Türk Dış Politikasındaki Eksen Genişlemesi Bağlamında Türkiye-AB İlişkileri

777
Yazarlık Başvurusu

Türk Dış Politikasında Yaşanan Eksen Genişlemesi Bağlamında Türkiye-AB İlişkileri

2. Dünya Savaşı’nın ertesinde Avrupa kıtasında Avrupa ulus devletleri arasında ekonomik ve siyasal açıdan bütünleşme çalışmaları hız kazanmıştır. Türkiye ise öncelikle ekonomik bütünleşme yolunda kurulan ancak daha sonraları siyasal bir birlik yolunda ilerleyen Avrupa Birliği ile 1959’dan itibaren ilişki kuran bir ülke olmuştur. Avrupa Birliği ve Türkiye arasında uzun zamandan beri var olan bu ilişki sebebiyle ve AB’nin dönüştürücü gücü düşünüldüğünde Türk dış politikasının AB ortak değerleri ve kurallarına uyumlu ya da bağımlı bir biçim aldığı gözlemlenmektedir. Söz konusu bu durum Soğuk Savaş yıllarında kalıplaşmış ancak Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra Türk dış politikasında değişiklikler meydana gelmiştir ve bu bağlamda Türkiye’nin dış politikada yönünün Batı’dan Doğu’ya kaydığı tartışmaları gündemde yerini almıştır.

Eksen kayması kavramı, bir ülkenin geleneksel olarak var olan ittifak ilişkilerinden ve yönelimlerinden bir şekilde koparak başka ittifaklara yönelmesi anlamına gelmektedir. Kavram, 2000’li yılların sonunda Türk dış politikasının Batı odaklı dış politika eğilimlerinin değiştiğini ve Ortadoğu’ya yöneldiği şeklinde tanımlanabilir.1 Bu tanımlamaya göre kavram genel olarak Türk dış politikasının Batı’dan Doğu’ya, laiklikten İslamcılığa ve Avrupa Birliği’nden Ortadoğu’ya kaydığı şeklinde tartışmalara konu olmaktadır.

2007 yılından sonra Türkiye’nin dış ilişkilerde eksen kaymasına yol açan uygulamalar içinde bulunduğu iddiaları iç çevrelerde dile getirilmeye başlanmıştır. Bu tartışmalara 2009 yılından itibaren Batılı çevreler de dahil olmuştur. Bu çevreler hükümetin yüzünü Batı’dan Doğu’ya, bilhassa İslam dünyasına çevirmeye başladığını, İslami referanslara dayalı bir dış politika izlediğini dile getirmektedir. 2 AKP’nin ilk iktidar döneminde izlediği dış politikada komşularla sıfır sorun politikası, Ortadoğu’ya yönelik açılımı ve krizlerde ara buluculuk üstlenmesine ek olarak bölgesel bir aktör olma isteği Avrupa Birliği ve ABD tarafından memnuniyetle karşılanmışken bu algının 2007 yılından itibaren değiştiğini söylemek mümkündür.

Türk dış politikasında yaşanan değişimi ele alan çalışmalarda eksen kaymasının yanı sıra eksen genişlemesi kavramının da tartışıldığı görülmektedir. Eksen kaymasının köklü değişimler ve bu değişimler sonucu kurumsal yapılarla ortaya çıktığını ve Türkiye için dış politikada Batı’dan kopuş bağlamında bir eksen kaymasının olmadığını iddia etmek mümkündür. Bu çerçevede Türkiye’nin dış politikası için eksen genişlemesi kavramının söz konusu olduğu ileri sürülebilir.3 Türkiye’nin AB ile müzakerelerin durma ya da yavaşlama noktasında olması, Ortadoğu ile gelişen ilişkiler düşünüldüğünde bütünüyle Batı ya da bütünüyle Doğu eksenli bir dış politika izlemesinin beklenilmemesi gerektiği dile getirilebilir. 2001 yılı öncesi Türkiye’de hükümet istikrarsızlıklarının yaşanması dış politikada alternatif üretilememesine yol açmakta iken söz konusu 2001 yılından sonra dış politikada Ortadoğu’ya yöneliş ve diğer yönelimler Türk dış politikasının Batı’dan ekseninin kaydığının aksine ekseninin genişlediği anlamına gelmelidir.4

