Doğu Akdeniz: Afrodit, Calypso, Zohr ve Leviathan Sahaları

3929
Yazarlık Başvurusu

Uluslararası basına yansıyan ve mevcut hidrokarbon kaynakların ne anlama geldiğini, bu zamana kadar Afrodit, Calypso, Glafcos, Zohr ve Leviathan sahalarında yapılan aramaların maliyet ve potansiyel değerlendirmelerini ve Doğu Akdeniz’de gaz keşfedilen bölgeleri kavramsal detaylar ile izah etmeye çalışacağım.

Kıbrıs Rum Kesiminin keşfedilmiş tek kaynağı Afrodit rezervuardır. Afrodit, 2011 yılında keşfedilmiş bir derin deniz (ortalama 1800 metre su derinliği) gaz sahasıdır. Yaklaşık 100 milyar m3’lük üretilebilir rezerve sahip olabileceği düşünülmektedir.

Afrodit, Calypso, Glafcos, Zohr ve Leviathan sahalarının haritası

Bu sahanın geliştirilmesi ve üretime alınması konusunda ise ciddi soru işaretleri bulunmaktadır. Şöyle ki; öncelikle sahanın geliştirilmesi için bir bölümü İsrail Münhasır Ekonomik Bölge (MEB)‘de kalan yapının ortak kullanımı ile ilgili anlaşmanın karara bağlanması gereklidir. Bundan sonraki adımlarda, yeni açılacak kapasite belirleme kuyuları ile rezervin daha da netleştirilmesi gereklidir. Sonrasında gazın ekonomik olarak hangi yollarla hangi pazarlara ulaştırılacağı konusunda planlama yapılacaktır. Daha sonraki adım olarak da detaylı mühendislik çalışmaları yapılacak, ilgili nakil ve satış anlaşmaları hazırlanacak ve son yatırım kararı sürecine geçilecektir.

Afrodit’in güney doğusunda, İsrail’i bir ihracatçı ülke konumuna getirebilecek olan ve yaklaşık 500 milyar metreküplük rezerve sahip olduğu tahmin edilen Leviathan gaz sahası bulunmaktadır. Afrodit’in güney batısında ise, Mısır’da 2015 sonunda keşfedilen ve yaklaşık 850 milyar metreküp civarında gaz rezervine sahip olduğu düşünülen Zohr sahası bulunmaktadır.

Kıbrıs Rum Kesimi’nin özellikle Mısır’daki Zohr sahasının keşfi akabinde, ABD’li EXXON, İtalyan ENI, Fransız TOTAL şirketlerine verilen arama ruhsatları Türkiye’nin deniz alanlarının ve arama ruhsatlarının işgali söz konusudur. Güney Kıbrıs’ın varsayılan Münhasir Ekonomik Bölge içerisinde Afrodit sahasının iddia edilen rezervi olduğu varsayılarak nasıl üretilebileceği, geliştirilebileceği ve mevcut kaynaklarının ne anlama geldiği incelenir ise; bu konuda kurgu yapılırken, öncelikle Türkiye’nin duruma negatif bir siyasi müdahalesi olmayacağını varsayarsak, bu varsayımın akabinde; finansal, teknik ve ekonomik problemlerin çözülmesinin yanı sıra uygun pazar ile de anlaşma sağlanması durumunda Kıbrıs konusunda anlaşmaya varılırsa; üretilecek gaz, İsrail’in geriye kalan ortalama 2,5 milyar metreküplük/yıllık kapasitesi de eklenerek (10 milyar m3/yıl kapasiteli bir deniz boru hattı ile) Türkiye’ye ya da Türkiye üzerinden AB’ye nakil edilmek istenebilir.

Bu opsiyonun özellikle Türkiye pazarına sevkiyat düşünüldüğünde ekonomik olacağı tahmin edilmektedir. İsrail gazının da Leviathan’dan yakın olan Afrodit sahasına ulaştırılması ve o bölgeden birlikte sevk edilmesi kolay olacaktır. Kıbrıs konusunda bir anlaşma olmazsa, üretilecek gaz, Mısır’da bir LNG tesisine nakil edilebilecektir.

Zohr sahasının operatörleri ile anlaşarak, kapasite artırımı sağlanabilecek ve Zohr sahasının yapılacak olan tesislerinden de faydalanılarak, Mısır’dan LNG olarak dünya piyasalarına arz edilebilecektir. Bu seçenekler dikkate alınarak saha özellikleri göz önünde bulundurulduğunda, yapılabilecek olası bir üretim projeksiyonu incelenirse:

Sahanın ilgili süreçler, ekonomik kısıtlamalar vb. teknik durumları dikkate alındığında, en erken 2025 yılında üretime alınabileceği (en iyi ihtimalle), yaklaşık 3 yılda maksimum üretim seviyesi olan 7 milyar metreküp/yıl’a ulaşacağı ve bu seviyeyi 7 yıl boyunca koruyabileceği varsayılmıştır.

Bir boru hattının inşası için uzun vadeli satış planları dikkate alınırsa, yıllık 5 milyar metreküplük düzenli bir sevkiyat en fazla 10 yıl boyunca devam edebilecektir. (2026-2036 yılları arasında) Bu miktar Türkiye’nin en azından 60 milyar metreküp/yıl olacak 2026 yılındaki talebi ile kıyaslandığında, talebin %8’i olduğu anlaşılacaktır. Yüzde 8’lik bir katkı çok da büyük bir anlam ifade etmemektedir. Her ne kadar yaklaşım çok tutarlı olmasa da, rezerv olduğu iddia edilen bütün hacmin üretilerek satılmasından, 1000 metreküp başına, bugünün koşullarında en iyi ihtimalle 100 $ kar edildiği varsayılırsa, toplam kar 10 milyar dolar edecektir.

Doğu Akdeniz’deki gaz sahaları

Zaten derin su koşulları, sıfırdan inşa edilmesi gereken yüzey tesisleri, vergiler vb. koşullar da dikkate alındığında,1000 metreküp başına elde edilebilecek karın oldukça yüksek seviyede varsayıldığı görülecektir. Yani elde edilecek miktar, bir ülkenin güvenlik stratejileri dikkate alındığında çok da büyük bir anlam taşımamaktadır.

DOĞU AKDENİZ GAZI BOLCA VAR AMA OYUN DEĞİŞTİRİCİ ROLÜ OLMAZ..

Doğu Akdeniz’de doğal gaz kaynakları bolca var ama para kazanmalarının önündeki zorluklar da fazlaca gözardı ediliyor.

Doğu Akdeniz’den çok büyük, oyun değiştirici bir rol beklemek doğru olmaz, gaz bolluğunun ortasındayız şu an.

Bölgenin gaz keşfinin tarihi, 2009-2011’de, İsrail kıyılarındaki Tamar ve Leviathan sahalarının ve Kıbrıs kıyılarındaki Afrodit sahasının keşfedilmesiyle başladı. Boru hatlarından (Türkiye veya Yunanistan’a) LNG tesislerine (Kıbrıs, İsrail ve Mısır) kadar çeşitli ihracat seçenekleri masaya kondu. Beklentiler yüksekti ve keşifler bölgedeki yeni bir ekonomik ve siyasi istikrar dönemini desteklemenin bir aracı olarak desteklendi. Ancak, başlangıçtaki beklentiler o zamandan bu yana gerçekleşmedi.

İsrail ve Mısır’ın aksine diğer ülkelerde henüz büyük bir gaz keşfi söz konusu değil. Ancak, İtalyan enerji şirketi Eni, Akdeniz’de bugüne kadar yapılmış en büyük gaz keşfi olan Mısır kıyılarındaki Zohr gaz alanını keşfettiğinde umutlar 2015’te yeniden canlandı. Eşi benzeri görülmemiş bir hızlı gelişmede, Zohr’deki üretim Aralık 2017’de başladı ve Mısır’ın ülkenin net bir ihracatçıda net bir ithalatçıya dönüştüğü çalkantılı yılların ardından doğal gazdaki kendi kendine yeterliliğini kazanmasına yardımcı oldu.

Bir yandan bölgedeki gaz aramaları, Eni’nin Mısır’da açık denizde Zohru keşfetmesinden bu yana, ExxonMobil’in Kıbrıs sularında Glafcost’ta bulduğu gaz keşfi ile yeni katılımcılara daha fazla önemli keşiflere öncülük etmesi ve Doğu Akdeniz’i uluslararası odak noktası haline getirdi. Bir başka tartışma konusu ise eğer ihraç edilebilirse bu gazın hangi yol veya yollarla Avrupa ya da Türkiye’ye taşınacağı.

