Son aylarda sadece sokak eylemleri ile adını duyuran Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti (Venezuela), yeni bin yılın başında dünya ekonomileri içinde elle gösterilen bir performansa sahipti. Ülke Chavez sonrasında petrol fiyatlarındaki hızlı düşüşün kötü yönetim ile birleşmesi ile hızla ekonomik ve sosyal çöküşün eşiğine geldi. Çalışmamızda Maduro dönemi, özellikle son seçimler ve sonrası yaşananlar, ele alınarak Amerikan yaptırımları arifesinde Venezuela’nın son durumu ele alınacaktır.
Ülkenin petrol zenginliği birçok kişi tarafından, eski Devlet Başkanı Chavez’in devlet rafinerilerindeki işçilerin grevi sonucu görevden ayrılması, bu ayrılıştan birkaç gün sonra halk tarafından tekrar göreve getirilmesi ve sonrasında ülkenin petrol üretiminin millileşmesi için verdiği mücadele sebebi ile bilinir. Kanıtlanmış petrol rezervi bakımından dünya sırlamasının zirvesinde bulunan Venezuela, günlük petrol üretiminde ise 11. sıradadır. 300 milyar varil petrol rezervinin yanı sıra 5.5 trilyon metreküp doğalgaz rezervine de sahiptir. Yaklaşık 31 milyon nüfusa sahip ülkede kişi başı düşen gelir 8 bin dolar civarındadır. Ekonomisi tamamen petrole bağımlı olan ülkenin ihracat gelirlerinin neredeyse tamamı, devlet gelirlerinin ise yüzde 50’si Petrol’den gelmektedir. Petrol fiyatlarındaki düşüşünde etkisi ile ülkenin ekonomisi çökme noktasına gelmiştir. Bütçe açığı ise 2012 yılından sonra hızla artarak 2016 yılında GSYİH’ye oranla yüzde eksi 18’e ulaşmıştır. IMF verilerine göre, ülkenin yıllık gelirleri 2017 yılında yüzde -7.4 azalırken gelecek yılda da yüzde -4.1 azalması beklenmektedir. 2016 yılında ülke ekonomisi yüzde 10 daralmıştır. 2017 yılında enflasyon yıllık yüzde 720 seviyesine ulaşırken 2018 yılı için IMF tahmini yüzde 2068’dir. Ülkede işsizlik oranı yüzde 18’in üzerindedir. Ekonomik krizin yanında ülkede en büyük sorun temel gıda maddeleri ve ilaç yetersizliğidir. Ülkede anne-çocuk ölüm oranları her zamankinden daha yüksek seviyelere ulaşmıştır. Üç üniversite tarafından yapılan bir araştırma, katılımcıların yüzde 93’ünün yiyecek almaya paralarının yetmediğini yüzde 73’ününde geçen seneden beri kilo kaybettiğini ortaya koymuştur.
