2018 yılının başından bu yana tüm gözler Suriye’deki gelişmelere ve Zeytin Dalı Operasyonu’na çevrilmişken Asya Siyasetinden de önemli gelişmeler yaşandı. Bu yoğun gündemde gözden kaçan detaylar olarak Ocak Ayı Güney Asya Haber arşivini sizler için derledim.
Pakistan- ABD Eksenine Genel Bakış ve Diğer Ülkelerle Anlaşmalar
Pakistan’ın Hakkani grubuna karşı durmaması sebebiyle iyice bozulan ilişkiler, en son ABD Başkanı Donald Trump’ın 225 milyon dolarlık yardımı keseceği açıklaması ile devam etmişti. Fakat sadece bunla kalmadı ve bu rakam artmaya devam etti. Bu kısıtlama ilkten 1 milyar dolar iken, ardından zaman geçmeden 2 milyar dolara kadar artmıştı. Kısıtlamalar ABD’den gelir olsa da bu Pakistan’ın elinin boş kaldığı anlamına gelmiyor. Pakistan’ın elindeki en büyük koz, NATO’nun kendi topraklarından geçen ikmal yollarını kesmek. Peki bu seçenek ne kadar mümkün? Bunu ABD- Pakistan ilişkilerinin geçmişinde bulunan tecrübe ile değerlendireceğiz.
Afganistan- Pakistan sahasının en karışık olduğu 2011’de ilişkiler en sıkıntılı dönemlerini yaşamıştı. Amerikalı CIA ajanı Raymond Davis, 2 Pakistan vatandaşını öldürmüş ardından ilişkilerde kriz yaşanmıştı. Başka bir konu ise CIA’nin Pakistan’da sivilleri öldürdüğü bombardımanlar olmuştu. Bu olaylar sonrasında NATO’nun ikmal yollarını Pakistan tarafından kesilmişti.
Bugünle karşılaştırıp değerlendirdiğimizde, şimdiki laf atışmaları ve en fazla yaptırıma kadar gidebilen gerginliklerin bu boyuta ulaşamayacağıdır. Pakistan için bu seçenek, ABD’ye yönelik bir koz olmaktan öteye gitmeyecektir. İlişkilerin düzelip düzelmeyeceği soru işaretiyken, buna yön veren ve ilk adımları atanın ABD olması büyük ihtimaldir. Bunun sebebi ise Pakistan’ın önceden de belirttiği gibi ABD’ye muhtaç bir ülke olmaması ve yardım da istememesiydi. “Peki ABD neden adım atma gereği duyacak?” sorusu gündemimize geliyor. Bunun yanıtını Pakistan’ın müttefikleri ile olan ilişkisinin bu ikili ilişkiye yansıması ile incelemek doğru olacaktır.
İkili ilişkilerin bozulması sonrası, özellikle ABD’ye düşman ülkelerden yükselen destek mesajları ve imzalanan anlaşmalar gündeme gelmeye başladı. ABD’de farkında ki, Pakistan Güney Asya sahasında kaybedilmemesi gereken ve stratejik önemi yüksek olan bir ülkedir. Özellikle Çin ile ilişkileri ele alındığında, ABD’nin Pakistan’ı kendinden uzaklaştırması Çin’e karşı stratejik bir hatadır. Bu çıkarımı kanıtlayacak nitelikte olan haberler medyaya yansımıştı. Amerikalı yetkililer açıklamalarında, ABD’nin son hareketlerinin Pakistan’ı Çin’e daha çok yakınlaştırdığı uyarısını yaptılar.
En dikkat çekici açıklama ise yetkililerin “Bizim Pakistan’da direkt olarak devletin banka ve şirketlerine 55 milyar dolar yatırım yapma kapasitemiz yok. Fakat aynı zamanda Çin’in de dünyadaki en yüksek kalitede askeri ekipman sağlama kapasitesi yok,” açıklaması ile Çinlilerle kendilerini, Pakistan ile ilişkiler ekseninde karşılaştırmaları olmuştu.
Sadece Çin ile kalmayarak Rusya ve İran başta olmak üzere diğer ülkelerle olan ilişkiler de gündemde. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Afganistan’da yayılan terörizmin Pakistan sınırında tehdit oluşturduğunu ve her türlü yardıma hazır olduklarını belirtti. Lavrov’un önceden Pakistan’da yaptığı ziyaretlerde de helikopter ve askeri ekipman desteği sağlayacak anlaşmalar imzalanmıştı.
İran ile yapılan görüşmelerde ise uyuşturucu ticareti ve insan/ silah kaçakçılığı sorunları ile mücadele etmek için sınır güvenliğinin sürdürülmesi konusunda anlaşıldı. Pakistanlılar ise ekonomi ve güvenlik alanında işbirliğine devam edeceklerini bildirdi.
Hindistan’ın Çin ile Nükleer Gerginliği ve Sınır Anlaşmazlığı
Hindistan nükleer başlık taşıma kapasitesine sahip 5,000 kilometre menzilli Agni-V balistik füzesini Abdülkelam Adası’ndan atarak test etti. Agni-V füzesinin, kıtalararası balistik füze kapsamında en gelişmiş füze olduğu belirtiliyor. Hindistan Savunma Bakanı Nirmala Sitharaman, füzenin testlerden başarı ile geçtiğini açıkladı. Agni-V, Çin’i vurabilecek kapasitede olmakla beraber bölgede karşı taraftan endişelerin artmasına sebep oluyor. Öncesinde Himalayalar’ın doğusundaki Doklam platosunda sınır problemi yaşayan gergin ilişki, nükleer tehdit ile devam etmeyi sürdürüyor.
Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore dahil 13 ülkeyle daha Kapsamlı Nükleer Deneme Yasağı Antlaşması’nı (CTBT) imzalamadı. Ayrıca kısa menzilli; Agni I, Agni II ve Agni-III füzeleri Pakistan’a yönelik üretilmişken, uzun menzilli Agni-IV ve Agni-V füzelerinin ise Çin’e yönelik üretildiği iddia edilmekte.
Düşmanlarına yönelik tehdit oluşturmaya odaklanan Hindistan’ın bu testinin, Japonya ile deniz tatbikatı yapması sonrasında gerçekleştirmesi dikkat çekti. Hindistan, Japonya ile sıkı müttefikliğe sahip iken aynı zamanda ABD başta olmak üzere Avusturalya ile de askeri ortaklıklara girişmek istiyor. Hindistan’a karşın önlem alınması gerektiğini belirten Çinli uzmanlar, Çin’in donanma gücünün gelişmesi gerekiyor ve bunun da Hint Okyanusu’nu Bir Kuşak Bir Yol (OBOR) projesine dahil edilmesi ile gerçekleşebileceğini söylüyorlar.
Hindistan- Çin ilişkilerinin gündemi bunla kalmamakla beraber, önceden de ciddi gerginliklere yol açmış sınır sorunu da gündemde. Problemin kendisinden çok şuan sınırdaki hareketliliklerin gündemde olduğunu ve endişe yarattığını söylemek daha doğru olacaktır.
Gelişmeler öncelikle Hindistan Ordusu Genel Sekreteri Bipin Rawat’ın açıklamaları ile başladı. Rawat, Çin’in güçlü bir devlet olmasına karşın Hindistan’ın da zayıf bir devlet olmadığını belirtti. Sınırda Çin artan etkisine vurgu yaparak, Hint ordusunun sınırdaki gücünü daha fazla arttırmasına sebebiyet vereceğini bildirdi.
Bir diğer önemli gelişme ise Hint medyasından geldi. Çıkan habere göre, Hindistan ülkenin ki önemli sınırına 15 tabur konuşlandırmayı planlıyor. Gerginliği tırmanmasına yönelik gelişmeler devam ederken, Çin’in karşı taraftan gelebilecek her türlü adıma karşı hazırlıklı olması gerekmekte çünkü Hintliler ilişkileri düzeltebilecek adımlardan her daim kaçınıyorlar.
