1951 Mülteci Sözleşmesi ve 1967 Protokolüne Göre Mültecilerin Türkiye ve Avrupa’daki Hukuki Durumu
“Mülteci deyimi, dış saldırı, işgal, yabancı egemenliği veya vatandaşı olduğu kendi ülkesinin bir bölümünde ya da bütününde kamu düzenini ciddi bir biçimde tehdit eden olaylar yüzünden, ülkesi dışında başka bir yere sığınmak için yaşadığı yerden ayrılmak zorunda kalan her insanı kapsar.”
Bu tanım 1969’da Afrika Birliği Örgütü’nün kabul ettiği Mülteci Sözleşmesi’ndeki Mülteci tanımı. Günümüz Türk medyası da bu tanımı kullanmaktadır. Peki ya gerçekten de yukarıda bahsedilen mülteci tanımı çeşitli ülkelerden ülkemize sığınan kişiler için de geçerli midir? Bu sorunun cevabına birazdan geleceğiz ancak daha önce 1951 Sözleşmesi’nde açıklanması gereken bir mülteci kavramı var:
Sözleşmenin ilk maddesinde mülteci kavramı “1 Ocak 1951´den önce meydana gelen olaylar sonucunda ve ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen; yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen şahıs” olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca bu sözleşmeye göre mülteci kavramı sadece Avrupa ülkelerinden gelen kişileri kapsamaktaydı. Daha sonradan sözleşmenin kapsamını genişleten 1967 New York Protokolüyle ‘1951 öncesi’ olarak sınırlandırılan zaman ve ‘coğrafi sınırlama’ ile mekân kaldırılmış, kavram günümüzdeki halini almıştır. Ancak Türkiye 1967 yılındaki protokoldeki ‘coğrafi sınırlama’ konusunda çekingen kalmış ve mülteci kavramını sadece Avrupa Konseyi ülkelerinden gelenlerle sınırlandırmıştır. Peki ya ülkemize sığınanlar? Burada da iki ayrım bulunmaktadır:
- İran, Irak, Afganistan ve Afrika ülkeleri gibi Avrupa Konseyi üyesi olmayan devletlerden gelen yaklaşık 400 bin sığınmacıya coğrafi sınırlama nedeni ile Türkiye’ye özgü, ‘şartlı mülteci’ olarak tanımlanan bir uluslararası koruma statüsü düzenlenmiştir.
- Suriye’den gelen sığınmacılara da geçici koruma statüsü verilerek hem ‘şartlı mülteci’ hem de ‘mülteci’ statüsüne başvuru yolları kapatılmıştır.
Bu tanımlara göre ülkemize gelen toplam mülteci sayısı sadece ikidir. Ayrıca bu tanımlar yüzünden ‘mülteci hakları’ denilen haklardan yararlanmalarının önüne geçilmektedir. Tamamen kendi kanımca birtakım insani haklardan mahrum kalmaları günümüz insan hakları gelişimi açısından hoş bir durum değildir ancak sayının fazlalığı da hakların sınırlandırılmasını mecbur kılmaktadır. Ayrıca ‘mülteci’ statüsü vermiş Avrupa ülkelerinin ikiyüzlü mülteci politikalarına kıyasla ülkemize bir ‘uluslararası insan hakları merkezi’ dememiz pek yanlış olmaz.
Peki Ya Avrupa’da Durum Nedir?
Avrupa’da ise teoride coğrafi ve tarihi kısıtlılık kaldırılmış, 1951 sözleşmesindeki birinci maddeye ek olarak ‘insani’ sebepler de sığınma için haklı bir sebep olarak gösterilmiştir. Ancak yaşanan gelişmeler göstermektedir ki bazı Avrupa ülkeleri sözleşmeye aykırı davranmakta ve ağır bir yaptırımla karşılaşmamaktadır. Örneğin:
- Yunanistan illegal bir şekilde mültecileri zorla Türkiye’ye yollamaktadır.
- Polonya, Macaristan ve Çekya mültecileri ülkelerine almamak için sınırlarında polis gücü kullanmaktadır.
Bu acı durumlar olduğu sürece dünyanın düze çıkması biraz zor gibi duruyor. Herkese insan olduğu için tanınan birtakım haklardan mahrum bırakılan mülteciler, kendi ülkelerinde acı çekmemişler gibi bu bölgelerde çeşitli insan hakları ihlallerine uğramaktalar, üstüne şiddet görmektedirler.
Bunun dışında mülteci kabul eden birçok Avrupa ülkesi de vardır. Ancak onlar da sayı bakımından kısıtlama getirmişlerdir. Umarım ki bir gün insana, insan olduğu için insanca muamele edilir.
Mehmet Emin Çekiç
Stratejik Ortak Misafir Yazar
Kaynakça:
Mülteci Hukuku, Doç. Dr. İkbal Sibel SAFİ
http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/tekmakale/2014-1/12.pdf
https://www.amnesty.org.tr/icerik/turkiye-65-yil-once-imzalanan-cenevre-multeci-sozlesmesine-koydugu-sinirlamayi-kaldirmalidir
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.