabilecek nitelikte görülmektedir.
Ortadoğu’da yaşanan krizler giderek karışık hal alır gibi görünse de geniş bir perspektiften bakıldığında her şey daha net anlaşılmaktadır. Artık olaylar bölgesel hal olmaktan çıkarak Ortadoğu ile ilgilenen her ülkenin içişlerini etkileyen ve buna göre savunma alınması gereken hem iç hem dış politik bir durum haline gelmiştir.
Ferdi Güçyetmez
StratejikOrtak.com MİSAFİR YAZAR
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Yazını güzel güzel ama ben biraz anlamakta zorluk çekiyorum ( yeni liseden mezun oldum) ama şu bir açıkşarmısınız İngiltere de patlayan bombaların nedeni ve İngiltere ABD uzaklaşıp türkiyeyemi yaklaşıyor
Vakit ayırdığınız için teşekkür ediyorum geniş okuyucu kitlesi bizi mutlu ediyor. Cevaba gelelim,
İngiltere, uluslararası ilişkilerde kendi çıkarlarını koruma veya taleplerini karşı tarafa kabul ettirme konusunda sahip olduğu maddi ve manevi potansiyeli iyi kullanan bir aktör. Dış siyasetinde ticaretini korumaya ve genişletmeye, ekonomik gelişmeyi teşvike, küresel çıkarlarının güvence altına alınmasına, yakın çevresinin korunmasına ve stratejik ortaklıklar kurmaya çalışmaktadır. Bu hedeflere ulaşmak için de yumuşak gücü ve gerektiğinde sert gücü kullanmaktadır. Sonuç olarak, İngiltere’de meydana gelen terör olayları İngiltere’nin Ortadoğu’da var oluşunu meşru bir zeminine oturtmaktadır. ABD-İngiltere arasındaki ilişki Brexit ve Ortadoğu’da ki çıkar ilişkileri doğrultusunda değişecektir.
Teşekkür ediyorum.
Bazı sorularım da var:
1. Çin-Kazakistan-Hazar Denizi-Azerbaycan-Gürcistan ve Türkiye üzerinden yeni İpek Yolu Projesinin akıbeti ne olur?
2. Katar doğalgazının Avrupa’ya taşınması kimin işine gelmiyor?
3. Türkiye, Afrin Bölgesine operasyon yapmaz ise Hatay’ın durumu ne olur?
1) İlk başta en büyük tezlerimden bir tanesini söyleyerek cevaplamaya başlamak istiyorum. Ortadoğu bize yıllardır gösterilenler sezon finali gelmeyen bir dizi niteliğindedir fakat filmin büyüğü Afrika’da çekilmekte. ‘Bir kuşak bir yol projesi’ Çin gibi bir ülkenin Kapitalizme açılan kapısı malumunuz Çin’de küresel sisteme politikalarıyla artık entegre olmuş durumda fakat yapılan bu atak Batı tarafından söylemsel olarak uygun bulunsa da arka planda baltalanmaya başlandı bile ve şimdilik işe Hindistan ile başladılar ileri safhalarda yol üzerinde ne kadar birbirine düşman ülke varsa bunların kapanmayan yaraları açılmaya başlanacak ve bu proje evet belki bir noktaya kadar(işlerine yarayacak noktaya) gelecek fakat tamamlanması biraz zor olacak.
Yukarıda Çin, Afrika ve film kelimelerini açarak başka bir açıdan da bakmanızı sağlamak amacıyla şunları da eklemek istiyorum. Çin hükümeti başta yüksek hızlı tren teknolojisini bölgeye getirme yönünde verdiği sözlerin yanında okul, yol ve kamu binaları inşa projelerinin artırılacağına ilişkin mesajlar veriyor. 4 milyar dolarlık bir yatırım olan Yüksek hızlı tren projesi tamamlandı bile. Addis Ababa ile Cibuti’yi birbirine bağlayan bu hat, 740 kilometre ve tren saatte 120 kilometre hızla gidiyor. Buralar ticaret hacmi için stratejik noktalar. Bölgedeki yatırım ve altyapı çalışmalarının yanı sıra kültür ve eğitim alanında yaptığı katkılarla Afrika halkının sevgisini de kazanma gayretinde olan Çin’in, bu bölge ile gönül bağını artırma yönündeki iradesi göze çarpıyor. Çin ve Afrika arasında özellikle ekonomik anlamda istikrarlı ilişkiler dikkati çekerken, taraflar arasındaki ticaret küresel krize rağmen artarak devam ediyor. Pekin yönetimi son beş yıldır Afrika Kıtasının en büyük ticaret ortağı konumunda. Çin-Afrika ticaretinin gelecek yıllarda daha büyüyeceği öngörüsündeyim, Çin 2020’ye kadar ticaret hacmini 400 milyar dolar seviyelerine çıkarmayı hedefliyor. Dün yapılan açıklamada Türkiye’nin dış borcu 412 milyar dolar, buradan yola çıkabilirsiniz.
2) Doğu’da yer alan bütün enerji çeşitlerinin Batı’ya taşınması herkesin işine geliyor sorun taşınan enerji değil taşınacak yolların güzergahında anlaşmaya varılamaması. Bunu daha önce ki yazımda geniş şekilde yazdım ve haritalarla destekleyerek açıkladım eğer bulamazsanız tekrardan açıklarım. Buradan ulaşabilirsiniz. https://stratejikortak.com/2017/04/enerji-savaslari-ve-esadin-sonu.html
3) Türkiye’nin sınır ötesinde yapacağı harekatlar başta ülke bütünlüğü olmak üzere iç güvenliğimiz içinde mecbur bir hal almakta. Bu noktada politik değil, askeri-stratejik ve güvenlik açısından bakmalıyız. Hatay’ın ve güney kısımlarımızın enerji dışında bir başka sorunu var bu da ‘arz-ı mevud’ evet bu işe sadece enerji yönünden bakmak yapılan en büyük yanlışlıklardan. Bu yüzden daha vereceğimiz çok çetin mücadeleler olacak şimdilik sorun Hatay gibi değil enerji gibi dursa da ortalama birkaç sene içerisinde özellikle Kürt bölgesi güçlendirildikten sonra bizi bir savaşa zorlayarak bu bölgeleri daha rahat almak isteyenlere şimdiden bunları önlemek adına harekatları planlı şekilde gerçekleştirmek bizler için olmasa bile çocuklarımız için hayati bir önem taşımakta.
Umarım cevaplar sizin için tatmin edici olmuştur. Yazılarımda akademi kimliğime uygun şekilde data yani belgesi olmayan şeyler koymamaya özen gösteriyorum güvenilir şekilde bilimsel olarak okuyabilirsiniz. İlginiz için teşekkür ederim
Gözden kaçırdığımız, ötelediğimiz yahut dikkatimizin dağıldığı bir dönemde ortaya çıkarılmış gayet doyurucu ve dolu bir çalışma olmuş. Konu hakkında sağlam ve ciddi bir araştırma yapıldığı ve altyapıya sahip olunduğu da aşikar. Yazıyı net bir şekilde anlamak ya da yorumlayabilmek için Uluslararası İlişkiler veya Siyaset Bilimi literatürüne biraz hakim olmak gerekiyor. Başarılar dilerim.
Teşekkür ediyorum.
Yazınızda aşırı derece yazım ve imla hatası mevcut. Bunun sonucunda da yazınızı anlamak güçleşiyor.
Harika bir yazi. Hersey cok net. Tesekkurler ferdi bey.
Teşekkür ederim. Yorumlarınız doğrultusunda daha iyi çalışmalar ortaya koymaya çalışıyoruz.
yazınız için teşekkürler
İlginiz için ben teşekkür ederim.