Kafkasya tarih boyunca stratejik konumu açısından birçok devlet için önemli bir yere sahip olmuştur. Kafkasya ulaşılması zor dağlar ve vadilerden oluşan bir coğrafyaya sahiptir. Bu özelliği Kafkasya’da yaşayan çok sayıda farklı kültür ve inanç sahibi milletler üzerinde hâkimiyeti son derece zorlaştırarak, bu milletlerin günümüze kadar kendilerini korumalarına imkân tanımıştır. Doğudan Hazar Denizi, batıdan Karadeniz, kuzeyden Rusya, güneybatıdan Türkiye ve güneyden İran ile çevrili olan bölge Kuzey ve Güney (Transkafkasya) Kafkasya olarak ikiye ayrılır.
Karadeniz ve Hazar Denizi arasında yer alan jeopolitik konumu, Rusya’nın Çarlık döneminde başlayan yayılmacı politikaları kapsamında en önemli işgal sebebi olmuştur. Çeşitli devletler altında varlığını sürdüren Kafkas hakları, 16 yüzyılda Çarlık Rusya’nın bölgeye nüfus etmesiyle birlikte mevcut konumlarını kaybetmeye başlamış ve 18. Yüzyıla gelindiğinde artık, yurtlarını kaybetme tehditliyle karşı karşıya kalmışlardır.
Rusların Kafkasya’da giriştikleri bu işgal hareketlerine karşı Kafkas halkları, kültürlerini ve inançlarını korumak üzere büyük bir mücadele örneği sergilemişlerdir. Bu mücadele İmam Şeyh Şamil liderliğinde zirveye ulaşmış ancak askeri ve siyasi faktörler sebebiyle 1859 yılında Şeyh Şamil’in teslim olmasıyla birlikte zayıflamıştır. 20. yüzyılın başlarına dek süren bölgesel direnişler işgalleri durduramamış ve bölge Rusya’nın hâkimiyeti altına girmiştir.
Ancak Şeyh Şamil ve diğer direnişçilerin sergilediği cesaret, Kafkas halkları için büyük bir örnek teşkil etmiş, bu direniş günümüzde Rusya’nın hâkimiyetinde bulunan Kuzey Kafkasya’da zamana zaman hareketlenmelere zemin hazırlamıştır. Günümüzde yaşanan bu bölgesel hareketlenmeleri iyi okuyabilmek için, Kafkas direnişini ve Şeyh Şamil önderliğindeki mücadeleyi anlamak önemlidir.
Dağıstan ve Çeçenya’nın 3. İmamı olan Şeyh Şamil, Kuzey Kafkasya halklarının siyasi ve dini önderi olarak kabul edilir. Türkiye’de, savaştaki başarıları sebebiyle Kafkasya Kartalı olarak da adlandırılır. Yıllarca Kafkasya’da büyük mücadeleler gösteren Şeyh Şamil 1797 yılında Dağıstan’ın Gimri köyünde doğdu.
Küçük yaşlarda ilim tahsiline başlayan ve Kur’an-ı Kerim eğitimini alan Şeyh Şamil, ilerleyen zamanlarda Şeyh Hamzat’ın vasiyeti üzerine halk tarafından “İmam” olarak kabul edildi. İmam olarak seçilmesiyle birlikte ilk iş olarak Ruslarla karşı mücadeleyi başlatmak yerine, Müslüman Dağıstan halkını şeriat düzeni tahsis etmek olmuştur.
Bununla ilgili olarak, Kafkas halklarına karşı bölgede baskı politikasını izleyen Rus Generali Klug Von Klugenav’a bir mektubunda şunları söylemektedir.
“Kendi Müslüman kardeşlerim arasında şeriatı yaymaktan başka arzum ve başkaca aradığım bir şey yoktur. Kendi istekleriyle şeriatı kabul edenleri ben güzellikle bırakırım. Kabul etmeyenlere zorla onu kabul ettiririm. Ümit ediyorum General, benim barış işlerimi sen de tasdik ediyor ve bunların neticelenmesini istiyorsundur. Ama general bu doğrultuda benim sana inancım sarsılıyorsa benim davamla senin davan çatışmadan durmayacaktır.” [1]
Ancak Çarlık Rusya’sının sistematik olarak yürüttüğü baskı politikasına devam etmesi üzerine cihat kararı almış ve silahlı mücadeleyi başlatmak üzere Çeçenistan’ın Ensar bölgesine yerleşmiştir. Bu bölgede, Ensallılar tarafından destek görmüş olsa da bir kesim tarafından ihbar edildiğinin haberini alması üzerine kuvvetleriyle birlikte, Rus ordusuna baskın yapar ve ilk büyük galibiyetini alır. Bu mücadelede Ruslar ağır kayıplar vermişlerdir.
Daha sonra Şeyh Şamil, Çeçen köylerine giderek asker toplanması için emir vermiş; Çirutuk köyü, İnci köyü ve Urta köylerine giderek direniş için gerekli kuvvetleri toplamıştır. Rus direnişine katılan köylerin yanında, silahlanmayı reddeden köylerde olmuştur. Bir yandan bu köylerdeki işbirlikçilerle mücadele eden Şeyh Şemil güçleri, bir taraftan da Rus birlikleriyle çatışmıştır. Uzun süren çatışmalar neticesinde Rus işbirlikçilerinin bölücü faaliyetleri neticesinde hem Rusları hem de Ruslarla iş birliği yaparak kendine karşı olanları büyük bir bozguna uğratmıştır. Bu ağır yenilgi sonucu Ruslar geri çekilmek zorunda kalmışlardır.
1838’de Rusların tekrar harekete geçtiği haberini alan Şamil, Ruslara karşı direnerek ilk başlarda başarı sağlayabilmiş fakat çarpışmalar neticesinde mağlup olarak geri çekilmiştir. Şeyh Şamil durmaksızın mücadelelere devam ederken Ruslar da Şey Şamil ve birliklerini Ahulgoh köyünde kuşatmıştır. Bu kuşatma neticesinde Şamil’in oğlunu rehin almak şartıyla anlaşma teklif eden Rusların bu isteği kabul edilmek zorunda kalınmış ve Şeyh Şamil oğlu Cemaleddin’i Ruslara rehin olarak göndermiştir.
Şeyh Şamil oğlu Cemaleddin’in rehin alınmasıyla Ruslar, Şamil’in teslim olmasını istemişlerse de Şeyh Şamil ve birlikleri direnişlerini sürdürmüştür. Şeyh Şamil bu çatışmalarda büyük kayıplar vermiş, bir oğlu, ablası ve kesin olmamakla birlikte eşi de bu çarpışmalarda şehit düşmüştür. [2]
Uğradığı yenilgiler ve kayıplardan sonra geri çekilen Şeyh Şamil, zorlu bir yolculuktan sonra az sayıda müritleriyle birlikte Çeçenistan ormanlarına ulaşmayı başarmıştır. Çar I. Nikola’da ordularının en seçkin generallerini Şeyh Şamil’i yakalamak için göndermiştir. Ancak herhangi bir netice elde edememiş, Şamil’in hücumlarını sıklaştırdığını görünce de;
Eğer Kafkasya’daki Müslümanları tek bayrak altında toplama sevdasından vazgeçerse, kendisine en büyük makamların, rütbelerin verileceğini, başına krallık tacı giydirileceğini, Çarlık hazinelerinin ayakları altına serileceğini bildirerek Şamil’i sarayına davet etmiştir. [3]
Bunun üzerine Şeyh Şamil’den şu yanıtı almıştır;
“Ben, Kafkas Müslümanlarının hürriyetlerine kavuşması için ilaha sarılan gazilerin en aşağısı Şamil, Allahü Teâlâ’nın himayesini, Çar’ın efendiliğine feda etmemeye yemin eden, özü sözü doğru bir Müslümanım. Çarla görüşmek üzere, beni hala Tiflis’e çağırıp duruyorsunuz. Davete icabet etmeyeceğimi bildiriyorum. Bu yüzden fani vücudumun parça parça kıyılacağını ve hayatımı verdiğim şu vatan topraklarında taş üstünde taş bırakılmayacağını bilsem, kararımı asla değiştirmeyeceğim. Savaşacağım… Cevabım bundan ibarettir. Nikola’ya ve kölelere malum ola…” [4]
4 Ekim 1853’te başlayan Kırım Savaşıyla birlikte, Osmanlı Devleti çoğunluğunu Müslüman halkların oluşturduğu Kafkasya bölgesinde etkisini arttırmış ve Çarlık Rusya’sına karşı bölgesel direnişleri desteklemiştir.
Sultan Abdülmecid Şeyh Şamil’e 9 Ekim 1853’te bir ferman göndererek onu Ruslara karşı cihada çağırmış, Şeyh Şamil’de bu çağrıya 13 Aralık 1853 tarihli bir mektupla cevap vermiştir. Mektubunda Tiflis üzerine bir askerî harekâta girişilirse Rusların Kafkaslardan çıkarılabileceğini belirtmiş ancak Osmanlı Devleti içinde bulunduğu zor şartlar sebebiyle bu teklifi uygulamaya geçirememiştir. Buna karşın Osmanlı Devleti 1854 mayısında Dağıstanlı Halil Bey’in teklifiyle Şeyh Şamil’e “Dağıstan Serdar-ı Ekremi” unvanını vermiştir. [5]
Bu dönemde Osmanlı bahriyesinde görev yapmakta olan İngiliz Amiral Adulphus Slade de bir raporunda Rusya’yı barışa zorlamak için Kafkasya’nın fethedilmesi gerektiğini, bunun içinde Çerkesler ve Şeyh Şamil ile iş birliği yapılabileceğini belirtmişti. [6] Ancak böyle bir harekât için gerekli ortam sağlanamamıştır.
Kırım Savaşı’nın neticesinde Rusya bütün kuvvetlerini Kafkasya’da toplamış ve Osmanlı Devleti ile İran’dan gelebilecek herhangi bir desteğin önünü kesmiştir. Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı ve Balkanlarda çıkan isyanlar gibi birçok iç ve dış mesele ile uğraşan Osmanlı Devleti, Kafkasya’daki Müslümanlara yardım edememiştir.
Bu durumu fırsat bilen Rus birlikleri, Çeçenistan üzerine yürümüş ve iki yıl süren bir direniş sonucunda Çeçenistan Rusya’nın eline geçmiştir. Çeçenistan’ın kaybı ile birlikte direniş gücü kırılan Şeyh Şamil, elçiler aracılığı ile anlaşma yoluna gitmiştir.
Buna göre Müslümanlar dinlerini serbestçe yaşayabilecek, onlardan asker ve vergi alınmayacak, Dağıstan iç işlerinde serbest bir devlet olup idarecisini kendisi seçecek, Şeyh Şamil, ailesi ve mevcut olan 40 kadar askeri silahlarına el konulmadan Osmanlı Devleti’ne gidebileceklerdi. [7]
Ancak buna rağmen Prens Baryatinsky tarafından 6 Eylül 1859 yılında yapılan bu anlaşmanın geçersiz sayıldığı, Şeyh Şamil ve ailesinin Rusya’nın esiri olup kendilerine misafir gibi davranılacağı bildirilmiştir.
On yıl süren esaretten sonra, Rusların müsaade etmesi üzerine 31 Mayıs 1869’da İstanbul’a gelen Şeyh Şamil, aynı gün Sadrazam, Şeyhülislam ve Dâhiliye Nazırını ziyaret etmiştir.
Devlet erkânı ile yaptığı görüşmelerden sonra padişah ile de görüşmek isteyen Şeyh Şamil, 15 Ağustos 1869’da Sultan Abdülaziz tarafından Dolmabahçe Sarayı’nda kabul edilmiştir. Padişah tarafından özel bir itina gösterilerek ağırlanan Şeyh Şamil ve ailesi için gereken her şey yapılmıştır. Sultan Abdülaziz kendisine ve aile fertlerine maaş bağlatmıştır. [8]
25 Ocak’ta İstanbul’dan hacca gitmek üzere ayrılan Şey Şamil, Hac ziyaretinin ardından 4 Şubat 1871’de Medine’de vefat etmiş ve Cennetü’l-Baki’de defnedilmiştir.
Şey Şamil ve direnişçilerin sergilediği mücadele Kafkas halklarının bağımsızlığı için yeterli olmamış ve Şeyh Şamil’in de ölümüyle bağımsızlık hareketi zamanla güç kaybetmiştir. 1860’lı yıllara gelindiğinde Osmanlı İmparatorluğu toprakları Kafkasya’dan gelen sistematik bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalmıştır. Gördükleri baskı ve zulüm karşısında göç etmeye mecbur bırakılan Kafkas halkları, önce karendeniz üzerinden Trabzon’a, ardından başta Doğu Anadolu olmak üzere imparatorluğun çeşitli bölgelerine iskân edilmişelerdir.
1877-78 Rus harbi sırasında Türk ve Müslüman tebaayı olumsuz etkilemiş ve Kafkasyalılar bir kez daha yerlerinden göç etmek zorunda kalmışlardır. Bu göç hareketleri 1920’li yıllara kadar devam etmiştir. 12.06.1929 tarihli TBMM kararnamesi ile de Kafkasya’dan göç ve iltica ederek Türkiye’ye gelen ve kararname ile belirlenen kişilerin vatandaşlığa kabulü oy birliği ile kabul edilmiştir.
Yaşanan bu göç dalgalarından sonra bir başka sürgün faciası da 1943-1944 yıllarında SSCB döneminde Yosef Stalin’in emriyle yaşanmış, Kafkas halkları topraklarından sürülerek bölgenin en ücra yerlerine gönderilmişlerdir.
Dağıstanlılardan, Çeçenlerden, Çerkeslerden, Osetinlerden, Karaçaylardan ve diğer dağlı kabilelerden oluşan Kuzey Kafkasya’yı birleştirmeyi amaçlayan Şeyh Şamil, uzun süren mücadeleler sonucunda bu amacını kısmen de olsa başarmış ve dönemin siyasi, ekonomik ve askeri imkânları da en iyi şekilde kullanılmıştır. Osmanlı Devleti Kafkasya’ya kendi iç ve dış meselelerinden ötürü yardım gönderemese de hiçbir zaman Kafkasyalı Müslümanlara sırt çevirmemiş ve Kafkas halkları için ikinci vatan olmuştur. Bugün halen Türkiye sınırları içerisinde çoğunluğunu Çerkeslerin oluşturduğu 4.5 milyon Kafkas göçmeninin yaşadığı bilinmektedir.
Ozan Savran
Stratejik Ortak Misafir Yazar
KAYNAK
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt: 6, Sayı: 12, Kars 2019, ss. 87-114. 87
“KAFKASYA GAZAVATI VE ŞEYH ŞAMİL” NURHAN AYDIN ELİF ERGÜN
[1] Temizkan,“Kuzey Kafkasya Müridizmi, Müridizmin Yayılma Stratejisi ve Feodal Beylerle İlişkileri”, s. 181; Çeçen, Çeçenistan Dosyası, ss.60;Yüksel,“Osmanlı İstihbarat Ağı ve İmam Mansur”,s. 180.
[2] “KAFKASYA GAZAVATI VE ŞEYH ŞAMİL” NURHAN AYDIN ELİF ERGÜN s.101
[3] “KAFKASYA GAZAVATI VE ŞEYH ŞAMİL” NURHAN AYDIN ELİF ERGÜN s.101
[4] Çeçen, Çeçenistan Dosyası, ss. 60-62.
[5] Mustafa Budak, “Şeyh Şamil”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c. 34, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2007, s. 69
[6] Budak, “Şeyh Şamil”, ss. 68-69
[7] Çeçen, Çeçenistan Dosyası, ss. 62-63.
[8] Barlas, Dünü ve Bugünü ile Kafkasya Özgürlük Mücadelesi, s.308; Budak, “Şeyh Şamil”, s. 69
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Birazcık -de -da kurallarına dikkat edilse çok iyi olacak. Site ve içerikler çok iyi ancak dil bigisi hataları yoruyor insanı.
Yine de bilgi tazeleyici bir yazıydı.
Teşekkürler.
Kafkasya’da o büyük direnişin büyük kahramanı Şeyh Şamil’i ve mücadelesini anlatan güzel bir yazı. Şeyh Şamil’ler unutulmamalı… Türkiye’de yıllardır bu büyük insanın mücadelesini veren rahmetli/şehit Medet Ünlü (İçkerya Cumhuriyeti Türkiye Fahri Konsolosu) çok yakın arkadaşım/ağabeyimdi. Çeçen davasına, mücadelesine yıllarca Türkiye’den katkıda bulundu. Bizler de kendisini hiçbir zaman yalnız bırakmadık.Hem böylesi güzel bir yazıyı okudum hem de rahmetli/şehit Medet Ünlü’yü yad etmiş oldum…