Dağlık Karabağ sorununun geçmişi 1920’li yıllara kadar uzanıyor. Ermenistan ve Azerbaycan’ın SSCB’ye dahil olduğu yıllarda Dağlık Karabağ Azerbaycan’a bağlı otonom bir bölge haline geldi ve bu mevcut durum SSCB’nin dağılmasına kadar korundu. Sovyetler Birliği’nin son lideri Mihail Gorbaçov’un tıkanan sistemin önünü açmak için 1985’te başlattığı açıklık (Glasnost) ve yeniden yapılanma (Perestroika) süreciyle beraber, Kafkasya’nın bütün sorunlu alanları gibi Dağlık Karabağ da gün ışığına çıktı.
[irp posts=”110″ name=”Azerbaycan ve Ermenistan Görüşmesi: Dağlık Karabağ”]
Bağımsız Ermenistan ve Azerbaycan Cumhuriyetinin 1991 yılında kurulmasının ardından, Dağlık Karabağ bölgesinde yaşayan Ermenilerin ayrılma ve Ermenistan Cumhuriyetine bağlanma talebi artmaya başladı. Bölgenin demografik yapısı zorunluluk göçler neticesinde Azerbaycan aleyhine değişim göstermiştir. Bunun neticesinde 1991 yılında yapılan ve bölgede kalan Azerilerin boykot ettiği referandumdan Ermenistan’a bağlanma kararı çıkmıştır. Ortaya çıkan bu tablo uluslararası kamuoyunda karşılık bulmamış ve Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanması kabul edilmemiştir.
İki devletin bağımsızlığını kazanmasının ardından çatışma ve kaos ortamıhızlanmış olmakla birlikte ilk sıcak çatışma 1992 yılında yaşanmıştır. 1994 yılında son bulan savaşta binlerce insan ölmüş ve yaralanmıştır. Dağlık Karabağ’da yaşayan Ermeniler, savaş sonunda bölgenin tümünün kontrolünü ele geçirdikleri gibi komşu yedi bölgeyi (rayon) de işgal ettiler. Böylelikle Dağlık Karabağ ile Azerbaycan’ın doğrudan temas noktaları oldukça sınırlandı.
İki devletin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatına (AGİT) üye olmasıyla sorun uluslararası bir boyut kazanmış ve AGİT içerisinde kurulan Minsk Grubuyla çözüm arayışları ciddi bir şekilde başlamış oldu. Minsk Grubu, Karabağ Sorunu’nun müzakere yoluyla çözümü amacıyla ikili ve çoklu görüşmeleri sürdürüyor, taraflara çözüm önerileri sunuyordu. 20 yılda birçok farklı plan müzakere edildi. Minsk Grubu’nun 29 Kasım 2007’de Madrid’de taraflara sunduğu öneriler uzlaşıya en yakın plan oldu. 2009’da yenilenen ve Madrid Prensipleri olarak adlandırılan plan şu maddeleri içeriyordu:
1- Dağlık Karabağ’ın çevresindeki işgal edilmiş bölgelerin Azerbaycan kontrolüne bırakılması,
2- Dağlık Karabağ’a güvenliğini ve kendi yönetimi garanti edecek şekilde ara bir statü verilmesini ve nihai statüsünün daha sonra belirlenmesi,
3- Ermenistan ile Dağlık Karabağ’ın irtibatını sağlayan koridorun açılması,
4- Yerlerinden edilmiş kişilerin topraklarına dönmesi,
5- Barış gücünün işlevini yerine getirecek şekilde uluslararası güvence sağlanması.
Bölgede yaşanan çatışma ortamının 1994 yılından sonra en hareketli olanı ve kayıplara sebebiyet vereni, 2014 yılında yaşanmış ve çatışma sonucunda 13 Azerbaycan askeri şehit olurken 20 Ermeni askeri de hayatını kaybetmiştir. 2020 yılından yaşanan çatışmalar sonucunda ise ilk kez bir Azerbaycanlı General şehit olmuştur. Ermenistan’ın bu saldırısı dünya kamuoyundan ciddi tepkiler görmüş ve Azerbaycan lehine destek açıklamaları arka arkaya gelmiştir.
Azerbaycan’a en büyük desteği veren ve yardımı yapan ülke olan Türkiye, bu saldırının arkasından bütün gücüyle Azerbaycan’ın yanında olduğunu açıkladı.
KARABAĞ SORUNUN ARKASINDAKİ GÜÇ
Azerbaycan ordusu, askeri varlığını ve gücünü ilk sıcak çatışmanın yaşandığı 1991 yılından bu yana oldukça geliştirdi ve bölgesinde güçlü bir askeri envantere sahip ülke konumuna geldi. Söz konusu bu gelişim çerçevesinden bakıldığında Ermenistan endişe ve tedirginliğini anlamak mümkün hale geliyor. Bölgenin büyük güçlerinden biri olan Rusya, Güney Kafkasya bölgesindeki bu çatışmanın devam etmesinden ve kargaşanın devamlılığından yana açıktan olmasa da gizliden bir destek veriyor. Rusya çatışmaların ne büyümesini ne de tamamen durmasını istiyor. Güney Kafkasya’da çıkması muhtemel bir savaşa Rusya’nın müdahil olması, hem bir maliyet hem de taraf olmanın sonucuna paralel olarak siyasi çözümsüzlüğü beraberinde getirecektir. Keza Güney Kafkasya bölgesindeki çatışma ortamının sona ermesi de Rusya’nın işine gelmeyecektir, çünkü bölgede iç ve dış siyasi sorunlarını çözmüş, askeri güç anlamında büyümeye devam eden ve arkasına Türkiye’nin desteğini almış bir Azerbaycan’ın varlığı Rusya için büyük risk teşkil edecektir.
