Uluslararası Güvenlik Kavramı ve Tehdit Algısı

750
Yazarlık Başvurusu

1900 yılında yayınlanan bir karikatür, Rus Çarlığı’nın yayılmacılığının uluslararası arenada algılanışı.

 

 

 

Bu resim 1960’lardan Rus yayılmacılığının uluslararası arenada yansıması.

 

 

 

Bu son karikatür ise uluslararası güvenlik paradigmaları bağlamında Batı’nın geçen yıllar boyunca farklı şekillerde bir düşman oluşturarak “kolektif savunma ve kolektif güvenlik” kavramlarını hep canlı tutmuştur.

 

Yukarıda vermek istediğim mesaj aslında uluslararası güvenliğin uluslararası ilişkiler ve güvenlik konularına olan etkisi idi.  1900’lerde Batı için Rusya, uluslararası güvenliği tehdit eder hale gelmişti. Bu tehlike algısı bütün tarihin serüvenini etkiledi. Konuyu anlatmadan önce kavramsal şema çizmek gerekir. Önce güvenlik kavramının en genel biçimde nasıl anlaşıldığını görmek gerekir. Yani tehdidin veya korkunun alt edilebilirliği insanı güvende hissettirir. Güvenlik; tehditlerden, korkulardan ve tehlikelerden uzak olmak anlamına gelmektedir (Karabulut, 2015) .

Bu kavramsal şema çizilirken de dikkat etmemiz gereken ilkeler vardır. Birincisi; öncelikle insanın, varlık olarak güven içinde yaşama ihtiyacını ön kabul olarak almalıyız. Şüphesiz ki insan toplumsal hayatı içinde güven duygusuyla hareket ederse potansiyelini daha iyi ortaya koyabilir, sorunları çözmek daha kolay olur.  İnsanlık var olduğundan beri güvenliği için çalışır. Birkaç insan dünyada yaşarken bile güvenlik bir problemdi, gerekli olan bir durumdu.

İkincisi; insanların güvenliklerinin yanında toplumun da güvenliği vardır. Toplum; meşru olarak güvenlik talep eder, bu meşruluğun kaynağı genelin iradesi değildir ancak genelin müzakeresinden çıkan bir karardır. (Habermas, 2018)

Üçüncüsü ise toplumların güvenlik algıları olduğu gibi devletlerin ve uluslararası kurum ve kuruluşların da güvenlik algıları vardır. Farklı yorum değerlerine sahip olsalar da bunlar ulusal boyutta olan güvenlik algılarından ve normlardan daha geniş ve kompleks bir perspektife sahiptir.

Ancak tabi ki tam güvenlik denen durum pratik anlamda mümkün değildir. Güvenlik kavramına yorumlar değişse de tamamen güvenin geçerli olduğu bir durum ütopiktir  (Karabulut, 2015).

Güvenlik subjektif bir anlam içermektedir. İnsanlar tarafından yorumlanır. Tehlike ya da tehdit olmaması değerlere bağlıdır. Bir grup için tehdit olan durum başka bir grup için önemsiz bir durum oluşturabilir.  Carlo Masala’nın dediği güvenlik “devlet”, “hükümet” ve “hükümet dışı kurumların” karar alma seçeneklerini kısıtlayan tehditlerle mücadelede yetersiz kalmaktadır. Uluslararası güvenlik anlamında bakarsak ise Muhammed Ayoob’un yorumu çok önemlidir; devletlerin sahip olduğu değerlere, ülkesel ve kurumsal yapıya ve rejime yönelik herhangi bir tehdidin olmaması durumudur (Karabulut, 2015).

Carlo Masala

Dışsal-içsel, fiziksel-psikolojik vb şekillerde tehditler ve tehlikeler güvenlik paradigmalarının özünü oluştururlar. Öncelikle günümüzde popülerliği artan şekliyle “terörizm” olgusundan örnek verelim. Hobsbawn’ın değindiği “radikal dinci terörizm” küreselleşmeyle beraber tehdit algısının nasıl değiştiğini açıklamaktadır. Hobsbawn’a göre küreselleşme terörizmin yayılışını artırmaktadır. Bu nedenle bölgesel veya uluslar tehditler çok hızlı ve etkin bir şekilde uluslararası tehditlere dönüşebilmektedir.

Güvenlik kavramının geniş kitlelere ve küresel bağlamda incelenmesi de uluslararası güvenlik kavramının özünü oluşturur. Kitleler uluslararası düzeyde incelenmelidir. Geçmiş on yıllarda radikal dinci terör bu kadar yayılabilen ve geniş kitlelere ulaşabilen -görece- bir olgu değildi; bugün görüyoruz ki bu algı değişti. Devletlerin küreselleşmeye bakışı da bu şekilde farklı bir yöne doğru evrilmektedir.

Uluslararası ve ulusal güvenlik arasında kimi zaman bir gerilim olduğu vurgulanır. Ancak uzmanların bazıları bunları kabul etmez. Bu uzmanlar devlete ve devletlerarası güvenliğe yapılan vurgunun, özellikle Soğuk Savaş sonrası yaşanan değişimleri göz ardı ettiğini söylerler. Bazıları için toplumsal daha doğru ifadeyle ulusal güvenlik daha önemli iken bazıları için uluslararası güvenlik daha önceliklidir (Baylis, 2008).

Bu tartışma uluslararası güvenlik ve ulusal güvenlik arasındaki ilişkisine vurgu yapmaktadır. Soğuk Savaş sonrası uluslararası güvenlik istenen seviyeye gelmesi gerekirken tek kutuplu ve demokratik bir düzene doğru evrilmesi gerekirken istenen küreselleşme terörizmin ve krizlerin küreselleşmesini de sağlamıştır. Güvenlik derken bunu sadece çatışma anlamında düşünmemek lazım. Bugün içinde bulunduğumuz salgın döneminde devletlerin uluslararası güvenlik konusunda Soğuk Savaş’ın nükleer çatışma riskinden daha kötü bir dönem atlatmaktadır.  Salgın olgusu tek başına düşünüldüğünde uluslararası güvenliğin bir durumu olarak görülemeyebilir ancak Çin-ABD arası krizin yükselmesi, ticari ve askeri ortaklıkların salgın nedeniyle sekteye uğraması, bazı diplomatik kurumların yürütülmesinde aksamaların yaşanması gibi nedenler güvenlik açıklarını da beraberinde getirmektedir.

Uluslararası Güvenlik ve Tehdit Algısı

Uluslararası güvenlik olgusu rasyonel bağlamda bakılırsa Weber’in otorite tanımlamaları içerisinde de yorumlanabilir. Uluslararası kurum ve kuruluşlar toplumları doğrudan temsil etmezler. Bu örgütler belli bir iktidarı ve böylelikle bir otoriteyi temsil eder. Bu nedenle uluslararası toplumda dominant olan otoriteler uluslararası güvenlik bağlamlarını da değiştirebilir. Uluslararası bağlamın değişmesi, ulusal bağlamı da değiştirir. Güvenlik algıları dönemsel ya da kalıcı olarak değişebilir. Uluslararası güvenlik paradigmalarının bu şekilde değişimine örnekler verebiliriz. Soğuk Savaş döneminde Batı dünyası için “Komünizm” bir şeytandı. Ancak 1991’de Sovyet Komünizm’inin yıkılması uluslararası güvenlik ortamında Sovyet karşıtlığı merkezli bağlantıları ve kurumları tamamen yok etmemiştir. Örneğin; NATO yani Kuzey Atlantik İşbirliği Örgütü hala işbirliğine devam etmektedir. Uluslararası toplum küresel değişimlere bu şekilde evrilir ya da dönüşür.

Peki neden uluslararası güvenlik bu kadar önemli hale geldi? (Baylis, 2008) Baylis’in makalesinde bu durum uluslararası terörizm, nükleer kaza riski, küresel ısınma, küresel ekonomik kriz vb tehlikeler içeren bir olgunun yerleşmesinin uluslararası güvenliği hassas hale getirdiğini söylemektedir. Bu olgu ” küreselleşmedir “.

Ulusal güvenlik algısının değişimi de uluslararası güvenlik denen olguyu etkilemektedir. Uluslararası güvenlik bölgesel ve ulusal denklemleri değiştirebilen bir üst formdur aslında. Ulusal-uluslararası farklılaşması bundan dolayıdır. Bu farklılaşmaya çok güzel bir örnek Mısır’da yaşanmıştır. Mısır, II. Dünya Savaşı süreci boyunca Nazi hükümetini destekleyici bir politika gütmüştür. Savaş bittikten sonra bile gerçekten soykırım olmadığı bunun küresel Yahudi merkezli bir örgüt tarafından yapıldığı iddiaları ortaya atılmıştır. Nazi hükümeti Mısır’da partilerle ortak programlar ortaya koymuştur. Bu dönemde Yahudiler kızıl komunistler olarak görülmüş ve katliamları hoş görülmüştür. Ancak uluslararası sistem Nazilerin yıkımından sonra Sovyetler Birliği ve ABD arasında iki kutuplu bir düzene evrilmiştir. Sovyetler, Süveyş Kanalı’nın 1956 yılında millileştirilmesinde Mısır’daki Nasır hükümetini desteklemiş ve Mısır’da Sovyetler Birliği aleyhtarlığı kesilmiştir. Bu dönemde Mısırlılar Yahudileri Nazi işbirlikçisi olarak tanıtmış ve komünist ifadesi yerine faşist ve ırkçı Yahudi terimleri yerleşmiştir (Lewis, 2018). Düşman görülen Sovyetler bir anda dost ve müttefik olmuşlardır. İşte uluslararası ilişkilerin uluslararası güvenlik kavramına addettiği önem hakkında güzel bir örnek budur.

Adil İnce

Stratejik Ortak Misafir Yazar

KAYNAK

Baylis, J. (2008). Uluslararası İlişkilerde Güvenlik Kavramı. Uluslararası İlişkiler Dergisi , 69-85.

Caforio, G. (2017). Askeri Sosyoloji. İstanbul: Nobel Yayınları.

Giddens, A. (2017). Siyaset , Sosyoloji ve Toplumsal Teori. İstanbul: Metis Yayınları.

Habermas, J. (2018). Kamusallığın Yapısal Dönüşümü. İstanbul: İletişim Yayınları.

Heywood, A. (2017). Küresel Siyaset. Ankara: BB101.

Hobsbawn, E. (2007). Küreselleşme , Demokrasi ve Terörizm. İstanbul: Agora Yayınları.

Huntington, S. (2004). Asker ve Devlet. İstanbul: Salyangoz Yayınları.

Karabulut, B. (2015). Küreselleşme Sürecinde Güvenliği Yeniden Düşünmek . Ankara: Barış Kitap.

Lewis, B. (2018). Semitizm ve Anti-Semitizm. Ankara: Akılçelen Yayınları.

OEC. (2017). Observatory Of Economic Complexity. 05 19, 2020

https://oec.world/tr/profile/country/deu/

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz