İslam karşıtlığı olarak bilinen İslamofobi, Avrupa’da gün geçtikçe kendine daha çok taraftar bulmakta. Tabii bu da İslam’ın dışarıda kötü bir din olduğu algısını yönetiyor. İslamofobiye birçok etken bulabiliriz. İlk olarak herkesin aklına gelen; DAEŞ. Terör örgütü DAEŞ’in sözde İslam adına yaptığı eylemler Avrupa’da İslamofobi’nin artmasına neden oldu.
İslamofobi’nin çıkış noktasına gidersek bu, 11 Eylül saldırısına kadar uzanır. Daha sonra 2004 yılında Madrid’de ve 2005 yılında Londra’da patlayan bombalar İslamofobi’nin yayılmasında büyük etken oldular. Soğuk Savaş döneminin bitimiyle “Komünizm” tehlikesi de Batı için ortadan kalktı. Batı’nın kendi meşruiyetini devam ettirebilmesi için yeni bir “düşmana” ihtiyacı vardı. Çünkü Doğu bloğu yok edilmişti. İşte o tarihlerde NATO tarafından “İslam tehlikesi” keşfedilmiştir. Ekim 1994-Aralık 1995 tarihleri arasında görevde bulunan NATO Genel Sekreteri Willy Claes, 2 Şubat 1995 tarihinde Alman Sueddeutsche Zeitung gazetesine “İslam köktenciliği NATO ittifakı için çok ciddi bir tehlike” şeklinde demeç vermiştir.
Batı ve İslam arasında Medeniyetler Çatışması teorisi bir araç olarak kullanılmış ve bundan sonra insanlar arasındaki ayrımın kültürel dozda olacağı iddia edilmiştir. Bu teoriye göre 21. yüzyıldaki mücadeleler özellikle Batı, İslam ve Konfüçyüs uygarlıkları arasında olacak.
11 Eylül ve ardından gelen Madrid, Londra, İstanbul ve Bali saldırılarıyla birlikte terörizm ve İslam çok sık bir şekilde bir araya getirilmeye başlandı. Önyargılardan beslenen İslamofobi, Avrupa’daki Müslümanların tehlike olarak görülmesine sebep oldu. Hatta sivil haklarını kısıtlayan çok ciddi baskılar uygulandı.
İslamofobi, birkaç Avrupa ülkesinde ne durumda kısaca bir bakalım.
Fransa
Tabii Fransa’da da tüm Avrupa’da olduğu gibi 11 Eylül’den sonra İslamofobik söylemler artış gösterdi. Müslümanların kutsal kabul ettiği yerlere saldırılar yapıldı. Fransa ilk olarak 2004’te okullarda dini sembollerin taşınmasını yasakladı. Daha sonra 2011’de kadınların kamusal alanlarda peçe takmalarını yasakladı. 2016’da plajlarda vücudun tamamını örten burkini adını veren giysileri yasakladı fakat gelen tepkiler üzerine kısa sürede bu yasak kaldırıldı.
Charlie Hebdo ve Paris saldırılarından sonra İslamofobi’nin en üst düzeyde görüldüğü ülke şu anda Fransa diyebiliriz.
Hollanda
Hollanda da 11 Eylül’den sonra İslam’a ve Müslümanlara bakış açısını değiştiren ülkeler arasında. Hollandalı film yapımcısı Theo Van Gogh, “Submission (Boyun Eğme)” adlı filmi yüzünden ülkede yaşayan Müslümanların tepkisini oldukça çekti ve 2004 yılında Faslı bir Müslüman tarafından öldürüldü. Bu olaya misilleme olarak dört cami kundaklandı.
Hollanda’da ağır İslam karşıtlığı ile bilinen Hollanda Özgürlük Partisi başkanı Geert Wilders, 2009 yılında “Fitna” isminde İslamofobik bir film yapılmasını sağladı ve 2012 yılında “İslam’ın Batı’ya ve Bana Karşı Savaşı” isminde bir kitap çıkardı. Twitter’ı etkin kullanan Wilders, İslam’ın Avrupa’nın değerleriyle uyumlu olmadığını ve mültecilerin Avrupa’yı istila ettiğini söylemiş, bu uçuk söylemleri sayesinde mecliste 20 sandalye kazanmıştır.
Danimarka
2005 yılında Jyllands-Posten adlı gazete Hz. Muhammed’in tasvirlerini içeren 12 adet hakaret içerikli karikatür yayınladı. Bu olaydan sonra Danimarka’da da İslamofobi anlamında büyük bir tartışma başladı. Karikatür krizi sonrasında ülkenin İslam konusunda daha da kutuplaştığını görebiliriz.
2011 yılında ülkedeki dört farklı görüşten en çok okunan gazeteler mercek altına alındı ve sonuç olarak İslam’ın, Danimarka’nın değerlerine tehdit teşkil ettiği anlaşıldı. Yapılan araştırmada Müslümanlara yönelik basmakalıp ifadeler kullanılmış ve İslam, terörizm ile bağdaştırılmıştır.
Sığınmacılara ziynet eşyaları karşılığında barınma hakkı veren Danimarka’da, İslamofobi ve yabancı düşmanlığının izlerini görmek mümkündür.
İngiltere
İngiltere’deki çıkış noktası ise 2005’te Londra’da gerçekleşen bombalı saldırıdır. Bu saldırıdan sonra İngiltere’de de İslam’a ve Müslümanlara yönelik tutum ve anlayış değişti. Bir raporda, Britanya’da medyanın köktenci gruplara sürekli yer vermesi halkta korku ve düşmanlığa sebebiyet verdiği belirtilmiştir.
O dönem köşe yazarı olan Melanie Philips, Britanya’da yaşayan on Müslümandan dördünün Bin Ladin’i desteklediğini iddia etmiş ve düşmanın içeride olduğunu belirterek Müslümanları hedef tahtasına koymuştu.
Yine 2005 saldırısından sonra Daily Mirror gazetesinden Kevin Tools, “Ne İstiyorlar?” isimli köşe yazısını yayımladı ve bu yazısında uçuk bir şekilde, Britanya’nın bir gün “İslamcı Fanatikler” tarafından yönetilmesi durumunda hayatın nasıl olacağına dair örneklemelere yer verdi.
Son olarak; Fransız araştırmacı Giles Kepel’in, “İslam ve Batı” adlı kitabında yazdığı “Artık radikal gruplar Filistin, Irak ve Afganistan’da değil. Paris, Londra, Berlin ve Amsterdam varoşlarında taraftar edinmeye çalışıyor” cümleleri ne yazık ki İslamofobi’nin Batı’da ulaştığı noktayı tüm çıplaklığıyla göstermekte.
KAYNAK
https://www.researchgate.net/publication/320109999_AVRUPA’DA_YUKSELEN_ISLAMOFOBI_VE_MEDENIYETLER_CATISMASI_TEZI
https://www.academia.edu/35021740/Avrupa’da_İslamofobi
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.