Hindistan’ın meydan okuyucu adımlarına karşın Çin’de karşılıksız kalmıyor. Hint istihbarat raporuna göre Çin, sınırına yeni tip takviye uygulamakta. Yeni takviyelerin sınırdaki birliklere yarar sağlaması ile beraber aynı zamanda üretilen savunma sistemlerinin kurulmasına da yardımcı olduğu belirtiliyor. Çin böylelikle sınırında askeri yapıyı güçlendirerek sınır sorunları oluşturabilme potansiyeline sahip gelişmelere yönelik tepkisini koyuyor ve Doklam platosunun her daim Çin’in kontrolü altında kalacağı mesajını veriyor.
Hindistan- İsrail İlişkileri
25 yıldır olumlu diplomatik ilişkilere sahip olan iki sıkı dost olarak bilinen Hindistan ve İsrail, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ziyareti ile tekrardan gündemde yerini tuttu. Hindistan Başbakanı Narendra Modi, İsrailli savunma sektörlerinin Hindistan’a yatırım yapmak istediğini belirtti. Özellikle savunma alanında ilişkileri ön planda tutan Hindistan, İsrail’in silah piyasasına yılda 1 milyar dolara yakın yatırım yaparak birinciliği elinde tutmakta. Bundan önce bilim, siber savunma ve güvenlik alanlarında anlaşmalar imzalanmıştı.
Ziyaretin diğer bir tarafında daha önemli bir konu bulunmakta. Bu konu tanksavar füzeleri ile alakalı. Hindistan, İsrailli savunma şirketi Rafael’den 8,000 tanksavar füze almasını sağlayacak anlaşmayı iptal etmiş ve yerine kendi üretmek istemişti. Şimdi ise İsrail, 500 milyon dolarlık bu anlaşmanın tekrardan yürürlüğe girmesi için Hindistan’ı ikna etmeye çalışacak.
Tarafların bu sıkı dostluğuna rağmen ortak noktada birleşemedikleri konular bulunmakta. Bunlar;
1) İran: İsrail’in başta Suriye ve Lübnan’da olmak üzere Batı Asya’daki etkisinden dolayı oldukça endişe duyduğu İran, Hindistan için bir düşman olmaktan çok uzakta. Hindistan, İran’ın liman şehri olan Çabahar aracılığı ile Afganistan, Orta Asya ve Rusya’ya bağlanabilmesinden dolayı önemli stratejik bir ortaktır.
2) Çin: Bundan önce de belirtilmiş olduğu gibi, Çin ile Hindistan ciddi sorunları olan bir ikilidir. Fakat bu seferde bu İsrail için tam tersi. Bir Kuşak Bir Yol (OBOR) projesi sebebiyle Çin ile ilişkisini iyi tutan İsrail, işbirliği için oldukça istekli. Bu nedenle İsrail, Çin konusunda Hindistan ile aynı endişeleri paylaşmamaktadır.
3) Filistin: Birleşmiş Milletler’de Kudüs’ün İsrail başkenti olup olmaması konusunda Hindistan, ABD ve İsrail’e karşı oy vermişti. Hindistan sadece günümüzde değil, geçmişten bu yana Filistin ile ilişkilerini iyi tutmakta. Hindistan’ın bu oyuna karşın medyaya konuşan Hintliler, bu kararın ülkelerinin tarihsel olarak Filistin meselesinde olan duruşuna tamamen uyduğunu belirttiler. Bundan önceki Hindistan Başbakanı Pranab Mukherjee ve Dışişleri Bakanı Sushma Swaraj Filistin’e ziyarette bulunmuş ve desteklerini iletmişlerdi.
Filistin ile geçmişten bu yana değişmeyen olumlu tutumuyla diğer taraftan İsrail ile dostluğunu sarsmadan denge yaratmış olabilmesi Hindistan için politik bir başarıdır. En hassas konu olmasına rağmen aralarında hiçbir sorun oluşmamıştır. Buradan çıkarabildiğimiz sonuç, Hindistan- İsrail ilişkilerinin yazdığımız 3 yan başlıktaki konulara rağmen sarsılabilecek derecede zayıf olmadığıdır.
Hindistan’ın bilinen genel bir İslamafobik tutumu (özellikle iç politikasında) olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. Bunun İsrail ile olan ilişkilerinde ana bir etken olduğunu söyleyen bir çok düşünce oluşabilir fakat Filistin başlığından çıkarılabilen sonuç, savunma sektörlerinden ticarete kadar bir çok alanda gelişmiş olan ortaklıklarının ana dayanağının İslamafobi olmadığıdır ve bu dostluk Filistin meselesi ile de bozulmayacaktır.
Afganistan Sahasında Son Askeri Durumlar
ABD’nin 2017’de asker arttırarak devam eden Afganistan stratejisi, şimdi de sahaya 1000 yeni askeri danışmanla beraber drone ve askeri teçhizatlar yollatılarak devam ediyor. Bu kararları güçlendiren etkenlerden biri ise Afganistan’daki “bahar sezonu” için hazırlık. Özellikle bahar ayında artan çatışmalarda hava aracılığı ile keşif, gözetim ve istihbarat desteği sağlamak için drone’ları kullanılacak. Helikopter, kara taşıtları, ağır silahlar gibi askeri araçları da sahada kullanmayı planlayan Pentagon, 17 yıllık savaşın ardından Afganistan’daki varlığını sürdürmekte oldukça kararlı ve 2018 yılına da oldukça hazır bir şekilde giriyorlar.
Önceki senelerden daha farklı olarak IŞİD’e daha çok yoğunluk verileceği her fırsatta bildiriliyor. Özellikle keşif ve gözetim desteği ile sahada istihbarat toplayarak, Nangarhar bölgesinde IŞİD militanları ve komutanlarına karşı yapılan saldırılar oldukça arttı. 2018’e daha yeni girmişken sadece ABD değil, IŞİD de hazırlıklı girdi. 4 Ocak’ta yılın ilk geniş çaplı saldırısını her zaman olduğu gibi başkent Kabil’de yaparak, 20 sivil ve polisin ölümüne sebep oldu.
ABD’li yetkililer önümüzdeki yıllar içerisinde Suriye ve Irak’taki askerlerinin sayısının azaltılacağını söylerken aynı zamanda Amerikalı General John Nicholson, Irak ve Suriye’de başarıya ulaştıklarını ve aynısını Afganistan’da görmek istediklerini belirtmesi ABD’nin gelecekte odak noktasının Afganistan’a kayması büyük olasılık. Odak noktasını IŞİD’ten ayırmanın önceden yapılan bir hata olduğunu bildiklerinden ötürü aynı hatayı yapmama niyetindeler.
Daha çok Taliban varlığının yoğunlukta olduğu ve ABD’nin de en çok çatışma yaşadığı bölgelerden biri olan Helmend ise Nangarhar gibi aktifliğini koruyor. Burada Taliban’ın afyon üretimi ve ayrıca ticareti de yapılmakta. Finans kaynağı olarak büyük değer taşıyan Helmend, ABD’nin yeni stratejisinde önemli bir yer tutuyor. Aynı Nangarhar gibi hava operasyonlarında ilk hedeflerden biri olan Helmend’ta da afyon üretiminin sağlandığı tarlalar hedef alınıyor.
Helmend valisi açıklamasında, Taliban’ın bölgede zayıflatıldığını fakat bölgede yerleştirilecek polis olmadığını belirtti. Ek olarak belirtmek gerekir ki bu sıkıntı sadece Helmend’a özel değil, Afganistan’ın genelinde yaşanan bir sıkıntıdır ve geçtiğimiz yaz da bu sıkıntı ile karşılaşmıştık. Bölgeler Taliban’ın elinden alınsa dahi, Afgan ordusu tek başına ve yabancı güç desteği olmadan bölgeyi en fazla 2-3 gün ellerinde tutabiliyordu. Anlaşılacağı üzere polis ve asker sıkıntısı halen devam etmektedir.
Bu problemin çözümünün yabancı desteği olmadığı net bir biçimde ortadadır. Çünkü artık NATO ve ABD askerleri asker kaybı yaşamayı ve sıcak çatışma alanlarında bulunmayı istemiyorlar. Zaten bundan dolayı ABD ayriyeten Afganistan’a askeri eğitmen yolluyor. Afgan güvenlik güçlerinin eğitimi sağlanarak, kendi başlarına ayakta durabilmelerinin sağlanması amaçlanıyor.
Genel Rapor
Özel Harekat Askeri Ordusu komutanı Afgan General Bismillah Waziri, son 10 ayda;
- 147’si militanlara karşı olmak üzere toplam 200 operasyon gerçekleştirildiğini,
- IŞİD de dahil olmak üzere 6,100 militanın saf dışı bırakıldığını,
- Bu militanlardan 3,285’inin yaralı olarak ele geçirildiğini ve 443’ünün tutuklandığını, belirtti.
Ayrıca Afgan hükümeti şuanda özel kuvvetler dahil olmak üzere daha fazla askeri birlik eklemeyi düşünüyor. Bu süre zarfında mayınlar da dahil olmak üzere yüzlerce ağır silah ele geçirildi. 3 Taliban hapishanesi ise ele geçirilmiş bulunmakta.
İstanbul’dan İslamabad’a Barış Görüşmeleri
Afgan yetkililerinin yaptığı açıklamalara göre, Taliban içerisinden 5 temsilci ile gerçekleştirilen görüşmelerin ilki İstanbul’da gerçekleşti. Görüşmeler “resmi olmayan” temsilcilerle gerçekleşti. Afgan hükümetini temsilen Hizb-i-İslami partisinden önemli isimler katıldı. Görüşmeler 3 gün sürdü.
Taliban sözcüsü Zabihullah Mücahid ise görüşmeleri reddederek Taliban’ı görüşmelere temsilen kimsenin katılmadığını belirtti.
Hem Afganların hem de Talibanlıların reddettiği ve üstlenmediği görüşmeler bir nevi yok hükmünde gözükmesi sebebiyle barış görüşmeleri anlamsız kılınmakta. Bu gerçek bir yana, ABD ile yüz yüze görüşmeyi tercih eden ve Afgan hükümetini reddeden Taliban varken bu görüşmelerin sonuç vereceğini düşünmek doğru olmayacaktır.
Ayrıca Hizb-i-İslami partisinden gelen temsilcilerin ardından, Afgan medyasında da Hizb-i-İslami’nin barış görüşmeleri konusunda arabulucu rol oynama özelliğine sahip olduğu söylemleri yer aldı. Bu parti Taliban’a karşı mücadele eden bir tutum göstermesine ve Afgan hükümetine de önceden muhalif olmasına rağmen, barış görüşmelerine katılan ilk Afgan muhalif grup oldu. Ek olarak Taliban ile ideolojik benzerlikleri olduklarını da belirtelim.
Diğer barış görüşmesi ise İslamabad’ta yapıldı. Özellikle Afganistan’daki barış görüşmeleri için Pakistan’ın önemli rol oynamış olduğu da göz önüne alırsak bu görüşme daha umut verici olabilirdi. Çünkü ABD seçeneği dışında barış görüşmelerinde Taliban’ı ikna edebilecek bir diğer taraf ise Pakistan’dır.
Taliban’dan iki yetkili, Taliban lideri Hibatullah Akhundzada’nın görüşmeyi onayladığını belirtti.
KAYNAKÇA
https://www.ndtv.com/world-news/us-suspends-over-1-1-billion-security-assistance-to-pak-1796175
http://edition.cnn.com/2018/01/18/asia/india-icbm-tests/index.html
http://www.tolonews.com/afghanistan/over-6000-insurgents-killed-10-months-afghan-army
https://nation.com.pk/15-Jan-2018/turkey-hosts-afghan-peace-talks
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Afganistan tarih boyunca çok değerli bir yerdi ama ne zamanki insan şeytanları oraya elini attı kuruttu allah belalarını versin.