İlk akla gelen seçenek ise boru hattı. Yüksek basınçlı boru hatları aslında oldukça maliyetli projeler ve bahsedilen miktar düşünülünce projenin karlılığı tartışma konusu. Boru hattı yanında gazın LNG şeklinde pazarlanması da gündemde ancak İsrail buna pek sıcak bakmıyor. İsrail gazının Kıbrıs üzerinden boru hattıyla Türkiye’ye gönderilmesi ya da daha uzun ve doğal olarak masraflı bir yol olarak Girit üzerinden Avrupa’ya ulaştırılmasına yönelik projeler konuşuluyor.

EastMed – Doğu Akdeniz Boru Hattı: Ütopya mı Gerçek mi?

İsrail, GKRY, Yunanistan ve İtalya’nın Doğu Akdeniz doğal gazının Avrupa’ya Akdeniz altından yapılacak boru hattıyla gönderilmesi için iş birliği anlaşması imzaladığı bildirildi. East-Med adlı boru hattı projesinin finansmanı için 1 yıla ihtiyaç duyulduğu kaydedilen haberde, boru döşeme işleminin ise 5 yıl süreceği ifade edildi ancak teknik olarak 3000 metre derinliğe inmesi ve 2100 kilometrelik uzunluğa erişmesi gereken boru hattının, yalnızca İsrail’de keşfi yapılmış gaz rezervlerinden elde edilecek doğal gaz ile doldurulabilmesi mümkün görünmüyor. İsrail gazına ek olarak Mısır’ın da projeye gaz göndermesi durumunda bile projenin sürdürülebilir olması için bölgede yeni keşiflerin yapılması gerekiyor.

[irp posts=”24035″ name=”Doğu Akdeniz Boru Hattı (East-Med) Uygulanabilir mi?”]

Afrodit Masalı

Afrodit sahasında keşfi açıklanan kaynakların, açıklamalar tutarlı kabul edilse dahi ehemmiyeti abartılmamalıdır çünkü henüz daha ne fiziki ne iktisadi bir değeri yoktur.
Gerçek şu ki; Güney Kıbrıs, Afrodit alanından doğalgaz satamıyor. Peki neden satamıyor?

Çünkü yıllarca İsrail’le yapılan görüşmeler sonrasında ticari amaçlı bir ön şart olan “birleştirme anlaşması- unitisation agreement” hala imzalanamadı. Peki neden imzalanmadı? Çünkü Afrodit rezervuarına İsrail de ortak ve  yüzde 15’ten fazla kısmını İsrail sularında yer almakta. GKRY yüzdelik (%) oranlarla anlaşmamakta ısrar ediyor. Afrodit Rezervuarı’nın büyük bölümü Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde yer alırken, bir bölümü de İsrail Münhasır Ekonomik Bölgesi’ndeki Ishai Ruhsat Alanı’nda.

Afrodit’in bir kısmı İsrail’in: Bugüne kadar Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde olduğuna inanılan Afrodit haznesinin bir kısmının İsrail’in Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde olduğu ortaya çıktı.

Bu da olası kaynaklara İsrail’in de ortak olduğu anlamına geliyor. Bu durumda, Kıbrıs ile İsrail arasında, Afrodit haznesinden çıkarılacak muhtemel doğal gazın paylaşımına dair bir “birleşme anlaşması” anlaşma yapılması gerekiyor.

Fransız Total ve İtalyan ENI’nin Tartışmalı Sondaj Çalışmalarından Sonuç Alınamadı

Rumlar adına Akdeniz’de sondaj yapan Fransız Total ve İtalyan ENI’nin kuyusu boş çıktı. Türkiye’nin sismik araştırma gemisi Barbaros’u göndererek tepki gösterdiği sondajda doğal gaz bulundu ancak, “Çok az, ticari olarak değersiz” sonucuna ulaşıldı. Rumlar’dan parsel kiralayan Total ve ENI, Kıbrıs adasının 180 kilometre batısında 3 aydır Onisiforos hedefinde sondaj çalışması yürütüyordu. West Capella adlı sondaj gemisiyle deniz tabanının 4 bin metre altına kadar kazan şirketler, elde edilen doğal gaz miktarının yatırım yapmak için yeterli olmadığı sonucuna vardı.

West Capella sondaj gemisi

12 Eylül 2017 tarihinde de 11 numaralı blokta Total’in operatörlüğünde, Onosiphoros hedefi üzerinde kazılan kuyunun sonuçlarına yönelik yapılan açıklamada; Zohr sahasındaki petrol sistemi ve yapısal uzantıların tespit edildiği fakat tahmini rezervin 0,5 tcf’ten az olduğu ifade edilmişti. Bu da sürece daha fazla şüphe ile yaklaşılması gerektiği anlamına geliyor. Ayrıca bölgede potansiyelin doğu ve sonrasında kuzey yönünde artış gösterdiği biliniyor. Yani potansiyel İsrail’e oradan da Lübnan’a doğru büyüyor.

11. Parsel’de açılan kuyuya önemli Rum Azizleri’nden biri olan Aziz Onisiforos’un adı verilmiştir. Rumların bu kuyuya Onisiforos adını vermesinin ardında yatan gerçek ise Aziz’lerden (ilahi güçlerden) yardım istemek ve onlardan bu kuyunun dolu çıkmasına vesile olmalarını beklemekten başka bir şey değildi. Elbette ki petrolü olmayan bir ülkenin bu tür umutlara kapılması ve ilahi güçlerden medet ummaya çalışması normal görülebilir ancak kendine ait olmayan sularda petrol arayarak böyle bir beklenti içine girmesi hiç de normal değildir.
Onisiforos ve bölgedeki diğer gaz sahaları
8 Şubat 2018 tarihinde ENI, Total ile ortak olduğu sözde Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne ait olan 6 numaralı parsel/blok içerisinde yer alan Calpyso 1 isimli yapıyı araştırmak ve test etmek amaçlı kazdıkları arama kuyusu neticesinde:
Saipem 12000 isimli sondaj gemisi, 2074 metre su derinliğindeki ve 3827 metre toplam derinlikteki sondajı 35 günde başarı ile tamamladı.
Sondaj neticesinde elde ettikleri bulgulara dayanarak:
  • Mısır’daki Zohr sahasının jeolojik karbonat uzanımının bu alana kadar yayılım gösterdiği,
  • Bu kapsamda Kratese ve Miosen karbonatlarında gaz keşfi yaptıkları,
  • Özellikle Kratese zamanlı formasyonun rezervuar parametrelerinin umutlandırıcı olduğu,
  • Yerinde gaz miktarı tahminlerinin tespit kuyularının da açıldıktan sonra net bir kanıya varılabileceği,
  • Elde ettikleri gazın %99 oranında metan ve etandan müteşekkil “kuru gaz” kategorisinde olduğu açıklaması yapıldı.

Calypso 1 NFW Nasıl Okunmalı?

Şirket, ne kadar gazın olabileceğine dair tahminler yayınlamadı, ancak kaynağı açıklamak ve seçeneklerini değerlendirmek için “ek çalışmalar” vaat etti.
Calypso 1
Doğrulanırsa bu, Aralık 2011’de yapılan ilki Afrodit olan Kıbrıs’taki ikinci keşif olacaktır. Ayrıca, bazı kötü haberlerden sonra Kıbrıs’ın hidrokarbon servetleri için bir geri dönüş gerçekleştireceği düşünülürken; daha önce değerleme ve doğrulama sondajı, şirketlerin Afrodit’in ne kadar tutabileceğini azaltmalarını sağladı ve daha önceki keşif kuyuları ya kuru ya da sadece “küçük bir gaz keşfine” yol açmıştı.

Glafkos’ra Bulunan Gazın Analizi

Noble Enerji, ENI, Total ve ExxonMobil gibi Avrupa ve Amerika kökenli büyük petrol şirketleri Güney Kıbrıs’ın sözde MEB’inde sismik araştırmalar yapmışlar ve Rumların hatırı sayılır miktarda doğal gaz rezervlerine sahip olduğu iddiasıyla kamuoyunu aldatıcı kampanyalar yürütmüşlerdir.
Aslı astarı olmayan bu sözde rezervleri, Kıbrıs Müzakereleri’nde Rumların eline bir koz olarak yerleştiren Batı Bloğu, Türk tarafına baskı uygulayarak Rumların adada egemen olması için elinden geleni yapmıştır. Batı’nın temelsiz rüzgarına kapılan ve kanan Rumlar ise, “Bizim petrolümüz var, biz sizden, Türklerden daha güçlüyüz” diyerek şov yapmaya ve Kıbrıs’ta egemenlik sağlamaya çalışarak ne kadar deneyimsiz olduklarını ortaya koymuşlardır.
Doğu Akdeniz’in güneyindeki hidrokarbon yatakları çok derinde bulunduğundan ancak gelişmiş teknolojik imkânların kullanılmasıyla üretimleri mümkündür. Bu durum ise maliyetleri artırıp kar marjını düşürmekte, dolayısıyla gelişmiş ve pahalı teknolojik imkânlara sahip büyük enerji şirketlerinin yatırım yapmamasına neden olmaktadır.

