Halkın Mücahitleri Örgütü’nün Kuruluşu
Halkın Mücahitleri Örgütü, 1963 ile 1964 yılları arasında Tahran Üniversitesi öğrencileri tarafından fikri temelleri atılmış bir organizasyondur. Örgütün kurucu kadrosu Avrupa’da eğitim almış ve eğitim almakta olan İran vatandaşları aracılığı ile hem ulusal hem de uluslararası bilinirliğini arttırmıştır. İran’ı yöneten Pehlevi hanedanlığının, 1960’lı yıllardan itibaren halktan ve ulemadan çok tepki çeken batı yanlısı politikaları, örgütün kurulması için gereken motivasyonu tetiklemiştir. Örgüt İslamcı, Marksist ve bağımsızlık yanlısı bir ideolojiye sahip olup, Şah yönetimine karşı silahlı eylemler gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. Aralarında Muhammed Hanifnejad, Said Muhsin ve Ali Asgar Badizadegan gibi isimlerin bulunduğu bir grubun, düşünsel ve siyasal tavır arayışına “Nizamü’t-Tevhid/Tevhidi Düzen” adı verilmektedir. Grup İran’da, Şah’ın baskıcı rejimine karşı olmak, ayrımcılık ve sosyal adaletsizlik karşıtlığı gibi kavramları içerisinde bulunduran yeni bir toplum düzeni kurmayı amaçlamaktadır. 1960’lı yılların ortalarında Ayetullah Seyyid Mahmud Talekani ve Mehdi Bazergan’ın fikirleri ile temelleri atılan “Nehzat-i Azadiyi İran”, HMÖ’nün kurucu fikri ve siyasal temelini şekillendiren yapılanmayı oluşturmuştur. Telakani’nin düşüncelerinden çok etkilenen Halkın Mücahitleri Örgütü kurucu kadrosu, İslami bir dünya görüşüne sahip olmakla birlikte siyasal güçler ayrılığını savunarak dini görevlilerin yetkilerini sınırlayan laik bir yeni düzen kurmak istemektedirler. İran milliyetçiliği ile harmanlanan görüşleri siyasal yönden seküler bir devlet yapısını tesis etmeyi arzulamaktadır. 1963 yılı, Şah yönetimi ve Halkın Mücahitleri Örgütü için büyük değişimlerin gerçekleştiği bir yıl olmuştur. Muhammed Rıza Şah’ın, 1963 yılında ilan ettiği “Beyaz Devrim” halk tarafından göreceli olarak olumlu karşılansa da din adamları tarafından büyük muhalefetle karşılanmıştır. Beyaz Devrim, içerisinde siyasi hakların, toprak reformlarının, şehirleşme teşvikinin ve modernleşme planlarının bulunduğu bir değişim bildirgesi niteliğindedir. Devrim ile uygulanması amaçlanan reform ve planların tamamı din adamlarının aleyhinedir bu sebeple ulema tarafından çokça eleştirilirken, 1979 İslam Devrimi’nin temelini atan ilk büyük yönetim muhalifliğini oluşturmuştur. Din adamları tarafından organize edilen ve Beyaz Devrim’e karşı örgütlenen halk kitleleri, İran’da büyük gösteriler düzenlemişlerdir. Sokak gösterileri beklenen etkiyi yaratmadığı gibi başarısızlık ile sonuçlanmıştır. Bu durum İran Özgürlük Hareketi içerisinde itilaflar oluşmasına neden olmuş, Hanifnejad ve Said Muhsin başta gelmek üzere bu hareket içinde yer alanların alternatif bir ideolojik yorum ve hareket biçimi arayışına girmelerine de neden olmuştur.
1963 yılının sonlarında, Said Muhsin ve Manifnejad’ın başını çekmekte olduğu bir grup tartışma oluşumları kurarak siyasal mücadelenin etkisizliğini dile getirmiş ve Şah rejimi ile mücadelede alternatif yollar masaya yatırılmıştır. Örgüt yeni mücadele yöntemi olarak silahlı eylemler düzenleme kararı almıştır. Öz ideolojisi olan Komünizm ve sosyalizmden faydalanarak silahlı eylem planları için gerilla faaliyetleri yürütmüş olan Che Guevara ve Mao Zedong’un oluşturdukları yapılanmalardan esinlenmişlerdir. Küba ve Çin Sosyalist gerilla deneyimini İslami öğretiler ve Kur’an atıfları ile destekleyerek halk tabanında desteklenmeyi amaçlamışlardır (Ganduno, 2011:2).
