Arap-İsrail çatışmasının kökenleri büyük bir tartışma konusudur. Bu tartışmada öne çıkan üç tez var. Bir gruba göre işin özü din sorunudur. Arap-İsrail savaşlarını, Hz. Muhammed ile Medine Yahudileri arasındaki savaşın devamı olarak görürler. Bir grup da bunun Batı sömürgeciliğinin bir sonucu olduğunu iddia eder. Bir diğer gruba göre de iki toplumda da akıl dışı hareket edenler ve şiddete meyilli insan grupları yüzünden çözülememesidir.
Her üç tezin de doğru yanları vardır. Bu sebeple 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarında modern anlamda çatışmaya dönen bu çıkmazın tarihten süregelen yanlarıyla beraber, bu dönemde Avrupa’da anti-semitizm ve Siyonistlerin yükselişi, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nun güçsüzlüğünden doğan Arapların bağımsızlık arayışı ve Filistin’de İngiliz manda yönetimi, II. Dünya Savaşı ve Holocaust(Yahudi Soykırımı) gibi sebeplerden doğan çatışmalar, Arap ve Yahudileri günümüzde de süren çatışmaların batağına saplamıştır.
Siyonizmin Kökenleri ve Gelişimi
Yahudilerin tek halk olduğu ve kendi devletlerine sahip olmaları gerektiği anlamına gelen Siyonizm, siyasi hareket bakımından 19. yüzyılın ikinci yarısında Avusturya-Macar asıllı gazeteci Theodor Herzl tarafından, Der Judenstaat(Yahudi Devleti) adlı eserinin yayılmasının ardından resmen ortaya çıkmıştır. Başka milliyetçilikler gibi Siyonizm de, Fransız Devrimi’nden, laik ve akılcı geleneklerden, toplumsal sözleşme kavramından ve eşitlik ilkelerinden etkilenmiştir.
Kendi vatanlarına sahip olma amacı güden Siyonizm, söz konusu topraklar için Tevrat’ta bahsi geçen ve Eretz Yisra’el(İsrail Diyarı) adı verilen Filistin Topraklarını benimsemişlerdir. Bu bölgeye Aliya denilen göç dalgalarının başlaması, Siyonist yerleşmeciler ve Arap köylülerini yani Filistinlileri sonucu sıfır olan rekabete sokmuştur.
İngiliz Manda Yönetiminde Filistin
Araplar, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1914 Kasım ayında Almanya’nın yanında savaşa girmesini Osmanlı boyundurluğundan kurtulmak için fırsat bildi ve bu sebeple Britanya’ya yakınlaştı. Yine aynı dönemde Siyonizmin de kararlılıkla devam etmesi iki önemli olayı doğurdu; Hüseyin McMahon yazışmaları ve Balfour Deklarasyonu.
İki tarafla da ilişki içinde olan Britanya, komisyonlar kurarak bölgedeki kargaşayı bastırmak istedi. 1920’ler, 1930’lar ve 1940’lar boyunca İngilizlerin çatışmayı yönetme yaklaşımının, yalnızca Yahudi göçü ve toprak satın alma meselelerinin etrafında dönmekten ibaret olduğu görülüyordu.
II. Dünya Savaşı’nın Filistin’e Etkileri
30 Ocak 1933’de Adolf Hitler, Almanya’nın yeni şansölyesi olarak yemin etti. Sonrasında anti-semitizmin hukuki ve kurumsal temellerini atan Nuremberg Yasaları’nı kabul etti ve Kristallnacht olarak bilinen terör gecesinde Yahudi iş yerlerini ve Yahudi mülklerini yakıp yıktı. Yahudiliği yok edeceğinin ipuçlarını veren Hitler, 1 Eylül 1939’da bu savaşı başlattı.
Almanya’daki siyasi değişimler ve II. Dünya Savaşı’nın başlaması Filistin’deki çatışmanın dinamiklerini derinden etkiledi. 1933 ve 1936 yılları arasında büyük çoğunluğu Almanya veya Avusturya’dan olmak üzere 164.000 Yahudi’nin Filistin’e göç etmesi, oradaki Yahudi nüfusunu iki katına çıkardı. Hitler katliamından kaçan Yahudiler legal veya illegal yollarla Filistin’e göçlerini sürdürdüler.
Diğer tarafta Arapların İngiliz politikalarına karşı çıkması, Siyonistlerin milis kuvvetlerini kullanarak giderek artan saldırılarının yarattığı tehlike ve İngilizlerin siyasi önceliği Avrupa’ya vermesiyle Filistin politikası gevşemeye başladı. Bu dönemde ABD’nin de yükselişe geçmesiyle Filistin üzerindeki Yahudi eğilimi baskın olmaya başladı. Dönemin sonunda 5.600.000 ilâ 6.900.000 Yahudi’nin katledilmesi uluslararası toplumda Yahudi davasına karşı büyük bir sempati doğurdu.
Bölünme
II. Dünya savaşının bitişinin ardından devam eden krizde, Yahudilerin Filistin’e göçünü engellemeye çalışan Britanya’ya, uluslararası kamuoyu tepki göstermeye başladı. Bu dönemde kurulan Birleşmiş Milletler’in kuruluş amacı bakımından daha etkin bir duruma gelmesi için bu kriz önemli bir konuydu. Böylelikle 14 Şubat 1947’de Britanya, Filistin sorununu BM’ye devretmeye karar verdi.
Kurulan komisyonda Almanların yaptığı Yahudi katliamından doğan ve Yahudi Ajansı’nın yaptığı muazzam lobi etkinlikleri birleşince, Arapların şiddetle karşı çıkmasına rağmen oylama sonucunda bölünme kararı verildi.
Buraya kadar gelinen bilgilerle şu soru akıllara gelebilir: Siyonistler amacına varırken, Filistinliler neden varamadı?
Yahudilerin yaptığı kurum inşası Araplara göre muazzam şekilde üstündü. Yahudiler davalarını kamuoyuna çok daha verimli şekilde iletip seslerini duyurmuştur. Buna karşılık Arap toplumu kurumlarını inşa ederken lider seçme sorunundan, kurum içindeki unvan meselelerinden ve dar görüşlü milliyetçiliklerinden bir varlık gösterememişlerdir.
1948 Savaşı
14 Mayıs 1948 tarihinde Britanya mandası sona erdi ve İsrail, BM’nin Filistin’i bölme çerçevesinde kendisine verilen topraklarda devlet kurduğunu ilan etti. Ertesi gün Mısır, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Irak yeni kurulan İsrail devletine savaş açtı. Savaş sırasında İsrail savunmadaydı ve çok güçsüzdü. Arapların üstünlüğüyle devam eden savaşta dönüm noktası olarak 11 Haziran 1948’de BM’nin ateşkes ilanının gösterebiliriz. Bu süreçte güç toplayan İsrail, 8 Temmuz’da savaşın yeniden başlamasıyla Arap blokunu geri püskürttü ve ateşkes anlaşmasının sonucunda İsrail masadan zaferle kalktı. Bu zafer Ortadoğu’da İsrail’e karşı daha büyük bir düşmanlığa sebep oldu ve yeni bir savaşa dönüşmesi sadece bir zaman meselesiydi.
Ve beklenildiği gibi de oldu. Savaşlar ve katliamlar devam etti ancak unutulmamalıdır ki o bölgede toprağı olmayan bir ideoloji, o toprakların gerçek sahiplerine bugün mülteci muamelesi yapmaktadır.
Erdem Görgülü
Stratejik Ortak Misafir Yazar
KAYNAK
https://www.academia.edu/27125379/Arap_israil_sava%C5%9Flar%C4%B1
https://tr.wikipedia.org/wiki/Arap-%C4%B0srail_sava%C5%9Flar%C4%B1
https://tr.wikipedia.org/wiki/1948_Arap-%C4%B0srail_Sava%C5%9F%C4%B1
BEST Anthony, HANHIMÄKI Jussi M., MAIOLO Joseph A., SCHULZE Kırsten E. “Arap-İsrail Çatışmasının Kökenleri, 1900-1949” çev.:Taciser Ulaş Belge, 20.Yüzyılın Uluslararası Tarihi, Siyasal Kitabevi, Ankara 2015, s.123-151.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.