Güney Kafkasya bölgesinde yaşanılan sıcak çatışmanın ardından Azerbaycan medyasına yansıyan bir haber, bölge dengelerini değiştirecek cinsten önem arz etmektedir. Haberde; 17 Temmuz-1 Eylül tarihleri arasında Kazakistan, Türkmenistan ve İran hava sahası kullanılarak Rusya’dan Ermenistan’a büyük miktarda silah taşındığı iddiası yer alıyordu. Rusya tarafı bu taşınan yüklerin Türkiye-Ermenistan sınırında bulunan Rusya’nın 102. Askeri Üssü’nün askerlerinin değiştirilmesi ve askerlerin fiziki şartlarının iyileştirilmesi amacıyla inşaat malzemeleri olduğunu ifade etmesi Azerbaycan’ı tatmin etmedi.
Son yıllarda Azerbaycan ve Türkiye’nin Rusya aleyhinde bir ittifakta yer almamasına rağmen, Rusya’nın Ermenistan’a yaptığı silah sevkiyatı izaha muhtaçtır. Rusya BMGK kararlarını ihlal ederek, Minsk Grubundaki eş başkanlık görevine uygun olmayan bir politika gütmektedir.
Rusya çeşitli vesileler ve talepler doğrultusunda Ermenistan ordusuna kredi sağlamakta ve bu sağlanan krediler çerçevesinde Ermenistan’a silah satmaktadır. 2016’da yaşanan 4 günlük savaşta Azerbaycan’ın bazı stratejik üstünlüklerinin kendisini işgalden kurtarmasından sonra Rusya Ermenistan’a İskender-M füzelerini yerleştirdi. Rusya’dan özellikle bu silahları aldıktan sonra Ermeni yetkilileri Azerbaycan ve Türkiye’yi ortak enerji ve taşımacılık projelerini vurmakla tehdit etmeye başladılar.
Rusya’nın Ermenistan’a silah desteğinde bulunmasının bir takım sebepleri vardır. Bu sebeplerden bazıları şöyledir; NATO’nun Kafkasya topraklarında yayılmasının önüne geçmek, Türkiye’yi doğu sınırında baskı altında tutmaktır. Asıl önemli diğer iki sebep ise şöyle göze çarpmaktadır; Ermenistan’ı kendisine bağlı bir devlet haline getirerek siyasi ve askeri yönden yardıma daima muhtaç hale getirmek, gelişen Azerbaycan ekonomisi ve askeri gücüne karşı bölgedeki çatışma ortamını dengede tutmak.
[irp posts=”127″ name=”Türkiye’nin Komşusu: Azerbaycan Özerk Bölgesi Nahçıvan”]
Rus Savunma Bakanı Şoygu, Azerbaycan’a gerçekleştirmiş olduğu ziyaretinde mevkidaşı Zakir Hasanov ile de görüşmüştür. Bu çerçevede, ziyaretin asıl amacının Azeri basınına yansıyan haberlere göre, Azerbaycan ile askeri-teknolojik anlamda yeni anlaşmaların imzalanması olduğu ifade edildi. Böylece Rusya Ermenistan’ı silahlandırırken aynı zamanda Azerbaycan’a silah satmayı hedeflemekte ve çatışma ortamından en büyük faydayı sağlamayı amaçlamaktadır.
Barış YÜKSEL
Stratejik Ortak Misafir Yazar
KAYNAK
https://tr.wikipedia.org/wiki/Karabağ_Savaşı
https://tr.wikipedia.org/wiki/Dağlık_Karabağ_sorunu
https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/daglik-karabag-sorununda-cozum-uzak/1387223
http://www.aljazeera.com.tr/dosya/kafkasyanin-acik-hesabi-daglik-karabag
https://tr.wikipedia.org/wiki/AG%C4%B0T_Minsk_Grubu
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/rusya-ermenistana-neden-silah-gonderiyor/1967531
Emine Vildan ÖZYILMAZ, “Geçmişten Günümüze Dağlık Karabağ“
Gülşen PAŞAYEVA, Irada BAĞİROVA, Kamal Makili-ALİYEV, Ferhad MEHDİYEV- SSCB`DE YARI-ÖZERKLİĞİN HUKUKİ DURUMU: DAĞLIK KARABAĞ ÖZERK BÖLGESİ ÖRNEĞİ
Toğrul Aliyev- Dağlık Karabağ Sorunu ve Uluslararası Örgütler
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.