Libya’nın Eğilmeyen Başı: Ömer Muhtar

2247

Bağımsızlık her devletin ve milletin vazgeçilmezlerindendir. Ancak bu konuda milletlerin öncelik farkı vardır. Bir bakmışsınız, kimileri, bağımsızlığa kavuşulmayacaksa ölümü, kimileri ölmektense bir sömürge olarak yaşamayı, kimileri ise boynuna vurulmuş bir prangayla bağımsız olduğunu iddia ederek yaşamayı tercih eder. Toplumların bağrından çıkıp yönetimde söz sahibi olanlar ve tabi liderler bu işleyişte öncüdürler. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk’ün “Ya istiklal, ya ölüm!” sözü tarihten bu yana Türk milletinin bağımsızlık anlayışını ortaya koymaktadır. Nitekim Türk milleti, bağımsızlık yoksa şehadeti tercih ettiğini Doğu Türkistan’da bağımsızlık mücadelesi veren “Ben can verebilirim. Milletim, dünya durdukça mücadeleye devam edecektir.” diyen ve bu yolda şehadete ulaşan Osman Batur’la göstermiştir. İşte tarihte bu örneklerden birisi de, Libya’nın bağımsızlığı yolunda mücadele eden ve sömürgeleştirme hareketine karşı başkaldırının adı Ömer Muhtar’dır.

Osmanlı Devleti’nin, Balkan Savaşları’nın da başlaması nedeniyle İtalyanlarla olan Trablusgarp Savaşı’ndan (1911 – 1912) mağlup olarak ayrılması ve sonrasında yapılan Uşi Antlaşması (18 Ekim 1912) ile ortaya çıkan şartlar Libya’yı artık İtalya’nın bir sömürgesi haline getiriyordu. Savaş sırasında Osmanlı ile birlikte İtalyanlara karşı mücadele veren kabilelerin sırtına artık daha ağır bir yük binmişti. Yine o dönemde direnişte rol alan, Libya da dahil olmak üzere Kuzey Afrika’da faaliyet gösteren dini ve siyasal bir hareket olan Senusilerin arasındaki anlaşmazlıkta da Ömer Muhtar devreye girecektir.

Ömer Muhtar, 1862’de Libya’da Berka’ya bağlı Butnan’da doğmuştur. Eğitimini, Senusiler’in okullarında tamamlamış ve burada onların her türlü dini, siyasi faaliyetlerine katılmıştır. Muhtar, aldığı eğitimlerle Kur’an-ı Kerim ve Din İlimleri alanında bir öğretmen olmuştur. Yalnız öğretmen olmakla kalmamış, az önce bahsi geçen birçok faaliyete de katılım sağlamakla coğrafya ve strateji alanında da kendini geliştirmiştir. Nitekim henüz daha Trablusgarp’ın işgalinin çok öncesinde direniş hareketlerine katılmıştır. Çad’ın güneyindeki Vedây Sultanlığı topraklarının Fransızlar tarafından işgalini önlemek için bölgede yapılan seferlere katılmıştır. Gün geçtikçe kendini tanıtan Muhtar, farklı görevlerde yer aldı. Osmanlı’ya bağlılık konusunda sıkıntı çıkaran Ubeyd kabilesini Osmanlı’ya yakınlaştırdı ve bölgedeki diğer Arap kabileleri arası çatışmaları da durdurdu. Trablusgarp’ın işgaliyle Senusi hareketinin önderliğinde, direnişin içinde bulundu. Direniş konusunda Senusiler’de oluşan fikir ayrılığını geçici olarak önledi.

Direniş hareketinin kumandanlığına gelen Ömer Muhtar, görev yaptığı Cebelülahdar’a geldiği yıllardan itibaren başta Enver Paşa olmak üzere Türk subaylarından aldığı bilgiler ışığında emrine verilen gönüllüleri, sayıları 100 ile 300 arasında değişen birliklere ayırdı. Kabileleri de üç ayrı bölgede teşkilâtlandırarak her biri için kaymakam ve kadı görevlendirdi, bunların tamamını kendine bağladı. Yine Enver Paşa’nın Trablusgarp savaşı yıllarında askerî eğitim almaları için İstanbul’a gönderdiği, burada yetiştikten sonra geri dönerek direnişe katılan yerli subaylar da onun yanında yer aldı. O sırada Senusilerin lideri olan İdris es-Senusi de Mısır’a sığınarak Muhtar’ı yarı yolda bırakmıştır. Ömer Muhtar, Trablusgarp halkının başsız bırakıldığını ve cihada devam edeceklerini bildirmiştir. Tüm bölgeleri gezerek Berka, Trablus ve Fizan’daki direnişleri tek bir idare altında toplamaya çalışmıştır.

Ömer Muhtar, İtalyanların işgalinden kendisinin şehadetine kadar olan süreçte, sömürgeciliğe karşı direnişini ve mücadelesini daima sürdürmüştür. Birçok bölgede oluşturduğu yerel kuvvetlerle İtalyanlara ağır kayıplar verdirmiştir. Nitekim bu süreçte İtalya, Senusi mekteplerini ve birçok camiyi kapatmış ayrıca direnişi bahane ederek binlerce masum insanı katletmiştir. İtalya’nın bölgeye atadığı sömürge valileri başarısız olmuş, Muhtar’ın ve yerel kuvvetlerinin direnişini yıkamamıştır. Ayrıca Ömer Muhtar’a direnişi durdurması durumunda; yüklü miktarda paralar, rahat bir yaşam garantisi gibi teklifler sunulmuş, kendisi bu tekliflerin hiçbirini kabul etmemiştir. 10 Ocak 1930’da bölgeye yeni sömürge valisi Rodolfo Graziani atanmıştır. Ömer Muhtar ve direnişini engellemek için; yerli halkı alıkoyduğu toplama kamplarını oluşturdu, Mısır’dan gelen desteği kesmek için sınırda, 270 kilometrelik bir mesafeyi 2 metre yüksekliğinde ve 3 metre genişliğinde dikenli tellerle kapattırdı. Bu süreçte kamplara gönderilen yerel halkın yerine, verimli arazilere İtalya’dan göçmenler yerleştirildi. Sadece Barika kampında iki yılda 30 000 kişi öldü. Hastalık ve türlü bahanelerle idamlar bu konuda esas etken olmuştur. Ömer Muhtar bu ağır saldırı ve şartlara ve de yaşlılığına rağmen yılmadı.

Sömürge valisi Graziani döneminde; Muhtar, sahabe Seyyid Rafi’nin kabrini ziyarete giderken pusuya düşürülmüş, yaralanmış ve İtalyanlarca esir alınmıştır. İtalyanlar sözde bir mahkeme kurarak Ömer Muhtar’ın 16 Eylül 1931’de idam edilmesi hükmünü vermiştir. “Biz teslim olmayız! Ya kazanırız, ya ölürüz.” diyen Ömer Muhtar, direnişi ve mücadele azmiyle Çöl Aslanı lakabını almıştır ve bugün dahi öyle anılmaktadır. O, ömrünü Libya’da sömürgeciliğe karşı savaşmaya adamıştır. Ve Ömer Muhtar hiçbir zaman eğilmemiştir.

Birinci Dünya Savaşı sonrası İngiltere ve Fransa’ya bırakılan Libya 1951’de bağımsız oldu. O dönem Kral İdris’ten 18 yıl sonra Kaddafi bir darbe ile yönetime el koydu ve monarşiye son verdi. 2011’e kadar olan uzun bir sürede ülkeyi Kaddafi yönetti. Ancak 2010 sonunda Tunus’ta baş gösteren “Arap Baharı” dalgası Libya’ya da ulaştı. Kaddafi’nin de devrilmesiyle Libya’da oluşan istikrarsızlık günümüzde de devam etmektedir. Libya’nın günümüzde içinde bulunduğu durum başka bir yazı konusu olduğu için bu hususlara değinmeyeceğim. Nitekim bir yanda Serrac’ın başında olduğu meşru Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ve bir yanda diplomasi nedir bilmeyen ve kendi ülkesinin petrol sahalarını dahi vuran bir general Hafter çekişmesinin olduğu ilgilenen herkesin malumudur. Ve istikrarsızlık, çatışmalar, belirsizlik devam etmektedir.

Türkiye, bölgede istikrarın korunması ve barışçıl yollarla çözüme ulaşılması için fedakarca çalışmalarını ortaya koymuştur. Yaptığı anlaşmalar, diplomasi bunun örneğidir. Libya Libyalılarındır. Ancak kimse Libya’yı Libya’ya bırakmıyor. O halde Ömer Muhtar ruhunu diri tutmak gerekmektedir. Bu yazı vesilesiyle de Ömer Muhtar’ı saygıyla anıyor, Allah’tan rahmet diliyorum.

Yusuf Ay

Stratejik Ortak Misafir Yazar

KAYNAK

Ahmet Kavas, Ömer el-Muhtar, İslam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/omer-el-muhtar.

Enes Canlı – AA, Çöl Aslanı: Ömer Muhtar, 16.09.2019, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/col-aslani-omer-muhtar/1584820.

Ferhat Ünlü, Libya’nın Kısa Tarihi, 19.01.2020, https://www.sabah.com.tr/yazarlar/pazar/ferhat-unlu/2020/01/19/libyanin-kisa-tarihi.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

 

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz