Yunanistan’ın ana karaya en uzak adası olan Meis adası büyük stratejik öneme sahip. Meis Adası’na Yunanlar Megisti, Avrupalılar ise Kastellorizo diyor. Meis’in Türkçedeki karşılığı ise Kızılhisar’dır. Ada 1512 yılından 1915 yılına kadar Osmanlı hâkimiyetinde kalmıştır.
Meis’in de aralarında olduğu 12 Ada ile ilgili kararın verildiği Paris Barış Konferansına Türkiye davet edildi. İsmet İnönü’nün başkanlığında toplanan hükümet konferansa katılmama yönünde bir karar aldı. Bu antlaşmayla 12 Ada silahsızlandırılmak şartıyla Yunanistan’a bırakıldı.
Yunanistan’a bağlı Meis Adası, Doğu Akdeniz’de, Antalya’nın Kaş ilçesinin 1.2 mil açığında ve Yunanistan’ın en doğusunda bulunan Rodos adasına uzaklığı ise 69 mildir. Yüzölçümü 7,3 km², uzunluğu 9 km olan Meis Adası’nın kıyıları girintili çıkıntılı ve sarp kayalıktır. Doğu Akdeniz’de Türkiye ve Yunanistan birbiriyle çakışan münhasır ekonomik bölge iddialarına sahiptir. Bu derin anlaşmazlığın temelinde yatan asıl sebep ise iki ülkenin adaların deniz yetki alanlarının bölüşümünde oynaması gereken role ilişkin farklı yaklaşımlarıdır.
Yunanistan, neredeyse Türkiye anakarasına bitişik küçücük Yunan adalarının anakaralarla aynı ölçüde deniz yetki alanı ürettiğini ve deniz yetki alanlarını bölen ortay hattının en doğudaki Yunan adalarıyla Türkiye anakarası arasında çekilmesi gerektiğini söylemekte. Bu şekilde bir bölüşümün hakça olmadığını ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu savunan Türkiye, anakarasına karşı bu adaların eşit ölçüde deniz yetki alanı üretmesinin hem uluslararası hukuka hem de hakkaniyet ilkesine aykırı olacağını savunmaktadır.
Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi deniz yetki alanlarının bölüşülmesinde ortay hattı kullanımını veya başka herhangi bir yöntemi öncelemiyor. Güncel uluslararası hukuka göre deniz yetki alanlarının bölüşümünde “adil” sonuç ve ülkelerin karşılıklı mutabakatı esastır.
Yunanistan’ın iddia ettiği deniz yetki alanına göre Meis adası kendi alanının yaklaşık 4.000 katı deniz yetki alanı üretmekte. Böyle gerçek dışı bir ihtimal hem uluslararası hukuka hem de hakkaniyete aykırıdır. Bu noktada tahkim kararları Türkiye’nin tezlerini desteklemekte.
1978’de Birleşik Krallık ile Fransa arasında Manş Denizi yetki alanlarının bölüşülmesinde ortay hattının güneyinde, yani yanlış tarafında kalan İngiliz adaları çembere alınmış, ortay hattının kuzeyinde kalmasına rağmen bazı ufak İngiliz adalarına ise azaltılmış etki tanınmıştır.
1982’de Uluslararası Adalet Divanı, Tunus ile Libya arasındaki deniz yetki alanlarını belirlerken Tunus’a ait Kerkennah adalarına azaltılmış etki tanımıştır. Yine 1985’te Malta ile Libya deniz alanlarının belirlenmesinde bazı ufak adalara azaltılmış etki alanı tanınmıştır.
1971’de Tunus ile İtalya arasında Linosa, Lampedusa ve Pantelleria adaları, 1978’de Avustralya ile Papua Yeni Gine arasında Torres Boğazı adaları, 1992’te Kanada ile Fransa arasında St. Pierre ve Miquelon adaları bu anlamda Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki tezlerini desteklemekte.
Sonuç olarak deniz yetki alanlarının belirlenmesinde Yunanistan’ın iddia ettiği gibi anakaralar ile adalar arasında ortay hattının değişime uğramadan otomatik kullanımı zorunlu bir uygulama değildir. Türkiye’nin uluslararası deniz hukukuna uygun olarak Mavi Vatanı 462.000 km2‘dir.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.