Halkın Mücahidleri Örgütü’nün ani bir kararla silahlı mücadeleye yönelmeye girişme motivasyonları, önceki siyasi hareketlerin etkisiz ve başarısız sonuçlanmasıyla açıklanmaktadır. 1966’dan itibaren komiteleşme faaliyetlerine başlayan örgüt, gizli yapılanmalar kurmuş ve eğitim faaliyetleri yürütmüştür. HMÖ, 1970 yılında ilk silahlı eylemini gerçekleştirerek İran kamuoyunda adını duyurmayı amaçlamıştır. Doğrudan Pehlevi hanedanlığına, ülkenin altyapı hizmetlerine ve yabancı görevlilere karşı silahlı eylemler gerçekleştirilmesi İran’da daha önce benzeri görülmemiş bir etki yaratmıştır. Muhalif bir silahlı örgütün büyük eylemlerde bulunması Şah rejimi karşıtı muhalif grupları da cesaretlendirmiştir. 1971 yılında İran’ın monarşisinin 2500. yılının kutlanması planlamıştır. Muhalifler tarafından İslami değerlerin üstünden atlayan bir tarih perspektifi sergilendiği, büyük maliyetlere neden olduğu ve batılı devlet liderlerinin ağırlanarak emperyalizm yanlısı bir tutum içerisinde bulunulduğu eleştirisi yapılmıştır. Kutlama hazırlıkları da halk ve ulema tarafından çok büyük tepkiyle karşılanmıştır. Halkın Mücahitleri Örgütü’nün muhalefet ettiği bütün etkenlere bir arada sahip olan bu kutlamalarda düzenlemesi için büyük bir silahlı saldırı planı hazırlanmış fakat SAVAK tarafından deşifre edilmiştir. SAVAK’ın düzenlendiği operasyonlarla saldırılar önlendiği gibi HMÖ üyesi 35 kişi de tutuklanmıştır. Daha sonra tutuklu örgüt üyelerinden toplanan bilgilerle, örgüt hücrelerine operasyonlar düzenlenmiş ve 70 örgüt üyesi daha yakalanarak gizli komite yapılanmasına büyük darbe vurulmuştur (Rastgu, 2003:22). Şah rejimi 1972 yılında örgütün üst düzey yöneticilerini ve kadro liderlerini idam etmiştir. Bu yıllarda SAVAK operasyonlarında yakalanmış olan Mesud Recevi, hapishanede örgüt üyelerini etrafında toplamaya başlamıştır. Otoritesini kabul ettirmeye çalışan Recevi, yeni teşkilatlanmalar kurmuş ve örgüt içerisindeki kendisine muhalif olan kişileri devre dışı bırakmıştır. 1970’li yıllarda örgüt içinde ideolojik temelli ayrışmalar baş göstermeye başlamıştır. Örgüt içinde yer alan Marksist ve İslami fraksiyonlar gelecekte örgütün hangi temelde yapılanması gerektiği konusunda çatışmaya düşmüşlerdir. Tartışmalar 1975 yılına gelindiğinde örgütün, Müslüman Mücahitler ve Marksist Mücahitler olarak ikiye bölünmesine neden olmuştur. Mesud Recevi ve hapisteki örgüt üyeleri 1979 yılında tahliye edilmiştir. Serbest kalan örgüt üyeleri yeniden yapılanma faaliyetlerine başlamışlardır.
İran İslam Devrimi Sonrası Halkın Mücahidleri Örgütü
İran İslam Devrimi’nin 1979 yılında başarı ile sonuçlanması, HMÖ’nün destekleri sebebiyle yönetimde hak talep etmesine neden olmuştur. Örgütün bu talebi devrim öncesinde, devrim sırasında ve sonrasında Şah rejimi işbirlikçilerine, üst düzey bürokratlara ve yabancı görevlilere karşı suikast ve idam faaliyetlerin düzenlemelerinden kaynaklanmaktadır. HMÖ, kurulan yeni siyasal sistemin planlayıcısı ve lideri Ayetullah Humeyni ile yakın ilişkilerde bulunmakta ve rejimi destekleyecek paralel politikalar oluşturmaktadır.
HMÖ rejimden faydalanmak ve yönetimde rol sahibi olmak istemekteyken rejim, HMÖ’nün silahlı güçlerinin denetiminden faydalanmayı arzulamıştır. Bu kazan-kazan ilişkisi hem rejime muhalif bir silahlı grubun, rejime karşı eylemlerde bulunmasını engellemiş hem de rejim tarafından meşru görülen paramiliter grupların kendi yapılanmalarını kurmasına izin vermiştir. Örgüt ile Humeyni rejimi arasında ilk ve en derin çatışma, İslam Devrimi’nin siyasal yönetimini organize eden “Velayet-i Fakih” kavramı üzerinden ortaya çıkmıştır. Velayet-i Fakih, Şii siyaset teorilerinden ve teorinin temelinde Şia inancının merkezi olan On iki İmamcı anlayıştan gelmektedir. On ikinci imam olan Mehdi’nin gelişine kadar bir dini âlimin, devleti şeriat ile yönetimini içermektedir. Halkın Mücahitleri Örgütü’nün İslami ideolojisi ile ihtilaf oluşturması, örgütün silahlı güçlerini dağıtmaya karşı olması ile çıkar ilişkileri çıkmaza girmiş ve derin bir ayrışma süreci başlamıştır. İran’da 1980 yılında gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olan HMÖ lideri Mesud Recevi, Velayet-i Fakih’e muhalefeti sebebiyle Ayetullah Humeyni tarafından veto edilmiştir. Adaylığının kabul edilmemesi sonucu HMÖ yönetimi, rejim yönetimi ve kadrolarına karşı çok ağır eleştirilerde bulunmuştur. Hemen ardından, İran rejimi tarafından kontrol edilen paramiliter grup Hizbullahi ile HMÖ üyeleri arasında çatışmalar çıkmaya başlamıştır.
