Dünya yeni koronavirüsün hızla yayılmasıyla boğuşuyorken hem kriz esnasında virüse karşı azimle mücadele etmesi hem de bu konuda bir başarı hikâyesi sergileyen Tayvan, uluslararası topluma katılımda uzun süredir devam eden engellerle karşı karşıya kalmaktadır. Tayvan’ın Mayıs ayı ortalarında yapılacak Cenevre’deki Dünya Sağlık Asamblesi’nin (WHA) bir parçası olma konusundaki alçakgönüllü talebinin daha az mümkün olmasına rağmen, gereksiz yere uluslararası tecrit yoluyla hayatları artık riske atılmaması gereken ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sistemine katılma arzusu dünyadaki tüm ülkeler tarafından yerine getirilmesi gereken 23 milyon insana daha fazla uluslararası destek verilmelidir[1]. Çünkü Tayvan’ın salgını önleme ve salgınla başa çıkma başarısı asla bir şans olarak görülmemektedir. Tüm bunlara karşın gerçek şu ki Tayvan’ın DSÖ sistemine katılması siyasi ve yasal tartışma ve görüşmelere yol açmaktadır[2]. Bir önceki yazımda detaylı olarak açıkladığım gibi Tsai Ing-Wen hükümeti, kişisel sağlık ve salgın önleme ile ilgili bilgi ve bilgilerin iletilmesinde, kamu ve özel kaynakların organize edilmesinde ve koordine edilmesinde ve COVID-19 ile mücadele tedbirlerinin uygulanmasında önemli bir rol oynamış ve halen bu devam etmektedir. Birçok uluslararası basın Tayvan’daki insanların bu sürece olan katkısını çoğu zaman göz ardı etmektedir. Sadece COVID-19 acil durumuyla ülkeye yardımcı olmakla kalmamış, aynı zamanda dünyanın geri kalanı için de iyi bir örnek olmuştur[3].
Birincisi, Tayvan’daki insanlar halk sağlığı eğitimi konusunda azımsanmayacak oranda bilgiye sahiplerdir. Geçmişte yaşanmış olaylardan çok değerli dersler aldılar. 21. yüzyılın başında, 2003 yılında şiddetli akut solunum sendromunun (SARS) patlak vermesi, Tayvan’a salgının yayılmasının nasıl zapt edileceği konusunda sert ve acı bir ders vermiştir. Tayvanlılar potansiyel bir salgın krizden daha fazla haberdar olmuş ve önceden proaktif ihtiyati tedbirler almaya başlamışlardır. Merkezi ve yerel yönetimlerin başarısı, nüfusun bir salgının şiddetini anladığında ve kendini korumanın yolunu bildiğinde daha iyi elde edilebilmektedir.
İkincisi, SARS deneyimi nedeniyle, son derece tetikte olan Tayvanlılar, Doğu Asya’da ilk COVID–19 salgınından haberdar olur olmaz yüz maskesini gönüllü olarak kullanmaya başlamıştır. Covid-19 pandemisinin gelişmesiyle birlikte, giderek daha fazla okul, mağaza, ofis binası ve apartman binaları, el dezenfeksiyonu ve dezenfektan spreyleri sağlayarak veya binaların girişlerinde vücut ısısı kontrol noktaları kurarak kendini savunma önlemleri almaya başlamıştır. Ek olarak, bazı hususlarda insanların kendi kendilerine önlem alma seviyesinin bu kadar yüksek olması nedeniyle, Tayvanlılar hükümet tarafından verilen her mantıklı tavsiyeyi takip etmektedirler.
Üçüncüsü, Tayvan COVID–19 hastalarının önlenmesi ve tedavisine adanmış en iyi tıbbi ve halk sağlığı ekiplerinden birine sahiptir. Tayvan ayrıca en iyi destekleyici gruplardan biri olan tıbbi profesyonel ulaşım ve temizlik personeline sahiptir. Bu nedenle, Tayvan’da köklü bir tıbbi sağlık sisteminin hizmetine erişilebilirlik iyi şekilde çalışabilmiştir. Tayvan’ın tüm yasal sakinlerinin, 1995 yılında Kuomintang (KMT) hükümeti tarafından başlatılan tek ödemeli bir zorunlu sosyal sigorta programı olan Ulusal Sağlık Sigortası’na (NHI) katılmaya uygun olduğuna değinmek yerinde olacaktır. COVID-19 Tayvan’ı tehdit ettiği anda NIH programı entegre bir hastane ve klinik sistemi ve kolay erişilebilir tıbbi ve halk sağlığı kapasitesi ile merkezi hükümetin durumu daha kolay değerlendirmesine ve yönetmesine yardımcı olmuştur.
Son olarak, Tayvan hükümetinin, özellikle sivil toplum kuruluşları (STK’lar) biçimindeki sağlam sivil toplumu, uzun süredir ihtiyaç duyan ülkelere gıda güvenliği, sıhhi tesisat malzemeleri ve tıbbi hizmetler konusunda insani yardım sağlama konusunda uzun süredir çalışmaktadır. Acımasız uluslararası siyasi gerçekler nedeniyle Tayvan’ın resmi yardım kanallarına sahip olmamasının boşluğunu doldurmaktadırlar. Bazı Tayvanlı STK’lar, bazen hükümetle işbirliği içinde, pandemi süresince yabancı toplumlara yardımcı olmak için işbirliği ve ortaklık için sınırlı kaynaklardan en iyi şekilde yararlanmaya öncelik vermektedirler.
Tayvan’ın virüs boyunca DSÖ konusunda haklı bir şekilde izlediği yolun herkes tarafından bilinmesi gerekmektedir. Bazı ülkelerin sırf politik ve ekonomik olarak güçlü konumda olmaları nedeniyle uluslararası bir örgütü domine etmesi bir örgütün bağımsızlığını ve bu örgüte karşı olan bakış açısını tehlikeye atmaktadır. Tayvan’ın DSÖ sistemine dâhil edilmesinin istenmesi ve bunun savunulması siyasetle ilgili değil, temel insan haklarıyla ve Tayvan halkının uluslararası toplum tarafından tanınabilme ve katkıda bulunma arzusuyla ilgilidir.
Ali Demir
Stratejik Ortak Misafir Yazar
[irp posts=”26779″ name=”Koronavirüste Örnek Ülke Tayvan Ne Yaptı?”]
KAYNAK
[1] https://www.cfr.org/in-brief/why-does-who-exclude-taiwan konu hakkında diğer görüşler için bkz. ( Erişim Tarihi: 15.05.20)
[2] Tartışmalar hakkında detaylı bilgi için bkz. https://www.cnbc.com/2020/05/12/china-objects-to-taiwan-joining-who-meeting-on-coronavirus.html (Erişim Tarihi: 15.05.20)
[3] https://www.idu.org/excluded-but-still-able-and-willing-taiwans-story-in-the-pandemic/ konu hakkında detaylı bilgi için bkz. (Erişim Tarihi: 15.05.20)
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.