Soğuk Savaş sonrası dönemde Türk dış politikasında, Soğuk Savaş’ın küresel çıkarlarının yerini bölgesel güvenlik ve işbirlikleri almıştır. Bu kapsamda Türkiye’nin uluslararası sistemde yeri ve bölgesel kimliği tartışmaları ön plana çıkmıştır. Bu tartışmaların çerçevesi uzun bir süredir Batı sisteminin içerisinde yer alan Türkiye için sadece bir NATO üyesi olmanın yetersiz hale gelmesi ve AB ile tam üyelik müzakerelerinin başlatılmaması olarak çizilebilir. Türkiye, Helsinki Zirvesi ile birlikte AB ile yeni bir sürece girmiş ve dış politikasında önemli değişimler yaşanmaya başlanmıştır. Türkiye, dış politikasında Avrupa Birliği’nin dış politika ilkesi olan komşularla sıfır sorun politikasını ülkenin şartlarına uyarlamıştır. Nitekim Washington merkezli bir kuruluş olan Transatlantik Akademi’nin 2010 yılında yayımlanan “Sıfır Soruna Ulaşmak: Türkiye, Komşuları ve Batı” adlı raporunda komşularla sıfır sorun politikasının başarıya ulaşmasının karmaşık yapıda olan ilişkilerin iyi yönetilmesiyle mümkün olabileceği ve bunun için de tarafların yapıcı olması gerektiği belirtilmiştir. Bu bağlamda AB’nin de Türkiye’nin bu yeni dış politikasına destek vermesi gerektiği ifade edilmiştir.5

Soğuk Savaş döneminde Türk dış politikasında belirgin olan unsur bir tür güvenlik kaygısı olmuştur ve Batı ile ilişkiler güvenlik merkezli kurulmuştur. Ancak 2000’li yıllarda AKP hükümeti ile birlikte dış politikada kimlik olgusunun daha baskın olduğu gözlemlenmektedir.6 Hükümetin dış politikayı İslami referanslar çerçevesinde ele aldığı ve Ortadoğu ve diğer bölgelerde bu şekilde hareket ettiği de Batılı çevrelerde dile getirilmektedir. Ancak Batı’da bu söylem üzerinden Türkiye’ye farklı bakış açıları bulunmaktadır. Bir yanda teokratik yapılanmaya destek veren Batılı hükümetler, diğer yanda Türkiye’nin yönünün değişmesinin Batı’ya negatif etkileri olacağını düşünenler bulunmaktadır. Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin üyeliği bağlamında önceleri Türkiye’de bürokrasi, sermaye ve asker ağırlıklı çevrelerle işbirliği yaparken bu tutumun daha sonraları değiştiğini ve siyasal İslamı desteklediği söylenebilir.

Türk dış politikasında eksen kayması meydana geldiğini ifade eden görüşlere göre AKP hükümetinin dış politikada başka bir boyut ya da pencere açmak yerine ve eksiklikleri gidermeye çalışmanın aksine ideolojik temelli ve muhafazakâr politikalar sürdürdüğü ileri sürülmektedir. Bu anlayışa göre Hükümet, Batı ve özellikle Avrupa Birliği’ne sırtını dönmekte ve ülkenin Batı ile olan çıkarlarına uzun vadede zarar vermektedir. Bu bağlamda çatışmalarda arabulucu olma ve bloklar arası dengeleme siyaseti izlemeyi hedefleyen Türkiye’nin bu politikalarda çeliştiği iddia edilmektedir. Örneğin, Suriye ve İsrail arasındaki görüşmelerde arabulucu olmak istediğini belirten Türkiye’nin İsrail-Filistin çatışmasında açıkça Filistin tarafında yer alması Türkiye’nin ekseninin Batı’dan kaydığının işareti olarak iddia edilmektedir.7

Türkiye ise her seferinde tek hedefinin Avrupa Birliği üyeliği olduğunu belirtmekte ve dış politika araçlarını bir ok ve yay gibi kullanmaktadır ve okun AB’ye ulaşması için de yayın Doğu’da gerilmesi gerektiğini düşünmektedir. Bu bağlamda Türkiye Arap Birliği ve Afrika ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmekte, Asya ile yakınlaşmaktadır.

