Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aralık ayının başlarında yaptığı açıklamada Fırat’ın doğusuna yakın zaman içinde operasyon düzenleneceğini ifade etmişti. Bu açıklamanın ardından ABD Başkanı Donald Trump, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada ABD askerlerinin Suriye’den çekileceği mesajını vermişti. Bu açıklamalar karşısında terör örgütü PYD/PKK ise ABD askerlerini koruması altında bölgede tüneller kazmış, tahkimat yapmış ve en önemlisi de Türkiye’nin olası operasyonuna karşı Suriye rejimi ile “işbirliği” yapılabileceğini ifade eden açıklamalarda bulunmuştu. PYD/PKK yöneticilerinden İlham Ahmed, özerkliklerini anayasal güvence altına alan bir anlaşmaya varılması durumunda DSG’nin yeni Suriye ordusuna dahil edileceğini söyledi. Tüm bu gelişmeler yaşanırken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’deki bir diğer önemli aktör olan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile 23 Ocak 2019 günü Moskova’da bir araya geldi. Görüşmenin en önemli sonuçlarından biri ise Putin’in “Adana Mutabakatı maddeleri ve Adana Mutabakatının önemini” ifade etmesi oldu.
Moskova’da gerçekleşen görüşme sonrasında yapılan ortak basın toplantısında Putin, Türkiye’nin PYD/PKK kaynaklı güvenlik çekincelerinden bahsederken Adana Mutabakatı‘nı dile getirdi. Türkiye-Suriye arasında 1998 yılında imzalanan Adana Mutabakatı’nı, Adana Mutabakatı maddeleri ve önemini, diğer yandan da gözden kaçan bir başka anlaşma olan 21 Aralık 2010 Türkiye-Suriye anlaşmasını sizler için haberimizde bir araya getirdik.
Geçmişten Günümüze Suriye-PKK İlişkisi
Geçmişte Suriye’nin PKK terör örgütüne sistematik olarak vermiş olduğu destek, Türkiye-Suriye ilişkilerinde gerilime ve birçok krize sebep oldu. PKK, 15-25 Temmuz 1981 tarihinde Suriye topraklarından 60 terörist ile 1. PKK Kongresini gerçekleştirdi. Dönemin Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad, PKK’ya Suriye-Lübnan sınırında yer alan bir bölgeyi tahsis etti, PKK da bu bölgede Helve Kampını kurdu. 1. PKK Kongresi ardından ise yine Hafız Esad’ın desteği ve baskıları ile KDP lider Barzani, Kuzey Irak’ta PKK’nın yerleşmesine izin verdi.
1984’te Suriye’nin başkenti Şam’da gerçekleştirilen 2. PKK Kongresinden sonra PKK silahlı eylem hazırlıklarını arttırma kararı aldı. İlk silahlı terör saldırısı ise aynı yıl Siirt ve Hakkari’de düzenlendi.
Yaşananların ardından Kasım 1984’te dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Hafız Esad’a sınır güvenliğinin sağlanması ve terörist giriş çıkışına son verilmesini öngören bir teklif iletti. Hafız Esad’ın bu talebi olumlu karşılaması ile ilerleyen yıllarda iki ülke arasında birçok protokol imzalandı. Ancak Suriye tarafı bu protokollere uymayarak PKK’nın faaliyetlerini desteklemeye devam etti.
Suriye’nin PKK’ya devam eden desteği sebebiyle 1992 yılında iki ülke yeniden müzakerelere başladı. Türkiye’nin baskıları sonucu 1993 yılında Suriye, yapılan bir protokol ile PKK’yı terör örgütü olarak kabul etti. Protokole göre de Bekaa Vadisinde yer alan PKK kampının kapatılması kararı alındı.
Ancak Suriye’nin PKK terör örgütüne desteği son bulmadı. 24 Kasım 1995 tarihinde bir grup PKK’lı terörist Samandağı bölgesinden sınırı geçmiş ve askerimize saldırmıştır. Çatışmanın ardından teröristler püskürtülmüş ve sıcak takibe başlanmıştır. Takip edilen terörist grup, geldikleri yer olan Suriye topraklarına kaçmış, çatışmalar burada da devam etmiştir. Sıcak takiple başlayan operasyon genişlemiş ve zırhlı birliklerimizin Suriye’ye girmesi ve Suriye’deki terör hedeflerine topçu atışları yapılması ile sonuçlanmıştır. Yaşanan bu çatışma sonucunda Suriye’nin PKK’ya vermeye devam ettiği destek gün yüzüne çıkmış ve Türkiye, Suriye’ye sert bir nota vermiştir.
Orgeneral Atilla Ateş’in “Sabrımız Tükendi!” Açıklaması
Yukarıda anlatılan tüm bu süreç içerisinde önemli olan bir diğer nokta ise Abdullah Öcalan’ın bu dönemde Suriye’de olmasıdır. PKK elebaşı Öcalan, Suriye’nin koruması altında, 1993 yılında kapatılacağı vaad edilen Bekaa Vadisi’ndeki kamptan terör örgütünü yönetiyordu.
16 Eylül 1998 tarihinde dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı olan Org.Atilla Ateş Hatay’a gitti. Orgeneral Ateş yaptığı açıklamada “Bazı komşularımız bizim iyi niyetimizi, gösterdiğimiz yakınlığı yanlış değerlendirmişlerdir. Apo denilen eşkıyayı kendi ülkelerinde barındırıp, onu destekleyerek Türkiye’yi terör belasına bulaştırmışlardır. Türk Milleti artık bu konuda göstereceği sabrın sonuna gelmiştir. Sabrımız tükenmek üzeredir. Sabrımızı taşırmasınlar!” ifadelerini kullanmıştı.
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ateş’in bu sert açıklamasını ardından Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad, Türkiye’nin baskılarına daha fazla dayanamadı ve Abdullah Öcalan’ı alelacele sınır dışı etmek zorunda kaldı.
Adana Mutabakatı Maddeleri Nelerdir?
Orgeneral Ateş’in açıklamasından yaklaşık bir ay sonra 9 Ekim 1998 günü PKK elebaşı Öcalan Suriye’den çıkartıldı. Öcalan’ın Suriye’den çıkartılmasından sonra Türkiye ve Suriye arasında diplomatik görüşmelere hız verildi. 20 Ekim 1998 tarihinde Adana’da bir araya gelen Türkiye ve Suriye heyetleri arasında “Adana Mutabakatı” imzalandı. Türkiye tarafını temsilen Dışişleri Bakanlığı Müsteşar yardımcısı Uğur Ziyal ve Suriye tarafını temsilen Tümgeneral Adnan Badr al-Hasan’ın imza attığı Adana Mutabakatı maddeleri şu şekilde;
- Suriye kendi topraklarından Türkiye’nin güvenlik ve istikrarını tehlikeye atacak eylemlere izin vermeyecek. Suriye, PKK’nın silah, lojistik ve mali destek sağlamasına ve propaganda faaliyetlerine izin vermeyecek.
- Suriye, PKK’yı terör örgütü olarak ilan etmiştir. Suriye, diğer terör örgütlerinin yanı sıra PKK ve uzantılarının topraklarındaki faaliyetlerini yasaklamıştır.
- Suriye, PKK’nın topraklarında eğitim kampı kurmasını ve ticari faaliyetlerde bulunmasını yasaklamıştır.
- Suriye, PKK üyelerinin transit yollarla üçüncü ülkelere gitmesine izin vermeyecektir.
- Suriye, PKK liderlerinin topraklarına girmesini engelleyecek ve gümrük yetkililerine bunun için talimat verecektir.
Adana Mutabakatı Geçerli Mi?
Putin’in 23 Ocak 2019’da Moskova’da Adana Mutabakatı’nı dile getirmesiyle birlikte mutabakat tartışılmaya başlandı. Bazı kesimler Adana Mutabakatı’nın Türkiye’ye doğrudan müdahale hakkı vermediğini belirtirken, bir kesim ise 21 yıl önce imzalanan bu mutabakatın artık geçerli ve işlevsel olamayacağı görüşünde.
