Göz kamaştıran ışıltılı parlak sarı rengi olan, bu zamana kadar gelmiş geçmiş bütün ülkelerin didik didik aradığı ve uğruna mücadeleler verilen ağır metal, altın. Adını Latince Aurum (ışıldayan- parlayan) anlamına gelen kelimeden almaktadır. Yüzyıllar boyunca mücevherden değişim aracı olmasına kadar birçok alanda kullanılmıştır. Kolay işlenebilmesi, havadan ve sudan etkilenmemesi, paslanmaması ve kararmaması tarih boyunca uygarlıkların ilgisini çekmiştir. Fiziksel ve kimyasal özelliklerinden dolayı günümüzdeki modern dünyada da bu ilgiyi üstüne çekmeye devam etmektedir.
Altının Keşfi
Altın genellikle akarsu yataklarında toz veya külçe halinde bulunur. Altının ilk olarak toprak üzerinde bulunup kolay işlene bilirliğinden dolayı günlük hayatta kullanıldığı tahmin edilmektedir. Zaman ilerledikçe bu parlak element gösterişli yapısından dolayı hükümdarlar arasında zenginlik ve güç göstergesi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kral taçları başta olmak üzere heykellere kadar bu madde önemini korumakla beraber arttırmıştır. Zamanla değerlenmesinden dolayı ticarette de kullanılması kaçınılmazdı.
İlk kez bilinen kayıtlara göre Mısır hükümdarlığı tarafından MÖ 3200 yıllarında eşit çubuklar haline getirilerek para olarak kullanıldığı ileri sürülmekte. Fakat altını, herkes tarafından bilinen küçük yuvarlak sikke (madeni para) adı verilen şekle getirip; MÖ 700 yıllarında para olarak ticarette kullanmaya başlayan medeniyet Lidyalılardır ve Lidya Kralı Krezüs (Karun) tarafından basılmıştır. Bu bilinen veya tahmin edilen bilgilerin aksine, çok uzak kara parçası olan Amerika’da, hüküm süren İnka ve Maya medeniyetlerinin de altını birçok alanda kullandığı bilinmektedir.
Altının Tarih Boyunca Uluslararası Parasal Sistemde Kullanım Tarihi
Uluslararası ticarette önemli bir değişim aracı olmaya başladığı zaman dilimi için yaklaşık olarak MÖ 1500’lü yıllar olduğu söylenebilir. Birçok medeniyet kendi bağımsızlığını ve gücünü ilan etmek için çeşitli altın paralar basmıştır.
Günümüz modern dünyaya yani 21. yüzyıla kadar altının toplam 5 dönemden geçtiğini söyleyebiliriz:
- 15. Yüzyıl ve 18. Yüzyıl Merkantilist Dönem
- 1873-1914 Altın Sikke Standardı Sistemi
- 1914-1944 İki Savaş Arası Dönem
- 1944-1973 Bretton Woods Dönemi ve Altın Kambiyo Sistemi
- 1973-2003 Serbest Altın Piyasası Dönemi
15.yy ve 18.yy Merkantilist Dönem
Avrupa’da ortaya çıkan Merkantilist düşünceye göre; bir ulusun zenginliği ve gücü ülkenin sahip olduğu değerli madenlerin miktarına göre belirlenir. Bu düşüncenin Avrupa’da yayılması çeşitli savaşlara neden olmuştur. Aynı zamanda en önemli zenginlik ve güç göstergesi olan altına Avrupa ülkelerinin talepleri artmıştır. Arayış içine giren bu ülkeler altın rezervlerinin fazla olduğu Afrika kıtasına gözlerini dikmiştir ve sömürgecilik hareketlerine neden olmuştur. Hemen ardından; Brezilya, Güney Afrika gibi yeni keşfedilen coğrafyalarda üretime başlanmıştır. Fakat sömürge devletlerinden çıkarılan altın Avrupa’ya geldiğinde, merkantilist düşünceden dolayı değerli madenlerin uluslararası ticarette sınırlar dışına çıkmasını engellemeleri gerekiyordu. Kurulan bu sistemden dolayı yaklaşık yüzyıl sürecek olan bir enflasyonist sürecin doğmasına yol açmıştır. Bu sorundan dolayı altının miktar teoremlerine ihtiyaç duyulup bir standardın belirlenmesine karar kılmışlardır.
Altın Sikke Standardı Sistemi
Sanayi toplumunun ortaya çıkmasıyla ulusal ve uluslararası ticaret gelişmiştir. Bu gelişimle beraber bir standardın oluşturulması gerekmekteydi. İspanya kralı Ferdinand’ın kaşiflerine ‘’Altın getirin!’’ emrini vermesiyle, Avrupa’nın altına ne kadar aç olduğunun farkına varabiliriz. Başta İngiltere olmak üzere arayış içinde olan Avrupa ülkelerinin yanı sıra Yeni Dünya adıyla anılan Amerika kıtasında da altın rezervlerinin çıkmasının ardından Altın Standardı adı verilen, altının parasal sistemin temelini oluşturan bir sistem uygulanmaya başlanmıştır.
Buna göre, ülkeler para birimlerini altına göre sabitlemiş, altın bir anlamda para değişim ölçütü olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ülke para birimlerinin altınla tanımlanmasıyla döviz kurları sabitlenmiştir. (Altaş, Mart 2010)
1914-1944 İki Savaş Arası Dönem:
Ağırlığından dolayı altını taşıması oldukça zor hale gelmeye başlamasıyla, 17.yüzyıl sonlarında yaygın bir şekilde kullanılmaya başlayan kağıt para ortaya çıkmıştır. Bunun aksine bilinen ilk kağıt paranın MÖ 120 yıllarında Çinliler tarafından kullanıldığı ve sadece bir deri parçasından oluştugu bilinmektedir. Doğuda ortaya çıkan bu kullanım bilinsede batıda benimsenene kadar oldukça fazla zaman geçmiştir. Bu süreçte altın her zaman uluslararası ticarette yerini korumuştur.
Napolyon Savaşları’ndan sonraki dönemlerde altın önemini korumaya ve standardının yaygın bir şekilde uygulanırken, gelip çatan I. Dünya Savaşı’ndan sonra ise birçok ülke bu standard sisteminden uzaklaşarak kağıt para kullanımına yönelmişlerdir. Buna sebep olan gelişmelerden bahsedersek, I. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da değişen güçler dengesi ve birbirini izleyen ekonomik krizlerden söz edebilirz. Altının kağıt para değeri var iken, savaştan sonra altının kağıt parada olan karşılığına son verilmiştir. Bu karara sığınarak, ülkelere savaşta aldıkları zararlarını karşılamak için karşılıksız ve kontrolsüz para basma serbestisi tanınmıştır. Ülkelerin borçlanmasının artış göstermesi enflasyonist ortamın ortaya çıkmasından kaçamamışlardır. Avrupa’da elde edilen rezervlerin büyük kısmı Yeni Dünya denilen Amerika’nın eline geçmiştir. Amerikaya olan bu altın akışı Avrupa ülkeleri arasındaki eşitsizliğe yol açarak Altın Standardı Sistemi yok olmaya yüz tutmuştur.
Avrupa devletleri güçsüzleştiğinin farkına varıp, zenginliklerinin yok olmasından ve sömürgelerini kaybetmekten korkup yeni bir standard arayışı içine girmişlerdir. Bu arayıştan vazgeçmemişlerdir çünkü 1870-1914 yılları arasında beklenenden daha fazla gelişen bu sistemin işe yaradığını biliyorlardır.
Bu arayışla, kağıt paranın altının yerine kullanılmamasını ve altını tekrar uluslararası ticarette kullanılması gerektiğini savunarak 1922 yılında 33 ülke katılımıyla Cenova Uluslararası Para Konferansı’nda altına dönüş kararı alınmıştır. Farklı olarak, Altın Sikke Standardı olarak değil Altın Külçe Standardı olarak adlandırıldı. Ülkelerin tekrar altın standardına dönüşü 1928 yılında gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Alınan Altın Külçe Standardında amaç, ülke içinde değil uluslararası ticarette altının kullanılmasıydı.
Alınan bu karar ile ülkeler eski prestijlerini tekrar elde edecegini düşünsede, savaş döneminde yaşanan enflasyon süreçleri buna engel oldu ve ekonomik buhranların yaşanmasına zemin hazırladı. Ülkeler bu buhranların yaşanmasından kaçabilmek için, kendi para değerlerini insiyatiflerine göre arttırıp azalttılar. Bu müdahaleler Altın Külçe Standardı’nın başarısız olmasına neden oldu. Fakat 1929 Büyük Buhran’ın yaşanmasına engel olunamamıştır.
Bretton Woods Dönemi ve Altın Kambiyo Sistemi
İki büyük güç konumunda olan Amerika ve İngiltere yeni uluslararası para sistemi kurma araştırmalarına başlamasıyla 44 ülkenin katılımıyla gerçekleşen 1944 yılında ABD’nin Hampshire Eyaleti’ndeki Bretton Woods kasabında gerçekleşen konferansta, başta Avrupa’nın yeniden yapılanması ve yeni ekonomik sistemin kurulması gibi uluslararası önemli kararlar alınmıştır.
Bretton Woods Anlaşmasına göre, ülkeler kendi paralarını sabit bir kur üzerinden altın standardına bağlı kalarak ticaret yaptığı ülkenin parasıyla değişebilecek. Bu oluşturulan yeni sisteme Altın Kambiyo Sistemi adı verildi ve uluslararası ekonomik sistemde ABD dolarına öncelikler verilmiş oldu. Altının aksine diğer para birimleri de ABD dolarına sabitlenmiş oldu.
