Türkiye’de her ne kadar Arap harflerinin kaldırılması, Medeni Kanun’un kabul edilmesi gibi “İslam’dan uzaklaşma hamleleri” çerçevesinde yorumlansa da Irak ile ilişkilere pek de etki etmemiştir. 1936 yılında Türkiye’ye ilgi duyan Bekir Sıtkı Paşa’nın Irak’ta askerî darbe yaparak hükümeti ele geçirmesi, 1937 yılında imzalanan Sadabat Paktı’nın imzalanmasında büyük pay sahibi olmuştur.
Tarihler 2 Ekim 1935’i gösterdiği sırada Türkiye – Irak – İran arasında Cenevre’de 3’lü bir görüşme yapıldı ve antlaşma parafe edildi. Bu olayın nedeni, sınır sorunlarının kalıcı çözümlere kavuşturulması ve bir nevi bağımsızlıklarını kanıtlamaktır. Neticede; Türkiye, Irak, İran ve Afganistan arasında 8 Temmuz 1937’de “Sadabat Paktı” imzalanmış, asıl neden olan Kürt sorununu çözmek için bir adım atılmıştır. Bu süreçten, Atatürk’ün ölümüne kadar kayda değer gelişmeler yaşanmamıştır.
II.Dünya Savaşı Sonrası İlişkiler:
Türkiye, II.Dünya Savaşı sonrasında Avrupalı Devletler ve Amerika Birleşik Devletleri ile yakın ilişkiler kurmuştur. 1949 yılında Birleşmiş Milletler’de İsrail Devleti’nin Türkiye tarafından tanınması, Müslüman ve Arap ülkeler tarafından büyük tepkiyle karşılanmıştır. Irak tarafından bakacak olursak, 1950’ye kadar iç karışıklıklar sürekli olarak devam etmiştir. 1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle Türkiye – Irak ilişkileri daha iyi bir hâl almıştır. Hatta ilk kez bir Türk heyeti, 1954 yılında Kerkük’e uğramış ve oradaki Türklere bir umut kapısı olmuştur. 1955 yılında ise Rusya’nın Orta Doğu’da etkin olmaması için ABD ve İngiltere arabuluculuğuyla Türkiye – Irak arasında “Bağdat Paktı” imzalanmıştır. Bu pakt nedeniyle Arap ülkeleri dağılmış ve bir daha bir araya gelememiştir. Irak’ta 1958 yılında yapılan darbe sonucu Kasım Kuvvetleri yürütmeyi devralmış ve Türkiye ile ilişkiler fazlasıyla gerilemiştir.
(Irak’ta 1958 darbesini gerçekleştiren komutanlar)
1958 yılındaki Irak ihtilalinden Türkiye de yakından etkilenmiştir. Türkiye, İran ve Pakistan devlet başkanları 14- 17 Temmuz tarihlerinde İstanbul’da bir müzakere toplantısı gerçekleştirmiştir. Müzakere sonunda katılımcı devletler bu darbeyi bir “Milletlerarası haydutluk” olarak nitelendirilmiştir. Türkiye 17 Temmuz’da ABD’ye Irak’a müdahale edeceği konusunda başvurmuşsa de ABD’den gerekli izin ve yardımı alamamıştır. Zira Kasım Kuvvetleri Bağdat Paktı’ndan geri çekildiği gibi, 1959’da Türk yurdu Kerkük’te katliam yapacak kadar alçalmışlardır. 1960 yılında Türkiye’de yapılan darbeyle ikili ilişkiler iyice çökmüştür.
