Bugün, 11 Eylül saldırıları denildiğinde ekseriyetin Amerika Birleşik Devletleri tarihinin en büyük saldırısı olan eylemleri, henüz dün yaşanmış gibi hatırladığını görürüz. Usame Bin Ladin’in verdiği emirle Batı’da yüzlerce kişinin ölümünün gerçekleştiği müteakip saldırılara da yakın zamanlarda şahitlik etmişizdir.
Dünyada cihadizm, cihatçı selefilik, vehhabilik, hilafetçilik gibi kavramlar zikredildiğinde de akla ilk dönemlerde, Ladin’in liderliğinde, kökleri Afganistan’a dayanan, ilk etapta Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne direniş amaçlı ortaya çıkan El Kaide örgütü gelirdi.
Bu yazıda El Kaide’nin tarihçesinden ziyade, neden cihatçı selefiliğin IŞİD’e doğru yöneldiğine ve El Kaide’nin neden artık Batı toplumları için ciddi tehdit olmaktan uzak olduğuna yönelik değerlendirmeler yer alacak.
Öncelikli olarak miladın Usame Bin Ladin’in etkisiz hale getirilmesi olduğunu söylemek gerekir. Ladin yaşıyorken İslami köktendinci grupların selefilik mezhebine müntesip olanlarının neredeyse tamamı tek bir bayrak altındaydı. Bu dönemde örgüt güçlüydü ve Batı için ciddi bir tehdit oluşturuyordu. Öyle ki, örgüt ve bağlantıları dönemin süper güçlerinden SSCB’yi Afganistan’dan püskürtmeyi bile başarmıştı.
Zevahiri’nin, Usame Bin Ladin’in ardından başa geçmesiyle birlikte Irak İslam Devleti (bugünkü meşhur ismiyle IŞİD) arasında problemler ortaya çıktı. Zevahiri, Ladin’in yol arkadaşı olmasına rağmen İslami terminolojide “akide” ismi verilen anlayışa göre, birçok noktada IŞİD ile ters düşmeye başladı. Bu meselelerin çoğu teolojiktir. Halkların tekfiri, demokratik seçimlerin ele alınışı, “kafirlerle” ortak hareket edilip edilemeyeceği gibi konulardan iki örgütün arası tamamen açılmış hatta bugün Afganistan, Yemen, Suriye, Somali gibi alanlarda sıcak çatışmalar meydana gelmektedir.
El Kaide’nin Zevahiri dönemindeki politikalarının coğrafyaya göre farklı oluşu, radikal İslamcı olarak tabir edilen kişilerin kafasında örgüte yönelik antipati oluşturmuştur. Esasında El Kaide’nin bugün dünya üzerinde yeni bir güç toplayamamasının temel sebebi budur.
Savaş esnasında sivillerin hedef alınmasına karşı olduklarını açıklamalarına rağmen, Taliban’ın yıllarca sivil hedeflere gerçekleştirdiği eylemlerin yastık ardı edilmesi, Somali’de Eş Şebab’ın sivil hedefleri vurmasına rağmen El Kaide ile bağlantısının kopartılmaması, Yemen’de “tağut” olarak kabul ettikleri Suudi Arabistan hükümetinin müttefiki Hadi hükümetiyle Arap Yarımadası El Kaidesi (AQAP) doğrudan işbirliği yaptığının Al Jazeera tarafından görüntülenmesi gibi sebepler örgüte olan yaklaşımı aleyhlerine çevirmiştir. Öte yandan El Kaide’nin 11 Eylül Saldırıları da dahil birçok kez sivil hedefleri doğrudan hedef alan terör saldırıları olmuştur.
Özellikle Suriye’de de Colani’nin başını çektiği hemen her ay ismini değiştiren HTŞ’nin El Kaide ile birlikte olup ardından biatını bozması, iki halde de kabul görmesi, ÖSO ile ilk etapta müttefik olmaya çalışıp Esad rejiminden önce “hariciler” olarak tanımlanan silahlı militanlara yönelik operasyonları ağırlaştırması gibi durumlardan ötürü, El Kaide’nin ideolojik olarak en sıkıntılı döneminde olduğunu söylemek mümkün.
Öte yandan, batıya yönelik terör saldırılarında El Kaide’den sonra “bayrağı teslim alan” örgüt olan IŞİD’in de Irak ve Suriye’de yıllar süren savaştan sonra büyük oranda etkisiz hale getirilmesi, psikolojik olarak da bazı radikal İslamcıları etkileyerek ümitsizliğe yöneltmiş olabilir.
Bir başka konu da, El Kaide’nin Zevahiri ile beraber gelen ideoloji karmaşasının yanında, global bir projesinin olmayışıdır. Taliban hareketi denildiğinde akla nasıl Afganistan ve daha az oranda Pakistan geliyorsa, El Kaide denildiğinde amacı sadece “cihad etmek” olarak kabul ettikleri, düzenlediği saldırılar gelmekte. Ancak bu saldırıların hedefi “intikam” amacının dışında bir gayeyi barındırmamakta. Örgütün bir devlet gibi organizasyonlaşması yok, kaldı ki bahsedildiği şekilde hilafet ilan edebilsinler.
Toplayacak olursak bugün El Kaide’nin tesirini yitirmesinin başlıca sebepleri ideolojisindeki çatlaklar, beyanlarla eylemlerin büyük oranda çelişmesi, ortaya gerçekçi bir proje koyamamaları olarak kabul edilebilir.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Oldukça makul sebepler sayılmış ancak bu ve buna benzer örgütlerin doğrudan batılı devlet veya devletlerin desteğinde ve güdümünde olduğu gerçeği es geçilmiş. Kullandılar ve işleri bitince attılar azizim. Yerine başka bir şey getirdiler. Sanki batılı bir gazete yorumu okurmuş gibi oldum.