Dünyamızın gittikçe küçülerek köy haline gelmesi, iletişim, ulaşım ve ticaret faaliyetlerinin zorluklarının ortadan kalkması, olaylar karşısında ortak tepkilerin oluşması durumlarına küreselleşme denir. Teknolojik cihazların özellikle son yirmi yılda küçülerek günlük kullanımda erişilebilir olması küreselleşmeyi hızlandırmıştır. Sinema, televizyon, internet, akıllı telefon, tablet ve benzeri cihazların herkes tarafından kolaylıkla temin edilebilmesi ve kullanımının kolay olması, bilginin yayılmasının kolaylaşmasına sebep olmuştur. Dünyanın farklı bir köşesinde yaşanan herhangi bir gelişme anında tüm dünya tarafından öğrenilebilmektedir. Eskiye nazaran havaalanlarının artması, uçak biletlerinin ucuzlaması ve sefer sayısının artması, karayollarının daha güvenli olması, demiryolu ağının gelişmesi ve trenlerin yüksek hızlara çıkabilmesi hem ticareti hem de seyahat hizmetlerini daha kolay hale getirmiştir.
Dünya 18. yüzyılda Fransız İhtilali ve Sanayi Devrimi gibi iki büyük gelişmeye sahne olmuştur. Fransız İhtilali milliyetçilik akımını doğurarak çok uluslu imparatorlukları yıkmış, ulus devletler kurulmasına öncülük etmiştir. Aynı şekilde demokratik hareketlerin de hız kazanmasına sebep olmuştur. Buhar makinasının ulaşım ve üretim sektörlerinde kullanılması Sanayi Devrimi’ni hazırlamıştır. Çok miktardaki ve çeşitteki ürünlerin kısa zamanda ucuz maliyetle üretilebilmesi ve tedarik sürecinin kolaylaşması farklı ülkelerin ucuza ticaret yapmasını sağlamıştır. Küreselleşme süreci dediğimiz kavram o gün için bu isimle nitelendirilmiyor olsa bile daha o yıllarda haberleşme, taşımacılık ve ulaşım sektörlerinin gelişmesiyle hız kazanmıştır. 1960’lı yıllardan itibaren iletişim teknolojilerinde transistor kullanılması ve 1985’li yıllardan itibaren bilişim sektörünün gelişerek yaygınlaşması küreselleşmenin tüm yüzyıla ve tüm dünyaya damga vurmasına sebep olmuştur.
Küreselleşme ilk olarak ülkeler arasındaki ticaretin artması sonucu ekonomik bir kavram olarak çıkmıştır. Daha sonraki süreçlerde sadece ekonomik alanları değil, kültürel, siyasal ve sosyal alanları da etkileyerek daha geniş bir kavram haline gelmiştir. Çoğu düşünürün küreselleşmeyi dünyanın ortak ve tek bir pazar haline gelmesi olarak tanımladığı görülmektedir. Küresel sermaye günümüzde iyice artmıştır ve bununla birlikte çok uluslu şirketler artan kapasiteleriyle devletlerden daha zengin, etki alanları daha geniş ve nüfuz bakımından daha saygılı bir duruma gelmiştir. Küreselleşmenin günlük hayatta şüphesiz en büyük etkisi algılarımızdaki değişimlerdir. Ülkeler gelişmişlik düzeyine göre değerlendirilirken maddi kapasiteleri ön plana çıkmaktadır. Ülkeler gibi insanlar da artık yakın ve uzak çevrelerince maddi varlıklarına göre değerlendirilmektedir. Giyim, akıllı telefon, yaşanılan ev, binilen araba vb. çok sayıda şey, çoğu kimse için bir rahatlık ve konfordan ziyade bir gösteriş ürünü haline gelmiştir.
Durmaksızın akmaya devam eden zamanın kısıtlılığında insanlar aynı şeyleri yemeye, aynı şeyleri kullanmaya, aynı dükkânlara gitmeye, aynı ürünleri satın almaya, aynı televizyon programlarını izlemeye, aynı şarkıları dinlemeye, aynı film, dizi ve haberleri takip etmeye başlamıştır. Dünyanın neresinde olursa olsun yaşanılan bir olay herkes tarafından anında öğrenilmektedir. Bu karşılıklı bağımlılığın giderek arttığının bir göstergesidir. Günümüzde hemen hemen herkesin Amerikan şarkılarını dinlediği, film ve dizilerini izlediği bir gerçekliktir. Pop müzik dinlemek, cips yemek, fastfood tüketmek, tişört ve kot pantolon giymek herkes tarafından benimsenmiştir. Bu durum dünya çapında bir Amerikanlaşmanın var olduğunu göstermektedir. Küreselleşme özellikle gelişmiş Batı ülkelerinin ticaretleriyle birlikte kendi kültürlerini, ahlaklarını, sanat ve edebiyatlarını, geleneklerini yeterince gelişmemiş ülkelere ihraç etmelerini kolaylaştırmış ve sıklaştırmıştır. Gencinden yaşlısına herkes özellikle Amerikan hegemonyası altında milli kültürünü unutmakta, gelenek ve göreneklerinden ayrılmakta, ahlaki değerlerinden sapmaktadır. Küreselleşme üzerine çalışmalar yapmış bilim adamı Ritzer, yukarıda anlatılan süreci ‘‘McDonaldslaşma’’ ifadesiyle, ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov da ‘‘mankurtlaşmak’’ olarak açıklamıştır.
Küreselleşme ile birlikte feminist, çevreci, LGBTİ gibi hareketler hız kazanmıştır ve bununla birlikte toplumun aidiyet duyguları arasında çatışmalar meydana gelmiştir. Geçmişten günümüze kalıplaşarak gelmiş inançlar ve ideolojiler, küresel dünyanın ortaya çıkarttığı etkileşimlerle mücadele içine girmiştir. Yerel kimlik ve aidiyet duyguları değişime uğramış, çok kültürlülük, dünya vatandaşlığı gibi söylemler yaygınlaşmıştır. Tüketim ve kitle kültürünün yayılması, hayat tarzlarının zaman geçtikçe tekdüzeleşmesi, yerel kültür ve kimliklerin zayıflayarak genel bir kültürün ve kimliğin benimsenmesi, küresel sorunların herkesçe öğrenilmesi ve önemsenmesi küreselleşmenin beraberinde getirdiği gelişmelerdir. Bu gelişmeleri olumsuz karşılayanlar varken aynı zamanda olumlu karşılayanlar da vardır.
Türk kültürünün Batı kültüründen etkilenmesi özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamasının ardından Tanzimat Dönemi ile başlamıştır. Batılılaşma kültürel yapıyı etkilemiştir. Batılı gibi giyinmek, Batılı gibi konuşmak prestijli sayılmıştır. Bu dönemde Batı kültürüne hayran bir gençlik ve Batılı gibi düşünen bir yönetici sınıfı ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet döneminde bu duruma önlem alınmak istenilmiş ve batılılaşma olgusu yeniden tanımlanmıştır. Bu yeni olguda, ‘‘Batı’nın kültürünü değil, tekniğini almak önemlidir.’’ vurgusu yapılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifleriyle Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu kurulmuştur. Özellikle Atatürk döneminde Batılılaşma sürdürülürken aynı zamanda Türk kültürünün ve kimliğinin korunmasına ve geliştirilmesine büyük önem gösterilmiştir.
1970’li yıllardan itibaren televizyonun tüm ülkede yaygınlaşması toplumun sadece sinema salonlarından değil, kendi evlerinden de farklı kültürleri, ülkeleri, yaşam tarzlarını izleyebilmesine olanak sağlamıştır. İnternetin her eve girmesi, akıllı telefonların kolaylıkla taşınabilmesi ve kullanımının basit olması Türk toplumunun kendisine yabancı kimselerin hayatlarını takip edebilmesini kolaylaştırmıştır. Yurtdışında okuyanların, yurtdışına seyahat için gidenlerin anılarını ve tecrübelerini yine küresel sosyal medya platformlarında takipçileriyle paylaşmaları, toplumun farklı coğrafyaları tanımasında ve etkilenmesinde büyük rol oynamıştır. Günümüz Türkiye’sinde alım gücünün, hayat standartlarının, eğitim ve sağlık hizmetlerinin yeterliliğinin ve demokrasi seviyesinin Batılı ülkelere görece düşük olması Türk gençlerinin Batılı ülkelere olan hayranlığını arttırmıştır ve göç etmelerinde birer sebep haline gelmiştir. 2020 ABD başkanlık seçimi neredeyse her televizyon kanalında canlı olarak verilmiş, sosyal medya platformlarında gazeteciler ve akademisyenler tarafından yorumlanmış ve Türk halkı tarafından büyük bir ilgiyle takip edilmiştir. Sadece takip etmekle kalınmamış taraf tutulmuş ve desteklenmiştir. Bu durum Türk halkındaki Batı ilgisinin ne kadar yoğun olduğunun bir göstergesidir.