1960’larda daha fazla para ve bununla beraber güç kazanmak isteyen Amerika girdiği Vietnam Savaşı ile maliyetlerinin artmasına engel olamayıp Bretton Woods Sistemi’nin işe yararlılığının kaybedilmesine neden oldu. Gereğinden fazla basılan ABD doları altın karşısında erimeye başlayınca, bu durumu kurtarmak için çeşitli yöntemler araştırma peşine düşüldü. Fakat bunların hiçbiri işe yaramadı altının para karşılığı olmadığı için zaman geçtikçe değer kazanmaya devam etti.
Serbest Altın Piyasası Dönemi
Yaşanan gelişmelerle altın ekonomik sistemde değişim aracı olma özelliğini yitirmişti ve serbest altın piyasasındaki kısıtlayıcı kararlar yavaş yavaş ortadan kaldırılıyordu. Böylelikle altın piyasasındaki gelişim belirli ülkelerle sınırlı kalmayıp diğer ülkelerin de uluslararası altın piyasasında rol oynamasına imkan verdi.
Zamanın ilk başlarında bütün ekonominin onun üzerinden ilerlediği büyük rol sahibi olan altın, günümüze yaklaştıkça uluslararası piyasada likidite kaynağı özelliğini kaybedip, enflasyona karşı korunma amaçlı ve aynı zamanda bir yatırım aracı olarak kullanılma özelliği kazandı. Bu sebepten dolayı altın uluslararası bir rezerv konumunda olup ülkelerin merkez bankalarında el üstünde tutulmakta.
Türkiye ve Altın
Anadolu’nun birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı yer olduğu bilinmekte ve yüzyıllar içinde var olan bu medeniyetlerin en büyük güç ve zenginlik göstergesinin altın olduğundan yapılan kazılarda birçok eşyada bu değerli madene rastlanmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu zamanına gelindiğinde ise; ilk altın para 1477 yılında, İstanbul’un fethinden sonra, Fatih Sultan Mehmet tarafından bastırılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında kâğıt para kullanımı arttırmıştır. Fakat günümüzde olduğu gibi, Osmanlı’nın son zamanlarında yaşanan ekonomik sıkıntılar ve savaşlar nedeniyle altına olan bakış açısı ve güven hiçbir zaman yok olmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk altın üretimi 2001 yılında İzmir Bergama Ovacık altın madeninde çıkarılmaya başlamıştır. Bu üretim tabi ki diğer ülkelere göre miktarı az olan bir rezervden çıkarılmaktadır. İlerleyen teknoloji ve bulunun yeni rezervler ile 2013 yılında maksimum üretim seviyesine çıkılmıştır. Piyasalardaki durumlara göre altın üreticileri üretimlerini dönemsel olarak arttırıp ya da azaltmaktadır.
Altın projelerinde binlerce kişiye istihdam sağlamanın yanı sıra milyonlarca dolarlar ile yatırım yapılmaktadır.
Tüm bunların özeti olarak; altının, geçmişten günümüze kadar değerini hiçbir zaman kaybetmediğini aksine değerini arttırarak varlığını koruduğunu söyleyebiliriz. Onu bu kadar değerli yapan tarihi geçmişi ve yaşadığımız mavi gezegenimizde oldukça az bulunup çıkarılmasının çok zor şartlar gerektirdiği gerçeği hiçbir zaman yok sayılmayacaktır. Sahip olduğu üstünlük her zaman arzından daha fazla olacaktır. Uluslararası ticarette yerini koruyup kartların yeniden dağıtılıp ekonomik sistemin düzenlenmesine öncülük etmeye devam edecektir.
Uluslararası ilişkilerde dostluk değil çıkarların var olduğunu ele alırsak, her an ülkeler arasında gerginlikler yaşanabilmesi kanısına varabilir ve bu gerginliklerden ekonomik olarak en az zararla kurtulabilmek için altın her zaman iyi bir yatırım aracı olarak benimsenecektir.
Melisa Akçay
Stratejik Ortak Misafir Yazar
KAYNAK
https://www.spk.gov.tr/SiteApps/Yayin/YayinGoster/1016
https://www.tspb.org.tr/wp-content/uploads/2015/07/AIM_Yayin_ve_Raporlar_Aylik_Yayinlar_2010_gundem_201003.pdf
https://web.archive.org/web/20180219194536/http://www.mta.gov.tr/v3.0/sayfalar/bilgi-merkezi/maden-serisi/Altin.pdf
https://tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/4ed10bd0-303a-4957-b1dd-beb66f2c1014/goknilvural.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=ROOTWORKSPACE4ed10bd0-303a-4957-b1dd-beb66f2c1014
http://www.gold.org
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Harika bir yazı olmuş! Melisa Hanım’ın kalemine sağlık, yazılarının devamını bekliyoruz ✨