1960’lı yılların başında Türkiye için işler pek de iyi gitmedi. Kıbrıs sorununda Avrupalı Devletler’in yanımızda olmaması üzerine tekrardan Orta Doğu ile yakın ilişkiler kurulmaya çalışıldı. Bu süreç zarfında, artık tek yönlü bir dış politikadan ziyade “Denge Politikası” uygulanmaya başlamıştır. Irak’la Birleşmiş Milletler arasında yapılan 687 sayılı antlaşmada Kürtler konusu ele alınmamıştır. Güçlü devletlerin konuya müdahil olmasıyla bir antlaşma eklenmiş ve Irak Ordusu’nun hava sahasında olması yasaklanmış, ardından belli bir hareket sınırı çizilmiştir. Çare olarak bölgeye 11 ülkeye ait 20 askerden oluşan bir ordu “Çok Uluslu Acil Müdahale Gücü” adı ile yerleştirilmiştir. Türkiye bütün bu gelişmelerin yanında Kürtleri Kuzey Irak’ta yerinde tutabilmek amacıyla 35.000 askerle sınır ötesi harekâtı gerçekleştirmiştir. Türkiye Kürtleri kendi bölgesinde tutabilmede kısa süreli de olsa başarılı olmuştur. Türkiye, Saddam Hüseyin’le yaptığı anlaşma gereği sınır ötesi harekâtlarda bulunma hakkına sahipti. 1991 yılına gelindiğinde Türkiye, sınır ötesi harekâtlara başvurmuştur. Ancak bilinmelidir ki Türkiye, en başından beri Irak toprak bütünlüğünden yana olmuştur. Turgut Özal’ın cumhurbaşkanlığı yaptığı süreçte PKK’nın önünü kesebilme niyetiyle Kürt liderler Talabani ve Mesud Barzani ile yakın temasta bulunulmuş, davetler edilmiş ve hatta Türk pasaportları dahi çıkartılmıştır. Yapılan anlaşmalar gereği Kürt aşiretlerine milyon dolarlık yardımlar yapılmış, ülkeye kaçak petrol girişlerine dahi göz yumulmuştur. Tek sorun PKK ya da Kürtler değildi. “Çekiç Güç” adı verilen; Kuzey Irak’taki Kürtleri Saddam Hüseyin’in saldırılarından korumayı amaçlayan, Amerika Birleşik Devletleri öncülüğünde savaşa katılan diğer müttefik ülkelerin(Birleşik Krallık, Fransa, Avustralya ve Hollanda) de dâhil olduğu ve Türkiye üzerinden gerçekleştirilen askeri harekât, 90’ların ses getiren olaylarına adını yazdırmıştır. Çekiç Güç sayesinde PKK’nın önü açılmıştır. Lakin Şanlı Türk Ordusu, demir yumruğunu indirmiş ve ülkenin bütünlüğünü korumuştur. Buna rağmen Türkiye, istediğine tam manasıyla ulaşamamıştır.

Türkiye’nin sınır avantajı, PKK’nın gücünü azaltmıştır. Nitekim Kürtler, Türkiye sınır kapısı sayesinde her iki bölgeden de ticaret yapmaları sonucunda ekonomik durumlarını iyileştirmişlerdir. Bunun sonucunda PKK’ya bölgede verilen destek azalmış ve PKK terör örgütü kan kaybetmeye başlamıştır. Türk Ordusu PKK terör örgütünün Türkiye’deki eylemlerinin devam etmesi nedeniyle 1995 yılının Mart ayında Kuzey Irak’a bir operasyon yapmak zorunda kalmıştır.
2000’li Yıllarda İlişkiler:
Genel hatları ile 2000’li yıllarda Türkiye – Irak ilişkileri üzerinde etki sahibi en önemli unsur
ABD’nin Irak’ı işgali ve takiben Saddam Hüseyin rejiminin sona ermesi olmuştur.

Her ne kadar Soğuk Savaş sonrası önemde güvenlik algısı değişse de ve 2002 yılında AK Parti hükümeti ile beraber farklı bir dış politika çizgisinde geleneksel güvenlik politikaları insani politikalar çerçevesinde yumuşak güç unsurları ile şekillendirilmek istense de, Irak özelinde bu politikaları uygulamak kolay olamamıştır. Irak’ın iç dinamikleri mercek altına alındığında bu durumdan Kuzey Irak Kürtleri büyük ölçüde nemalanmıştır.
Güçlenen Kürtler Irak yönetimi konusunda da özerk bölgelerinin dışına çıkarak söz sahibi olmuş, ellerindeki petrol kartını kullanarak da otonom şekilde hareket etme imkânı bulmuştur. Her ne kadar tartışmalı bölgeler olan Musul ve Kerkük’ün statüsü sonuca ulaştırılamamış olsa da 2006 yılında ortaya konan petrol yasası ile birlikte Kürt bölgesi petrol şirketlerinin ilgisini bir hayli çekmiş ve bölgede yoğun şekilde petrol arama faaliyetlerini girişilmiştir.