Arjantin Latin Amerika’nın en büyük üçüncü, dünyanın ise 29.ekonomisidir. 44 milyonluk nüfusu, dünya’nın en büyük 8.coğrafyasına sahip olması, sinema, futbol ve diğer yumuşak güç unsurlarıyla birlikte Arjantin, bölgesel ve küresel çapta önem taşımaktadır. Bu yazıda son dönemde yaşadığı siyasi ve ekonomik değişimler üzerine bir değerlendirme yapılmıştır.
20.Yüzyıl Arjantin için zor bir dönem olmuştur. Bu dönemde göç dalgaları, askeri darbeler, Falkand savaşının kaybedilmesi, ekonomik krizler, iç savaş ve siyasi kargaşalar yaşanmıştır. Fakat Juan Domingo Peron ve Peronizm ideolojisi Arjantin tarihine yine bu dönemde kalıcı etkiler bırakmıştır. Bugün ve yarınki Arjantin’in değerlendirilebilmesi için en azından II.Dünya Savaşından sonra yaşananlara kısaca bakmakta fayda vardır.
II.Dünya Savaşı Sırasında (1943) Arjantin’de askeri darbe yaşanmıştır. Yeni iktidara gelen askeri cunta’nın çalışma bakanı olarak görev yapan Peron, söylem ve icraatlarıyla kısa sürede dikkat çekmiş ve bunun sonucunda görevinden uzaklaştırılmıştır. Peron üç kez hükümet kurmuş, Kapitalizm ve Sosyalizm arasında üçüncü bir yol olduğunu savunmuştur. Peronizm hareketi, bugün hala Arjantin’in siyasi atmosferinde güçlü destek bulmaktadır. Fakat Arjantin’de Peron’u sevmeyen kitlelerde bulunmakta ve Peron hakkında olumsuz yorumlar paylaşıldığını söylemekte yarar vardır. Juan Domingo Peron’un eşi Eva Peron da benzer bir şöhrete sahiptir. İşçiler için “Anne” olarak kabul edilmiştir. Genç yaşta ölmesi tüm Arjantin’i yasa boğmuştur.[1] Peron ile Adnan Menderes arasında benzerlik kurmaktayım. İki siyasetçinin söylemleri de halk arasında karşılık bulmuş, çalışmalarıyla demokratik ortamı yeninden çeşitlenmiş ve ikisi de 1960’lı yıllara varamadan askeri darbe ile görevlerinden uzaklaştırılmıştır.
1962, 1966 ve 1970 yılları arasında Arjantin üç darbe daha yaşamıştır. Bu dönemde Arjantin’de büyük bir terör yaşanmış (Guerra Sucia) yaklaşık 30.000 Arjantinli hayatını kaybetmiştir. Yine 1982 yılında Falkand Savaşı da mağlubiyetle sonuçlanmıştır. Peronist Carlos Menem’in (El Turco) Turgut Özal’la benzer şekilde geliştirdiği Neo-Liberal politikalar yine Türkiye ile benzer tarihte (2001) Arjantin ekonomisinin infilak etmesiyle sonuçlanmıştır.
Bu dönemden sonra Arjantin’de ilk kez beliren önemli bir kırılma yaşanmıştır. Peronist ideolojiden farklı bir tutuma sahip merkez sağ cephesi Mauricio Macri önderliğinde oluşturulmuş ve 2005’ten günümüze kadar etkisini göstermiştir. Macri, zengin bir iş adamıdır ve ABD ile ilişkileri kuvvetlidir. Sol çizgide olduğu düşünülen Arjantin ABD’nin en önemli müttefiki olmuştur. Macri öncülüğündeki Cambiemos hareketinin güvenlik ve ekonomi politikaları kesmen karşılık bulmuştur. Uluslararası alanda prestijli birtakım çalışmalara imza atılmıştır (G-20 zirvesi, Gençlik Olimpiyatları)
Fakat Arjantin Peso’su geçen sene yine ilginç bir benzerlik olarak Türk Lirasıyla aynı dönemde ciddi değer kaybı yaşamıştır.[2] Bu durum Arjantin ekonomisinin daha fazla dayanamamasına neden olmuş ve IMF ile 57 milyar dolarlık rekor kredi anlaşması yapmıştır. Ekonomik sorunlar 2019 seçimlerinin kaderini belirlemiştir. Peronist blok birleşmiş, Hepimizin Cephesi (Frente de Todos) Aberto Fernandez‘ i %48.1 oy oranıyla ikinci tura kalmadan iktidara taşımıştır. Bu olayın mimarlarından eski Devlet Başkanı Cristina Fernandez de Kirchner başkan yardımcısı olarak görev almıştır.
Bundan Sonra Neler Olur?
Kriz: 57 Milyar dolar borç almakla birlikte Arjantin ekonomisi henüz düzelmeye dair bir emare gösterememiştir. Seçim sonrasında peso yine rekor bir düşüş yaşamıştır. Yatırımcılar korkmuştur. Borçların geri ödeme tarihi ise yaklaşmaktadır. Yeni devlet başkanı borçları ödemeyeceğini beyan etse de bu kolay birşey değildir. IMF’ye rest çekmek küresel okların hedefi haline getirebilir ülkeyi. Arjantin ekonomisi Doç. Dr. Burak Hamza Eryiğit’in tabiriyle neşterin acısını yakın zamanda hissedecektir.
İç Hesaplaşma: Kirchner, devlet başkanlığını bıraktığı dönemde birçok soruşturmayla karşı karşıya kalmıştır. Tekrardan iktidarda güç sahibi olması bu soruşturmalara misilleme verme imkanı sağlamıştır.
Ekonomik Krizin Etkileri: Arjantin’de güvenlik sorunu büyüktür. 2001 yılında ekonomik krizin patlamasıyla gördüğümüz asayişin bozulması Piquetero gibi çok güçlü örgütlenmeleri beraberinde getirebilir. Latin Amerika’da suçun önemli bir yeri vardır. Bireyler sırf çetelere girmek için suç işleyebilmektedir. Böyle bir atmosferde ekonomik krizler ortaya çıktığında durum çok daha kötüleşebiliyor. Nitekim 2001 krizinde eylemciler sokakları bloke etmiş, şehir ulaşımını felce uğratmış, hatta başkanlık sarayına kadar yaklaşarak (Casa Rosada) başkan Rua’nın helikopterle saraydan kaçıp istifa etmesine neden olmuşlardır. Geçen hafta bir organize suç şebekesinin Arjantin’in en güvenli lokasyonlarından kabul edilen Puerto Madero’da milyoner İngiliz iş adamı Matthew Charles Gibbard’ın öldürülmesi bu doğrultuda birtakım ön sezileri bize sunmaktadır.
Siyasi Atmosfer: Latin Amerika’da güçlü olmanın anahtarı Brezilya ve Arjantin’in sizinle aynı safta olmasını gerektirir. Brezilya’da Bolsonaro ve Arjantin’de Macri ABD’nin yakın müttefikleriydi. Macri ekonomik dalgalanmayı Trump ile yakın ilişkileriyle belki aşabilirdi, ancak Trump maddi olarak yakın arkadaşını desteklemedi. Sonucunda Latin Amerika’nın önemli kalelerinden birinde ABD’ye çok sıcak bakmayan bir iktidar 10 Aralık 2019’da görevi devraldı. Aynı zamanda Brezilya’da Lula da Silva’nın serbest kalması ve Bolsonaro’nun prestijini kaybetmesi Latin Amerika’da yeni bir değişim ihtimalini güçlendirmektedir.
İsmail Vardi
Stratejik Ortak Misafir Yazar
[1] Madonna “Don’t cry for me Argentina” adlı ünlü eserini Eva Peron’a atfetmiştir.
[2] BBC, “Economist: Arjantin Pesosu ve Türk Lirası için yine zor bir hafta”, 31.08.2019, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45351795, Erişim: 21.12.2019
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.