1. Dünya Savaşı sıralarında Anadolu’da yaşayan Osmanlı vatandaşı Ermeniler, ayrı bir devlet vaadi ile özellikle Rusya ve İngiltere tarafından Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmaya teşvik edildiler.
Osmanlı Devleti 15 Nisan 1915 tarihinde Van’da ve ilerleyen tarihlerde çeşitli şehirlerde çıkan ayaklanmalar üzerine 27 Mayıs 1915 tarihinde Sevk ve İskân Kanunu’nu çıkarmak zorunda kaldı. Bu kanunla ordunun ve bölge halkının güvenliği için Ermeniler ülkenin güvenli bölgeleri olan Suriye ve Irak sınırına göç ettirildiler.
Ermenilerin iaşesi ve güvenliği için Osmanlı Devleti savaşta olmasına karşın büyük harcamalar yaptı. Ancak çok az sayıda Ermeni, salgın hastalıklar ve göç sırasında yapılan hırsızlık saldırıları sonucu hayatını kaybetti. Saldırganlar ve göç sırasında ihmali görülen görevliler yakalanarak mahkemelerde yargılandı ve cezalandırıldılar.
Sorunun Ortaya Çıkışı
Rusya İmparatorluğu dönemlerinde sıcak denizlere inme hayaliyle Ermenileri kışkırtma düşüncesi ortaya çıktı. 1860’larda Ermeni yardım dernekleri adı altında ilk örgütlenme başladı. Ermeni ayaklanmalarını örgütlemek amacıyla 1887’de İsviçre’de Hınçak Cemiyeti ve 1889’da Rusya’da Taşnak Ermeni Cemiyeti kuruldu.
İlk İsyan
Rumi 1293 yılında gerçekleştiği için “93 Harbi” olarak bildiğimiz büyük Osmanlı – Rus Savaşı 1877-1878 yıllarında gerçekleşmiş ve 1860’tan beri Rus kışkırtmasında olan Ermeniler bu savaşta Rus ordusu ile birlikte hareket etmiştir. Rusya, Doğu Anadolu’daki Ermenileri bir devlet kurmaları yönünde kışkırtmıştır. 93 Harbi sonrası imzalanan Yeşilköy(Ayastefanos) Anlaşması’nın 16. Berlin Antlaşması’nın 61. maddelerinde yer alan “Doğu Anadolu’da Ermenilerin yaşadıkları bölgelerde ıslahat yapılacaktır.” ifadesiyle Ermeni meselesi uluslararası anlaşmalara girmiştir.
Nüfus Sahtecilikleri
Berlin Kongresi’ne Ermeni Kilisesi de bir heyet göndermişti. Heyet, kongreye; Erzurum, Van ve Diyarbakır’da 1.330.000 Ermeni yaşadığına, buna karşılık 729.000 Türk olduğuna dair bir belge verdi. Bu bölgede Bağımsız Ermeni Eyaleti kurulmasını talep ettiler. Ancak Nisan 1878’de İngiliz Dışişleri Bakanlığı’na getirilen Robert Gascoyne-Cecil (Lord Salisbury) bu belgelerin sahteliğini ortaya koydu ve Ermeni istekleri kabul görmemiştir.
Bu tarihten yaklaşık yirmi yıl sonrasına ait nüfus belgeleri ise bu sahteciliği ortaya koymaktadır. 1914 yılında Fransa’da yayınlanan Sarı Kitap (Livre Jaune)’ta 1893-1897 yıllarında Anadolu’da yaşan Müslüman, Rum ve Ermeni nüfus ortaya koyulmuştur. Bu belgeye göre 1897’de bütün Anadolu’da toplam Ermeni nüfusu 1.100.000 kadardır. 1878’deki üç ilimizdeki Ermeni nüfus iddiası ise 1.330.000 idi. 1897 yılındaki belgede ise bu üç ildeki rakam 294.000 kadardır. Aynı anda bu üç ildeki Müslüman nüfus ise 1 milyondan fazladır. Bu Müslüman nüfusun çoğunluğu Türk olmakla birlikte Kürtleri ve Arapları da içermektedir.
Sorunun Yeni Destekçileri
Berlin Kongresi’ne geri dönecek olursak Lord Salisbury nezdinde İngiltere’nin bu tavrı; Rusların, Ermenileri asılsız iddialarla kullanarak sıcak denizlere inmesini engellemek içindi. Daha sonra İngiltere, Ermenileri yanına çekmek için Rusya’ya bağlı bir Ermeni Devleti yerine bağımsız Ermenistan’ı ileri sürmüş ve Ermenileri Osmanlı’ya karşı kışkırtmaya başlamıştır. Fransızlar da Ermeni yanlısı politika izlemişlerdir.
Birbiri Ardına Ermeni Taşkınlıkları
1780 – Zeytun İsyanı (Kahramanmaraş’ın Zeytun ilçesindeki Ermenilerin 1774’ten beri vergi vermeyi reddetmeleri üzerine bölgeye gelen Maraş Valisi Ömer Paşa’nın öldürülmesiyle 7 ay süren sıkıyönetim sürecidir. Ermenilerin silahlı ilk ayaklanmasıdır.) |
1882 – Erzurum’da, Ermenilerin silahlı mücadele başlatması amacıyla bir dernek kuruldu. Bazı üyelerinin tutuklanmasıyla dernek kapatılmıştır. |
1885 – Van’da bir piskoposun seçimi nedeniyle ayaklanma çıkmıştır. İstanbul, Muş ve Alaşehir’de de çeşitli bahanelerle başkaldırı hareketleri ortaya çıkmıştır. |
1890 – Erzurum ve Adana ayaklanmaları olmuştur. |
1890 – İstanbul’da silahlı Ermeni eylemciler, patrik öncülüğünde şikayetlerini bildirmek üzere Bab-ı Ali’ye doğru yönelmişlerdir ancak silahlı Ermeniler dağıtılmıştır. |
1892 – Kayseri, Yozgat ve Çorum ayaklanmaları olmuştur. |
1893 – Merzifon’da 25 askerimiz Ermenilerce şehit edilmiştir. |
1894 – İstanbul’da Osmanlı Hükümeti’nin bulunduğu Bab-ı Âli’ye baskın düzenlemişlerdir. |
1894 – Sason Ayaklanması (Ermeni ayaklanmalarının en şiddetlisidir.) |
1895 – Van Eski Valisi Bahri Paşa, İstanbul’a giderken birkaç günlüğüne Trabzon’da konakladığı sırada ona eşlik eden Trabzon Kumandanı Hamdi Paşa, İran konsolosu Mirza Razî Han ve Posta Telgraf Baş Müdürü Hacı Ömer Efendi’ye, 3 Ekim 1895’te iki Ermeni tarafından başarısız bir suikast girişiminde bulunulmuştur. |
1895 – Ermeniler, Kahramanmaraş’ta ayaklanma girişiminde bulunmuştur. |
1896 – 26 Ağustos günü İstanbul’da Osmanlı Bankası’na Ermenilerce baskın düzenlenmiştir. Bankayı kontrol altına aldıktan sonra dışarıdaki Osmanlı birlikleri ile yaşanan çatışmalarda bazı Osmanlı askerlerini şehit etmişlerdir. |
1905 – 21 Temmuz günü Osmanlı padişahı 2. Abdülhamit Han’a Yıldız Camii’nde bombalı suikast girişiminde bulunmuşlardır. |
1905 – Taşnaklar’ın başlattığı isyan Amasya, Sivas, Muş ve Van’a yayılmıştır. |
1909 – 14 Nisan’da Adana’da ayaklanma olmuştur. |
1914 – Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasından sonra Türk erkekleri cepheye gidince Muş’ta Ermeni ayaklanması çıkmıştır. 20 bin kadar Müslüman-Türk, Ermenilerce katledilmiştir. |
1914 – Kahramanmaraş ve Kayseri sancaklarında isyanlar çıkmıştır. Kahramanmaraş Sancağı’na bağlı Zeytun’da Türk katledilmiştir. |
Yaklaşan 1. Dünya Savaşı ve Ermeniler
Osmanlı Hükümeti’nin Dünya Savaşı’na girmesinin en büyük nedeni İmparatorluğu Rusya’ya karşı koruyabilme endişesidir. Bu çerçeveden bakıldığında, Doğu’daki Ermeni azınlık ayrı bir önem kazanmaktadır. Daha 1912 yılında, İstanbul’daki Rus Büyükelçisi, Dışişleri Bakanı S. D. Sazanof’a gönderdiği raporunda:
“Van, Bâyezid, Bitlis, Erzurum ve Trabzon konsoloslarımızın bildirdiklerine göre bu vilayetlerdeki Ermenilerin hepsi Rusya tarafındadırlar ve bizim ordularımızı bekliyorlar. 21 Kasım’da Bâyezid konsolosunun bildirdiğine göre, bütün Ermeniler Türkiye’ye karşı düşmanca tavırda bulunuyorlar ve Rusya’nın koruyuculuğunu, Ermeni topraklarını işgal etmelerini bekliyorlar. Ermeni Patriği, Rusya’ya Türkiye’deki Ermeni halkını kurtarması için yalvarmaktadır” demektedir.
1914 yılına gelindiğinde, Ermeni komiteleri de Türkiye’deki şubelerine şu talimatı vermişlerdir:
“Rus ordusu sınırdan ilerler ve Osmanlı ordusu geri çekilirse her tarafta, birden, eldeki vasıtalarla başkaldırılacaktır. Osmanlı ordusu iki ateş arasında bırakılacak, resmî binalar bombalanacak, iaşe depolarına sabotajlar düzenlenecek; aksine Osmanlı ordusu taarruza geçerse Ermeni askerleri Ruslara katılacak ve silah altına alınanlar kıtalarından kaçarak, Türk birliklerinin geri cephelerine zarar vermek ve ülke içinde çeşitli olaylar çıkarmak için çeteler kuracaktır.”
15 Nisan’da Van’da 5 binden fazla Ermeni büyük bir ayaklanma başlattı. Askeri ve resmi binalar (Osmanlı Bankası, Hazine, Tekel, PTT) yakıldı.
Van, çatışmaların ardından bir harabeyi andırıyordu.
Ermeni İsyanı ve Yaklaşan Tehcir
Van’da, Ermeni ayaklanmasının bütün hızıyla devam ettiği bir sırada, İstanbul’a, diğer bölgelerde de Ermenilerin ayaklandıkları, yol kestikleri, Müslüman köylerini basarak köy halkını katlettikleri yolunda haberler geldi. Türk ordusu savaş alanında olduğu için cephe gerisindeki bu olayları önleyemiyordu. Başkumandan Vekili Enver Paşa bu duruma çare olmak üzere, 2 Mayıs 1915’te Dahiliye Nazırı Talât Paşa’ya bir yazı yolladı. Bu yazı Tehcir’in ilk işaretiydi. Enver Paşa yazısında taşkınlıklar nedeniyle Ermenilerin ya aileleriyle birlikte Rus sınırından Rusya’ya geçirilmesini veya Anadolu’nun çeşitli yerlerine dağıtılmalarını istiyordu.
Tehcir Kanunu (Sevk ve İskân Kanunu)
Talat Paşa, yükümlülüğü üzerine alarak Tehcir’e başlamıştı ancak 24 Mayıs 1915’te Rusya, İngiltere ve Fransa ortak bir bildiri yayınlayarak Ermenilerin bir aydan fazla süredir öldürüldüklerini ileri sürdüler. Tehcir meselesi uluslararası alana asılsız iddialarla ve Ermenilerin Türklere karşı katliamlarını görmezden gelerek de olsa taşınınca Talat Paşa bu işi daha fazla tek başına götürmek istemedi ve Sadaret[1] makamına 26 Mayıs 1915’te bir tezkire yolladı.
Bir gün sonra Tehcir Kanunu olarak bilinen fakat geçici kanun mahiyetinde olan ve asıl adı “Savaş zamanında hükümet uygulamalarına karşı gelenler için asker tarafından uygulanacak önlemler hakkında geçici kanun” olan kanun, 27 Mayıs 1915 tarihinde kabul edilmiştir. Kanun, 1 Haziran 1915 günü dönemin resmî gazetesi Takvim-i Vekayi’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. İlk 2 Madde kanunun amaçlarını ve ana hatlarını belirtmektedir.
|
|
Sadaret, 29 Mayıs 1915’te bir tezkire yazarak Meclis-i Vükela’ya[2] yolladı. 10 kişiden oluşan Meclis-i Vükela da 30 Mayıs 1915’te bunu kabul eden bir karar aldı.
Sadaret’ten 30 Mayıs 1915 tarihinde Dahiliye, Harbiye ve Maliye Nezaretlerine yazılan yazıda, tehcirin nasıl uygulanacağı belirtildi. Buna göre:
1. Ermeniler kendilerine tahsis edilen bölgelere can ve mal emniyetleri sağlanarak rahat bir şekilde nakledilecekler. |
2. Yeni evlerine yerleşinceye kadar iaşeleri muhacirin ödeneğinden karşılanacaktır. |
3. Eski malî durumlarına uygun olarak kendilerine emlâk ve arazi verilecektir. |
4. Muhtaç olanlar için hükûmet tarafından mesken inşa olunacak, çiftçi ve ziraat erbabına tohumluk, âlet ve edevat temin edilecektir. |
5. Geride bıraktıkları taşınır malları kendilerine ulaştırılacak, taşınmaz malları tespit ve kıymetleri takdir edildikten sonra, buralara yerleştirilecek olan Müslüman göçmenlere tevzi edilecektir. Bu göçmenlerin ihtisasları dışında kalan zeytinlik, dutluk, bağ ve portakallıklarla, dükkân, han, fabrika ve depo gibi gelir getiren yerler, açık arttırma ile satılacak veya kiraya verilecek ve bedelleri sahiplerine ödenmek üzere mal sandıklarınca emanete kaydedilecektir. |
6. Bütün bu konular özel komisyonlarca yürütülecek ve bu hususta bir talimatname hazırlanacaktır. |
24 Nisan Günü
Ermenilerin soykırım yıldönümü olarak andıkları 24 Nisan günü ise soykırımın değil; Osmanlı’yı parçalamaya yönelik propaganda yapan ve Ermeni halkı silahlanmaya teşvik edip hatta kendilerine katılmayan Ermenileri katlederek; kendilerine katılanlarla, erkekleri savaşta olduğu için savunmasız olan Türk köy ve kasabalarındaki Türkleri acımasızca katleden Ermeni Taşnak ve Hınçak komitelerinin kapatılış günüdür.
Toplu Ermeni Mezarı İddiaları ve Gerçekler
Ermenilerin toplu mezarlar olduğunu iddia ettikleri yerlerden biri Mardin Nusaybin’dir. Ermeni soykırımı iddiaları üzerine araştırma yapan ve bu konuda kitap bile yazan İsveçli Prof. Dr. David Gaunt’un bu iddiası ve elinde toplu mezarlık fotoğrafları olduğu iddiası üzerine dönemin Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu ve İsveçli Prof. Dr. David Gaunt bölgeye gittiler.
Herkes gördü ki iddiaların aslı yok. Çünkü göç yolu ile iddiadaki toplu mezarlığın arası oldukça uzaktır. Soykırım yapacaksanız insanları belirlenen güzergahtan kilometrelerce uzaklaştırıp yapmazsınız. Olduğunuz yerde yaparsınız ve topluca, gelişigüzel gömersiniz. Yağmur altında mezarlığa girmeyi ilk başta reddeden ve içeri girdiğinde elindeki toplu mezarlık fotoğraflarındaki yoğun iskeletler ile mezardaki az sayıda kemiğin birbiriyle örtüşmediğini gören Gaunt örnek alınmasını da reddetmiştir. Ancak Halaçoğlu, vali ve savcı eşliğinde kemik örnekleri alarak Avrupa’da bağımsız kuruluşlara inceletmiştir ve kemikler 2000 yıllık çıkmıştır.
Taşnaksutyun Partisi’nin Lideri, Ermenistan’ın İlk Başbakanı ve İlk Meclis Başkanı Hovannez Katchaznouni (Ovanez Kaçaznuni)’nin İtirafları
Hovannez Katchaznouni (Ovanes Kaçaznuni), 1917’de Rusya Meclisi’ne Bakü delegesi olarak seçilmiş, 1918 yılında Trans Kafkasya Parlamentosu’nda Taşnak Cemiyeti temsilcisi olarak görev almıştır. Trans Kafkasya hükümeti ile Türkiye arasında Trabzon ve Batum’da yapılan barış görüşmelerine delege olarak katılmıştır. Trans Kafkasya Cumhuriyeti’nin dağılmasından sonra 1918 yılı mayıs ayında kurulan Ermenistan Cumhuriyeti’nin ilk başbakanı olmuştur. Kaçaznuni, başbakan olarak 1919 yılının ağustos ayına kadar görevini sürdürmüştür. Kaçaznuni 1920’de Ermenistan Meclisi başkanı seçilse de görevi Sovyetlerin Ermenistan’ı işgali yüzünden 1 ay sürmüştür. 1923’te Bükreş’te Taşnak Partisi toplantısında sunduğu rapor, partinin geçmişiyle hesaplaşma ve özeleştiri niteliğindedir. Kitap haline getirilerek İngilizce “The Armenian Revolutionary Federation (Dashnagtzoutiun) has Nothing to do Anymore”, Almanca “Für Daschnakzutyun gibt es nichts mehr zu tun” adıyla yayımlanmıştır. Kaçaznuni raporda, “Türklere karşı ayaklandık. Barışı sabote etmek için savaştık bile.” “Öldük ve öldürdük.” “Barışı sabote ettik.” “Türkler doğru yaptı.” “Barış teklifini reddettik.” “Gerçekleri göremedik.” “Herkes bizi kandırdı.” diyerek soykırım yalanını ve Ermenilerin ihanetini itiraf etmiştir.
1923’te Bükreş’te sunulan bu rapor, Ermenistan’da yasaklanmıştır. Farklı dillere çevrilmiş olmasına rağmen Avrupa’daki kütüphanelerden toplatılmış ve yok edilmiştir. 2005 yılında Rusya Lenin kütüphanesinde bir nüshası keşfedilmiş; Türkiye’de, Türkolog Arif Acaloğlu’nun çevirisiyle Kaynak Yayınları tarafından 2005 yılında “Taşnak Partisinin Yapacağı Bir Şey Yok” adıyla yayınlanmıştır.
Batılıların Tavrı ve Günümüzde Ermeni Meselesi
Günümüzde Ermeni lobileri Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere birçok ülkede her seçim zamanı mevcut hükümetlere oy kozunu kullanarak “Sözde Ermeni Soykırımı”nı tanıyan bir yasa çıkarttırmak istemektedirler. Mevcut hükümetler ise hem oy kaygısıyla hem istekli bir şekilde bu olayı sürekli gündeme getirmektedirler.
Günümüzde Amerika’da birçok Avrupa ders kitaplarında “Türkler 1.500.000 Ermeni’yi katletti”, “Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı” ve “Türkiye’nin doğusu Ermeni topraklarıdır” gibi kesin ifadelerle ve büyük yalanlarla, küçük beyinlere Türk ve İslam nefreti yerleştiriliyor.
Türkiye ise tüm Ermeni lobilerinin ve tüm devletlerin bu iddialarına alnı açık, başı dik, mert bir şekilde yanıt vererek karşısındakileri susturmayı başarmıştır. Türkiye, Ermenistan’a her türlü alanda “Arşivleri açalım” diyerek kendinden eminliğini ve özgüvenini sabit tutmuş ve geri adım atmamıştır. Ermenistan ise arşivlerin gerçekleri ortaya çıkarmasından korkarak hiçbir zaman bu talebi yanıtlamamıştır.
Geçmişte atalarımızdan sayısız tokat yiyen Avrupalı devletler ise çarpıtılmış, aslından tamamen uzak bu iftirayı içlerinde Türk insanı ve Türk devletlerine karşı bulunan kin ve nefret duygusuyla kabul etmektedir. Günümüzde Ermenistan, “Soykırımı kabul edin sizden bir şey istemiyoruz” diyerek kötü emellerine ulaşmak istemektedir. Bu emel ise bizim bu yalanı kabullendiğimiz takdirde ilk önce onlarca milyar dolarlık bir tazminat isteme daha sonra ise her karışında atalarımızın kanı bulunan Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki topraklarımızın bir kısmını bizden isteme hakkına sahip olmalarıdır.
Alihan Özsoy
Stratejik Ortak Misafir Yazar
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Azerbeycan cumhurbaşkanı İlham ALİYEV’in de dediği gibi eğer Türkler soykırım yapsaydı ermeni diye bir şey kalmazdı sözü Türklerin alnını açığa çıkaran en büyük sözlerden biridir.
Japonlar gerçekten Korelilere yaptıklarını kabullenmek bile istemiyorlar onca paraları varken parmak gösteriyorlar bu azgın ermeniler neyin derdinde
Çok güzel yazı olmuş. Elinize yüreğinize sağlık. Ermeni lobisi hala çalışmaya devam ediyor
Ermeni soykırımı diye bir şey yoktur.Bu olay günümüzde 3-5 tane kıçı kırık pkk’lı kürtlerin(her milletin iyisi kötüsü vardır , kesinlikle yanlış anlaşılmasın) , köpekliğini yaptığın sahiplerinin desteğini alarak doğuda toprak istemesinden farksızdır.
doğu da çoğunluğu
türkler değil Kürtler teşkil ediyordu. ayrica yusuf halaçoğlu kürt düşmanı ırkçı faşist zihniyetlidir ki daha Düne kadar Kürtleri bile inkar ediyor dunuz. yani sizin yaptığınız türkün türke propagandası olmuş.
F16 is coming…