Bu süreç ise AB tarafından Türkiye’nin dış politika ekseninin kendileri aleyhine kaydığı şeklinde düşünülmektedir. Ancak AB’nin stratejik çıkarları artık Türkiye’yi bir Avrupa ülkesi olarak görmeyi gerektirirken Türkiye’nin kendi bölgesine olan ilgisini Türkiye Ortadoğulaşıyor, veyahut bizden uzaklaşıyor söylemlerini inşa ederek bu süreci ideolojik bir zemine oturtmaktadır. Aslında Türkiye’nin Batı dışında başka bir ülkeye ya da bölgeye yaklaştığı zaman nazireyi Batı’ya karşı yaptığı söylenebilir.8 Bir diğer deyişle Türkiye’nin niyeti Batı’dan kopmak değil, aksine kendisinin ne kadar önemli bir ülke olduğunu göstermektir. Örneğin Filistin’de Hamas’ın iktidara gelmesinin sonrasında Hamas’ın Türkiye’ye davet edilmesi Batı’ya demokrasiye katkıda bulunduğunu gösterme isteğidir denilebilir. Zira Türkiye’nin demokrasi tanımlamasını Avrupa Birliği çerçevesinde yaptığını ve Türkiye’nin uluslararası normlar, insan hakları ve demokrasi bağlamında dönüşümünün Avrupa Birliği’ne bağlı olduğu dile getirilebilir.9 Türkiye ve Avrupa Birliği ilişkilerinin son iki yıl içerisinde zorlaştığını ve farklı bir zeminde ilerlediğini dile getirmek mümkündür. Transaksiyonel ilişkiler adı verilen bu zemine göre Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin değerlere değil çıkarlara göre yeniden tanımlanması söz konusudur.10 Son dönemde Türkiye’nin anayasa çalışmaları, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sorunu ve üyelik sürecinde yaşanan tıkanma aslında iki taraf arasındaki ilişkilerin karşılıklı çıkar temelinden tek taraflı olarak AB’nin çıkar alanına dönüştüğünün göstergesi olarak sayılabilir. Türkiye’nin ise dış politikasındaki eğilimlerin genişlemesini AB’ye karşı izlediği bir strateji olarak değerlendirmek mümkündür.

Özlem Demirtaş  Bagdonas, Türkiye’nin Ortadoğu’ya yönelik tutumunu geleneksel olarak Batı’ya pazarlanan bir strateji olduğunu dile getirmektedir. Bagdonas, ayrıca Türkiye’nin Avrupa yöneliminden ya da Avrupa’dan dışlanma korkusu olduğunu da iddia etmektedir.11 Bu bağlamda Türkiye’nin jeopolitik olarak sahip olduğu rolü ve tekliği Avrupa’ya pazarladığı dile getirilebilir. Bu noktada komşularla sıfır sorun politikasının da Batı ve özellikle AB ile olan ilişkileri güçlendirmek için kurgulandığını söylemek mümkündür.12 Zira bu politika ile birlikte Türkiye’nin bu oyuncular karşısında pazarlık gücü ve yakınlığı artmıştır demek yanlış olmayacaktır. Söz konusu bu durum komşularla sıfır sorun politikasının reelpolitik ve çıkar odaklı olduğunu kanıtlar niteliktedir.

Elif Ateş 

Stratejik Ortak Misafir Yazar

KAYNAK

1 Kardaş, Ş., Türk Dış Politikasında Eksen Kayması mı?, Akademik Orta Doğu, Cilt:5, Sayı:2, Yıl:2011.

2 Manisalı, E. (2011) Eksen Kayması, (İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi).

3 Kaya, E., Dış Politika Değişimi: AKP Dönemi Türk Dış Politikası, Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi, (2016).

4 Salihi, E., Türk Dış Politikasının Eksen Genişlemesinde Körfez Sermayesinin Etkisi, Bilgesam, (Ağustos, 2010).

5 Akçadağ, E., Eksen Kayması mı? Değişen Türk Dış Politikası ve Batı, Bilgesam, (Haziran, 2010).

6 Uzgel, İ., Türkiye de, Dış Politikası da Dönüşüyor, Mülakatlarla Türk Dış Politikası Cilt 2, Özdal, H., Dinçer, O.B., Yegin, M., (Der). Usak Yayınları, 279-295, (2009).

7 Turan, K.., Türk Dış Politikasında Eksen Kayması, Ortadoğu Analiz, Cilt 2, Sayı 18, Haziran 2010.

8 Mandacı, N., Türkiye, Batı’nın Trenine Binmiş Ancak Sürekli Olarak Doğu’ya Doğru Gidiyor Gibidir,

Mülakatlarla Türk Dış Politikası Cilt 2, Özdal, H., Dinçer, O.B., Yegin, M., (Der). Usak Yayınları, 359-382,

(2009).

9 Altunışık, M.B., Ne İslam Dünyası Ne de Türk Dünyası Bir Lider Arayışı İçindedir, Mülakatlarla Türk Dış

Politikası Cilt 2, Özdal, H., Dinçer, O.B., Yegin, M., (Der). Usak Yayınları, 1-22, (2009).

10 Dedeoğlu, B., Türkiye-AB İçin Yeni Terim: Transaksiyonel İlişkiler, http://www.star.com.tr/yazar/turkiyeabicin-

yeni-terim-transaksiyonel-iliskiler-yazi-1209909/

11 Kaya, E., Dış Politika Değişimi: AKP Dönemi Türk Dış Politikası, Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi, (2016).

12 Oğuzlu, T., Komşularla Sıfır Sorun Politikası: Kavramsal Bir Analiz, Ortadoğu Analiz, Cilt 4, Sayı 42, Haziran 2012.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz