Anıldığında bize vahşet, dram, ölüm, göç, hüzün ve korkuyu hatırlatan savaşa duygusal yanımızı bırakarak bakmak bir hayli zordur. Lakin bir hedef doğrultusunda hareket edeceksek yapmamız gereken bu duygusal bariyeri aşıp savaşı mantık çerçevesinde incelemektir. Ki bu hedef savaşın bir daha olmasını engellemekten tutun da bir sonrakini kazanmaya kadar her şey olabilir.
Biz işte bu duygusal duvarı aşıp, savaşa mantığımızla bakmaya çalışacağız. Konumuz ise savaşın ekonomik yanı olacak. Bunu savaş öncesi, sırası ve sonrası olmak üzere 3 evrede inceleyeceğiz. Asıl amacımız maliyet gibi rakamsal değerleri açıklamaktan çok iktisadi yapıları anlamak olacak. Bunun için modern zamandaki savaşları ve çeşitli ülkeleri irdeleyeceğiz.
İlk olarak savaş öncesi döneme baktığımızda devletlerin hazırlık süreçlerine denk geliyoruz. Buradaki savaş öncesi ifadesi herhangi bir barış durumunu ifade eder. Bu hazırlıklar genelde planlamaya, tatbikatlara ve belirli miktarda askeri gücü etkin tutmaya dayanır. Mesela Türkiye’de yaklaşık olarak 370 bin askeri personel aktif durumda çalışmaktadır. Bu hazırlıklardan, planlamanın maliyeti en düşük olandır. Gerekli ekipman ve insan gücünü temin etmek suretiyle mevcut askeri yapının sürekliliğini sağlamak normal durumlarda asıl ekonomik yükü oluşturur.
Anormal durum ise savunma bütçelerindeki bir diğer kalem olan tatbikatların bazen çok ama çok büyük olmasıdır ki bazı durumlarda bütçe grafiğinde pik yaptırabilir. Bunun en açık örnekleri Rusya’nın bu yıl düzenlemiş olduğu Vostok 2018 ve NATO’nun düzenlediği yıllık tatbikatlardır. Bütün bu hazırlıkların toplam maliyeti bütçelere yansımaktadır. Örneğin ülkemizin 2017 savunma bütçesi, 2016 yılına bazlı sabit kur ile 19 milyar dolardır. Bu değer toplam harcamaların ise %6,4’üne denk gelmektedir. Dünya ortalaması da kesin olmayan verilere göre %6,3’tür. Yani ne zaman olacağı belli olmayan, belki de gerçekleşmeyecek savaşa her devlet bütçesinin 16’da 1’ini harcamaktadır. Bu şekilde en barışçıl dönemlerde bile savaş tehlikesi altında olan ülkelerin bu duruma hazırlıklarını genel manada incelemiş olduk.
İkinci olarak savaş sırasındaki ekonomik durumu inceleyeceğiz. Bunu iki ana başlık içinde işleyecek olursak ilki savaş sırasında ekonominin nasıl yönetildiği diğeri ise savaşın ekonomiye yaptığı etkilerdir. Ekonominin savaş sırasında nasıl yönetildiğini anlamak için bir ülkenin temel iktisadi yapısını birkaç cümleyle anlatmak gerekir. Temelde ekonomiyi oluşturan 4 iktisadi aktivite vardır; bunlarda kaynak temini, üretim, dağıtım ve tüketimdir. Sistem ise şu şekilde işler; toplum tüketerek para harcar bu para kaynak temini, üretim ve dağıtım için kullanılır ve tekrar tüketim sağlanır böylece bu döngü devam edip gider. Burada göründüğü gibi sistemin temel yakıtı paradır o olduğu müddetçe ekonomi büyüyebilir.
Savaş sırasında devlet silah, teçhizat gibi bu döneme ait ihtiyaçlarını karşılamak için bütçesinden daha fazla harcama yapar bu durum sisteme sıcak para girişi demektir. Bu para akışı büyüme hızını arttırır. Hızlı büyüme ise yüksek enflasyona sebep olur. Bu bol harcamalı, hızlı büyümeli ekonomik sisteme ise savaş ekonomisi denir. Bazen devletler savaşlardan sonra dahi büyümeyi arttırmak için fazla harcama yaparak bu politikalarını devam ettirirler. Bu durum, sürekli savaş ekonomisi olarak adlandırılır. Savaş sırasında yürütülen ekonomik sistemi Phillippe Le Billon “şiddeti devam ettirmek için yürütülen üretim, dağıtım ve kaynak tahsis etme sistemidir.” diye tanımlamıştır.
Savaş sırasındaki ekonomik durumu incelemek için sadece yürütülen politikalara değil, ayrıca savaşın getirdiği yıkıma da göz atmalıyız. “Düşmanı yenebilmek için onun ekonomisine zarar vermeli hatta onu çökertmeliyiz.” fikrine dayanan bu politika kendini en çok 2. Dünya savaşında göstermiştir. Daha önce bahsettiğimiz temel aktiviteleri kesintiye uğratmak ülkelerin temel hedefleri olmuştur. Üretimi sekteye uğratmak için Alman fabrikalara yapılan Amerikan bombardımanları, dağıtıma zarar vermek için demiryolu köprülerine yapılan İngiliz sabotajları ve kaynak tahsisini engellemek için İngiliz ticaretine karşı yürütülen Alman denizaltı operasyonları bunlara en güzel örneklerdir. Bunların yol açtığı zararı görmek için kazanan ülkeler dahil olmak üzere Avrupa’daki savaş sonrası genel iktisadi durumu incelemek, yeterli olacaktır.
Savaş sırasında gerçekleşen ve yararı dokunan bir diğer durum ise daha sonra çok hızlı büyümeye yol açacak olan teknoloji atılımlarıdır. Örneğin 2. Dünya savaşında sağlıktan mühendisliğe, havayolu teknolojisinden bilgisayarların temeline kadar neredeyse her alanda teknoloji çok hızlı gelişmiştir. Bu durum savaşın ekonomiye en büyük katkılarından biridir.
Son olarak inceleyeceğimiz dönem ise savaş sonrası dönemdir. Bu dönem ülkeler için toparlanma ve normale dönme sürecidir. Bu konuya örnek olarak üzerinden vakit geçtiğinden dolayı 2. Dünya savaşını incelemek daha iyi olacaktır. Burada Amerika gibi savaşı topraklarında hissetmemiş bir ülke için normale dönmek zor olmamıştır. Lakin Almanya gibi neredeyse tamamen yıkılmış bir ülke için yeniden inşa; büyük miktarlarda emek, zaman ve paraya mal olmuştur.
Ekonomik büyüme, iktisat biliminde ülkenin genel üretiminin artışı ile ölçülür bundan dolayı yeniden inşayı inceleyebilmek adına yukarıda bahsettiğimiz 4 temel aktiviteye dönmemiz gerekir (kaynak tahsisi, üretim, dağıtım ve tüketim). Savaş sonrasında üretim için ihtiyaç duyulan parayı karşılayacak ne bir devlet ne de halkta birikim kalmıştır. Bunun için Almanlar ülke içi ekonomiyi canlandıracak parayı Amerikan devletinden Marshall planı kapsamında almıştır. Bu sayede Alman halkı harcayacak para bulmuş, ekonomi hareketlenmiş, halk büyük azimle durmadan çalışmış ve Alman devleti 21. Yüzyıla gelişmiş ülkeler klasmanında girmiştir. Ancak savaşın yol açtığı sıkıntılar sadece yıkılan ekonomi ile sınırlı değildir, ayrıca savaş tazminatları da devletlerin üzerinde hatırı sayılır bir yüktür. Günümüzde dahi tazminatlar ile alakalı tartışmalar hala sürmektedir. Ülkeler onlarca yıl sonra bile birbirlerinden tazminat talep etmektedirler. Kısaca savaşların ardından başlayan toparlanma süreçleri halk bazında büyük emek ve zaman harcanmasına sebep olmakta, devletlere ise önemli mali yükümlülükler getirmektedir ayrıca tazminatlar da ülkelerin dertlerindendir.
Üzerine nice kitabın, ansiklopedilerin, efsanelerin ve destanların yazıldığı savaş kavramı bildiğimiz ve bilmediğimiz zamandan beri varlığını korumuştur. İnsanlar var olduğu müddetçe de var olmaya devam edecektir. Diğer kaynaklara göre nispeten kısa olan bu yazıda, nice sosyal bilimi ilgilendiren savaşın sadece iktisadi yanını genel manada savaş öncesi, sırası ve sonrası olmak üzere 3 evrede inceledik.
Yazar: Mehmet Sami Boz
YARARLANILAN KAYNAKLAR
T.C. Millî Savunma Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı 2018 kamuoyu bilgilendirmesi, http://www.msb.gov.tr/Maliye/icerik/5018-sayili-kanun-kapsaminda-hazirlanan-bilgilendirme-ve-raporlar,erişim 9 Ekim ,2018
https://www.ntv.com.tr/turkiye/tskdaki-asker-sayisi-aciklandi,nxg9WniFLUWXrWZ9ymj2Aw, erişim 9 Ekim, 2018
SIPRI, milex data for all countries 1949-2017, https://www.sipri.org/databases/milex, erişim 9 Ekim, 2018
https://en.wikipedia.org
Goodwin, Neva, Julie A. Nelson, Jonathan Harris, Macro economics in context
Le Billon, Dr. Philippe (2005) Geopolitics of Resource Wars: Resource Dependence, Governance and Violence. London: Frank Cass, 288pp
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.