Doğal Gazın Oluşumu, Kompozisyonu ve Maliyeti Önemlidir

Güney Kıbrıs’ın Afrodit sahası bir “kuru gaz” sahasıdır. Afrodit sahasının geliştirilmesi ve İsrail’in gaz ihraç potansiyelinin değerlendirilmesi için ilgili sahalardaki gazın %99’dan fazla metan ihtiva edecek kadar kuru gaz olması önemlidir. Bu kapsamda sahadan elde edilecek üretimi LNG’ye dönüştürmek hayli maliyetlidir. Bu maliyetlerin kazanca dönüşeceğini varsayamıyoruz çünkü sahanın ekonomik olarak üretilebilir olduğu söz konusu olsaydı bu tarz girişimler çoktan başlayacaktı.
Afrodit Rezervuarı’nda jeolojik/lojistik ve teknik zorlukları var ve bugünkü petrole endeksli gaz fiyatları bağlamında ekonomik/ticari ve etkin maliyetler metedolojisi bazında fizibl değildir. Çünkü ultra derin sularda gazın yer yüzüne çıkarılması çok yüksek maliyetlidir ve özellikle de Afrodit gibi çoklu jeolojik bölümlere ayrılan sahanın tek başına gelir getirici bir yatırım olmasını garanti etmemektedir.
Kıbrıs gaz ticari açıdan uygun değil. Ancak, bu projenin “hayal etme” ötesine geçememesi için çeşitli nedenler var.
Mısır, Kıbrıs’tan doğal gaz almak istiyor ve böyle bir adımın kısa vadede atılması çok da mümkün görünmüyor. Çünkü 12’nci blokta, fizibilite dışında fiili hiçbir bir adım atılmadı. Miktarı da alıcı potansiyeli de yeterli değil. Bu, Kıbrıs adası için uzun yıllar yetecek bir rezerv. Ama ihraç etmeye kalktığınızda, hele hele boru hattıyla Türkiye’yi baypas edip Avrupa’ya gideceğini düşünürsek, Avrupa’daki fiyatla rekabet etmeniz mümkün değil.
Afrodit rezervuardaki gaz sanayi kavramlarıyla hem ekonomik açıdan hem de fiziksel açıdan “mahsur” durumda. Yani denizin dibinde, toprak altında kalmaya mahkum, ta ki global gaz fiyatları değer bulana kadar. Bu da önümüzdeki 10-15 yıl içinde mümkün gibi görünmüyor.
Bilindiği üzere İtalyan ENI şirketi, uzun bir süredir Rumların sözde MEB’inde büyük bir itina ile çalışarak bir takım jeolojik yapılar tespit etti. Kamuoyunda, Güney Kıbrıs’a ait büyük oranda doğal gaz rezervlerinin olduğu yönünde yapılan açıklamalar büyük yankı getirmişti.
Onisiforos yapısında gerçekleştirilen sondaj sonrası yapılan açıklamalar, kuyuda gaz keşfi olduğu fakat beklenilenden çok daha düşük miktarda rezerv bulunduğu ve ticari olmadığı yönünde. Ayrıca, Mısır’daki Zohr yapısını teyit ettiği (yani Zohr yapısına denk bir petrol sistemi içerisinde olduğu) şeklinde de ifadeler kullanıldı.
Güney Kıbrıs’ta “Kalipso 1” yatağında gerçekleştirilen sondajın sonuçlarının “umut vadeden bir gaz keşfi” ve “Zohr benzeri” jeolojik model ve yapının uzantısının doğal gazın varlığını doğruladığı Eni tarafından bildirildi. Eni, doğal gazın miktarı için kesin bir açıklama yapmadı.
Kuyudan yoğun ve detaylı bir veri toplandığı (akışkanlar ve kaya örnekleri), bunun için yerinde bulunan gaz hacmi aralığını değerlendirmek ve daha ileri keşif ve değerlendirme operasyonlarını tanımlamak için ek çalışmalar yapılması gerektiği açıklandı.
Zohr yapısı ile “Onisiforos” ve “Kalipso 1” yapısını denkleştirme çabalarının asılsız olduğunu tekrar hatırlatmamda fayda vardır çünkü her iki yapı jeolojik olarak farklılıklar içermektedir. Zaten bu iki kuyuda gaz keşfi yapıldığı da iddiadan öte değildir.

EXXON Balonu: Doğalgaz Havucu

ExxonMobil, kuyu verilerinin ilk ön yorumuna dayanarak, “yerinde ilk gaz” yaklaşık 5 trilyon ila 8 trilyon ayakküp (142 milyar ila 227 milyar metreküp) arasında bir doğal gaz kaynağı bulduklarını açıkladı.

5 Trilyon ila 8 Trilyon Ayakküp Ne Demek?

Keşfedilen rezervuarda potansiyel kaynağın “doğrulama” kazıları yapılmadan ilk tahmini hesaplamalara göre; jeolojik ve fiziki olarak kanıtlanmamış, teknik olarak kurtarılabilir olmayan belirsizliği ifade etmek için; “5 trilyon ayakküp gazın düşük uçta olma ihtimali % 75, 8 trilyon ayakküp ile yüksek uçta olma ihtimali %25” anlamına geldiği söylenebilir.
Bu açıklamaya göre EXXON, sahanın ticari olarak uygulanabilir olup olmadığından henüz emin olmadığı, kaynağın “potansiyelinin” daha iyi belirlenmesi için önümüzdeki aylarda daha fazla araştırma, analiz ve doğrulama kazıları yapılması gerekeceğini söylüyor.
Kıbrıs doğal gazı, Doğu Akdeniz jeopolitik kurgusunda güzel havuç ama ya gerçekler?
Rumlar, Kıbrıs’ı Akdeniz’in yeni finans merkezi yapmayı planlayan para baronlarının ‘gazına’ gelmiş görünüyorlar.

Gazın Bulunması Çıkarılacağı Anlamına Gelmez

Arama sondajlarını keşif sondajları yapılmadan yorumlamak zor. Ancak sondajla somut olarak, petrol ya da gaz var mı sorusunun cevabını almış olursunuz Uzun süreli test yaparsınız, onun üretmeye değer olduğunu görürsünüz ancak ne kadar büyüklükte olup olmadığını doğrulama sondajlar yaparak görürsünüz.
Doğu Akdeniz’in güneyindeki hidrokarbon yatakları çok derinde bulunduğundan ancak gelişmiş teknolojik imkânların kullanılmasıyla üretimleri mümkündür. Bu durum ise maliyetleri artırıp kar marjını düşürmekte, dolayısıyla gelişmiş ve pahalı teknolojik imkânlara sahip büyük enerji şirketlerinin yatırım yapmamasına neden olmaktadır.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki Arama ve Sondaj Faliyetleri

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarına ilişkin faaliyetleri uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru haklarına dayanıyor. KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti, Doğu Akdeniz bölgesinde hem doğal kaynaklar hem de güvenlik ve askeri denge bağlamında bir oldubittiye izin vermeyecektir. Fatih ve Yavuz gemisinin Doğu Akdeniz’de Finike 1’de sondaj yaptığı bölge Türk kıta sahanlığıdır. Karpaz 1 ve  Barbaros’un sismik arama yaptığı bölge ise KKTC kıta sahanlığıdır. Dolayısıyla sondaj çalışmaları ve sismik çalışmalar devam edecek.
Kıbrıs adasının güneyinde GKRY’nin Blok 8 bölgesi
Fatih sondaj gemimiz 16 Ocak itibarıyla Karpaz’da bulunan Magusa-1 hedefindeki sondajı tamamladı. Fatih, diğer bir lokasyona hazırlık için Taşucu Limanı’na gelecek ve buradaki hazırlıklardan sonra yeni lokasyonuna gidecek.
Yavuz sondaj gemimiz kazı yapacağı KKTC kıta sahanlığı içindeki Limasol açıklarındaki Rumlara göre blok 8 yani Lefkoşa-1’de 21 Ocak itibariyle sondaja başladı. Denizlerdeki bu işler kolay işler değil, zaman ister.
İlk kuyulardan istediğimiz verimi elde edemedik ancak aramalarımız devam edecek.
Dipnot:
Barbaros sismik gemisi “G” bölgesinde veya “blok 8″de 2014 Ekim’de, 2017 Temmuzda ve Haziran 2019’da çok genis çaplı 3Boyutlu sismik/jeofizik aramalar yapmıştı. Muhtemel kaynakların herhangi bir bölümünü yeryüzüne çıkarmanın ticari açıdan uygun olacağına dair bir kesinlik yoktur.

 

Cemal Aslan

Stratejik Ortak Misafir Yazar

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz