Tarihten Bugüne Balkanlar’da Türk Varlığı

4600

Balkanlarda Türk varlığını anlatmadan önce biraz Balkan kelimesinin anlamına değinmek istiyorum.

Balkan yarımadası Avrupa’nın güneydoğusunda bulunur ve ismini bölgedeki dağlardan alır. Kökende Türkçe bir kelime olup “sık ormanlarla kaplı sıradağ ya da çalılıklarla kaplı engebeli arazi” anlamındadır. Osmanlı’da Balkanlar kelimesi ilk önce Rumeli’de bir dağ olarak kullanılmış ve tam bölge belirtmek için önüne birtakım ekler ya da sıfatlar eklenmiş. Emine Balkan, Koca Balkan, Küçük Balkan, Unguru (Macar) Balkan gibi… Emine Balkan aslında Hamios Dağı’nın Osmanlı Türkçesindeki karşılığı idi. Bizanslarda kullanılan “Aimos”, “Emmon” ve “Emmona” sözcüklerine karşılık “Emine” kelimesini kullandı.

Osmanlı’nın sınırlamasına göre Balkan toprakları 1.000.000 km²’yi buluyordu. Bu kadar geniş topraklara sahip Balkan yarımadasını Arnavutluk, Makedonya, Yunanistan, Bulgaristan, Kosova, Sırbistan, Karadağ, Bosna Hersek ve Trakya’dan oluşur. Romanya, Hırvatistan, Slovenya ve Moldova’nın da bu yarımadada bir miktar toprağı bulunduğu için bu ülkeleri de Balkanlar grubunda sayabiliriz.

Balkanlar’ın Osmanlı’dan Önceki Varlığı

Osmanlı’dan önceki Balkan halklarına kısa kısa değinelim. Balkanlarda yaşayan en eski halklar Yunanlılar ve İllirya kökenli Arnavutlardır. Yunanlılar, İsa’dan önce 2000’lerde klasik Atina’yı oluşturmak için Girit’teki uygar yerli halk ile kaynaştılar. Özellikle Slavların akınlarına maruz İllirya kökenli Arnavutlar ise bu akınlara direnerek Arnavut halkını korumak amacıyla varlıklarını devam ettirdiler. Slavların akınlarından nasibini alan bir diğer halk ise bugün Trakya bölgesine adını veren Traklardır. Trak halkı zamanla küçülse de modern zamanlara kadar gelebildi. Trak kavmi Vlahlar olarak bilinirdi ve Slavların arasında asimile olmalarına rağmen varlıklarını korudular. Daçyalıların torunları Romenlerden bahsetmeden olmaz. 107-274 tarihleri arasında Romalıların himayesi altında kalan Romenler zamanla Romalılaştılar. Romen milliyetçileri kendilerini Latin kökenli bir medeni bir topluluk olarak görüyordu ve Slavlar onlar için barbar niteliğindeydi.

Yüzyıllar geçtikçe Balkan yarımadasında da kökten değişiklikler yaşanmaya devam ediyordu. Karpatlardan yarımadaya gelen göçebe Slavlar, demografik yapının değişmesini oldukça etkiledi. İllirya Arnavutlarını ve Trakları kendi içinde bitiren bu göçebe Slavlar, merkezi güç Doğu Roma’ya bile akınlar düzenleyip başkent İstanbul’u tehdit ettiler. Zamanla yerleşik hale gelen kabileler, kendi içlerinde parçalanarak bugünkü Hırvatların, Slovenlerin etnik atalarını oluşturacak gruplara ayrıldılar. Hun Türklerinin devamı olan Bulgarlar tarafından kontrol altına alınan Slavlar, zamanla Bulgarları asimile ettiler. Bulgarca Slavik bir dildir ve günümüzde Bulgarlar Güney Slavlarının bir alt grubu olarak değerlendirilmektedir.

Osmanlı öncesi Balkanlar kısaca bu şekilde. Şimdi de Balkanlar’da beş yüz yıl aktif son yüz yılda ise bırakılan iz yönünden Türk etkisinden bahsedelim.

Balkanlar’da Türk Varlığı

Balkanlar’daki Türk hakimiyeti Osmanlı Devleti’nin 14. Yüzyılın ortalarında yarımadanın çoğunu fethetmesiyle başladı ve 20. yüzyılın başlarına kadar devam etti. 19. yüzyılın sonundan itibaren bir mübadele göçü başladı. Anadolu’dan Balkan yarımadasına göçen gayrimüslimler ve Balkanlar’dan Anadolu’ya göçen Türkler arasında bu göç gerçekleşti. Anadolu’ya göçler 20. yüzyılın sonlarına kadar devam etti ve hâlâ da varlığını sürdürmektedir. Buna rağmen Türk varlığı Balkanlar’da halen devam etmektedir. Kosova, Makedonya, Bulgaristan Türkleri ve Batı Trakya bunun en önemli örnekleridir. Balkanlar’ın Türkleşmesi de İslamlaşması ile gerçekleşmiştir. 14. yüzyıldan önce Bogomil mezhebine bağlı Slav kökenli olan Boşnaklar, Arnavutlar ve Pomaklar Balkanlar’daki İslâm’ın ve Türklüğün birer parçası ve unsuru oldular.

Osmanlı Devleti’nin bir beylikten imparatorluğa uzanan yolculuğunda Balkanlar üzerinde inanılmaz etkiler bırakmıştır. Kültür, sanat, yapı vs. birçok alanda halen Balkan devletlerinde Osmanlı izlerini görebilmekteyiz. Balkanlar Osmanlı Devleti hakimiyetine geçer geçmez hemen bir ihya süreci başlatıldı. Bu süreç içerisinde medreseler, tekkeler, kütüphaneler, camiiler, su kemerleri, türbeler, çarşılar ve köprüler imar etti. Osmanlı Devleti Balkanları hükmettiği beş yüzyıl içinde adeta bir nakkaş edasıyla nakşetmiştir. Balkan devletlerindeki Türk kültürü, yapılan çeşitli sözlük çalışmalarında da kendini göstermektedir. Buna göre Sırp-Hırvat dilinde 8.742, Bulgar dilinde 7.427, Makedon dilinde 3.404, Arnavut dilinde 4.000, Yunan dilinde 3.000’in üzerinde ve Rumen dilinde 3.000’e yakın Türkçe kelime bulunmaktadır. Kelimelerin yanı sıra çok sayıda fıkra, masal, atasözü, deyim ve tekerleme de Balkan dillerinde kendine yer etmektedir. Bulgar dilbilimci P. Slaveyko, 2.000’den fazla Türk atasözü ve deyiminin Bulgar dilinde mevcut olduğunu söylemektedir.

Balkanlar’da “De-Ottomanization” Politikası

Balkanlar’daki bu Türk-İslâm kültürünü ve izlerini silmek ya da zayıflatmak için Yunanistan’ın ayrılığından itibaren günümüze kadar süregelen bir “De-Ottomanization (Osmanlılıktan Arınma)” politikası uygulanmaya başlatıldı ve sürdürüldü. Bu politikanın amacı tüm Balkan devletlerinde sistematik bir şekilde Türk-İslâm kültüründen arınma ve ulusçuluk fikri altında “modernleşme ve Batılılaşma” idi. Bu tasfiye süreci dört grupta yapıldı: Dil, yerleşim yerleri, mimari ve yer isimleri.

1900 tarihli Osmanlı haritası

Dildeki arınma ile başlayalım…

Ulusçuluk fikrinin etkisiyle Osmanlı’dan ayrılan Balkan devletleri, yine aynı fikrin etkisiyle kendi dillerine Osmanlı’nın etkisiyle giren Türkçe, Arapça ve Farsça kökenli kelime, atasözü ve deyimleri temizlemeye başladılar. Bu kelimeler yerine Batı Avrupa dillerine (İngilizce ve Fransızca özellikle) ait kelimeleri ikame ettiler. Özellikle 1878 ve 1918 sonrasında Sırp hükümetleri ve edebiyatçıları bu konuda bir hayli çalışma yürüttü ve Türkçe kelimeler silinmeye başlandı. Sırpça-Hırvatça karşılıkları bu kelimelerin yerine kondu. Benzer uygulamalar diğer Balkan devletlerinde de uygulandı.

Yerleşim yerleri ile devam edelim…

Osmanlılıktan arındırma politikası en acımasız şekliyle yerleşim yerlerinde de devam etti. Bu kıyım 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) ile başlayıp 1990’lara kadar devam etti. Türk ve Müslüman ahali ait yerleşim yerlerinden çıkarılarak buralara Hristiyan topluluklar yerleştirildi. Balkan devletleri arasında dinsel bir homojenlik oluşturulmak amaçlandı. Bu, oradaki Türk-Müslüman halkı öldürerek ya da göçe zorlayarak yapılmak istendi. 93 Harbi sonrası kurulan ve Bulgarlar tarafından yönetilen Özerk Doğu Rumeli Vilayeti’nde 1.942 köyden 316’sı boşaltıldı, resmî kayıtlarda silindi ve tahrip edildi. Böylece bu köyler adeta tarihin derinliklerine gömüldü. Aynı politika diğer Balkan devletlerinde de uygulandı.

Arındırma politikası yer isimlerindeki değişiklikler ile devam ediyor…

Ulus devleti kapmasında yabancı yer isimlerinin ulusallaştırılması amacıyla, Osmanlı’da bu yerlere verilen Türkçe isimler değiştirildi. Verilere göre Bulgaristan’da 110 yıllık süreçte Türkçe ve Yunanca isimler sürekli değiştirildi. 1878 yılında Osmanlı Devleti’nden özerklik ettiği zaman 49 ve 1906-1912 yılları arasında ise 423 köyün ismi değiştirildi. Çift isim (Türkçe ve Bulgarca) isim taşıyan 65 yerin Türkçe isimleri kayıtlardan silindi. 14 Ağustos 1934 ve 7 Aralık 1934 kararlarıyla 1971 yerin, 1935-1944 yılları arasında da 432 yerin isminin aslı silinerek Bulgarcalaştırıldı. Yunanistan’da da bağımsızlıktan sonra Yunan dilinin haricindeki isimler değiştirilerek Yunan diline dönüştürüldü.

Acımasız politikanın son aşaması ise mimaride ve tarihi yapılardaki arınma…

Özerlik veya bağımsızlıkların ardından yönetimlere gelen ulusçu yöneticiler, bu tasfiye sürecini eserlerin doğrudan yıkılması, bakımının yapılmayıp zaman içinde yok olması ve başka bir yapıya dönüştürülmesi şeklinde gerçekleştirdi. Seyyahlara göre 17. yüzyılın sonlarında Atina’da beş camii, yedi mescit, bir medrese, iki tekke, üç mektep, iki han ve üç hamam vardı. 18. yüzyılda bu sayılar oldukça arttı fakat 1833 yılında Atina Osmanlı Devleti’nden ayrılıp Yunan Krallığı’na geçince bu yapılar yok olup gittiler. Sadece Fethiye Camii, Hacı Mustafa Camii ve Abdi Efendi Hamam’ı kaldı. Selanik’te ise 1906 yılındaki kayıtlara göre 36 camii, 24 mescit, 9 medrese, 3 imaret, 9 mektep ve 19 tekke vardı. Balkan savaşları sonrasında Selanik’in düşmesiyle beraber bu sayılar hızla azaldı. Örneğin günümüze 36 camiden 7 tanesi gelebildi. Diğer Balkan devletlerinde de durum farklı değildi. 1903 yılında Sofya’daki tarihî bir camii, Bulgaristan Prensliği tarafından Yedi Azizler Kilisesi’ne dönüştürüldü. Tırnova’da tarihî önemi yüksek 40 camii ve mescitten sadece bir tanesi günümüzü görebildi. Bulgaristan’daki en büyük arınma Sofya’da gerçekleştirildi. Çünkü buradaki Türk-İslâm izlerini temizleyerek Sofya’yı Bulgaristan Krallığı’nın başkenti haline getirmek istiyorlardı. 250 camii bulunan Sırbistan’ın başkenti Belgrat’ta ise zamanla bu sayı eriyerek günümüze sadece Bayraklı Camii ulaşabildi. Camilerin yanı sıra mescit, tekke, medrese, hamam ve çarşı bulunan şehirde bunlardan hiçbiri günümüze ışık saçamadı. Diğer Balkan devletlerinde de maalesef bu “yok etme operasyonu” devam etti.

Çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapan Balkan yarımadasında (Osmanlı dönemindeki ismiyle Rumeli’nde), Türk varlığı özetle bu şekilde. Bu yazıda sizlere sadece bu diyarlarda bulunan Türk varlığını değil, Türklerden öncesini ve sonrasında yapılanları da naçizane anlatmaya çalıştım. Yapılan bunca arınma politikalarına rağmen Balkanlar bizler için çok önemli bir yere sahip. Beş asırlık bu derin tarihimizi bugün de elimizden geldiğince korumalı ve sahip çıkmalıyız.

Uğurcan Şiyhan

Stratejik Ortak Misafir Yazar

KAYNAK

https://jhss-khazar.org/wp-content/uploads/2010/06/4.pdf

http://www.ibaness.org/bnejss/2019_05_01/01_Sancaktar.pdf

https://ismek.ist/blog/icerik.aspx?p=957

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

1 Yorum Var

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz