Suudi Arabistan, Mısır, Katar ve İran arasında giderek yükselen tansiyon Amerikan Başkanı Trump’ın Ortadoğu ziyareti sonrası şekillenmesini tamamladı, hem bölgesel dengelerin değişimi hem de tansiyonun artması net bir şekilde görüldü. Katar ile başlayan kriz ve anında 7 ülkenin Katar ile her türlü ilişkiyi kesmesi gösteriyor ki, Ortadoğu’da kartların yeniden karılmasına karar verilmiş. İran’ın başkenti Tahran’da eş zamanlı olarak parlamento ve Humeyni merkezine saldırı da bu krizin bir parçası ve neticesidir.
Öyle anlaşılıyor ki, Trump’ın Katar hamlesi sadece Katar’la sınırlı kalmayacak ve İran’a da sıçradı , hatta son saldırılar ve en son olarak da Kerbela da bomba patlaması bölgede tansiyonun tekrar artacağı hatta yeni ittifaklar ve yeni düşmanlaşmaların çok yakında oluşacağınında habercisi. Bu çerçevede yakında İran’a yönelik iç karışıklıklar beklemek şaşırtıcı olmaz, bu durumda ülkemizin de dikkatli ve ciddi bir güvenlik politikası oluşturması gerekmektedir.
Aslında Katar ve Suudi Arabistan arasındaki rekabet siyasi alanla sınırlı değil. Suudi Arabistan, son yıllarda özellikle petrol fiyatlarının düşmesi nedeniyle ekonomik olarak zor bir dönem geçiriyor. Ekonomik sıkıntılarını aşması ve yeni bir çıkış yapması için Suudi Arabistan’ın tercihi, kendisine bağlı ve görünürlüğü düşük bir Katar olacaktır. Yani, Suudi Arabistan’ın menfaatlerine uygun Katar profili, siyasi ve ekonomik olarak Suudi Arabistan’ın arkasında bulunan bir ülke olması.
Katar’ın coğrafi konumu da, bu ülkeler için risk. Çünkü Katar, Körfez ülkeleri içerisinde özellikle uluslararası uçuşlar açısından tüm bağlantıların kavşak noktasında. Bu konumunu güçlendirme konusundaki artan çabaları küresel dengeleri değiştirmişe benziyor. Diğer taraftan, Katar’ın uluslararası işbirliği açısından bölgede Türkiye ile enerji işbirliğine yönelik attığı adımların, Türkiye ile askeri ilişkilerin, hatta Katar’daki askeri üssün birçok Körfez ülkesini rahatsız ettiği açık. Katar’ın Varlık Fonu kanalıyla yaptığı yatırımların artık bildiğimiz ülkelere, şehirlere değil de Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere yönelmiş olması da, küresel finans dengeleri açısından kabul edilebilir değil. Belli çevrelerin bu duruma tahammül etmesi kolay değil.
Şimdi Katar krizinde de Türkiye açıktan taraf olmayı seçti. Cumhurbaşkanı’nın yaptığı açıklamalar yetmemiş gibi bu krizin ortasında Katar ile daha önce yapılan bazı askeri ilişkilerin alelacele öne alınması bu krizde açıkça Katar’ın yanında yer aldığımızı göstermesi açısından önemlidir. Bu krizin nasıl evirileceğini görmeden bu aceleci tarafgirlik niye? Suudi Arabistan’ın bu krizde ileri sürdüğü gerekçelerin tamamı Suudiler için, hatta ABD için de aynen ileri sürülebilir. Ancak unutulmamalıdır ki, mevcut Katar şeyhleri yarın bir saray içi darbe ile devrilebilir. Katar’a ekonomik ambargo ağırlaşabilir ve bu ambargodan bazı Türk şirketleri de nasibini alabilir. Ayrıca ABD yarın bütün Arap şeyhlerini Beyaz Saray’a çağırıp “uzlaşın” talimatı da verebilir. Bu durumda Türkiye yine, yeniden Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olma tehlikesiyle bir kez daha yüzleşmek durumunda kalacaktır.
Bu durumda ikili ülke ilişkileri ve bölgesel ilişkiler tekrar sıcak bir atmosfere sahip olacak bu netleşmiş bulunmaktadır. Türkiye için doğru düzgün bir dengeyi sürdürmek ve Katar ile Suud arasındaki bu gerginliği kendisine zarar vermeyecek şekilde yönetmek mümkün.
Muratcan Işıldak
StratejikOrtak.com MİSAFİR YAZAR
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
[…] Kapak resim kaynak […]
Yorum:Bu bölge bizim bölgemiz ve ABD ve işbirlikçileri bu ülkelerden defolacak, hemende değildi, irakda Kuveyt de değildi katar da değildi, Arabistan’dan da defolacak, krallarin düzeni sallantı da, Yemenli husiler başarılı şekilde Suudi donanmasını ve lejyonlarini yok ediyor
Katarın halihazırda ekonomik potansiylei yüksek. Türkiyeye gelecek sıcak para her şeyden önemlidir