Stratejik Ortak üzerinde ilk olarak tarafımca bahsedilmiş olunan Kuloğlu Türklerinin günümüzdeki mevcudiyetleri hakkında bilgi sahibi olmak için yazıyı inceleyebilirsiniz.
Osmanlı Dönemi Libya’sında Kuloğulları’na Dair Notlar
Kuloğlu mekanizması da tıpkı yeniçeri mekanizması gibi işler. Fakat yeniçeriler, gayrimüslim tebaadan Müslümanlaştırılan halklardan mürekkep iken Kuloğulları, Türklerden seçilerek Garp Ocakları’na gönderilen devşirmelerdir.
“İstanbul, İzmir, Antalya’da Garp Ocaklarının birer vekili bulunup bunlar mezkûr sahil sancaklarında ‘terlemeden para kazanmak ve solumadan can vermek isteyenler bayrağımız altına gelsin’ diyerek tellal çağırtır, icabet edenleri toplar ve bir gemi dolduracak kadar çoğalınca hemen Cezayir’ e yollarlardı. Cezayir yeniçerisi olmak için başka bazı evsafla beraber Türk olmak şarttı. En aşağısı, yeniçeri ahalinin en büyüğünün üstünde yer tutardı.”(İlter, 1936).
Yukarıdaki sözü geçen hususlar, Kuloğulları’na neden ihtiyaç duyulduğunu özetleyebilecek niteliktedir.
- Orta Afrika ve Akdeniz arasında, medeniyeti savunmasız bırakan binlerce kilometrelik çöl ikliminde, ticaret mallarının geçişini kontrol eden, talan kültürü ve yağmacılıkla hayatlarını idame ettiren bedevilerin, Kuzey Afrika sahil hattı üzerindeki üstünlüğünün yok edilmesi
- Sahilden Akdeniz’e indirilen ticaret mallarının güvenliğinin temin edilebilmesi
- Avrupalıların Akdeniz’den Osmanlı ülkesine terkip edebileceği tehditlerin henüz Garp Ocakları mıntıkasındayken kontrol altına alınması
Coğrafyanın doğurduğu etkenler, Osmanlı Devleti’ni İskenderiye’den Cezayir’e kadar sahil hattında bir Türk yerleşkesi oluşturmaya icbar etmiştir.
Mahmud Naci’nin “Yerli Türk” dediği bu sınıfa mensup kimseler, asker olarak gelip Trablusgarp’ı alanların çocukları ve torunlarıdır. Onlara yerlilik vasfını, Anadolu’dan gelenlerin bölgedeki yerli kadınlarla evlilikleri kazandırdı. Kısaca “Kuloğlu” kelimesi ile tarif edilen Türk soylu bu insanlar daha ziyade yerli gelenek ve adetler üzere yaşadılar. Bulundukları mahallerde Osmanlı Devletine en bağlı toplum olarak kaldılar ve kendi ifadeleriyle Kuzey Afrika’da “ahali-i sadıka” vasfını hak ettiler (Kavas, 2001, s.33).
Kuloğullarının itibarı üzerine misal vermek gerekirse; Türkler ve bunların evlatları olan Kuloğulları Hanefi mezhebine bağlı iken Libya’daki diğer Müslümanlar Maliki mezhebinden olup her mezhebin kendine mahsus müftüleri ve şer’i mahkemeleri bulunmakta, hukuki meseleler kişilerin kendi mezhebince hal olunmaktaydı.
Ceza müeyyidelerinde ise; Kuloğulları suç işlediklerinde teşhir edilmezler, kimsenin görmediği yerlerde kırbaçlanırlardı. Ölüm gerektiren suçların faili olduklarında ise şehir meydanlarında kafaları kesilmez, devletin en yüksek makamlarına muamele edildiği üzere yalnız iken iple boğularak idam edilirlerdi (Koloğlu, 2011 s.9).
Kuloğulları binek hayvan beslemek, gerekli şartlar altında harbe –kendi imkânlarıyla- teçhizatlanarak katılmak, eyalette jandarmanın ilgilenmediği bölgelerde vergi toplama ve (gerekli hallerde) suçluları tevkif etmek gibi sorumluluklar ile mesul idiler ve bunun karşılığında vergiden muaf tutulurlardı.
Osmanlı Devleti tarafından Türk olmalarına özen gösterilerek seçilerek Trablus’ta vazifelendirilen, kökeni ‘karakol’ adı verilen yeniçerilere dayandırılan[1] Garp Ocakları mensuplarının, yaşlılık yahut birtakım özel durumlar sebebiyle yerli halk ile evlenmelerinden Kuloğulları meydana geldi. (Koray, 1980). Garp Ocakları’ndaki Türk nüfusu, iktisadi sebeplerle ağır yük getiren Anadolu’dan yapılan asker sevkinden ziyade, bunların yerli kadınlarla evliliklerinden doğan çocuklarıyla artmaktaydı.
Libya halkı ile Türklerin, Osmanlı fetihleriyle beraber siyasal zeminde kader birliği etmelerinden bu yana, Türklerin her zaman Libya üzerinde müspet bir etkisi olmuştur. Garp Ocakları vasıtasıyla bölgeye yerleşen Türkler, idarî-mülkî amir sıfatlarıyla bölgede vazifelendirildikleri için muhatapları, genel itibariyle toplumun üst tabakasını oluşturan kabile yöneticileri olmuştur. Bu Türkler evlenme salahiyeti elde edebildikleri zaman da ekseriyette temasta oldukları kanaat önderlerinin kızları/akrabaları ile aile bağları kurmayı tercih etmişlerdir. Yerel halktan olan bir anne ile Türk olan babanın çocukları, ilk Kuloğlu neslini meydana getirmişlerdir. Anne tarafının soylu bir aileden, baba tarafının ise devlet görevlisi olması Kuloğulları üzerinde oluşan ihtimam ve saygınlığı artırmıştır, evlenme vakti gelen Kuloğulları da yine bölgenin soylu hanımefendileri ile beraberlikler kurarak, kabilelerle soy birliğini devam ettirmişlerdir. Hem kabilelerle akrabalık bağı kurarak güven telkin eden, hem de babalarının Türk ve Osmanlı memuru olmalarıyla eminlik sıfatı kazanan Kuloğulları; içtimaî yapı içinde sözü itibar gören ve kabileler arasında anlaşmazlığa sebep olan birtakım durumlarda hakemlik/hâkimlik sıfatlarına başvurulan kişiler olarak hayat sürdürmüşlerdir.
İlginçtir, bu gelenek günümüz Libya’sında da yer yer sürmektedir. Gerek Türklüklerine alamet itibarlı yaşantıları, gerekse Libya’daki siyasi-sosyal konumlarına matuf, bugün halen toplum içinde ihtilafa düşülen birtakım konularda Kuloğullarının hakemliğine başvurulabilmektedir.
Kuloğlu Türkleri Unutuldu Mu?
Türklerin Libya’ya Katkılarına Kısa Bir Bakış:
1911 tarihli kongrede İttihat ve Terakki Cemiyeti mensupları Trablusgarp ve Bingazi’de yüzyıllardır devam eden Türk varlığını korumaya irade beyan ederler. Binbaşı Enver Bey, Kolağası Mustafa Kemal Bey (Atatürk), Fuat Bey (Bulca), Nuri Bey (Conker), Eşref Bey (Kuşçubaşı), Ali Fethi Bey (Okyar), Halil Bey (Enver Bey’in amcası), Nuri Bey (Enver Bey’in kardeşi), Ekrem Bey (Müşir Recep Paşa’nın oğlu) Trablusgarp savaşına tüm mesuliyeti üzerlerine alarak ve gönüllü olarak katılmışlardır (Yüksel, 2016).
1918 yılında Afrika çöllerinde fedakârca verilen amansız mücadelelerin sonunda, mücbir sebepler ile Mondros Ateşkes Anlaşması sonucu bölgeden çekilen Türkler:
- İki büyük Arap aşireti lideri Ahmed Şerif Es-Senusi, Ahmed el-Maryad,
- Son Osmanlı Mebusan Meclisi üyesi ve Berberilerin lideri Süleyman Baruni
- Mısrata’da Osmanlı askerlerine ev sahipliği yapan Kuloğlu aşiretinin önde gelenlerinden, Hums Mutasarrıfı Ramazan Bey Suveyhli’yi bir araya getirerek
- 15 Kasım 1918 tarihinde Trablusgarp Cumhuriyeti’ni kurdurmuştur (Baba, 2020).
1951 yılında bağımsızlıklarını kazanan Libyalılar yeniden devletlerini inşa ederlerken, genç Libya devletinde, Türkler yine vazgeçilmez unsur olmuştur. Kuloğlu sınıfına mensup kimselerin bizzat kral İdris tarafından vazife başına getirildiği bilinmektedir: Celal Tevfik Karasapan’ın Libya Büyükelçiliği yaptığı dönemde Kral I. İdris’in mücadele arkadaşlarından Cemaleddin Başağa, ilk başbakan Sadullah Koloğlu gibi önemli şahsiyetler Kuloğlu Türklerinden olup devletin kurmayları niteliğindelerdir.
2014 yılında Sn. Ahmet Baba ve ekibi tarafından; 1918’de kurulan Bağımsız Trablusgarp Cumhuriyeti’nin kurmaylarının torunları Türkiye’ye davet edilerek Türk-Libya kardeşlik ilişkilerini muhteva eden bir organizasyon düzenlenmiştir.
“15 Kasım 2014 tarihinde Tarihdaş Milletler ve Topluluklar Cemiyeti olarak, “Hatırlama, Vefa ve Şükran Toplantıları” kapsamında, “Trablusgarp Cumhuriyeti’nin Kuruluşunun 97. Yıl Dönümü” münasebetiyle, kurucu unsurların ve oradaki Türk ve Köroğlu Aşireti’nin ileri gelenlerinin hala gönlü bizimle olan torunlarını Ankara’ya davet ederek konferans düzenledik. Bugüne kadar da 1918 tarihinde Libya Cumhuriyeti’ni kuran unsurların torunları ile ilişkilerimiz devam etmektedir.” (Baba, 2020).
2020 yılına gelindiğinde ise Türk askerinin Libya’ya barış ve refah götürmek üzere terkip ettiği harekâtın hemen akabinde Libya Türkleri kamuoyumuz tarafından da tanınmıştır. Libya ve Türkiye arasında güncel ilişkilere dair:
- Libya’da bulunan Köroğlu Türkleri derneğinin mevcut 60.000 kayıtlı üyesi bulunup bu dernek, bugün Türk akademiyası ile sıkı ilişkiler içerisindedir.
- Trablus yönetimi ile Ankara arasında öğrenci değişim programlarına dair projeler olgunlaşma sürecindedir.
- Türkiye Cumhuriyeti Devleti TİKA vasıtasıyla, Trablus’un güneyinde Hafter’in zulmüne uğramış ve ağır şartlar altında zorunlu göçe tabi tutulmuş mazlum Libya halkının da maddî-manevi en büyük destekçisi olmuştur. Bundan başka TİKA, Libya’daki ilköğretimden yükseköğretim seviyesine kadar birçok eğitim kurumunun ihtiyaçlarını temin etmiştir/etmektedir. Bununla beraber bu eğitim kurumlarının niteliklerini artırmak üzere, öğrenci ve öğretmenlere yönelik muhtelif eğitim ve kurs programları düzenlemiştir.
- Trablus Üniversitesine Türk Dili Eğitimi bölümü açılması da iki ülke arasındaki müşterek projeler arasındadır.
Sonuç olarak, gerek tarihî faaliyetler gerekse güncel iştirakler göstermektedir ki; Trablus’u, muhayyilesinde Türk’ün vatan toprağı bellemiş, 1918’de terk ederken dahi bölgede bağımsız bir devlet[2] bırakarak rücu etmiş, sarsılmaz bir iradenin temsilcilerine ve onların günümüzdeki sancaktarı olan Türk Milletine, Kuloğullarının/Libya Türklerinin unutulduğunu ima etmenin dahi haksızlık olacağı kanaatindeyiz.
Kuloğlu, Koluğlu ve Köroğlu Kavramlarına Dair
Kuloğlu (كولوغلو) ve Koloğlu (كولوغلو) kavramlarının, Osmanlıca yazımının aynı olması sebebiyle bir okuma farkından ileri geldiği açıktır. Osmanlıca yazımda و (vav) harfi kullanıma göre -o,-ö,-u,-ü seslerinde okunabildiği için kelime; yazımı bire bir aynı olduğu halde ‘Kuloğlu’ veya ‘Koloğlu’ olarak okutabilir. Bilindiği üzere Kuloğlu (ya da Koloğlu) kavramı umumiyetle -Kuzey Afrika sahası özelinde- anne tarafının Arap baba tarafının ise Türk olduğu kişilere denmektedir.
