Asya’da yaşanan son gelişmeleri ABD ile Pakistan ilişkileri, Hindistan’ın endişeleri, Afganistan’daki politik tartışmalar, bölgeye Rusya, İran ve Çin’im etkisi ve Güney Asya’daki terörizm tehlikesi başlıkları altında sizler için yazdım.
ABD- Pakistan İlişkileri
Yaz aylarından bu yana, Trump’ın Güney Asya politikası ile alakalı açıklamaları ile Pakistan’a yönelik sert söylemlerle devam eden ABD- Pakistan ilişkileri son dönemlerde son bulmuş, özellikle ABD tarafından gerek diplomatik gerekse askeri taraftan Pakistanlı yetkililerle üst düzey görüşmeler gerçekleştirilmişti. Özellikle Pakistan ile ilişkilerini iyi tutmak isteyen ABD, bunun Afganistan’da barışın getirilmesine yönelik girişimler için çok önemli bir rol oynadığını her daim belirtiyordu. İlk olumlu gelişmeler Taliban tarafından yıllardır esir alınmış Amerikalı ve Kanadalı esirlerin çocukları ile beraber ABD ve Pakistan’ın ortak operasyonu sonucu kurtarılması sonucu oluşmuştu. ABD, Pakistan’a “daha fazla” politikası ile teröre karşı mücadelede daha fazla aktif rol alması istemişti. Özellikle Hakkani grubunun Pakistan’da sığındığı uyarısı yapılmış ve gruba yönelik operasyonlar yapılması istenilmiş olsa dahi Pakistan buna isteklere yönelik bugüne kadar hiçbir olumlu adım atmadı.
Son gelişmelerle ilişkiler daha da kötüye gidiyor. Amerikalı yetkililer Pakistan’ın terörle mücadele etmemesini gerekçe göstererek, ABD’nin 225 milyon dolarlık para yardımını kesebileceğini belirtti. Sert söylemler ise ABD Başkanı Donald Trump’tan Twitter hesabı aracılığıyla geldi ve Amerika’nın safça Pakistan’a son 15 yılda 33 milyar dolar verdiğini, buna rağmen sadece yalan ve aldatmaca ile karşılaştıklarını belirtti. Geçen Temmuz ayında Pentagon, Pakistan’a karşı 50 milyon dolar askeri yardımı keseceğini açıklamıştı.
Pakistan’ın da kendine göre bir terörle mücadele politikası olduğu ortada. Yıllardır bitmeyen Afganistan’daki savaşın sahadaki etkisinden kurtulamayan Pakistan, özellikle son zamanlarda TTP (Tehrik-i-Taliban Pakistan) bir diğer adıyla Pakistan Talibanı tehdidi ile mücadele veriyor. Sınırda Pakistanlı güvenlik güçlerine yönelik saldırılar yoğun bir şekilde artmakla beraber ordu kayıplar verdi. Bunun üzerine odağını sınırındaki tehdide yönelten Pakistan, ABD’nin kendine en büyük tehdit gördüğü Hakkani grubunu ön plana çıkarmayı tekrardan reddetmiş oldu. Pakistan karşı tarafa teröre karşı her daim savaşabildiğini fakat kendi ülkesine yönelik tehditlerin en ön safhada olduğunu belirtmek istiyor. ABD’nin “daha fazla” politikasına uyum sağlayamamış olması tarafların arasındaki ilişkinin ilerleyememesinde ana faktör olarak yer alıyor. Bundan dolayı, ikili ilişkiler bütünüyle uyarılar ve tehditlerden oluşmaya başlıyor ve bu kısır bir döngü halinde devam ediyor.
Hindistan Tarafından Yükselen Endişeler
ABD en büyük dostunun karşı tavizler vererek, Hindistan’ın en hassas konularından birine yönelik tutumunu değiştirmek zorunda kaldı. Amerikalılar tavizler verilmesini isterken Pakistan’ı bu konuda cesaretlendirmek için önemli adımlar attı.
Birincil olarak, Güney Asya gündeminde önemli yer edinen gelişme Pakistan- Hindistan ilişkilerinde doğrudan etki gösteren 2008 Mumbai saldırılarının baş sorumlusu Leşker-i Tayyibe lideri Hafız Said’in Pakistan’da serbest bırakılması oldu. ABD, başına 10 milyar dolar koymuş ve Hindistan’a bu konuda Hafız Said’e karşı büyük destek vermişti. Fakat ABD’nin bu olay karşısındaki geçiştirici açıklamaları, Pakistan ile aralarının tekrardan açılmamasını istemesindendi. Bu olaya olan ılımlı yaklaşım, Hindistan tarafından beklenildiği gibi sert karşılandı. Ayrıca iki ülkenin arasının düzelmesinden de en çok endişelenen ülke yine Hindistan’dı.
İkincil olarak, ABD’nin teröre karşı mücadele için Pakistan’a yatırılan paranın Leşker-i Tayyibe’ye yönelik olmasının şart olmadığı ve Hakkani tehdidine odaklanması gerektiğini açıklaması oldu. Bu adım, Pakistan’ın Hakkani grubuna yönelik operasyonlar gerçekleştirmesi için motive etmeyi hedefleyen bir adım olarak okunmalı.
Tüm bu tavizlerin üzerine Pakistan’dan beklenilen adımların gelmemesi Amerikalıları oldukça rahatsız etti. ABD Savunma Bakanı Mattis, Pakistan’a gerçekleştirdiği ziyarette tekrardan isteklerini Pakistanlı yetkililere bildirdi. Yetkililer bu uyarılara yönelik iki seçenek sunarak; eğer ABD denge sağlarsa, Pakistan’ın bu denge durumunda işbirliği yapacağını, ama “daha fazla” talep gerektiren politikalar sürdürülmeye devam ederse daha fazlasının yapılmayacağı ve işbirliğine girilmeyeceği belirtti. Bundan önce Hakkani konusundaki baskılara yönelik istihbarat paylaşımı durumunda operasyon gerçekleştirilebileceği belirtilmişti. Buradan da anlaşılan, Pakistanlılar kendi topraklarında Hakkani grubunun varlığına yönelik bir istihbarata sahip olmadığını ve olduğu takdirde de gereken adımların atılabileceği mesajını iletiyor. ABD sadece Hakkani’nin korunduğu imasını yapmıyor ve Afganistan’da varlık gösteren Afgan Talibanı’na da destek verildiğini de açıkça belirtiyor.
Pakistan’ın teröre destek verdiği iddialarını reddedebilen kanıtlardan biri olarak Zarb-e-Zab operasyonunu örnek verebiliriz. 2014’te gerçekleştirilen operasyonda tüm terör gruplarına karşı etkili şekilde savaşılmıştı. Fakat Amerikalı yetkililer ve yerel aşiretler bu söylemleri reddederek operasyonda Hakkani grubuna kaçmaları için zaman verildiğini ve şuan Kurram bölgesinde üstlerinin olduğunu iddia ediyorlar. Afgan Taliban’ına destek verildiği iddiası bu operasyonda da kullanılarak, Pakistan ordusunun Afgan Talibanı militanlarını öldürüp öldürülmediğinin dahi belli olmadığı vurgulanıyor. Tarafların birbirlerine zıt iddiaları arasında objektif olarak operasyonların başarılı geçip geçmediği bundan önceki yıllarla karşılaştırıldığında ortaya çıkabiliriz. Örneğin 2012 yılında sivil ölümlerin rakamı 3000’i geçerken, 2016’da bu rakam 600’e düşerken, Federal Yönetilen Kabile Alanları’nda (FATA) ise rakamlar 550’den 80’e düşmüştü.
Afganistan’daki Politik Tartışmalar
Afganistan ise her zaman olduğu gibi ABD’ye destek vermeye devam ediyor. Pakistan ile araları düzgün olmamakla beraber aynı suçlamalar Afgan yetkililer tarafından da yineleniyor. Kendi içinde hem Taliban hem de IŞİD ile mücadele vermeye çalışan Afganistan’ın gündeminde, yaklaşan seçimler de yer alıyor. En son politikada gerçekleşen yenilikler ülkenin gündeminde oldukça tartışmalar yarattı.
Ülkede stratejik olarak büyük öneme sahip olan Belh ilinin valisi Atta Muhammed Nur görevinden alındı. Nur sadece Gani’nin değil ayrıca Abdullah Abdullah’ın da ona karşı komplo kuranların arasında olduğunu belirtirken bu kararı kesin bir şekilde reddetti. İcra Kurulu Başkanı Abdullah Abdullah ise Cemiyet-i İslami Partisi’nin de bu kararı kabul ettiğini söyledi.
Aslında olayların geçmişi görünürden biraz daha farklı. Gani’nin Nur’u görevden almış olmasının sebebi Nur’un bundan aylar önce istifasını kendi vermiş olması. Medyada tartışılan ise Gani’nin neden bu kararı bu kadar fazla beklettiği ile alakalı. Nur bu istifa dilekçesinin aylar öncesine ait olmasından dolayı şuan hiçbir geçerliliği olmadığını iddia ediyor.
Cemiyet-i İslami Partisi’nin eski lideri Muhammed İsmail Han, Nur’a destek verenler arasında. Nur’un görevinden alınmasının Belh ilinde güvensizlik yaratacağını ve IŞİD ile Taliban’ın varlığının yükselebileceği uyarısını yaptı.
Rusya, İran ve Çin Etkisi
Tüm bunların yanında, sıkı dost olan Rusya ve Çin gerek askeri gerekse ekonomik olarak Pakistan’a oldukça destek çıkıyor. Dışişleri Bakanı Khawaja Asif, uzun bir süredir ABD merkezli politika takip ettiklerini ve artık bunun Rusya ve Çin’e doğru kayması gerektiğini söyledi. Rusya ile Kıyı Ötesi Boru Hattı Anlaşması yanı sıra Çin ile Gwadar limanına bağlanan Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’nun büyük önem taşıdığını söyleyebiliriz. Rusya ile yapılan anlaşma, ABD tarafından gelen baskıyı önleyici nitelikte. Bu baskılar sadece Rusya’ya yönelik olmakla sınırlı kalmayarak, Pakistan-İran Doğalgaz Boru Hattı projesine yönelik de mevcut.
Rusya, Pakistan ve İran’a uzanan doğalgaz ihraç eden bir boru hattı planlıyor. Bu plan, BM ve ABD’nin Kırım meselesinde oluşturduğu baskıya karşın güç oluşturulması ihtiyacından dolayı planlandı. Rusya’nın en büyük endişelerinden biri de Avrupa’daki enerji piyasasını kaybetme korkusu. Pakistan ise, ABD’nin Afganistan’da Hint askerine rol verme isteğini belirttikten sonra kullanabileceği bir avantaj olarak görmüştü. Bu tarz ticari anlaşmalar taraflar arasında daha fazla sıkı bağ oluştururken aynı zamanda dış politikalarında ortak düşmanlarına yönelik daha güçlü bir pozisyon almalarını sağlıyor.
Bu gelişmeler Hindistan’da endişe yaratsa dahi aslında Rusya ve Çin, Hindistan’ı izole etme çabalarında olmadıklarını ve Hindistan’ın katılımını olumlu karşılayabileceklerini çoğu zaman belirtiyor. Hindistan öncesinde Rusya’dan doğalgaz satın alabiliyordu ve bu koridorun bir parçasıydı. Ancak ABD ile aralarında imzalanan Sivil Nükleer İşbirliği anlaşmasıyla, ısrarlar sonucu anlaşmadan çıkmıştı. Hindistan şuan kıyı ötesi boru hattı için istekli dursa da ABD’nin tekrardan baskı yapacağı düşünülüyor.
Çin’le ise daha kapsamlı ve önemli bir projeler söz konusu. Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru buna örnek gösterilebilir. Çin bu koridora önümüzdeki 15 sene için 62 milyar dolardan daha fazla yatırım yaparken bu sayede yeni yol bağlantıları, demiryolları, iletişim ağları, özel ekonomik bölgeler ve elektrik santralleri inşa edilebilecek. 9581 Çinli mühendis, teknisyen ve uzmanların yer aldığı projede 10.000 çalışan da yer alıyor. Aynı zamanda Çin, kara ile çevrili olan batı sınırı Pakistan’ın güneybatısında yer alan Gwadar limanı vasıtasıyla uluslararası piyasaya bağlı kalabilecek. Çin, bu projeyi Bir Kuşak Bir Yol projesinin en önemli parçası olarak nitelendiriyor. Hem de Pakistan’ın yaşadığı enerji krizi üzerinde de pozitif etki yaratılmış oluyor.
Güney Asya’da Terörizm Tehlikesi
Bu kadar avantajın yanında olumsuz durumlar da söz konusu. Buna örnek olarak terörizmi gösterebiliriz. Ne kadar çok batıda olanlar kadar medyada yer almasa da burada da ciddi terörizm tehditleri söz konusu. Diğer bölgelerin terörizm tehdidinden daha farklı olarak, Güney Asya’da terörizm enerji koridorlarını öncelikli hedef yapıyor. Özellikle Pakistan sınırında var olan terör en büyük tehdidi oluşturuyor. Pakistanlı yetkililer en çok saldırının olduğu ve ayrıca Gwadar limanının bulunduğu Beluçistan ilindeki saldırılarla Çin- Pakistan Ekonomik Koridoru’nun hedef alındığını belirtirken ek olarak da Hindistan’ın da bu saldırılara destek verdiğini iddia etti. Hindistan bu iddiaları reddederken, koridorun Keşmir’den geçmesinin sorun oluşturduğunu belirtmişti.
Çin, Pakistan’daki vatandaşlarını uyararak, onlara karşı saldırı planları olduğunu ve istihbarat raporlarında da bu bilginin yer aldığını belirtti. İki taraf her konuda olduğu gibi bu konuda da birlik olarak, düzenlenen bu komplolara yönelik beraber çalışacakları bilgisi de resmi açıklamalarda yer aldı.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.