Adana Mutabakatı maddeleri incelendiğinde, mutabakatın Türkiye’ye doğrudan bir müdahale hakkını açıkça vermediği görülüyor. Mutabakat, yaptırımlar içeren bir anlaşmadan ziyade tarafların mutabık kaldıkları hususların tutanak altına alınması niteliğindedir. Adana Mutabakatı, TBMM tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiş bir anlaşma metni niteliğinde değildir. Ancak bu durum, Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığının hukuka aykırı olduğu anlamına gelmemektedir. Çünkü Türkiye, uluslararası hukuktan doğan hakları ile meşru olarak Suriye’de askeri faaliyet icra etmektedir.
Adana Mutabakatı’nın uygulanamayacağını iddia eden kesimlerin gözden kaçırdığı bir diğer önemli nokta daha vardır. 21 Aralık 2010 tarihinde Türkiye ve Suriye, Adana Mutabakatı’nı geliştirmeyi amaçlayan bir başka anlaşma daha imzaladı. Bu anlaşma ise TBMM tarafından onaylanarak 26 Nisan 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlandı ve yürürlüğe girdi. Anlaşmada yer alan hükümlere göre de halihazırda yürürlüktedir.
26 Nisan 2011 Terör ve Terör Örgütlerine Karşı İşbirliği Anlaşması
1998 tarihli Adana Mutabakatı sonrasında iki ülke arasında terörle mücadele anlamından en önemli diplomatik icraatlardan biri bu anlaşmadır. dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Suriye Dışişleri Bakanı Walid Mouallem tarafından Ankara’da imzalanan anlaşmanın hedefi, komisyon raporlarına şu şekilde yansımıştır;
“Sözkonusu anlaşma, Türkiye ile Suriye arasında 20 Ekim 1998 tarihinde imzalanan Adana Mutabakatı’nın geliştirilmesini, başta PKK olmak üzere, iki ülkenin güvenliğini ve istikrarını tehdit eden terör ve terör örgütlerine karşı ortak mücadelede kapsamlı çerçeve oluşturulmasını hedeflemektedir.”
2011 Tarihli Anlaşmanın Önemli Maddeleri
26 Nisan 2011 tarihinde yürürlüğe giren ve Adana Mutabakatı’nı geliştirmeyi amaçlayan bu anlaşmanın maddeleri, günümüzde tartışılan birçok konuya ışık tutmaktadır. Söz konusu anlaşmanın önemli bazı maddeleri şu şekildedir;
Madde 2) Bu anlaşma, tarafların terör ve başta PKK/KONGRA-GEL terör örgütü ve çeşitli adlar altındaki uzantıları olmak üzere diğer terör örgütlerine karşı ortak mücadelesinde güvenlik işbirliğini kapsamaktadır.
Madde 5) Taraflar, mevcut adları ve gelecekte alabilecekleri adlar dahil PKK/KONGRA-GEL ……………….. terör örgütleriyle mücadele etmeyi ve aşağıdaki maddeleri uygulamayı taahhüt etmişlerdir;
a) Taraflar, hiçbir terör örgütünün, özellikle PKK/KONGRA-GELterör örgütü ve uzantılarının/yan oluşumlarının, kendi topraklarını kullanmalarına, güvenlik ve istikrarını bozmalarına, bu örgütlerin;
- Kamp, eğitim merkezleri ve diğe tesisler kurmalarına,
- Militan toplama ve silah, patlayıcı madde, lojistik destek ve terörizmin finansmanının teminine,
- Terörizmin finansmanı kapsamında kaçakçılık ve ticaret yapmalarına,
- Eğitim ve propaganda faaliyetlerinde bulunmalarına,
- Yasadışı sınır geçişi yapmalarına,
- diğer tarafa ve üçüncü ülkelere militan, silah ve patlayıcı madde aktarmalarına,
- görsel ve yazılı basın faaliyetlerinde bulunmalarına,
- Bu faaliyetler için kaynak ve araç bulmalarına ve uygun ortam yaratmalarına müsaade etmeyecektir.
Madde 13) Taraflar………. 20 Ekim 1998 tarihli Adana Mutabakatı ile oluşturulan;
a) (Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ve Suriye Arap Cumhuriyeti Siyasi Güvenlik Dairesi Başkanlığı arasındaki) mevcut Güvenlik İşbirliği Komisyonu,
b) Üst Düzey Askeri Diyalog Toplantısı kapsamındaki Adana Mutabakatı Güvenlik İşbirliği alt Çalışma Grubu,
c) İki ülke Sınır Birlik Komutanları görüşmeleri,
d) Taraflardan her birinin kendi diplomatik temsilciliğine “Güvenlik Temsilcisi” sıfatıyla özel temsilciler/görevliler ataması ve bu temsilcilerin atandıkları ülkeye diplomatik Misyon Şefi tarafından takdim edilmesi,
e) Güvenlik İşbirliği Komisyonu Başkanları veya yetki verecekleri üst düzey temsilciler arasındaki “Doğrudan Telefon Hattı” (Sıcak Hat)
mekanizmaları ve yöntemleri vasıtasıyla, ortak, samimi ve kararlı işbirliği yürüteceklerdir.
Madde 23) Bu anlaşma üç yıl yürürlükte kalacaktır. ……………. diğer tarafa diplomatik kanallardan yazılı olarak bildirilmemesi halinde anlaşmanın yürürlük süresi üçer yıllık süreler halinde otomatik olarak uzayacaktır. (Anlaşmanın bu hükmüne göre 26 Nisan 2011 tarihli anlaşma 2020 yılına kadar yürürlüktedir. Çünkü anlaşmanın bittiği tarihler olan 2014 ve 2017 yıllarında diplomatik kanaldan yazılı bildirim yapılmamıştır ve anlaşma otomatik olarak 2020 yılına kadar uzamıştır)
Adana Mutabakatı Hakkında Hangi Açıklamalar Yapıldı?
Adana Mutabakatı konusunu gündeme getiren isim Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin oldu. Putin, Moskova’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında Türkiye’nin PYD terör örgütünden kaynaklı güvenlik kaygıları hakkında konuşurken Adana Mutabakatı’na değindi.
Putin’in açıklamalarında sonra gazetecilere konuşan Erdoğan, Adana Mutabakatı’na ilişkin; “Nitekim sayın Putin de bunu özellikle gündeme getirdi. Adana Mutabakatı önemli bir konu. Türkiye bunu işlemeli. Bunun Türkiye’nin bölgedeki ağırlığını hissettirebileceği önemli bir anlaşma olduğu kanaatimdeyim. ‘Türkiye’yi buraya kim davet etti?’ diyenlere karşı, o mutabakatı masaya getirmemiz lazım. Altında baba Esad’ın imzası var.” açıklamasını yaptı.
Erdoğan, Erzurum’da yaptığı bir başka açıklamada ise “Bu imza Türkiye’nin herhangi bir olumsuz gelişmede o topraklara girmesinin önünü açıyor. Adana Mutabakatı baba Esad döneminde atılmış imzalardır. Birinin bizi davet etmesine gerek yok. 1998’de imza attık.” ifadelerine yer verdi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise konuya ilişkin; ” Putin’in Türkiye müdahale edebilir anlamında söylediğini düşünüyorum, bu da önemli.” açıklamasını yaptı.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise Adana Mutabakatına ilişkin; “Anlaşma, Türkiye’nin güvenlik konusundaki endişelerini ortadan kaldırmaya yöneliktir. Suriye hükümeti belirli yükümlülükler üstlenerek bu anlaşmayı kabul etti. Biz bu anlaşmanın geçerli olduğu gerçeğinden hareket ediyoruz. Anladığım kadarıyla bu anlaşmanın tarafları olan ülkeler de aynı şekilde düşünüyor.” ifadelerini kullandı.
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov ise Adana Mutabakatına yönelik; “Önemli olan bu uygulamanın hiçbir şekilde sınırda devlet dışı bölgesel oluşumların meydana gelmesine yol açmaması ve böylece Suriye’nin toprak ve siyasal bütünlüğünü tehdit etmemesi.” dedi.
Konuya ilişkin yeni bir açıklama daha yapan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Adana Mutabakatının gündeme gelmesinin gerekçesi olarak ABD’nin Suriye’den çekilmesi kararı ve güvenli bölge planlarını gösterdi. Lavrov, Suriye hükümetinin de sınır güvenliğinin sağlanması için bu mutabakat temelinde çalışmaya hazır olduğunu söyledi.
Kaynak: StratejikOrtak.com
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.