Köroğlu (كرغلي) kavramı ise Osmanlıca yazımında görüldüğü üzere Kuloğlu (ya da Koloğlu) demek değildir. Bu kavramlar yazılışları itibariyle de muhtevaları itibariyle de birbirinden farklı Türk grupları tabir etmek için kullanılmaktadır. İki kelimeyi aynı kabul ederek, Köroğlu tabirinin de bir dil arazı sonucu meydana geldiğini iddia etmek, kolaycı bir yaklaşımdır ve bizzat Libya Köroğlu Türkleri tarafından da tenkit edilmektedir. “Köroğlu” Karaman ve çevresinden Libya’ya göçmüş olan Türk grupların takriben 350 yıldır kendilerini tabir etmek için kullandıkları bir kavramdır.
Cihan harbinin vuku bulması, Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’dan geri çekilmesi ve Avrupalıların Libya’yı işgali gibi süreçler iki kelimenin kaderini birleştirmiştir. Bu müttehit olma sürecinin en büyük etkenlerinden birisi; Libya’nın Avrupalı işgaline maruz kaldığı süre zarfında ‘Kuloğlu’ kavramının, Avrupalılar tarafından yozlaştırılarak ‘Köleoğlu, Osmanlı’nın kulları’ gibi anlamlara geldiği iddiasının, bir propaganda unsuru olarak halka deklare edilmesi olmuştur.
Libya’daki Türk halkının nezdinde bu propaganda makes bulmasa da günümüzde Kuloğlu kavramına Libyalılar tarafından endişe ile yaklaşıldığı da görülmektedir. Bu sebeple bugün Libya’daki Kuloğlu Türkleri de “Köroğlu Türkleri” nitelendirmesini kendilerine yakıştırmışlardır.
Köroğlu Türkleri teriminin Libya sahasında başarı göstermesinin bir diğer boyutu da Libya, Osmanlı idaresi altındayken Anadolu’dan Girit’e, Bingazi’ye, Trablusgarp’a göçmüş, Türk kökenli olmayan fakat Türk Devleti’ne gönülden bağlı, Anadolu toprağıyla mayalanmış, köklerini Türk yurdunda bırakan vatandaşlarımızın da Köroğlu Türk’ü kimliğini kendilerine yakıştırmaları olmuştur.
Sonuç olarak Köroğlu Türkleri kavramı; yalnızca Türk soylu halka değil, Libya’da yaşayan tüm Anadolu bakiyesi unsurlara, onların hassasiyetlerini incitmeksizin, bir siyasi ‘mümkün’ alanı var ederek onları, Türk millî kimliği çatısı altında tevhit etme kabiliyeti sergilemiştir.
Taha D. Turan
Stratejik Ortak Misafir Yazar
KAYNAK
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Baba, A. (2020). Libya-Türkiye ilişkilerinin tarihi ve bugünü. Parlamento dergisi, 65, 42-49.
İlter, A. S. (1936). Şimali Afrika’da Türkler (Cilt 1) (p.107). Vakit Gazete-Matbaa.
Kavas, A. (2001). Kuzey Afrika’da bir Osmanlı nesli: Kuloğulları. Osmanlı araştırmaları dergisi, xxi(2001). 31-68.
Koloğlu, O. (2011). Arap kaymakam. Aykırı Yayınları.
Koray, E. (1980). Libya tarih ve kültür. Türk-Libya ilişkileri (ss.117-135) içinde. Türk-Libya Dostluk Derneği.
Yüksel, M. (2016). Osmanlı son döneminde Trablusgarp vilayetinin sosyal ve ekonomik yapısı (1872-1911). [Basılmamış Yüksek Lisans Tezi]. Hitit Üniversitesi.
[1] Kavas, A. (2001). Kuzey Afrika’da bir Osmanlı nesli: Kuloğulları. Osmanlı araştırmaları dergisi, xxi(2001). 31-68.
[2] Trablusgarp Cumhuriyeti
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Araştırmamda kaynak olarak göstereceğim bilgiler bulunuyor, teşekkürler.
Araştırmamda kaynak olarak göstereceğim bilgiler bulunuyor, teşekkürler.
Emeğinize sağlık, yararlandık
Değerli bir çalışma olmuş elinize sağlık bu konuda daha fazla bilgi gelirse güzel olur.
İlk Kuloğlu neslinin nasıl ortaya çıktığını, hakemlik konusu gibi spesifik bilgilere sahip değildim. Öğrendim, mutlu oldum. Özellikle Köleoğlu kavramına ilk defa denk geldim. Çalışmanız, kaynak kullanımınız akademi seviyesinde. Belli ki çalışmada emek var. Emeğinize sağlık.