Suriye’nin kuzeyinde Esed Rejimine karşı savaşan muhalif gruplar 2017 yılının Ocak ayında iki büyük grup etrafında birleşerek yeniden örgütlendiler. Bu gruplardan Sukur-el Şam, Fastakim Kema Umirt, Ceyşül İslam, Suvvar el Şam, Mücahidi İbni Tevmiyye, Şam Cephesi ve Ceyş El Mücahid ve El Mikdat Tugayı Ahraru’ş Şam Hareketine (AŞH) katılıdı. Bunun yanı sıra eski adıyla Nusra Cephesi yeni adıyla Fetih El Şam, Nurettin Zengi, Ceyşü’l Sünne, Ensaruddin ve Liva el-Hak grupları, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) adı altında birleştiler. Birleşmelerin ardından iki grup arasında çatışmalar yaşanmaya başladı.
Çatışmaların başlamasında Astana sürecine dahil edilmeyen Suriye El Kaidesi olarak bilinen, ABD’nin ve Birleşmiş Milletlerin terör örgütleri listesinde bulunan El Nusra’nın, sürece dahil olan grupları tehdit etmesi ve akabinde fiilen bu gruplara saldırması etkili oldu. Erkmen’e göre çatışmaların sebebi; İdlib’in kontrolü, Astana süreci sonrası oluşan gruplar arası tehdit algısı ve kıt kaynakların kontrolünün yaşamsal hale gelmesidir. Ancak çatışan grupları son günlerde gündeme asıl oturtan gelişme ise; iki grup arasındaki çatışmanın Türkiye sınırındaki Bab’ül Hawa sınır kapısına dayanması oldu. 22 Temmuz’da yapılan bir açıklama ile gruplar arasında anlaşmaya varıldığı, sınır kapısının yönetiminin yerel yönetime bırakılacağı ve tutukluların karşılıklı olarak bırakılacağı açıklandı.
Çatışmayı HTŞ açısından değerlendirmek gerekirse, HTŞ’nin amacı Astana süreci ile kendisine komplo kurduğunu düşündüğü gruplar ve İdlib’e güvenliğini fiilen sağlayacağı konuşulan Türkiye karşısında erken davranarak ‘ön almak’, AHŞ ve ÖSO’nun kendisine karşı birleşeceğinden korkmasından dolayı bu olası birlikteliği yıpratmak, ekonomik olarak gümrük getirisi olan sınır kapısını ele geçirmek, AŞH’yi bölgeden çıkararak kıt olan kaynakları tek başına kontrol etmek ve gelecek yardımlara tek başına sahip olmaktır. HTŞ’nin doğrudan stratejik hedeflere saldırması bu çatışmayı planlı olarak gerçekleştirdiğini göstermektedir. Kazandığı bölgelere bakıldığında çatışmaların kazanan tarafı da Heyet Tahrir Şam’dır. Ancak daha önce bölgede yabancı oldukları için yalnız kalan Nusra Cephe’sinin diğer gruplarla birleşmesinin altında yatan en önemli sebeplerinden biri olan Suriye tabanına yayılma düşüncesi bu çatışmalarla yara almıştır. Zira, HTŞ’nin, Suriye halkını silahlı mücadelesinin kendi hesaplarına değil de AŞH de olduğu gibi Suriye halkı için olduğuna inandırması gerekmektedir. Bunula beraber, birleşme bildirisinde yer alan diğer gruplara saldırılmayacak maddesinin ihlali yüzünden Suriye’nin en önemli yerli gruplarından Nurettin Zengi Grubu HTŞ’den ayrıldığını açıklamıştır. Bu ayrılık askeri açıdan olmasa da, HTŞ’nin ulaşmaya çalıştığı Suriye’yi kucaklayan örgüt söylemine oldukça büyük darbe vurmuştur. Çatışmalardan sivillerin zarar görmüş olması da HTŞ için bir diğer olumsuz durumdur. Serakib bölgesinde gerçekleştirilen gösterilerden sonra HTŞ bu bölgeden çekilmiştir.
Suriye’de tabanı en geniş grup olan Ahraru’ş Şam Hareketi tarafı ise bu çatışmalar ile psikolojik olarak yıpranmıştır. Bab’ül Hawa sınır kapısının yönetimini bırakmak zorunda kalması da AŞH’yi ekonomik olarak olumsuz etkileyecektir. Her halinden planlı olduğu belli olan bu saldırıya hazırlıksız yakalanan AŞH’nin, Türkiye sınırında sahip olduğu toprakların büyük kısmını kaybettiği için lojistik açıdan da sıkıntı yaşaması muhtemeldir. AŞH’nin yaşayabileceği en büyük sorun gruptan yeni ayrılmalar olacaktır. Ancak şimdiye kadar herhangi bir ayrılma kararı açıklanmamıştır. En büyük avantajı ülkedeki tabanı olan AŞH’nin, HTŞ gibi terör gruplardan değil de ılımlı muhalif gruplardan olması ve ÖSO’ya destek olması askeri, ekonomik ve toplumsal açıdan destek bulmakta sıkıntıya düşmemesini sağlayacaktır.
Suriye’deki gruplar arasında yaşanan bu çatışmalar Türkiye’nin iç ve dış politikasını doğrudan etkilemektedir. İç politika da yaşanacak sorunlar dört ana başlıkta ele alınabilir. Çatışmalar öncelikle Türkiye’nin iç güvenliği için tehlike oluşturmaktadır. Her ne kadar El Kaide ve DAEŞ sivillere yönelik eylemler konusunda farklı tutumlara sahip olsalar da sınır hattının HTŞ’de olması uzun zamandır duyulmayan bombalı eylemler konusunda Türkiye’nin daha temkinli olmasını gerektirmektedir. Türkiye’nin Suriye’de destek verdiği Türkmenlere ulaştırılan yardımların sekteye uğraması da diğer bir sorundur. Türkmenlere yardımın zayıflaması ya da durması bu grupların direnişini olumsuz etkileyecektir. Suriye’deki Türkmenlerin desteksiz kalarak olumsuz bir senaryo yaşamaları, toplum hafızasında hala canlı olan Bosna, Kosova, Halep ve Musul’da örnekleri sebebi ile, siyasi ve toplumsal tepkileri beraberinde getirecektir. Türkmenlere yardım için illegal sınır geçişlerinin yaşanabilecek olması da ayrı bir sorun olacaktır. Afrin’e yapılacak olan operasyonun muhtemel geçiş noktalarından Cilvegözü’nün karşısında yer alan Bab’ül Hawa sınır kapısının yönetiminin Türkiye ile hareket etmeyen bir grubun eline geçmesinin operasyonun lojistiğini etkileyebilme ihtimali bulunmaktadır. Toplumda bir süredir beklenen Afrin operasyonun uzaması ve bu süre zarfındaki muhtemel can kayıpları operasyonun sorgulanmasına ve politik olarak yıpratılmasına zemin hazırlayacağından iç güvenlik açısından sorun oluşturabilecektir. Son olarak, İdlib üzerinde yaşanacak yeni bir çatışma yeni bir göç dalgasını tetikleyecektir. Yeni bir göç dalgası şu an 3 milyon 100 bin mülteci barındıran Türkiye’nin 4 milyona yakın bir sığınmacıya ev sahipliği yapması anlamına gelecektir.
Yaşanan çatışmalar Türkiye’nin Suriye politikasını doğrudan etkilemektedir. Afrin operasyonu ile Fırat’ın batısındaki sınırını büyük ölçüde güven altına almayı planlayan Türkiye’nin operasyon hazırlıklarının bu çatışmalar ile yavaşlaması ve gecikmesi de muhtemeldir. Hâlihazırda operasyon kapsamında Suriye Rejimi ve YPG ile de çatışması gereken Türkiye destekli ÖSO için, İdlib sınırında göz önünde bulundurulacak yeni bir tehlike oluşmuştur. Bunun yanı sıra, uzun zamandan beri operasyona hazırlanan gruplardan olası kopuşlar askeri anlamda yeni bir strateji ve planlama gerektirecektir. Dış politika açısından yaşanacak sorunların başında uluslararası toplum desteğinin azalması gelmektedir. Zira her iki grup da, Esed karşıtı grup adı altında bir tutularak Türkiye üzerinde karalama kampanyası başlatılmasına yol açabilir. Diğer bir olasılıkta Afrin’den askerlerini çektiği iddia edilen Rusya’nın, güvenlik gerekçesi ile bölgeye tekrar asker sevk etmesidir. Rusya, HTŞ’yi öne sürerek ve iki grup araındaki çatışmanın grupları yıpratmasın da yararlanarak Suriye Rejiminin bu bölgeye saldırmasını da sağlayabilecektir. Bu durumda tüm Afrin operasyonu hazırlığının tehlikeye girmesi mümkündür. Bunların yanı sıra, El-Kaide bağlantılı HTŞ bahane edilip İdlib’e yapılacak olası Amerikan operasyonlarına zemin hazırlanması da olası görünmektedir. Amerikanın bu operasyonlarda kara gücü olarak YPG/SDG’yi kullanmak isteyeceği aşikardır. Böyle bir seneryoda Türkiye’nin saldırmazlık bölgeleri ile elde ettiği üstünlük yitirilebilecektir.Türkiye için en büyük tehlike, Fırat Kalkanı Harekatı ile bölgede oluşturulmaya çalışılan de facto devlet oluşturma çabalarının İdlib üzerinden gerçekleştirilmeye çalışılması olacaktır. YPG/SDG halihazırda bölgede Türkiye sınırına ulaşmak ve zikredilen amacını gerçekleştirmek için ÖSO ile çatışmaya girmektedir. YPG’nin sözde kantonlarını Membiç-Halep-İdlip-Afrin hattı üzerinden birleştirmeyi denemesi ve ABD’nin bu duruma İdlib’teki El Kaide varlığını gerekçe göstererek destek vermesi bölgede dengelerin değişmesine yol açacaktır. Bu ihtimali ortadan kaldırmak için Türkiye’nin İdlib’in El Kaide’den temizlenmesi için ÖSO’yu etkin bir şeklide kullanması gerekecektir.
Yaşanan çatışmaların olumsuz sonuçlar doğurabileceği gibi ülkemize bazı fırsatlar da sunmaktadır. Yaşanan çatışmalar ile Fırat Kalkanına sınırlı bir katılım ile destek veren AŞH’nin Afrin Operasyonun daha güçlü destekleyerek ÖSO’nun yanında yer alması mümkündür. Benzer bir şekilde HTŞ’den ayrılan veya HTŞ baskısından kaçan gruplar da ÖSO ile ortak hareket etme yoluna girebileceklerdir. Azalan yardımların ve ekonomik kaynakların bu yakınlaşmayı desteklemesi olasıdır. Bu durum en çok İdlib’in El Kaide’den temizlenmesi konusunda Türkiye’nin elini güçlendirecektir çünkü hava desteğinin tek başına terörist grupları caydıramamakta hava saldırılarının karadan desteklenmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra, bölgenin Arap ağırlıklı bir nüfusa sahip olması, olası bir yabancı unsur müdahalesinde halkın tepkisi ile karşılanmasına yol açacaktır. Bu bağlamda, Türkiye halk desteği konusunda sıkıntı yaşamayacaktır.
Bu çok faktörlü problemde, Türkiye’nin her ayrıntıyı hesaplayarak adım atması, uluslararası toplum desteğini kaybetmeden yerel halkın sevgisini kazanarak, oluşabilecek de facto bir devlet oluşumuna izin vermeyecek şekilde iç dinamiklerini de gözetmesi gerekecektir. Suriye’de 7 yıldır süren karışıklıkta tek başarılı operasyonu gerçekleştiren ülke olarak Türkiye’nin askeri gücünü ön planda tutarak diplomatik yönden de atılan adımları desteklemesi gerekmektedir.
Yararlanılan Kaynaklar
Anadolu Ajansı. (28 Ocak, 2017). Suriye’de rejim karşıtı gruplar arasında yeni oluşum. http://aa.com.tr/tr/dunya/suriye-de-rejim-karsiti-gruplar-arasinda-yeni-olusum/736935 (Erişim Tarihi: 23.07.2017).
Anadolu Ajansı. (19 Haziran, 2017). PKK/PYD, Suriye-Türkiye sınırında ilerlemeye çalışıyor. http://aa.com.tr/tr/dunya/pkk-pyd-suriye-turkiye-sinirinda-ilerlemeye-calisiyor/844835 (Erişim Tarihi: 24.07.2017).
Anadolu Ajansı. (19 Temmuz, 2017). Suriye’de rejim karşıtı gruplar arasındaki çatışma Babül Hava sınır kapısına yaklaştı. http://aa.com.tr/tr/dunya/suriyede-rejim-karsiti-gruplar-arasindaki-catisma-babul-hava-sinir-kapisina-yaklasti/865038 (Erişim Tarihi: 23.07.2017).
