Sahravi ve Afrikalı topluluklar tarafından kurulan Batı Sahra, tarih boyunca Fenikeliler, Kartacalılar, Romalılar, Portekizliler, İspanyollar ve sayısını artırabileceğimiz birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Fakat bu medeniyetler arasında en etkili olanı sömürgecilik mantalitesi ile 18. yüzyılda bölgeyi ele geçiren İspanyol medeniyeti olmuştur.
Bu dönemde Batı Sahra’nın hemen sağında kalan Fas, Fransızlar tarafından sömürgeleştirildiği için bu iki ülkenin göbeği bir kesilmiştir diyebiliriz. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından ortaya çıkan bir terim olan, ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı uyarınca iki devlet de 70’li yıllarda bağımsızlığa kavuşmuş fakat sonrasında Batı Sahra için ortaya daha büyük problemler ve çözümsüzlükler ortaya çıkmıştır…
Bu yazımızda ise yaklaşık yarım asırdır çözülemeyen Batı Sahra problemini genel hatları ile inceleyeceğiz…
Öncelikle Sahravi kelimesi Arapça’da “çöl bölgesinde yaşayan kimse” anlamına gelmekte ve bölge halkı bu isimle adlandırılmaktadır. Bölgede Fusha, yani temel Arapça’dan türetilen “Hassaniyeh” lehçesi konuşulmakta ve yaklaşık yarım milyon olan bölge nüfusunun çoğunluğu da genç nüfustan oluşmaktadır.
1884 yılında İspanyollar tarafından sömürge ve kolonileştirme süreci başlatılan Batı Sahra’da, sürecin ilerlemesi ile birlikte bölge halkının egemenlik arzusu ve sömürgeye karşı direniş faaliyetleri ayyuka çıkmıştır ve bu sorunun temelinde aslında bir bağımsızlık mücadelesinden söz edebiliriz.
Bölgenin yerel halkı Sahraviler, kendi bağımsız devletlerini kurmak amacıyla Moritanya’da Polisario adıyla bilinen bir direniş örgütü kurmuş ve 1973 yılında önce İspanyollara karşı mücadele etmişlerdir. 1975 yılında Uluslararası Adalet Divanı’nın bölge halkı Sahraviler’e Selfdeterminasyon hakkını tanınması yönünde görüşünü bildirmesinin ardından ise Batı Sahra bağımsızlığını 1976 yılında ilan etmiştir. Bu bağımsızlık ilanının hemen ardından bölgenin bir kısmını Moritanya, diğer kısmını ise Fas Krallığı işgal etmiştir. Moritanya, 10 Ağustos 1979 günü Batı Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti yönetimiyle anlaşmış, ardından yeni bağımsız devleti tanıdıktan sonra himayesine aldığı bölgelerden çekilmiştir. Buna müteakip olarak ise Polisario direniş cephesi 1976’dan 1991 yılına kadar ise Fas Krallığına karşı etkin bir mücadele göstermiştir.
Fas’ın yerel yönetim politikalarını, ileri bölgeselleşmenin haliyle ademimerkeziyetçi yapının sağlanması ve tüm ülke geneline yayılması girişimi olarak ifade etmek mümkündür. Fakat bu “genel” politikanın yanında Rabat tarafından Batı Sahra’ya yönelik “özel/spesifik” siyaset de takip edilmektedir. Fas; yerel yönetim politikalarının devletin modernleşmesini amaçladığını açıklasa da aslında bahse konu siyasetle Batı Sahra’da self-determinasyon hakkının dış seçeneklerinden biri olan ayrılığın çalıştırılmasının yani Batı Sahra’nın bağımsız bir devlete sahip olmasının önüne geçmeyi hedeflemektedir. İleri bölgeselleşmenin önemli bir unsuru olarak nitelendirilen 2011 tarihli Anayasa bu yönde örnek olarak kullanılabilir. Adı geçen reformla aynı zamanda Batı Sahra’ya dair özerklik paketinin resmî bir çerçeveye oturtulması amaçlanmıştır. Buna ilaveten farklı paketlerle reform sürecini ve momentumunu siyasi gündeminde tutmaktadır. Batı Sahra sorunundaki çözümsüzlüğü özerklik, yetki devri, kalkınmada bölgesel eşitliğin sağlanması, idarî modernleşme gibi konularla ve Yeni Kalkınma Planı gibi ekonomik kalkınma odaklı programla yerel yönetim reformuna dahil ederek iç kamuoyundan destek almayı amaçlamaktadır. Fas, Batı Sahra’ya dair getirdiği çözüm önerilerine uluslararası kesimin de desteğini, onayını almak istemektedir. [1]
Fas Krallığı neredeyse yarım asır gibi bir süreye ulaşacak olan bu düğümde ise Polisario’ya geçit vermemek için 1980-87 yılları arasında Fas duvarını örmüştür. Duvarın uzunluğu 2.700 metre olmakla birlikte Çin Seddi’nin ardından uzunluk olarak ikinci sırada yer alır. Ayrıca Fas’ın Batı Sahra’yı ele geçirmesi uluslararası arenada kabul edilmezken iki taraftaki anlaşmazlıkta çözülemediği için bölge, kendini yönetemeyen toprak statüsünde görünmektedir. Fakat, Batı Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti 40 devlet tarafından tanınmıştır.
Batı Sahra Konusunda Birleşmiş Milletler
Afrika Birliği, BM gibi kuruluşlar ve birlikler konuya direkt yahut dolaylı olarak müdahil olmuştur fakat diğer ilgili kurum ve kuruluşlar bu konu üzerinde yeterli ilgiyi ve hassasiyeti oluşturmadıkları için Batı Sahra sorunu hâlâ çözümlenmiş değildir. Birleşmiş Milletler Batı Sahra Demokratik Arap Cumhuriyetini ve Polisario Direnişini tanımıyor, bu sonuç ise bağımsızlığın tanınmamasına yol açıyor ve aynı zamanda çözümsüzlüğü de beraberinde getirerek adeta Birleşmiş Milletleri çözümsüzlüğün müsebbibi haline getiriyor. Birleşmiş Milletler 1991 yılında yaptığı ara buluculuk ve savaşı nihayetlendirip ülkeyi referanduma götürme kararı dışında herhangi bir aksiyon almamıştır ve 1991 yılından günümüze bölgede herhangi bir referandum yapılmamakla birlikte Arap Birliği de Polisario ve Batı Sahra hükümetini tanımamaktadır.
Türkiye Açısından Batı Sahra Sorunu
Türkiye Batı Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti’ni tanımamaktadır. Fakat bu konuda çekimser bir tutum sergileyen ülkemiz Fas Krallığına da herhangi bir destek vermemekte olup konunun uluslararası platformlarda çözülmesi beklentisindedir.
Sonuç
Yaklaşık 50 yıldır çözüm bekleyen Batı Sahra’da Fas krallığı hali hazırda Balıkçılık ve fosfat madenciliğinin yanı sıra petrol de aramaya başlamıştır. Bu hamleler Fas Krallığı’nın bölgeden vazgeçmediğini ve vazgeçmemekte kararlı olduğunun açık bir göstergesidir fakat bölgenin temsilcisi olan Batı Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti de sorunun diğer tarafında durmaktadır ve bu iki taraf halen çözüm bulabilmiş değillerdir. Bunlara ek olarak Cezayir’de mülteci kamplarında yaşayan 90.000 mağdur bölge insanı bu çözümsüzlükten en fazla etkilenen kitle olarak karşımıza çıkmaktadır. Uzun yıllardır bir çözüm aranan bu sorun günümüzde çözülecek gibi görünmüyor ve maalesef daha uzun yıllar boyunca da gündemde kalacaktır..
https://www.gzt.com/mecra/yarim-asirlik-sorun-bati-sahra-sorunu-3459380 Lakhal ve ark., 2006, s 340 Testing Morocco’s Local Governance Policies through Western Sahara’s Self-Determination Ceren Gürseler1 Mohammed Cherkaoui, The Four-Approach Dilemma of the Western Sahara Conflict [1] Lakhal ve ark., 2006, s 340 Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin. Abone oldunuz, teşekkürler. Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin. Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin. Abone oldunuz, teşekkürler. Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.KAYNAK
E-BÜLTENE ABONE OLUN
E-BÜLTENE ABONE OLUN