Çatışmalar 1979 yılının sonuna doğru artış göstererek devam etmiştir. Halkın Mücahitleri Örgütü ile İran rejimi arasında çıkan bu çatışmalar ideolojik, siyasi ve paramiliter kopuşların neticesinde gerçekleşmiş ve rejimin varlığına karşı bir muhalif grubun oluşmasına neden olmuştur. 1980 yılının başında başlayan örgütün rejime karşı protestoları, 1980 yılının ortalarında zirveye ulaşmıştır. Mesud Recevi’nin adaylığının veto edildiği 1980 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde seçimi, Ebu’l Hasan Benisadr kazanmıştır. Benisadr’ın, İslam rejimi ve Humeyni’ye yönelik eleştirileri Halkın Mücahitleri Örgütü ile paralellik göstermiştir. Aynı yıl Ayetullah Humeyni, İran’ın dini lideri olarak HMÖ’ye münafıklar söylemini getirmiş ve örgütü Siyonist-ABD işbirlikçileri olarak nitelendirmiştir. HMÖ ise kamuoyunun desteğini alırken Benisadr’dan da siyasi destek almıştır. Örgüt, İslam Cumhuriyeti’ni ve din adamlarının yönetim şeklini eleştirmiş ve halktan kendine çok büyük destek bulmuştur. HMÖ, bu dönemden sonra silahlı eylemlerini İslam Cumhuriyeti yöneticilerine ve figürlerine karşı yöneltmiştir. Devrimin figürlerinden olan önemli isimler bu saldırılar sonrasında öldürülmüştür. 1980 yılında başlayan ekonomik kaynaklı gösteriler sonrasında Cumhurbaşkanı Benisadr azledilmiş ve Fransa’ya yerleşmiştir. Benisadr’dan sonra seçilen Cumhurbaşkanı Muhammed Ali Recai, Başbakan Muhammed Cevad Bahonar, Mir Esedullah Medeni, Ayetullah Seyyid Abdül Hüseyin Destgayb ve Ayetullah Ataullah Eşrefi İsfahani gibi devrimin önemli figürleri HMÖ’nün saldırılarına uğramış ve büyük bir kısmı öldürülmüştür. HMÖ’nün başlattığı terör saldırılarına karşı rejim, Devrim Muhafızları ve Devrim Mahkemeleri aracılığıyla örgütün gücünü bastırmaya çalışmıştır. Birçok örgüt üyesi bu süreçte operasyonlarda öldürülmüş veya yakalanarak idam edilmiştir. Recevi, İslam rejimiyle silahlı çatışmaya başladıktan sonra Ayetullah Humeyni tarafından cumhurbaşkanlığı görevinden azledilmiş olan Benisadr gibi Fransa’ya kaçmıştır. Recevi, 1981-1986 yıllarında örgütü Fransa’dan yöneterek bu dönemde silahlı faaliyetler, silahlı eğitimler ve komiteleşme faaliyetleri ile Avrupa’da yapılanma ağını genişleterek uluslararası düzeyde propaganda faaliyetleri yürütmüştür (Cohen, 2018:6).
