Tek Çatı: PKK-PYD-PJAK–Peşmerge

4150
Yazarlık Başvurusu

PKK-PYD-PJAK-Peşmerge ‘Aynı Yolun Yolcusu’

“Düşmanlarınızla oturup kalkan, sizin dostunuz olamaz.” Makaleme Şadi Şirazi hazretlerinin bu güzel sözüyle başlamak istiyorum. Neredeyse 800 yıllık bir sözün günümüze ışık tutması Şadi Şirazi Hz. Hak inancı İslam dinini rehber edinmiş olmasından kaynaklanır. Bu güzide cümlenin farkına; okuyup, düşünüp ve neticelendirdikten sonra bugün ne anlam taşıdığı dost saydığımız müttefik ülkelerin ‘tutarsızlıkları’ sonucuna varıyoruz.

1950’lerde dost, 2000’li yılların başında müttefik ve günümüzde kendini adeta Türkiye’ye düşman ilan ettirecek seviye gelen Amerika Birleşik Devletlerinin amaç ve hedefleri ‘tutarsızlıklar’ içindedir. 1950’de dost olarak gördüğümüz ABD ile birlikte Kore savaşında komünist ittifakına karşı mücadele vererek, neticesinde NATO bünyesine kabul edilmiştik.. Yine aynı dost tarafından 27 Mayıs ,12 Eylül ve 28 Şubat post modern darbe ile ilişiği anlaşılıp iki ülke arasında güvensizlik ortamı oluşturmuştur. Yine tesadüftür ki 1960 darbesi ile ülkemizi zor duruma düşüren o günün konjonktürü ile iyi ilişkiler yürüttüğümüz dost devlet tarafından 1978’de PKK terör örgütünün kurulmasına dolaylı yoldan destek vermiştir. Bugün PKK terör örgütünün kullandığı ABD ve Rus yapımı silahlar bunun en net belirtisidir.

Bölgenin huzur ve güvenliğini yıllarca tehlikeye atacak, büyük planın küçük bir parçası olacak PKK’nın kuruluş aşaması sessiz bir şekilde yürütülmesi gerekiyordu, bunun için en ideal zaman 1980 yılıydı. Soğuk savaş sonrası dünya iki kutuplu bir eksene girerek batıdan kapitalizm, kuzeyden ve doğudan komünizm akımı arasında sıkışmış Türkiye için yaratılacak yeni kaosun adı sağ-sol çatışmasıydı. Bu çatışma ile ülkede yaratılan otorite eksikliği PKK’nın kuruluşuna doğrudan etki göstermiştir.

Türkiye Cumhuriyeti 1960 darbesi ile dönemin Başbakanı ve kurmaylarının idam edilmesine göz yumduğu gibi, 1980 darbesi ile de PKK’nın kurulmasına da göz yummuştur. Bu gibi büyük planların öncesinde Türkiye önce ekonomik darboğaza sokulur, ardından planın büyük parçası devreye sokulur. Türkiye adeta darbe illetleri sonucunda ‘burnunun ucunu’ göremez hale getirilmiştir. 12 Eylül 1980 darbesi ile Türkiye sonu görülemeyen karanlık bir tünelin içine girdiğinin farkında bile değildi.  Söz konusu bu darbe ile terörist başı Abdullah Öcalan önderliğinde PKK’nın kuruluş aşaması tamamlanmıştır. Terörist başının önderliğinde sansasyonel eylemler gerçekleştiren PKK gerek Türk halkına gerekse bölgede ağırlıklı olarak yaşayan Kürt halkına işkenceler yapıyor, mallarını gasp ediyor, canlarını hiçe sayıyordu.

Tekrar geçmişe dönecek olursak 1960 anayasası sonucunda refah bir toplumsal ve siyasal zemin oluşturulmuştu. Böylelikle aşırı sol uç grupların ülke içinde siyasi örgütlenmelerin dolaylı yoldan önünün açılmasına sebep olmuştur. Bu durum 1980 darbesine dek sürmüştür. Kenan Evren komutasındaki darbeciler doğu bölgelerde yaşayan Kürt vatandaşlarına yoğun baskılar uygulamak suretiyle onları göçe ya da isyana teşvik etmiş ve sonucunda PKK’ya katılım hızlanmıştır. Ülkenin huzur ve güvenliğini, kaybolan otoritenin yeniden tesis edilmesi için yönetime el koyan darbeciler adeta PKK terör örgütünün ekmeğine yağ sürmekteydi. Bu dönmelerde Suriye’nin başkenti Şam’a geçen terörist başı Abdullah Öcalan kurmuş olduğu örgütü buradan yönetmekteydi.

80’li yılların sonlarında bir PKK terör örgütü kampı

Kuruluş felsefesi Kürt halkının haklarını savunmak, sözde büyük ‘Kürdistan’ devletini kurma fikrini coğrafi olarak dört bölgesel devletten toprak almak suretiyle tamamlama gayretindedir. Bu topraklar Türkiye’nin güney ve doğu illerinden başlayarak, İran’ın batısı Suriye ve Irak’ın kuzeyi olarak benimsemekteydi. Nitekim bu durum çerçevesinde 1981 yılında örgüt, Şam’da büyük bir toplantı gerçekleştirerek Kuzey Irak ayağını Hafız Esad’ın desteğiyle Kürdistan Demokrat Partiye yani Mesud Barzani’ye vermiştir. Barzanin kurduğu Peşmerge güçlerinin içinde çalışmalarını yürüten PKK’lı militanlar kuzey Irak’ta; Kandil, Zap, Avaşin kamplarında hakimiyet sağlayarak Peşmerge güçleri ile bölgeyi yönetmekteydi. PKK ve Peşmerge güçlerinin işbirliği son derece açık ve net iken, bu bölgede emperyalist güçlerin PKK’yı sözde terör örgütü ilan ederken aynı hassasiyeti Peşmerge güçlerine karşı göstermemekteler. Bu durum uluslararası sivil toplum kuruluşlarının PKK’nın terör örgütü olarak kabul ederken Peşmerge’nin meşruiyetini kabul görmesine sebep olmuştur. Nitekim ki Mesud Barzani önderliğindeki Peşmerge güçleri ile PKK aynı amaç uğruna silahlı mücadele verdiği aşikar olup ‘aynı yolun’ yolcusudur. Türkiye ayağını oluşturan terör örgütü PKK, Kuzey Irak ayağını oluşturan KDP-Peşmerge güçlerinin Suriye ayağını kim ya da kimler oluşturmaktaydı?

Mesud Barzani ve Abdullah Öcalan

2003 yılında ABD‘nin desteğiyle resmiyet kazanan Peşmerge güçleri ile aynı yılda kurulan PYD, terör örgütünün Suriye kanadını oluşturmaktadır. Daha sonralardan kurulan YPG, bu örgütün çatısı altına girmiştir. Batılı güçler Suriye kanadını oluşturan eli kanlı teröristlere SDG ( Suriye Demokratik Güçleri) ismini vererek teröristleri uluslararası toplumlarda özgürlük savaşçıları algısı oluşturulmasını sağlamıştır. Bilinçli bir şekilde Daeş terör örgütünün kurulmasını sağlayan ve kuzey Suriye’de yayılmasına göz yuman batı hegemonyası PYD ile ortak operasyonlar gerçekleştirerek Daeş’ten alınan bölgelerin PKK/PYD terör örgütünün kontrolüne vermek suretiyle, amaçladıkları büyük planın bir diğer parçasını tamamlama gayretinde. Bu durum PKK’nın Suriye kolu PYD terör örgütüne meşruiyet kazandırma çalışmalarından başka bir şey değildir.

İran kanadı Pjak’ın ise ; PKK,Peşmerge ve PYD terör örgütlerine nazaran biraz daha geri planda kalmasının nedeni 2007 yılında kurulmuş yeni sayılabilecek oluşum olmasıdır. Ön görüyorum ki PKK/PYD terör örgütlerinin üzerlerinde baskıyı kırdıkları anda Pjak’ın daha aktif olmasını sağlama gayretine gireceklerdir. Fakat sözde Kürdistan devletini kurma fikriyatını Eylül 2017’de yaptığı bağımsızlık referandumu ile ilk kez fiile döken Mesud Barzani, Türkiye,İran ve Irak merkezi yönetiminin izolasyonuna uğrayarak sonu hüsran ile biten bağımsızlık kararından vazgeçmiştir. Yaptığı bu hatanın bedelini Türkiye olarak Ankara hükümeti tavrını net bir şekilde belirterek, gerekli adımları atmış ve atmaya da devam etmektedir.

ABD, alenen terör örgütü PYD’yi destekliyor

Aziz Türkiye Cumhuriyeti, alınan bağımsızlık kararının ardından kuzey Irak’ta bulunan Kandil, Zap ve Avaşin dağlarındaki kampları yerle bir etmiştir. Öte yandan Şırnak bestler-dereler kırsalında PKK’nın yönetim kadrosunda bulunan iki üst düzey terörist daha öldürülmüştür. Öyle ki alışılmadık bir durumun olduğu aşikar, kısa zaman içinde yönetici üst düzey PKK’lıların öldürülmesi gelecek adına güzel adımların sinyallerini vermektedir… Suriye’de yüce Türk ordusunun Daeş’e karşı attığı adımlar ortadadır, aynı gövde gösterisi Afrin’e düzenleyeceğimiz operasyon ile PYD terör örgütüne de gösterilmeye başlanacaktır.

Artık Türkiye, sınırları etrafında dönebilen kirli oyunları görme konusunda tecrübe kazanarak bunları bertaraf edecek güce ulaşmıştır. Darbeler ile uyutulan devletimiz, 15 Temmuz darbe girişimine engel olarak neler kazandığını uzun vadede mükafatını alacaktır. Devlet bekası her şeyden üstün tutulması gerektiği gibi bu uğurda mücadeleden asla taviz verilmemesi de gerekir. Bundan dolayı iç ve dış mihrakların kirli oyunlarını boza boza, istikbalimiz ve istiklalimiz için giriştiğimiz bu mücadeleleri inşallah zaferle sonuçlandıracağız, bu husustan kimsenin şüphesi olmasın.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

6 YORUMLAR

  1. Sayın Fırat Güya Amerika Bin Ladin ile savaşıyordu ama Bin Ladin’i de kendileri eğittiler. Amerikanın Ortadoğu’daki en başarılı politikasıdır ”Böl-Parçala-Yönet”. Saddamı da zamanında kendileri güçlendirip İran’a saldırttırmadılar mı ? Sonra Saddamı devirmediler mi ? Önce uzun vadede vizyonlarını gerçekleştirecek birini seçerler sonra onu güçlendirirler sonra da karışıklık çıkartıp hedeflerine ulaşırlar. Bugün PYD-PKK-YPG ile yapılmak istenen de bu Önce Türkiye’yi daha sonra İran’ı nihayetinde de Rusya’yı ele geçirmek istiyorlar. İran ve Türkiye’de bu yüzden karşı çıkmadılar mı referanduma ? Yazı biraz milliyetçilik duygusuyla yazılmış olabilir ama yazının başındaki söz zaten her şeyi açıklıyor.

  2. Yorum yaparken siyaset uğraşının dünyadaki en omurgasız uğraş olduğunu göz önünde bulundurun. Bugünün çıkarları ve sözleri yarın ile uyuşmayabilir.

  3. IŞİDi batı mı kurdu :)))) hahaha yandaş medya ve a haber izlemeyi azaltmalısın.Mümkünse IŞİDin köklerini nasıl kurulduğunu tarafsız kaynaklardan bir araştır.IŞİD ilk olarak Amerika’ya ve batıya karşı savaşmak için Saddamın generalleri ve Sünni direnişçilerin işbirliğiyle Irak’ta kurulmuştur.Irakta Amerika’ya ve batılı işgalcilere karşı savaşan en büyük grub IŞİDtir.Yiğidi öldür hakkını yeme demişler.

  4. Mesut Barzaninin memuruna maaş ödeyen Ankara mı dimdik durdu Barzani karşısında? RTE güzellemesi yapacağım diye saçmalamışsınız kusura bakmayın!.. Madem PKK, Kuzey Irak ayağını barzaniye bıraktı, siz niye onları “Türkiye seninle gurur duyuyor?” diye karşıladınız AKP kongrelerinde?

    Bu avamlığı benim midem kaldırmıyor. Senin kaldırıyor mu?

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz