Avrupa’nın Enerji Arz Güvenliği: Doğu Akdeniz’deki Keşifler

1008
Yazarlık Başvurusu

AB’nin enerjide Rusya’ya önemli derecede bağımlı olması, birliği yeni ve alternatif enerji kaynakları ile birlikte farklı güzergâhlar aramaya zorlamaktadır. AB’nin Rusya ile kurduğu ekonomik ilişkilerin, son dönemde başta doğal gaz kesintileri ve Doğu Avrupa ülkeleriyle yaşanan sorunlar nedeniyle gerginleşmesi üzerine bu durumun siyasi ilişkilerine de yansıması sonucu birliğin enerji güvenliğini tehlikeye atmakla birlikte yeni enerji güzergâhları arayışı içinde olmasına neden olmaktadır.

Bu kapsamda, Doğu Akdeniz’de son yıllarda yapılan doğal gaz keşiflerinin, Avrupa Birliği’nin ihtiyacını karşılamakla birlikte Türkiye’nin de içinde yer aldığı bölgede dengeleri değiştirebilecek bir potansiyele sahip olabileceği düşünülmektedir. Özellikle bölgede menfaatleri olan bölgesel/küresel güçlerin bu keşiflerden pay alma çabaları sebebiyle bölge ülkelerinin ulusal çıkarlarını destekleyen siyasi, askeri ve ekonomik politikaları farklılık gösterebilmektedir.

Bu sebeple yeni enerji alanı ilan edilmesi üzerine Türkiye açısından Doğu Akdeniz’in, devam eden AB üyelik sürecini ve önemli ekonomik ilişkileri olan Rusya ile olan ilişkilerini ne şekilde etkileyebileceği ile birlikte yakın vadedeki olası tehditler ve fırsatların tekrar analiz edilmesi büyük önem taşımaktadır. Diğer taraftan, enerjide işbirliği yapan Doğu Akdeniz’e komşu olan ülkelerden Yunanistan, İsrail ve Mısır arasında gelişen Doğu Akdeniz’de enerji alanındaki ilişkilerin Türkiye’nin millî menfaatlerine ne kadar uygun düştüğünün incelenmesi de önem arz etmektedir.

AB; ekonomik olarak büyümeye ve coğrafi olarak genişlemeye devam ettikçe Rusya’ya olan enerji bağımlılığı daha da artacak ve enerji kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde bu pazara ulaşması büyük önem arz edecektir. Bu sebeple AB, yalnızca Rusya ile değil, Körfez ülkeleri ve Kuzey Afrika gibi enerji üreticisi konumundaki diğer bölgelerdeki ülkelerle de işbirliği yapmak zorunda kalmaktadır. Birlik bununla birlikte bir taraftan enerji kaynaklarını çeşitlendirmek amacıyla yenilenebilir enerji yatırımları yaparken, diğer taraftan enerji bağımlılığını azaltmak için yakın bölgesinde alternatif enerji alan ve tedarikçileri aramaktadır.

Doğu Akdeniz’de son yıllarda yüksek miktarda enerji kaynağı keşfedilmiştir. Bu kaynaklardan özellikle doğal gazın keşfedilmesi bölge için çok önemli bir gelişmedir. Arama çalışmaları farklı parsellerde devam etmektedir. Bu çalışmalar sonucunda daha fazla miktarda kaynak keşfi mümkün görünmektedir. Doğu Akdeniz, bölge ülkelerinin bu önemli gelişme karşısındaki tutumları farklı olmasından dolayı ortaya çıkan ve gelecekte çıkması muhtemel görünen sorunlar sebebiyle büyük güçlerin de ilgi odağı olmuştur.

Özellikle Avrupa Birliği kendisine bu kaynaklardan boru hatlarıyla doğal gaz ulaştırılması için İsrail ile temaslarını Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vasıtasıyla sürdürmektedir. Doğu Akdeniz’deki büyük doğal gaz keşifleri, bölgenin enerji çeşitliliği, güvenlik ve dayanıklılık hedeflerini yerine getirmesine yardımcı olarak bölgenin AB enerji ihtiyacına cevap verebileceğini umuyor. Ancak bu yolda ticari ve politik engeller var. Kıbrıs’ın rezervleri ticari olarak uygulanabilir olması için çok küçüktür ve İsrail’in tam ölçekli üretime başlamak için kritik bir alıcı kitlesine ihtiyacı vardır. İki taraflı veya Mısır ile bölgesel işbirliği, iki ülkenin ihracat yapabileceği tek yoldur.

Mısır, bölgede rezervlerinin büyüklüğü ve mevcut ihracat altyapısı nedeniyle bağımsız olarak Avrupa’ya gaz ihraç edebilecek tek ülkedir. Ancak, yatırımcının bu seçenekte güven duymasını sağlamak için enerji sektörü reformları gerekecektir. Bölgesel ihracat için iki seçenek var: İsrail ve Kıbrıs’ı Güney Avrupa’ya bağlayan bir boru hattı inşa etmek veya gazın sıvılaştırılıp ihraç edilebileceği Mısır’a bir boru hattı ağı oluşturmak.

Doğu Akdeniz’de yeni keşfedilen gaz rezervleri etrafında son birkaç yıl boyunca büyük bir heyecan oluştu. Levantine derin deniz havzasına gelince, Avrupa Birliği’ne iki önemli değer sunma potansiyeline sahiptir; enerji güvenliği ve Ortadoğu ülkeleri arasındaki bölgesel işbirliğinde dair bir gelişme.

Avrupa’nın doğal gaz arzının çeşitlenmesi uzun zamandır Avrupa Birliği için bir öncelik olmuştur. 2006 ve 2009 yıllarında Rusya ve AB üye ülkeleri arasında gerçekleşen gaz savaşları ve Rusya’nın 2014’te Kırım’ın ilhakını ilhak etmesinin ardından büyük bir diplomatik gerilim artışı yaşanmasıyla birlikte, son yıllarda bu konuyu ele alma çabaları hızlandı.

Bölgenin gaz destanı, 2009-2011’de, İsrail kıyılarındaki Tamar ve Leviathan sahalarının ve Kıbrıs kıyılarındaki Afrodit sahasının keşfedilmesiyle başladı. Boru hatlarından (Türkiye veya Yunanistan’a) LNG tesislerine (Kıbrıs, İsrail ve Mısır) kadar çeşitli ihracat seçenekleri masaya kondu. Beklentiler yüksekti ve keşifler bölgedeki yeni bir ekonomik ve siyasi istikrar dönemini desteklemenin bir aracı olarak desteklendi. Ancak, başlangıçtaki beklentiler o zamandan beri gerçekleşmedi.

İsrail ve Mısır’ın aksine diğer ülkelerde henüz büyük bir gaz keşfi söz konusu değil. Ancak, İtalyan enerji şirketi Eni, Akdeniz’de bugüne kadar yapılmış en büyük gaz keşfi olan Mısır kıyılarındaki Zohr gaz alanını keşfettiğinde umutlar 2015’te yeniden canlandı. Eşi benzeri görülmemiş bir hızlı gelişmede, Zohr’daki üretim Aralık 2017’de başladı ve Mısır’ın ülkenin net bir ihracatçıda net bir ithalatçıya dönüştüğü çalkantılı yılların ardından doğal gazdaki kendi kendine yeterliliğini kazanmasına yardımcı oldu. Zohr jeolojik modeli ayrıca Mısır’ın açık denizindeki sularda yeni bir keşif aşamasına işaret ederek daha fazla keşiflere yol açtı.

Mısır, Idku ve Damietta’da yılda 19 milyar metreküp kapasiteli LNG ihracat altyapısına sahip – ancak şu anda boşta oturuyor. Bu, Mısır, İsrail ve Kıbrıs’taki sahalardan hızlı bir şekilde gaz ihracatı yapılmasını sağlayabilir. Gerekirse her iki terminal de genişletilebilir.

İsrail ve Kıbrıs için Mısır ile işbirliği çok önemlidir. İhracat altyapısını inşa etmek ve gelişmekte olan alanlar döngüsel bir sorundur. Üretim başladığında hiçbir ihracat altyapısının bulunmaması politik veya ticari riskler varsa, çok para kaybedilecek. Alan beklentilere göre düşük performans gösteriyorsa, pahalı altyapı boşta kalacaktır. (Örneğin, önerilen Kıbrısta LNG Vasilikos projesinin tahmini maliyeti 10 milyar Euro’dur; benzer şekilde İsrail, Kıbrıs, Yunanistan ve İtalya’yı birbirine bağlayan EastMed boru hattı projesinin 8 milyar Euro’dan fazlaya mal olabileceği tahmin edilmektedir) Kullanılmayan ve ölçeklenebilir ihracat altyapısını, gelecek vaat eden alanlarla bir araya getirmek, kullanılmayan bölgesel potansiyelin kilitlenmesinin anahtarı olabilir.

[irp posts=”24035″ name=”Doğu Akdeniz Boru Hattı (East-Med) Uygulanabilir mi?”]

Bir yandan bölgedeki gaz aramaları, Eni’nin Mısır’da açık denizde Zohr’u keşfetmesinden bu yana, ExxonMobil’in Kıbrıs sularında Glafcosta bulduğu gaz keşifi ile yeni katılımcılara daha fazla önemli keşiflere öncülük etmesi Doğu Akdeniz’i uluslararası odak noktası haline getirdi.

AB’nin enerji politikası değişiyor ve en büyük değişiklik Avrupa’da elektrik sektöründe. AB’nin planları var ve bu; 2050 yılına kadar sıfır karbonlu bir plan. Fosil yakıtların 2050 yılına kadar elimine edilmesi için yenilenebilir enerji kaynaklarında çarpıcı bir artışa ihtiyaç var.

Yine de, daha sürdürülebilir ve daha az karbon yoğunlu bir enerji sektörüne geçiş ihtiyacı tartışılabilir. Düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş dönemindeyiz ve enerji endüstrisi bu hedefimize teknolojimiz ve inovasyon ve finansal kaynaklara duyduğumuz tutkuyla olumlu katkıda bulunabilir. Ancak yenilenebilir enerji kaynaklarının fosiller ile entegrasyonu olmadan kolay bir geçiş sağlanmayacaktır.

AB bunda başarılı olursa, gaz talebinin ortadan kalkabileceği tehlikesi vardır (gaz kaynağına sahip ülkelerin kaynaklara girmeyi ve para kazanmayı düşünmesi gerekir) Talepte azalma olmasa bile, gaz ihracatını umut eden ülkeler zorluklarla karşı karşıya kalabilir; ABD sıvılaştırılmış doğal gaz pazarı da dahil olmak üzere, gaz tedarik etmek isteyen başka ülkeler de var.

Doğu Akdeniz dünya standartlarında keşiflere sahip ancak bir piyasayı ticarileştirmek ve güvence altına almak için çok büyük zorluklar var; Piyasalara ve jeopolitiklere teslimatta çok yüksek maliyeti var.

Enerji: Çatışma veya İşbirliğinin Kaynağı mı?

Avrupa Birliği, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarını Rus gaz ithalatına alternatif olarak görüyor, ancak bölgenin bir enerji merkezi haline gelmesi için uzun bir yol var. AB ve Türkiye için gaz kaynaklarının çeşitlendirilmesi açısından ideal bir senaryoda bile, sadece ölçek nedeniyle Rusya’ya kayda değer bir bağımlılık kalacaktır. Yeni enerji forumunun oluşturulması ve kaynaklar için artan keşif iyi işaretler olsa da, gazın çıkarılması, pazarlara taşınması, altyapı ve yozlaşabilecek siyasi çatışmalar ile ilgili hala birçok engel var. AB ve Türkiye arasındaki enerji alanında işbirliği ilişkilerinin önemli bir dayanağı olarak kabul edilmiştir.

Ancak siyasi ve jeopolitik faktörlerin, bunun yanı sıra Türkiye’nin bir enerji merkezi olarak üstlenmek istediği rolü de kısıtlayacağı görülüyor. Sonuçta, Doğu Akdeniz’deki doğal kaynakların bölgesel jeopolitik ve ekonomik denge üzerinde derin etkileri olacaktır. Zaten birkaç çatışma tarafından yıkılmış bir bölgede, kaynaklar üzerindeki yeni gerilimler sadece oradaki ülkeler için değil, aynı zamanda genel olarak enerji güvenliği ve güvenliği açısından da tüm Avrupa için kötü bir haberdir. AB ve ilgili taraflar tarafından kapsamlı ve koordineli bir yaklaşım olmadan, çatışmalar barış ve ekonomik kalkınmayı teşvik etmek için tüm çabaları baltalamaya devam edecektir.

Diğer birçok konuda olduğu gibi, ABD ve AB ortak bir konum bulmayı başarırlarsa, bölgedeki hedeflerine ulaşma şansları çok daha yüksektir. Bu nedenle, bölgedeki enerji kaynakları üzerindeki yeni gerginlik potansiyelini azaltmak için önümüzdeki aylarda daha aktif bir rol oynamalıdırlar. Yeni keşfedilen kaynakların Kıbrıs’tan istifade edilmesi için rekabet, mevcut olanları çözmeyi kolaylaştırmak yerine yeni çatışmalar yaratabilir.

Avrupa’nın coğrafi çevresinden tedarik sağlayarak AB’nin Rus doğal gazına olan bağımlılığını azaltma ihtimali, AB’nin enerji birliği stratejisinin belirtilen bir hedefi olarak enerji esnekliği kazanmasına yardımcı olabilir.

[irp posts=”24178″ name=”Avrupa Birliği Enerji Politikalarında Türkiye’nin Yeri ve Önemi”]

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz