Türkmenistan: Siyasi ve Coğrafi Yapı, Daimi Tarafsızlık

8668
Yazarlık Başvurusu

27 Ekim 1991’de bağımsızlığını ilan ederek Orta Asya’da Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan beş devletten biri olan Türkmenistan, etnik yapısı itibariyle Türkiye’ye yakın akrabalık bağlarıyla bağlı bir nüfusa sahiptir. 5,6 milyonluk nüfusu ile (2016) Orta Asya ülkeleri arasında nüfusu en az olanıdır. 1995 verilerine göre nüfusun 76.7’si Türkmen’dir. Homojen bir yapıya sahip olan Türkmenistan’da Özbekler ve Ruslar, önemli azınlık gruplarıdır.

Türkiye, Türkmenistan’ı bağımsızlık ilanı ardından tanıyan ve Aşkabat’ta büyükelçilik açan ilk devlettir. 1990’lı yıllarda Türkiye, ABD’nin desteği ile bağımsızlığını yeni kazanan Türk devletlerine liderlik etmeye, bölgedeki güç boşluğunu doldurmaya çalışmıştır. Ancak Türkiye’nin bölgeye ani gelişi ve on yıllarca Sovyet yönetimi altında kalan Orta Asya devletlerindeki değişimin görülememesi, ortaya çıkan sonucu farklılaştırmış, bölge devletleri Türkiye’den ürkmüştür. Ayrıca Türkiye, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık yaşadığı 90’lı yıllarda Orta Asya devletlerine liderlik edecek duruma da gelememiştir.

Türkmenistan’da Siyasi Hayat

Türkmenistan’ın ilk devlet başkanı sonradan “Türkmenbaşı” soyadını alan Saparmurat Niyazov’dur. Modern devletlerden çok farklı bir yönetim anlayışına sahip olan ülke, oldukça baskıcı bir rejim tarafından idare edilmektedir. Ülkede söz sahibi olan tek kişi, devlet başkanıdır. Monarşi ile Cumhuriyet arasındaki ince çizgi olan seçimler, Türkmenistan’ı bir Cumhuriyet olarak tanımlamaya yardımcı olsa da demokrasinin varlığından söz etmek pek mümkün değildir.Türkmenistan, dünya demokrasi indeksinin 2016 raporuna göre, otoriter rejim olarak adlandırılmaktadır. Söz konusu raporda değerlendirmeye alınan 167 devlet arasında 162. sırada kendisine yer bulabilmiştir. Ülkede sık sık insan hakları ihlalleri gerçekleşmekte, siyasi kısıtlamalar ve keyfi tutuklamalar ‘’sıradan’’ bir hal almıştır. Uluslararası Af Örgütü’nün raporuna göre Türkmenistan’da 1992’de 110, 1993’te 114 ve 1994’te ise 126 idam cezası verilmiştir.

Devlet Başkanı Niyazov, Türkmenistan Demokratik Partisinin başkanlığını yapmış, Mayıs 1992’de devlet başkanına geniş yetkiler tanıyan anayasanın kabul edilmesinde etkin rol oynamıştır. 21 Haziran 1992’de yapılan devlet başkanlığı seçimlerini oyların %99.5’ini alarak kazanması, ülkedeki faşizmin boyutunu göstermesi açısından yeterli bir örnektir. Türkmenistan’da her ülkede doğal olarak var olan muhalefet, 1997 yılına kadar bastırılmıştır. Aynı yıl Devlet Başkanı Niyazov’un kararıyla Demokrasi ve İnsan Hakları Enstitüsü kurularak Batı’ya karşı imaj değişikliği yapılmıştır. Bu imaj değişikliğini idam cezasının kaldırılması izlemiş, Niyazov’un affıyla 80 bin tutuklu serbest bırakılmıştır. Ancak 5.6 milyonluk ülkede 150 bin tutuklunun bulunması devletin büyük sıkıntıları olduğunun bir göstergesidir.

28 Aralık 1999’da Parlamento, Niyazov’un hayatta olduğu sürece seçim yapılamayacağını açıklayan bir kanunu kabul ederek yeni bir skandala imza atmıştır. Vefat ettiği 21 Aralık 2006’ya kadar Türkmenistan’ın Devlet Başkanı olarak görev yapan Niyazov’un halefi Gurbangulu Berdimuhamedov olmuştur. 2007’de, 2012’de ve bu yıl yapılan seçimlerde bir kez daha Devlet Başkanı seçilen Berdimuhammedov da büyük olasılıkla vefat edene kadar başkanlık görevini sürdürecektir. Yeni yapılan anayasal düzenlemeye göre de başkanlık seçim süresi yedi yıla, üst sınır olan 70 yaş sınırı da kaldırılmıştır.

“Daimi Tarafsızlık” Politikası

Türkmenistan’ın siyasi yapısı dışında önemli bir bilgi de dış politikasını ilgilendiren “daimi tarafsızlık statüsü” hakkında verilmelidir. İlk defa 1992’de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konseyi’nin Helsinki Zirvesi’nde ilan edilen “daimi tarafsızlık” politikası Mart 1995’te düzenlenen Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın İslamabad Zirvesi’nde destek görmüştür. Aynı yıl ekim ayında düzenlenen Bağlantısızlar Hareketi Kartagena Zirvesi’nde destek bulmuştur. 12 Aralık 1995’te BM Genel Kurulu, tüm üye ülkelerinin oy birliği ile Türkmenistan’ın Daimi Tarafsızlığı Kararnamesi kabul edilmiştir. Bu olay, uluslararası ilişkiler tarihinde tarafsızlık ilkesine ait ilk resmi belgedir.

Tükmenistan’ın Coğrafi Özellikleri

Türkmenistan, coğrafi konumu itibariyle “Orta Asya’nın giriş kapısı” olarak nitelendirilmekte olup, kritik öneme sahip bir ülkedir. Türkmenistan’ın “daimi tarafsızlık politikası” da bölgede kendisine avantaj sağlamaktadır. Hazar Denizi’ne 1200 kilometre sınırı bulunmakta ancak Hazar Denizinin açık denizlerle bir bağlantısı yoktur. Bu sebeple, yeraltı kaynaklarını komşu ülkelerden ihraç etmek durumunda kalan Türkmenistan’ın daimi tarafsızlık politikası da bu noktada devreye girmektedir. Sıkıntılı iki komşusu, Afganistan ve İran ile her daim dostane ilişkiler kurmak zorundadır. Kuzey komşusu Özbekistan’ın konumu Türkmenistan için diğer iki komşusu kadar kritik önemde değildir. Kuzeybatı komşusu Kazakistan ise Türkmenistan için önemli bir partnerdir. Siyasi yapısı ve daimi tarafsızlık politikası ile şekillenen dış politikasına başka bir yazıda ayrıntılarıyla değineceğiz.

Türkmenistan hakkında bu yazıda bahsedeceğimiz son konu, coğrafyası ve doğal kaynaklarıdır. Orta Asya’da ‘’giriş kapısı’’ denilen bölgede yer alan Türkmenistan’ın yüzölçümü 488.1 kilometrekaredir. Ancak yüzölçümünün beşte dördü çöl karakterlidir. Dünyanın en ünlü çöllerinden biri olan Karakum Çölü, Türkmenistan’da 350 bin kilometrekare yer kaplamaktadır. Başkent Aşkabat ile beş bölgeden (Ahal, Balkan, Daşhovuz, Marı ve Lebap) oluşan Türkmenistan nüfusunun beşte biri Aşkabat’ta yaşamaktadır.

Topraklarının beşte dördü çöl karakterli olan Türkmenistan, Orta Asya’nın en büyük ikinci pamuk üreticisidir.Topraklarının sadece yüzde üçü tarıma elverişli olmasına karşın tarımsal üretim artarak devam etmektedir. Türkmenistan, zengin doğal kaynaklara da sahiptir. Özellikle petrol ve doğal gaz ülke ekonomisine çok büyük katkı sağlamaktadır. Doğal gaz rezervleri bakımından 2016 verilerine göre dünyada altıncı sırada, petrol rezervleri bakımından ise 44. sırada yer almaktadır. Çıkarılan petrolün kalitesi çok yüksektir. Halen çıkarılmayı bekleyen petrol sahaları da mevcuttur. Türkmenistan’ın dış politikasında çok önemli bir yere sahip olan petrol ve doğal gaz hatlarına bir sonraki yazımızda değineceğiz.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

6 YORUMLAR

  1. “Afganistan ve iran ile dostane iliskiler kurmak zorundadir”lafini hiç sevmedim.Evet bu ulkelerle bir problemimiz olmadi ama bu demek degildirki bunlara karsi boynumuzu bukucegiz.Makalenin bi kismi dogru bi kismi yanlis.vikipedide yazilanlari almiş yapistirmişsin.Bide faşizm felan demişsin ne alaka.

  2. devrim genelde pek ise yaramiyor bu gunler, ve ne zaman yaradiki, bi bakin tarihe genelde devrim gelen gucler kendileri de ayni zulumu baslatiyorlar, ejder oldu yasasin yeni ejder. Kirgiz Cumhuriyeti, Ukrayna da bir degil iki defa oldu devrim. Her devrim ekonomiyi zarar vermekten baska bir ise yaramiyor. tabii tek lider diktatorluk belki kurtuluyor ama yerine bir baska tur diktatorluk geliyor. Irana bakin mesela, Rusya bunun hepsi tarih dersi.

    bence bu isler evrim le gelmeli tabi uzun zaman aliyor. ama milletin kendisi hazir olmadikca devrim pek ise yaramiyor.
    tabi devrimle degisen ulke de yok degil.. bence guzel ornek burda Gurcistan. ama orada bir sure sonra ic kutuplasma baslamis Cumhurbaskani diktatorlukle suclamislardi.

    Diktatorlugun da ise yaradigi ulkelere var mesela Singapur.

  3. Acilen bir Türk baharıda orta Asya’yı vurmalı.Nedir bu Türk halklarının çektiği herbirinin başında Sovyet artığı bir diktatör halkı inim inim inletiyor.Yazık.

      • niye kırgızistanda devrimden sonra iç savaş mı çıktı. hayır, hiç bir şey olmadı. araplarda aşiretçilik mezhepçilik tarikatçılık cemaatçilik olduğu için demokrasinin mayası tutmadı. ama ortasya halkları böyle değil. hepsi sünni ulus devletler ve hepsinde de milliyetçilik var. kırgızistan en iyi örnek.

      • sevgili arap kafalı ibrahim k.afrikada devrimler olmasaydı statüko devam mı etseydi, belki suan hiçbişeyleri yok fakirlik içindeler ama enazından özgürlükleri var zamanla kalkınmada sağlanır ama diktalar bittmi bitti?

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz