Tarih boyunca insanlar, yaşadıkları anın bir kaydını almış ve bu anların vesikalarını kaydetmişlerdir. Anı kaydederken belirli bir başlangıç ve bitiş tarihi belirleyen insanların veya uygarlıkların kayıtları yaklaşık olarak tahmin edilmektedir. Ancak zamanın sınırlarını belirlemese de belirli şartlar ve kurallar çerçevesinde kaydını almaya yarayan takvimlerin ortaya çıkmasıyla birlikte kayıtların tarihlerin yaklaşık olarak tahmin edilmekten çıkmış, çeşitli takvimlerin yardımıyla zamanın çeşitli evreleri sıralanıp kaydedilebilmiştir. Bu çalışmada, algılamaya ve anlamlandırmaya yardımcı olan zaman ve takvim kavramlarının eskiçağlarda ortaya çıkışları, yerel ve bölgeler üstü takvimler incelenecektir.
1.) Zaman ve Takvim Kavramları
a.) Zaman Kavramı
“Zaman kavramı nasıl ortaya çıktı?” veya “Zaman neden ölçülmeye başladı?” sorularının oldukça kısa bir cevabı vardır: Zaman ve zamanın ölçülmesi insanların ihtiyaçlarından dolayı ortaya çıkmıştır. Zaman ve onun ölçeği de itibaridir, yani olmadığı halde var sayılır. İnsan olmasaydı zaman kavramı da olmazdı. Örneğin Ay’da insan ve başka canlılar olmadığı için zaman kavramı da yoktur.[1] Ancak zaman “ölçülebilir bir nicelik” anlamıyla ele alındığında, öncelikle gündeme düşen kavram, “ölçü birimi” olmaktadır. Bu ihtiyacı hisseden insanoğlu, sabit görünen ve ölçülebilir olan ilk şeyin “gün” olduğunu fark etmiştir. Sümerliler ve Babilliler belirledikleri bu süreyi, önce yirmi dört eşit parçaya bölerek “saat” kavramına ulaşmışlar, ardından da altılı sistem yardımıyla dakika ve saniye tariflerine varmışlardır.[2] Mısırlılar, geceleri hava yağışlı, bulutlu ya da tozlu olduğu zamanların doğuşunu gözetlemek için “su saati” kullanıyorlardı. Zamanımıza kadar ulaşmış Eski Mısır su saatleri bulunmaktadır. Bunların en eskisi M.Ö. XIII. yüzyıldan kalmadır. Bu saatin üzerinde, kurban saatlerinin belirlenmesi işine yaradığını ifade eden bir yazı bulunmaktadır. M.Ö. XVI. yüzyılda su saatlerinin kullanıldığı da eldeki bir belgeden anlaşılmaktadır.[3] Su saati, Roma İmparatorluğu zamanında Yunanlılarda ve öteki Batı uluslarında, ayrıntılarında yapılan değişikliklerle birlikte çok yaygınlaşmıştır. Eskiçağ ulusları Zaman kavramı hakkında bilinçlenince de güneş saatini kullandılar. [4]
b.) Takvim Kavramı
Eski Mezopotamya’da saat kavramının insanoğlu tarafından anlaşılması ile zamanın ölçülebilmesi için ilk altyapı oluşmuşsa da zamanın “nereden gelip nereye gittiğini” sorgulayan insanlar, geçmişi yerli yerine oturtmak gayesi ile kullanabileceği bir yöntem bilmemekteydiler. Bu yöntem eksikliği giderebilmek için ve geniş zaman aralıklarının tespitinde ve kaydedilmesinde kullanılabilecek sistemler geliştirilmiş ve buna takvim adını verilmiştir.[5] Kısacası “zaman” kavramının belirli terimlerle ifade edilebilmesini sağlamak için geliştirilen sistemlerin genel ismi takvimdir. Bütün takvimler gökcisimlerinin hareketlerinin gözlemlenmesine dayanır ve yasaları herkesin algılayabileceği doğal bir dönüşü temel alır. Üç gökbilimsel dönüş bu konuda kaynak oluşturur. Bunlar; günün uzunluğunu ortaya koyan Dünya’nın kendi çevresinde dönüşü, Ay’ın Dünya çevresinde dönüşü ve yılın uzunluğunu belirleyen Dünya’nın Güneş’in çevresinde dönüşüdür.[6] Antik çağda Mısır ve Roma dışında tüm halklar kameri ayları kullanmışlardır. Bir Roma ayı, yılın geleneksel bir şekilde bölümlere ayılmasıdır, Ay’ın döngüsüyle bir ilgisi yoktur. Fakat kökeni Ay’a dayanmaktadır. [7]
2.) Yerel ve Bölgeler Üstü Takvimler
Takvimlerin oluşturulma zamanlarında en büyük sorunlardan birisi, gözlemlenebilen ve hareketleri kısmen de olsa kayıt altına alınabilen Güneş, Ay ve bunların hareketlerine bağlı olarak hareketi anlaşılan Dünya’dan başka, genel olarak kabul gören verilerin elde olmamasıdır. Dünya ve Ay’ın dönüş süresi, evren içinde bu varlıkların yerleri ve hareketlerinin incelikleri, Güneş’in Dünya’ya olan uzaklığı ve şekli gibi konular eskiçağlarda üzerinde ittifakla karar alınıp onaylanmış verilere sahip değillerdi. Bu durum, “yıl” kavramının değişkenliğini oldukça etkilemekteydi. Çünkü bir önceki yılda denk gelinen gün veya ayın bir sonraki yıl için belirli, sabit bir noktası bulunamıyordu. M.S. 2. Yüzyılda yaşamış olan Batlamyus’un “Mathematike Syntaksis” (Matematik Bileşim) adlı eserinde yeryuvarlağını evrenin ortasına yerleştirip sabit kabul ederek Güneş’in Dünya çevresinde döndüğünü söylemesi ve bu teorinin kabul görmesi bu sorunun temel sebeplerinden birisidir. Bahsedilen tarihler kadar bile yeni olmayan ve yazının bulunmasından yaklaşık olarak bir milenyum kadar sonra ortaya çıkan bazı vesikalarda, tarihin kaydının ve ilk takvimlerin daha basit şekillerde kullanıldığı belirlenmiştir.
a.) Hitit Takvimleri
Hitit kaynaklarından edinilen bilgiler genel olarak eksiklik ve çelişkilerle dolu olduğundan dolayı kullandıkları takvim biçiminin özellikleri geniş çapta ve kesin doğrulukla çıkarılamamış ancak belirli tanrılara özgü festivallerin uygun zamanda kutlanması, evrenin düzenini sürdürmek için esas oldukları anlaşılmıştır. Fakat bu festivallerin yıl içinde nasıl konumlandırıldıklarına dair kanıt yoktur, konumları yalnızca bazıları mevsimlerle ilişkilendirilmiş olduklarından dolayı tahmin edilebilmektedir.[8] Ancak Hititler’deki tarih düşme ve kronoloji anlayışı, genellikle nispi kronolojinin sağladığı imkanlar yoluyla, yani bir başka kaynakla karşılaştırma yapılarak teyit edilme yoluyla tespit edilmektedir.[9]
b.) Urartu Takvimleri
Hakkındaki en temel bilgileri günümüzde Van’da bulunan “Meher Kapı” adlı yazıttan edinilebilen bilgilere göre Urartular, inandıkları tüm tanrıların isimleri belli bir düzen içinde verilmiş, tanrılara ne zaman ve ne tür hayvanların kurban kesileceği belirtilmiştir.[10] Bu yazıtta belirli bir kült olayının zamanı olarak ―Güneş Tanrısı ayından bahsedilmiştir. Fakat Urartu yazıtlarından bir yılda kaç ayın veya bir ayda kaç günün bulunduğu bilgilerine ulaşmak mümkün olmamıştır.[11]
c.) Babil Takvimleri
Babiller’de yılın başlangıcı “Nisannu” ayındadır ve bu ay ilkbahar ekinoksuna denk gelmektedir. Günler günbatımından itibaren sayılmışlardır. On iki aylık bir Ay yılı 354 gün ettiğinden, Ay yılı 365,25 gün eden Güneş yılından yaklaşık on bir gün daha kısadır. Ay takvimini Güneş takvimiyle yaklaşık olarak aynı hizada tutmak için aralıklara fazladan ayların eklenmesi gerekmiştir. Babil takviminde on dokuz yıllık çevrimin kullanıldığı bilinmektedir. Bu çevrimde her 19 yılda yedi kez ay eklemesi yapılmıştır.[12]
d.) Ion, Dor ve Aiol Takvimleri
Ion Takvimi
Ionia aylarının belirleyici özelliği, sondaki -ion ekidir. Şüphe duyulan durumlarda, ayın Ion olduğunun belirlenmesi için bir ölçüt olarak kullanılmıştır. Yerel takvimler için kırk sekiz farklı yerleşime veya adaya ait ay günümüze gelmiştir (koloniler ayrı olarak sayılmazsa toplam otuz bir yerel takvime ait). Altmış tane Ion ay adı bulunmaktadır. Bu altmış ay adından yirmi dokuzu yalnızca bir, onu ise yalnızca iki takvimde görülmekteyken, on dört tanesine altı veya daha fazla takvimde rastlanmaktadır.[13]
Dor Takvimi
Batı Yunan Bölgesi’nden şu ana kadar toplam 103 adet farklı ay adı toplanabilmiştir. Ana kent takvimleriyle koloni takvimleri arasındaki ilişki, Dor takviminde de Ion kentlerindekilere benzemektedir: Koloniler kuruldukları dönemde ana kentin o zaman yürürlükte olan takvimini benimsemişlerdir.[14]
Aiol Takvimi
Aiol takvimleri, Lesbos Adası ile Anadolu’daki Aiolis ve Mysia bölgelerinde görülmektedirler. Bu gruba dahil olan takvimlerde Arkadia, Kıbrıs ve diğer Hellen bölgelerinde kullanılan ay adlarına rastlandığı gibi, bu bölgeye özgü aylar da bulunmaktadır.[15]
3.) Roma Takvimleri
Romalılar arasında ilk resmî takvim, kentin kurucusu Romulus tarafından ayın dönüşüne ve evrelerine dayanarak M.Ö. 738’de düzenlendi. Romulus’un düzenlediği Romanın ilk takvimine göre, Romanın kuruluş tarihi (M.Ö. 753) başlangıç noktası kabul edilerek yıllar belirlenmişti; yıl, 304 gün ve 10 aydan oluşuyordu.[16] Mısır’ın İskenderiye şehrinde yerleşmiş olan Yunanlı astronom Sosigenes’in (M.Ö. 1. yüzyıl) öğütlemesi üzerine Roma İmparatoru Julius Caesar (M.Ö. 101-44), yaptığı takvim reformunun temellerini M.Ö. 46 yılında saptadı; ardından Güneş ve Ay’ın görünür çaplarının değişimlerini buldu. İmparator Caesar M.Ö. 46 yılında giriştiği bu takvim düzenlemesinde M.Ö. 45 yılının yılbaşını, Ocak ayının birinci gününe aldı. Bu düzenlemede kendisinin çok emeği geçtiği için bu takvime “Jülyen Takvimi” dendi. Bununla birlikte takvimde yapılan bu düzenleme ve doğrultma sonradan ve zamanla yine bozuldu.
Sonuç
İnsanoğlunun tarihi bir şekilde kayıt altına alması, görüldüğü üzere farklı coğrafyalarda farklı şekillerde gerçekleşmiştir. Bununla birlikte toplumun ortak bilinci diyebileceğimiz bir şekilde eskiçağ uygarlıklarının ve eski tarihlerde varlıklarını sürdüren diğer uygarlıkların bu tarihlerin kayıt şekli olan takvimi ve onun değiştirilmiş/geliştirilmiş versiyonlarını yaşamış, kayıt altına almıştır. Başlangıçta gelenekselleşen belirli günlerin (örn.: festivaller) kutlanması amacıyla oluşturulmaya çalışılan takvimler, zaman içinde Güneş, Ay ve Dünya’nın hareketlerini de göz önünde bulundurarak farklılaşmış ve çeşitlenmiştir. Netice olarak farklı bölgelerde, farklı türlerde de olsa insanların yaşadıkları zamanları belirli sınırlamalar içerisinde ve tekrar eden şekillere sokmayı başarabilmişlerdir.
KAYNAK
ÇAĞATAY, N., “Eski Çağlardan Bu Yana Zaman Ölçümü ve Takvim”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. XXII, S. 1, 1978, s.105-138.
KIZGUT, R., “Eskiçağ Uygarlıklarında Tarih Düşme Yöntemleri”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 2009
SAYILI, A. “Mısırlılarda ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp”, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kül Tür Merkezi Yayını, S. 47, Ankara 1991.
GERÇEK, S., “Hellenistik Çağ Batı Anadolu Takvimleri”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2011.
“Meher Kapı”, https://van.ktb.gov.tr/TR-76517/meher-kapi.html, Erişim Tarihi: 03.07.2020.
[1] Neşet Çağatay, “Eski Çağlardan Bu Yana Zaman Ölçümü ve Takvim”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. XXII, S. 1, 1978, s. 105
[2] Rahim Kızgut, “Eskiçağ Uygarlıklarında Tarih Düşme Yöntemleri”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 2009, s. 12
[3] Aydın Sayılı, “Mısırlılarda ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp”, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kül Tür Merkezi Yayını, S. 47, Ankara 1991, s. 116
[4] Neşet Çağatay, a.g.e., s. 114
[5] Rahim Kızgut, a.g.e., s. 15
[6] Sevgi Gerçek, “Hellenistik Çağ Batı Anadolu Takvimleri”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2011, s. 22
[7] Sevgi Gerçek, a.g.e., s. 25
[8] Sevgi Gerçek, a.g.e., s. 12
[9] Rahim Kızgut, a.g.e., s. 29
[10] https://van.ktb.gov.tr/TR-76517/meher-kapi.html, Erişim Tarihi: 03.07.2020.
[11] Sevgi Gerçek, a.g.e., s. 13
[12] Sevgi Gerçek, a.g.e., s. 15
[13] Sevgi Gerçek, a.g.e., s. 46
[14] Sevgi Gerçek, a.g.e., s. 76
[15] Sevgi Gerçek, a.g.e., s. 80
[16] Rahim Kızgut, a.g.e., s.73
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Tebriklerimi sunuyorum hocam harika bir çalışma olmuş