İran Ulusal Direniş Konseyi’nin Kurulması ve Faaliyetleri
Benisadr ve Recevi’nin Avrupa’ya gitmeleri silahlı mücadeleleri dışında siyasi bir yapılanmaya da ihtiyaçları olduğu görüşünü oluşturmuştur. Bu siyasi yapılanma, uluslararası kamuoyu oluşturmada ve batılı ülkelerin desteğini almayı amaçlamıştır. 1981 yılında İslam rejimi muhalifi iki isimin liderliğinde “İran Ulusal Direniş Konseyi” kurulmuştur. Örgüt, Direniş Konseyi aracılığı ile İran dışındaki yapılanma amacına da erişmiş ve İran dışında yaşayıp muhalif olan isimleri bünyesinde toplamıştır. Konsey örgütün legal olan siyasi faaliyetlerini yürütmesini sağlamıştır. Örgütün 1980 yılı sonrasında Avrupa’daki yapılanma süreci ideolojik temelinde köklü değişimler olmasına neden olmuş ve Demokratik İslam Cumhuriyeti kavramı örgütün muhalefette savunduğu devlet metasını oluşturmuştur. İran rejimine muhalif kesimleri bir araya getirmesi aslında, ortaklıklarının rejime karşı olmasından kaynaklanmaktadır. İçerisinde Kürtler, etnik azınlıklar, dini azınlıklar, memurlar ve esnafları bir araya toplayan İran Ulusal Direniş Konseyi, ortak amaçları İran İslam rejimi yıkmak olan İranlıların bir araya geldiği demokratik esasları olan bir oluşum olmayı amaçlamıştır. Fakat ilerleyen yıllarda aralarında Benisadr’ın da bulunduğu muhalif bir kısım örgütlenmeye desteklerini çekmiş ve bunun sebebinin, Mesud Recevi’nin yönetimi tek eline alma davranışlarından kaynaklandığı dile getirilmiştir. Daha sonraki süreçte İUDK’ın silahsız mücadele anlayışından vazgeçerek İran-Irak Savaşı’nda, İran’a karşı operasyonlar düzenlemesi örgüt içerisinden başka fraksiyonların da ayrılmasına sebep olmuştur. İUDK’nin yurtdışı faaliyetlerinin esas gayesi yayıldıkları alanlarda İslam Cumhuriyeti rejimin manevra kabiliyetini sınırlamak ve uluslararası arenadan dışlanmasını sağlamaktır. İUDK içerisinde kurulan, sanat, spor, kültür, eğitim, işçi, kadın, esnaf ve benzeri komite yapılanmaları ile İran rejimine muhalif isimlere ulaşma ve sürgündeki hükümet algısını oluşturarak batılı devletlerce sahiplenilmeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla lobicilik faaliyetleri yürüten Konsey göreceli olarak başarılı olmuştur.
İran Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun Kurulması ve Faaliyetleri
İran İslam rejimine muhalif ve alternatif olmayı amaçlayan Halkın Mücahitleri Örgütü ve İran Ulusal Direniş Konseyi, devlet yapılanmasını komiteler ve yöneticiler ile uygularken bir devletin en önemli unsuru olarak görülen silahlı kuvvetler yapılanmasını da hazırlamıştır. 1980 sonrası rejimle çatışmalar halinde bulunan HMÖ militanları daha sonra İran-Irak Savaşı’nda Irak’ın yanında yer alarak İran’a karşı savaşmışlardır. Bu savaşçılar aynı zamanda rejime karşı suikast, bombalama ve gerilla savaşı deneyimlerine de sahiptirler. Savaşçılardan bir düzenli ordu kurulması amacıyla “İran Ulusal Kurtuluş Ordusu”, 1987 yılında Mesud Recevi tarafından Irak’ta kurulmuştur. HMÖ’nün kurucuları ve önde gelenleri, Ulusal Kurtuluş Ordusu içerisinde de önemli mevkilere getirilmişlerdir. İran Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun önemli bir özelliği de yapılanmanın içerisinde çok fazla kadın bulunmasıdır. Üst düzey ordu komutanlıklarına ve özel kuvvetlere katılan kadın muhalifleri, Ulusal Direniş Konseyi tarafından uluslararası kamuoyuna tanıtılmıştır. Konsey’in bu tanıtım faaliyetlerinde kadın savaşçıların kadın hareketleri ve kadın hakları istemiyle rejime karşı savaştığı dile getirilmiştir. Örgütün ordularına verdiği isimler Şii inancı desteklerken amaç olarak seküler kimliğin geriye çekilmesi ve İran’ın Şiilerin tek yöneticisi olma otoritesinin zayıflatılması amaçlanmıştır. İran-Irak Savaşı’nda Irak tarafında savaşmaları Halkın Mücahitleri Örgütü ve yapılanmalarının aleyhine olmuş, örgüt İran’da halk desteğini yitirmeye başlamıştır. Savaş yıllarında Irak’ta kamplar kuran ve askeri eğitimler veren örgüt kampları, Saddam Hüseyin tarafında da desteklenmiştir. İran-Irak Savaşı sonrasında da Irak’ta bulunan kamplarında örgütlenmeye devam eden İUKO militanları, İran’ın 90’lı yıllarda kamplara karşı operasyonlar düzenlemesiyle ülke içine çekilmeye başlamışlardır. ABD’nin Irak’ı işgalinde ana kamplarına dönmek zorunda bırakılmış olan İUKO militanları, aynı zamanda silahsızlandırılma faaliyetlerine başlamışlardır. Liberty kampında korumaya alınan militanlar 2013 yılında Irak ve İran kuvvetlerinin operasyonları ile ülkeden çıkartılmıştır. Örgüt militanları Arnavutluk’a götürülerek orada bir kampa yerleştirilmiştir. 2018 yılından sonra HMÖ ve İUKO militanlarının Irak topraklarındaki faaliyetleri ortadan kalkmıştır.
Halkın Mücahitleri Örgütü ve Yapılanmalarının Faaliyetleri
1987’de Mesud Recevi tarafından Irak’ta kurulan İUKO’nun amacı, askeri faaliyetlerle İran İslam Cumhuriyeti’nin yönetime son vermek olarak ilan edilmiştir (Mojahedin, 2018). Bu doğrultuda İran İslam Cumhuriyeti’ne ve Irak Kürtlerine karşı bir dizi operasyon gerçekleştirilmiştir. İran rejimine karşı operasyonları rasyonel amaçlarına yönelikken Irak Kürtlerine karşı yapılan operasyonlarda Saddam Hüseyin’in örgütün gücünden yararlandığını söyleyebiliriz. Örgüt bu operasyonların hepsinde başarılı olamamış ama rejime karşı büyük kayıplar verdirerek gücünü kanıtlamıştır. Örgüt tarafından, Meivan Operasyonu, Ayn Hoş Operasyonu, Hisrevi Sınır Operasyonu, Hakriz Mehran’ın Kontrolü, Piranşehr Operasyonu ve Koşk Operasyonu gibi küçük çaplı operasyonlar bulunduğu gibi Güneş Operasyonu, Çilçirağ Operasyonu, Firuğ-i Cavidan Operasyonu ve Morvarid Savunma Operasyonları gibi ses getiren büyük çaplı operasyonlarda düzenlemiştir. Örgüt operasyonlarında dikkat çekilen nokta yine kadın savaşçılar üzerine olmuştur. Büyük operasyonların ardından bölgeye ulaştırılan uluslararası medya kuruluşları, kadın savaşçılarla röportajlar yapmış ve silahlı faaliyetleri bazı çevrelerce sempatiyle karşılanmıştır. Mesud Recevi’nin eşi olan Meryem Recevi de bu dönemde örgüt içerisinde aktif rol almıştır. Meryem Recevi Irak’ta bulunan İran Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun üst düzey komutanlarını atamış ve sorumluluk faaliyetlerini düzenlemiştir.
Örgüte Katılımın Nedenleri
Halkın Mücahitleri Örgütü’nün silahlı kolu olan İran Ulusal Kurtuluş Ordusu’na katılımların gayesi, temelde İslam rejimine karşı muhalif faaliyetler içerisinde girme isteğinden kaynaklanmaktadır. Birey özelinde ise birkaç farklı etken örgüte katılımı desteklemektedir. Psikolojik, pragmatik ve ideolojik kategorilerine ayrılan bu özel etkenler rejime karşı muhalefet temelinde birleşmektedir. Gerçekleştirilen araştırmalarda, psikolojik etkiyle örgüte katılanların, ailesinin, yakının veya kendisinin İslam rejimi tarafından fiziksel şiddete ve/veya baskıya maruz kaldığı saptanmaktadır. Bireylerin bu baskı ve şiddet olaylarına şahit olması veya maruz kalması sonucu intikam düşüncesi ile şiddet uygulayan fraksiyonlara karşı muhalif gruplara veya örgütlere katıldığı düşünülmektedir (Stevenson, 2015).
Pragmatik etkenlere dayanan bireyler ise rejim tarafından cezalandırılmış, kaçak veya suçlu kişilerin yükümlülüklerinden kaçmak için örgüt bünyesine girmelerine neden olmaktadır (Rastgu, 2003). İdeolojik etkende, İUKO mensubu olan kişilerin önceden HMÖ içerisinde yer aldıkları ve silahlı eylemlerde bulundukları saptanmıştır (Stevenson, 2015). Örgüt eleman kazanmak için iki farklı yola başvurmaktadır. Bir tanesi örgütün herhangi bir çabası veya teşviki olmadan bireylerin kendi istekleri doğrultusunda örgüte üye olmalarıdır. Diğeri ise örgütün teşviki, tanıtımları ve faaliyetleri ile üyeleri örgütün içerisinde almasını içermektedir. Örgütün büyük eylemler gerçekleştirmesi ve karizmatik bir lidere sahip olması da örgüte katılan üye sayısında artışa neden olan faktörlerdendir. HMÖ’nün özellikle sosyal medya organlarını ve yayınlarını kullanarak örgüte eleman toplamaya çalıştığı ve üyeler ile temasa geçmek için kullandığı bilinmektedir.
Örgütün Finansal Kaynakları
HMÖ’nün 1979 İslam Devrimi öncesindeki mali kaynağı ile ilgili olarak güvenilir veri veya bilgiye ulaşmak son derece güçtür. Örgütün İslam Devrimi sonrasında 1982 yılına kadar da herhangi bir mali paylaşımı olamamıştır. HMÖ’nün finansal yapılanması örgütün terör örgütlerinden beklendiği şekilde şeffaf bir niteliğe sahip olmaması dolayısıyla net biçimde analiz edilememektedir. HMÖ’nün İran içinde değil fakat uluslararası bazı devletlerden destek aldığı bilinmektedir. Bölge ülkeleri ve batılı ülkeler olarak ikiye ayırabileceğimiz bu mali ve lojistik destekler bize örgütün finansal kaynakları konusunda kısıtlıda olsa bilgiler sunmaktadır. Örgüt en büyük ve merkezi teşkilatlanmasını Irak’ta yaptığı gibi belli tarihlerde Lübnan ve Fransa’da da silahlı eğitimler vermiştir (Rastgu, 2003:31). Örgüt kendisini destekleyen ve meşru gören ülkelerin sağladığı hareket alanından yararlanarak bu ülkelerde yasal yapılanmalar oluşturmuş ve şirketler kurarak kendine gelir kaynağı oluşturmuştur. Bugün hala HMÖ için finansman sağlayan işletmeleri çalıştırılmaktadır. Örgüt, yayınlarından, vakıf ve derneklerinden, ticari faaliyetlerinde yasal gelirler elde ederken, bağış ve haraç yolları ile de yasal olmayan şekilde kendisine finansman sağlamaktadır.
HMÖ’nün Dış Devletlerle İlişkileri
1.) Irak ile İlişkileri
Irak ile ilişkilerinde örgüt, pragmatik davranarak muhalif olduğu ülkenin tehdit olarak algıladığı komşu devletine yerleşmiştir. 1980 yılında Irak’ın lideri Saddam Hüseyin de örgütten yararlanabileceğini düşünmüştür.
İran ile Irak arasında Cezayir Anlaşması sebebiyle sınır anlaşmazlıklarının bulunması, HMÖ’nün Irak ile işbirliği yapmasını sağlamıştır. 1980 yılında başlayan İran-Irak Savaşı’nda da HMÖ militanları Irak ile birlikte hareket ederek İran’a karşı savaşmışlardır. Savaş sırasında İran’ın halk tabanı özelinde prestijini kaybetmeye başlayan örgüt aynı zamanda Saddam Hüseyin’den lojistik, mali destek almış ve eğitim kamplarını Irak topraklarını kurma fırsatı yakalamıştır. Irak, HMÖ’yü İran’a ve ülke içerisindeki muhaliflere karşı kullanırken, HMÖ Irak yönetiminden destek alarak yapılanmasını gerçekleştirmiş ve yeni üyeler kazanmıştır. Kazan-Kazan ilişkisi 2003 yılında ABD’nin Irak işgali sonrasında bozulmuştur. HMÖ’nün işgalin ilk zamanlarında Saddam Hüseyin’e destek olması ABD tarafından hedef olmasına neden olmuş ve gerçekleştirilen operasyonlarda örgüte büyük darbe vurulmuştur. 2009 yılında örgüt ana kampı olan Eşref Kampına çekilmiş fakat Irak ordusunun İran destekli operasyonları ile HMÖ militanları öldürülmeye devam edilmiştir. 2013 yılında militanların Arnavutluk topraklarında korunmaya alınması kararlaştırılmış ve militanlar nakledilmiştir.
2.) ABD ile İlişkileri
ABD örgütün kurulduğu yıldan itibaren taraflı bir politika izlememiştir. 1997 yılında İran’ın başına Muhammed Hatemi’nin geçmesiyle ABD-İran ilişkilerinin yumuşaması, ABD’nin HMÖ’yü terör örgütü olarak tanımasına neden olmuştur. ABD ile ilişkilerinde Irak işgali sonrası kısa süreli bir çatışma durumu oluşmuş fakat örgütün Saddam Hüseyin karşıtı bir perspektife dönmesiyle çatışmalar son bulmuştur. ABD 2003 yılından sonra, HMÖ’nün silahsızlanmasına çalışmış ve kısmen başarılı olmuştur. 2005 yılı sonrasında Hatemi’nin görevde olmaması, ABD-İran ilişkilerinin yeniden çatışmaya girmesine neden olmuş ve ABD yönetimi örgüte karşı bakış açısını yeniden değerlendirme fırsatı bulmuştur. 2012-2013 yılları arasında örgütün Avrupa’da siyasi faaliyetleri dolasıyla silahsızlanması terör örgütü olup olmadığı konusunda ABD yönetimi içerisinde bir tartışma başlatmıştır. İran ile ilişkilerin en gergin olduğu yıllardan biri olan 2012 yılında ABD, HMÖ’nün siyasi bir oluşuma dönüştüğünü ilan ederek terör örgütü listesinden çıkarmıştır. Bu tarihten sonra HMÖ, ABD tarafından finansman ve lojistik desteği almaya başlamış ve terör örgütü olmaktan çıkarılması ona en önemli siyasi meşruiyeti kazandırmıştır.
3.) Arnavutluk ile İlişkileri
HMÖ’nün Irak’tan çıkarılması örgütün kapsamlı bir dönüşüme girmesine neden olmuştur. Silahlı güçlerine ve silahlı politikalarına son vermek zorunda olan örgüt, Arnavutluk’a 2012 yılından itibaren yerleştirilmeye başlamıştır. Arnavutluk yönetimi ve başbakanı Pandeli Majko, HMÖ’ye radikalleşmeden uzaklaşması ve silahlı faaliyetlere son vermesi karşılığında ülkede barınmasına izin vermiştir. ABD yönetimi de HMÖ’nün Arnavutluk’taki faaliyetlerine ve Eşref-3 adını verdikleri bir kampın kurulmasına destek vermiştir. Örgüt Arnavtuluk’un başkenti Tiran’da, kendine tahsis edilen kampında faaliyetlerine devam etmektedir.
4.) Fransa ile İlişkileri
Fransa örgüte kurulduğu yıldan itibaren olumlu bir tavır içerisinde hareket etmektedir. 1980 yılından sonra örgütün yöneticilerinin merkezi haline gelen Fransa, daha sonra örgüt sempatizanlarının ve Avrupalı üyelerinin de toplandığı ülke haline gelmiştir. HMÖ’nün özellikle İran Ulusal Direniş Konseyi aracılığı ile Fransa’da faaliyetler düzenlemesi, Avrupa içerisinde tanınırlığını arttırdığı ve örgüte sempati kazandırıldığı düşünülmektedir.
5.) İngiltere ile İlişkileri
Örgüt İngiltere’de de yapılanmış ve İran Aid, İranian-British Society ve Society of İranian Women in Britain gibi sosyal yapılanmalar, sivil toplum kuruluşları kurarak yapılanmasını derinleştirmiştir. İngiltere yönetimi örgütün sosyal ve siyasi faaliyetleri konusunda müdahalede bulunmazken, silahlı faaliyetler konusunda çekinceli davranmaktadır. İngiltere 2008 yılında Halkın Mücahitleri Örgütü’nü terör örgütleri listesinden çıkarmıştır.
6.) Suudi Arabistan ile İlişkileri
Suudi Arabistan ile örgüt ilişkileri finansman ve mali desteğe dayanmaktadır. 2000 yılı sonrası Suudi Arabistan ile İran’ın bölgesel rekabete girişmeleri sonucu, örgüte siyasi destek de artmıştır. Özellikle 2016-2017 yıllarında, İUDK tarafından Suudi Arabistan’da düzenlenen İran Özgürlük Buluşması’na, Suudi Arabistan’ın üst düzey bürokratlarının katılması örgüte verilen siyasi desteği gözler önüne sermektedir.
7.) İsrail ile İlişkileri
İsrail’in HMÖ ile ilişkileri daha çok stratejik çıkar ilişkileri üzerine oluşturulmuştur. HMÖ ve İsrail’in istihbarat birimlerinin temasları ile İran üzerinde belirli saldırılar düzenlendiği iddia edilmektedir. 2010-2012 yıllarında, İranlı nükleer tesis çalışanlarının suikasta uğramaları ve bazı sabotaj faaliyetleri HMÖ’nün İsrail’de eğitilen üyeleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu noktada örgüte stratejik destek veren İsrail, HMÖ ile aynı amacı arzulayarak İran’daki rejimin değişmesine çalışmaktadır.
Sonuç
Örgüt kurulduğu yıllarda bir siyasi düşünce hareketi olarak, Şah yönetimine muhalif bir cephe oluşturmuştur. Bu yıllarda örgütün siyasi faaliyetlerin başarısızlığını fark etmesiyle farklı bir mücadele şekli benimsemesi düşünülmüştür. Silahlı saldırılar ve sabotaj eylemlerinin bu dönemde başladığı bilinmektedir. 1979 devriminin ardından HMÖ kendisinin de yeni kurulan yönetim düzeninde yer alacağını ve devlet yönetimine ortak olacağını düşünmüştür. Örgütün başına geçen Mesud Recevi, hapishane yıllarında yeniden yapılanmayı örgütlemiş ve HMÖ’nün başına kendisini geçirmiştir. İslam rejiminin Velayet-i Fakih ilkesi HMÖ içerisinde tartışılmış ve bu ilkenin uygulanmasına muhalefet etme kararı alınmıştır. Bu süreçten sonra, İran İslam rejimi ile HMÖ arasında silahlı çatışmalar baş göstermeye başlamıştır. HMÖ’nün Irak içerisinde kamplar kurması ve Saddam Hüseyin’in desteğini alması silahlı kuvvetlerinin Irak içerisinde yapılanması ve eğitilmesini sağlamıştır. İran’dan Fransa’ya kaçan Mesud Recevi ve örgütün üst düzey yöneticileri, İran Ulusal Direniş Konseyi adını verdikleri yeni örgütlenme ile Avrupa’daki siyasi faaliyetlerine başlamışlardır. 1980-1988 yılları arasında ortaya çıkan İran-Irak Savaşı’nda HMÖ Irak ordusu ile birlikte İran’a karşı savaşmıştır. Savaşın İran’a karşı yapılması, İran’da bulunan halkın HMÖ’ye güvenini sarsmış ve üyelerini kaybetmesine neden olmuştur. 1987 yılında Mesud Recevi tarafından Irak’ta İran Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun kurulduğu ilan edilmiştir. HMÖ’nün silahlı kolunu oluşturması planlanan bu yapılanma ile İran’a karşı büyük ve küçük operasyonlar gerçekleştirilmiştir. İUDK Avrupa içerisinde siyasi ve sosyal faaliyetler düzenlerken dış devletlerden de hem siyasi hem de mali destekler sağlamıştır. Örgüt Avrupa içerisinde yayınlar yaparak ve şirketler kurarak, HMÖ’ye legal mali desteğin sağlanacağı faaliyetlerde de bulunmuştur. 2000 yılı sonrasında örgütün Irak’ta barınması sorun oluşturmaya başlamış ve 2005 yılında ABD tarafından örgütün silahsızlanarak tek bir kampta toplanması sağlanmıştır. 2009 yılında bu kamplara Irak ve İran ordularının operasyonlar düzenlemesi ile çok sayıda militan ve yönetici öldürülmüştür. ABD aracılığı ile 2012 yılında örgütün Irak’tan Arnavutluk’a gönderilmesi ve silahlı faaliyetlerinin tamamen sona ermesi organize edilmiş, HMÖ 2015 itibariyle Irak’taki varlığına son vermiştir. Uluslararası kamuoyunun desteğini kadın savaşçılar ve İran’daki yönetim şekline muhalif olmak ile kazanmaya çalışan HMÖ, 2000 yılından sonra sadece İran içerisinde silahlı faaliyetlerini organize etmeye çalışmıştır. Sivil ayaklanmalar aracılığı ile İran rejiminin değişmesini amaçlayan örgütün siyasi ve sosyal faaliyetleri hala sürmekte ve dış devletler tarafından mali olarak desteklenmektedir. HMÖ, silahlı ve siyasi yapılanmaları için başarılı ve etkili silahlı eylemleri olduğunu söyleyebilmekteyiz. Siyasi ve sosyal faaliyetleri göreceli olarak başarılı olurken, silahlı eylemleri ile değerlendirecek olursak siyasi eylemleri daha başarılı olmuştur diyebiliriz. Avrupa’da birçok ülke ve ABD tarafından artık terör örgütü olarak tanınmamasını en büyük siyasi başarısı olarak görmekteyiz. Örgüt 2000’li yıllarda da dönemin şartlarına uygun politikalar yürütmüş ve değişimden uzak bir yapılanma kurmaya çalışmamıştır. Değişimlere ayak uydurması örgütün uzun ömürlü olmasına neden olmaktadır. Askeri faaliyetlerine son vermesi de örgütün ömrünü uzatmış ve batılı ülkeler nezdinde prestijini arttırmasını sağlamıştır.
Ömer Yiğit Demir
Stratejik Ortak Misafir Yazar
KAYNAK
Koç, M. (2019). Halkın Mücahitleri Örgütü. İran Araştırmaları Merkezi. Erişim adresi: https://iramcenter.org/halkin-mucahitleri-orgutu/ (Erişim tarihi 08/04/2020)
Rastgu, A.Ekber (2003). Mucahidin-i Halk der Ayine-i Tarih. Arnhem: İran Peyvand Association.
Cohen, R. (2018). The Mojahedin-e Khalq versus the Islamic Republic of Iran: From War to Propaganda and the War on Propaganda and Diplomacy. Middle Eastern Studies, 2018.
Konukçu Y. (2018). İran’da Rejim Karşıtı Hareketler: Halkın Mücahitleri Örgütü Örneği. Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği. Erişim adresi: https://ordaf.org/iranda-rejim-karsiti-hareketler-halkin-mucahitleri-orgutu-ornegi/ (Erişim tarihi 10/04/2020)
Stevenson, Struan (2015). Self Sacrifice: The Life With Iranian Mojahedin. Gutenberg Press.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
İran islam devrimi değil; şii devrimi!
İsimlendirme “İran İslam Devrimi“ olarak oluşturulmuştur ve bu şekilde kullanılmaktadır. Saygılarımla.