Her ne kadar siyasi tansiyon Maduro’nun göreve geldiği ilk günden beri yüksek olsa da devam eden siyasi gerilimi 2015 seçimlerinden sonra yaşanan temel olaylar ışığında özetlemek yararlı olacaktır. 2015 Aralık ayında yapılan seçimlerde muhalefete karşı ağır bir yenilgi alan Başkan Maduro’nun partisi meclis üstünlüğünü muhalefete kaptırdı. Mecliste çoğunluk için yeter sayısı olan 99 sandalyenin üstüne çıkan muhalefet Maduro’yu başkanlıktan edecek bir referandum düzenleyebilme şansı da dahil ülkede daha önce alınan kararları geri çevirme ve siyasi tutukluları salıverme hakkına da sahip oldu. Seçimlerin ardından Devlet Başkanı Maduro ise seçimi muhalefetin değil karşı devrimin kazandığını söyledi. Mecliste üstünlüğü sağlayan muhalefet referandum kozunu kullanmak için Devlet Başkanı Maduro’nun görev süresinin iki yılını doldurmasının ardından imza toplamaya başladı. Yeterli imza sayısının çok üzerinde bir sayıya ulaşmasına rağmen toplanan oyların çoğunluğu Ulusal Seçim Konseyi tarafından eksik ve hatalı bulunarak geçersiz sayıldı. Muhalefet iki turlu referandum sürecinde ilk tur için topladığı 1.8 milyon oyun 400 binden fazlasını onaylattırıp ikinci tur için gerekli 3.9 milyon oyu toplamaya başlamışken Ulusal Seçim Konseyi 4 farklı eyalette imzalara hile karıştığı gerekçesi ile referandum sürecini 21 Ekim 2016’da durdurdu. 2017 Mart ayında Venezuela Yüksek Mahkemesi, milletvekillerinin 2015 semimlerinde yaşanan usulsüzlüklerde bağlantıları olduğu gerekçesi ile meclisin yasama yetkilerini kendi üzerine aldığını ve milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırdığını ilan etti. Muhalefet tarafından bir darbe olarak yorumlanan bu karar, Maduro’nun da isteği ile geri alındı. Devlet Başkanı Maduro Nisan ayında, Bolivarcı milislerin sayısının 100 binden 500 bine çıkarılması planını onayladığını açıkladı. Ülkede devam eden siyasi çekişmeler ve protestolar arasında Devlet Başkanı Maduro, ülkeye barış getireceğini iddia ettiği yeni bir anayasanın yazılması için bir halk meclisi seçilmesini öngören başkanlık kararnamesini imzaladı. Ulusal Seçim Konseyi seçimin Temmuz ayı sonunda gerçekleştirilebileceğini açıkladı. Muhalefet bu sürece Devlet Başkanı Maduro’nun yetkilerini genişletmek ve tüm yetkiyi kendi elinde toplamak amacında olduğunu iddia ederek karşı çıkıyor. Bir adım daha öteye giden muhalefet ise Temmuz ayının başında 7 milyondan fazla kişinin katıldığı gayri resmi bir referandum düzenledi. Referanduma katılan kişilerden yüzde 95’i Devlet Başkanı Maduro’nun yeni bir anayasa için kurucu meclis oluşturma fikrine karşı çıktı.
Siyasi gerilimin yüksek olduğu ülkede toplumsal tepkiler de had safhaya ulaşmış durumda. Venezuela’da neredeyse Maduro’nun seçildiği ilk günden beri devam eden, 2015 seçimlerinden sonra artan ve son üç aydan beri yoğun bir şekilde devam eden sokak eylemlerinde son üç ayda 90’dan fazla kişi hayatını kaybederken 3 binden fazla insan tutuklandı. Haziran ayının sonunda bir polis helikopterini ele geçiren göstericiler Yüksek Mahkemeye ateş açtı. İç karışıklar, gıda ve ilaç yetersizlikler sonucu yaşadığı olumsuzlukların yanına Maduro’nun son kurucu meclis adımından sonra ABD tarafından gelen konulan yaptırımlar da eklendi. ABD yönetimi Venezuela Yüksek Mahkemesinin başkanı ve yedi üyesine ABD’ye giriş yasağı ve bu kişilerin ABD’de bulunan mal varlıklarını dondurulmasını içeren yaptırım kararı aldı. Devlet başkanı yardımcısı ve bazı diğer üst düzey yetkililer için de yaptırım hazırlığında olan ABD’de Devlet Başkanı Donald Trump, Maduro’nun anayasa yazımı için yapılacak seçim için ısrarcı olması halinde “güçlü ve seri ekonomik” yaptırımlar alınacağını söyledi. Beyaz Saraydan yapılan 17 Temmuz’da yazılı açıklamada “ Dün Venezuela halkı demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğü tarafında durduğunu güçlü bir şekilde gösterdi. Ancak onların güçlü ve cesur eylemleri diktatör olma hayalleri kuran kötü bir lider tarafından göz ardı edilmeye devam edildi” denildi. ABD yönetimi Venezuela’nın resmi petrol şirketine de bir takım yaptırımlar uygulamayı amaçlıyor.
Ekonomisi tamamen petrole bağımlı olan Venezuela’da, Devlet Başkanı Maduro’nun elini güçlendiren etkenler hala bir kısmının desteğini aldığı Venezuela halkı, Yüksek Mahkeme, Venezuela Ordusu ve Bolivarcı milislerdir. Yüksek mahkemenin desteği iktidarını bugüne korumasını sağlamışken ordunun hala yanında olması olası darbe girişimlerinin önündeki en büyük engel olarak durmaktadır. Ancak elindeki döviz biten ülkede temel gıda maddelerinin, ilaç ve sağlık malzemelerinin eksikliği toplumsal tahammülün çok ötesine geçilmiş olduğunu göstermektedir. Kısa zamanda ülkeye ekonomik anlamda bir getiri kazandırılması da, petrolden başka geliri bulunmayan ülke için mümkün değildir. ABD’nin Venezulea devlet petrol şirketine yaptırım uygulaması zaten çökmek üzere olan ekonominin ipini çekmek için yeterli olacaktır. Ülkenin bu yaptırımların altından kalkması azalan petrol fiyatları sebebi ile nerdeyse biten döviz rezervleri yüzünden mümkün görünmemektedir. Ancak Kanada ve Suudi Arabistan’dan sonra petrol ihtiyacının çoğunu Venezuela’dan sağlayan ABD’nin, bu yaptırımların içeriğini sadece bu şirketin yöneticilerine mi yoksa petrol satışına mı uygulayacağı açık değildir. Zira, ABD Körfez rafinerileri bu üç ülkeden aldığı ağır ham petrolü işlemektedir. Bu kararla Venezuela’dan aldığı petrolü, üretimini azaltma kararı alan Suudi Arabistan, boru hattı kısıtlamalarının bulunduğu Kanada, ve üretimin yetersiz ve düşüşte olduğu Meksika ile Kolombiya’dan karşılaması da mümkün görünmemektedir.
Devlet Başkanı Maduro’nun yapmayı hedeflediği seçim, kendisi için yeni bir anayasa yazmaktan daha fazlasını ifade etmektedir. Bu seçim Maduro için iç politika açısından,mevcut siyası ve toplumsal krizde bir zafer kazanarak iktidarını güçlendirmek ve 2019 seçimleri için halk desteğini kontrol etmeyi amaçlarken dış politika açısından kazanılacak zaferle uluslararası toplumdan gelen tepkileri azaltmak ve dış müdahalelere ön almak amacı taşımaktadır. Ancak Amerika’nın kendi rafinerilerini de tehlikeye atarak Venezuela’nın devlet petrol şirketi üzerinde, petrol satışları ile ilgili bir yaptırım kararı alması Maduro hükümeti için geri dönülmez sonuçlar doğuracaktır. Maduro hükümetinin düşmesi ile yerine gelecek hükümetin yapacağı ilk işin ülkenin ihtiyaçları karşılığında sahip olunan petrolü ve ülkenin geleceğini petrol şirketlerine ipoteklemek olacaktır. Ancak Amerika’nın özgürleştirdiği halkları düşündüğümüzde uygulanacak yaptırımlar Venezuela halkının çektiği sıkıntılara ilaç olmaktan çok yenilerinin eklenmesi anlamına gelecektir.
Maduro’ya Postmodern Darbe: 8 Başlıkta Venezuela’da Yaşananlar
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Aslında nasıl AMerika ypg ve diğer terör örgütlerine açıktan yardım yapıyosa TÜRKİYE’ninde venezuellaya ilaç , erzak bakımından yardım etmesi gerekiyor.Her şey karşılıklı.Hem AMerikanın oraya sözde demokrasi götürmesine gerek kalmayacak , hemde TÜRKİYE petrol ihtiyacını biraz daha ucuza mal ederek ekonomik kar elde edecektir.