Anadolu Ajansı. (20 Temmuz, 2017). Suriye’de rejim karşıtı gruplar arasındaki çatışmalar protesto edildi. http://aa.com.tr/tr/dunya/suriyede-rejim-karsiti-gruplar-arasindaki-catismalar-protesto-edildi/866134 (Erişim Tarihi: 23.07.2017).
Anadolu Ajansı. (21 Temmuz, 2017). Suriye’de çatışan rejim karşıtı gruplar anlaştı. http://aa.com.tr/tr/dunya/suriyede-catisan-rejim-karsiti-gruplar-anlasti/866726 (Erişim Tarihi: 23.07.2017).
Deutsche Welle (DW). (26 Ocak, 2017). Altı örgüt Ahrar-uş Şam’a katıldı. http://www.dw.com/tr/alt%C4%B1-%C3%B6rg%C3%BCt-ahrar-u%C5%9F-%C5%9Fama-kat%C4%B1ld%C4%B1/a-37289264 (Erişim Tarihi: 23.07.2017).
Hilmi Hacaloğlu. (20 Temmuz, 2017). İdlib’te El Kaide-Ahrar Savaşı Büyüyor. Amerika’nın Sesi [Voice of America (VoA)]. https://www.amerikaninsesi.com/a/idlib-de-el-kaide-ahrar-savasi-buyuyor/3952279.html (Erişim Tarihi: 23.07.2017).
Serhat EKMEN. (21 Temmuz, 2017). İdlib’de ‘kaçınılmaz’ çatışma. Anadolu Ajansı. http://aa.com.tr/tr/analiz-haber/idlibde-kacinilmaz-catisma/866394 (Erişim Tarihi: 23.07.2017).
Stratejik Ortak. (29 Ocak, 2017). Suriye’de Muhalifler İkiye Bölündü: Tahrir el-Şam ve Ahrar uş-Şam. https://stratejikortak.com/2017/01/tahririr-sam.html (Erişim Tarihi: 23.07.2017).
Suleiman Al-Khalidi. (20 Temmuz, 2017). Buildup in rival Syrian rebel factions threatens spread of fighting. Reuters. http://www.reuters.com/article/us-mideast-crisis-syria-rebels-idlib-idUSKBN1A52BX (Erişim Tarihi: 23.07.2017).
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
[…] İç savaşta bu ay Rakka, İdlib ve Suriye’nin çöl bölgelerinde savaş yoğun bir şekilde devam etti. İdlib‘te HTŞ çatısı altında savaşan Nusret Cephesi ile ÖSO ile ittifak halinde olan ‘ılımlı muhalif’ Ahrar-uş Şam arasında çatışmalar yaşandı. HTŞ’nin sürpriz saldırılarına çok fazla karşılık veremeyen Ahrar militanları, sınırdaki birçok bölgeyi HTŞ’ye kaptırdı. İdlib-Türkiye sınırının çoğunluğunu kontrol eden HTŞ ile Ahrar bazı şartlar altında anlaşma sağladı. (İdlib’deki HTŞ-Ahrar savaşı) […]
Burada bile birleşemiyoruz ya. Ne var tek çatı altında toplanmakta bırakın kişisel çıkarları tek bir amaç olmalı o da ülkeyi geri almak.
Rus uçağı düşürülmeseydi işler bu seviyeye gelmeyecekti. Türkiye masada daha çok söz sahibi olacaktı belki de… Şimdi herkesin gözü İdlipte. Salyaları akıtarak aç kurt gibi bekliyorlar oradaki birlikteliği bölmeyi. Bkalım Türkiye ve Öso nasıl bir hamle yapacak. Rusya, meydanda görünmesede İsrail, Abd veya İran nasıl bir hamle yapacak.
Eset rejimi tüm suriyeyi ele geçirince birbirinizle kavga edecek gücü de bulamayacaksınız. Neden Türkiyeye yardımcı olmuyorsunuz? Sizde hiç akıl, vicdan yok mu?
El kaide vb örgütler sürekli kafirin ekmeğine yağ sürüyorlar. Ne olur sanki örgütü tamamen fesh edip ÖSO çatısı altında birleşseniz?