[irp posts=”27297″ name=”Küreselleşme: Ekonomik, Kültürel ve Askeri Boyutları”]
Yabancı kültürünün yoğun olarak benimsendiğinin bir başka göstergesi de dildeki yabancı kelime sayısının artmasıdır. Özellikle teknolojik gelişmelerin türettiği yeni kelime ve kavramların Türkçeleştirilmeden orijinal hali alınarak kullanılması dikkat çekicidir. Aynı şekilde yabancı hayranlığının ülkemizdeki ve farklı ülkelerdeki bir başka göstergesi dükkân isimlerinin İngilizce konulmasıdır. Uzun süre Amerikan hegemonyası altında kalan diller İngilizce ile harmanlanmıştır ve tabiri caizse melez hale gelmiştir. Anadil hassasiyeti azalmıştır. Dini inanışların ve adetlerin eskiye nazaran önemsenmediği de ayrıca görülmüştür ve bu durum din eğitimin nasıl verilmesi gerektiği sorusunu akıllara getirmiştir. Küreselleşmenin toplum üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için dinin kullanılabileceğini öne sürenler de olmuştur.
SONUÇ
Kültürlerarası etkileşimin yoğun olması, olumsuz bir takım sonuçlar çıkartılmasını gerektirmez. Bir kültürün farklı bir kültüre veya kültürlere tek yönlü ve baskıyla dayatılması sorun teşkil edebilir. Ancak bu tür bir durumda egemen kültür ve o kültürün üyeleri hakkında komplo teorileri üretmek cahillikten başka bir şey değildir. Dünyanın var olduğu günden itibaren insanoğlu zenginliğe, güce, refaha, kaliteye, lükse ilgi duymuştur ve duymaya da devam edecektir. Küreselleşme bu durumu sadece hızlandırmıştır. Farklı kültürlerin hegemonyası altındaki ülkeleri incelediğimizde hepsinin ortak özelliğinin ekonomi ve eğitim alanlarında yeterince gelişmemişlik olduğunu görürüz. Bu tür ülkeler mevcut durumlarından yakınmak yerine gerekli iktisadi ve siyasi reformları uygulamalılardır. Adalet, demokrasi, insan hakları, özgürlük gibi kavramları tam anlamlarıyla ve amaçlarıyla ülkelerinde uygulamalılar ve gelişime açık olmalılardır. Bu tür reformlarla dışa hayranlığı azaltmakla kalmayıp farklı kültürlere de örnek olacaklardır. Aynı şekilde tek düzen insan tipine de engel olmuş olacaklardır. İnsan farklılıklarıyla birlikte güzeldir ve kıymetlidir. Küreselleşmenin genel hatlarıyla olumlu bir kavram ve süreç olduğunu düşünmekteyim. Tarih boyunca insanlar din, dil, ırk gibi sebeplerce sayısız savaşa girmiştir. Savaşın sonunda bir kazanan varmış gibi gözükse de aslında genel itibariyle insanoğlu canlarını yitirerek, enerjisini ve parasını boşuna harcayarak kaybetmiştir. Küreselleşme ve küreselleşmenin doğurduğu gelişmeler, toplumun demokrasi, adalet, özgürlük, insan hakları gibi kavramları benimsemesini ve farklı kültürlerden, inanışlardan kimselerin de insan olduğu gerçeğini fark etmesini sağlamıştır. Empati yapmanın önemini gün yüzüne çıkarmıştır. Ancak bu yeterli değildir. Toplumların daha da bilinçlenmeleri ve doğruyu, güzeli, olması gerekeni tüm vicdanlarıyla benimsemeleri gerekmektedir.
KAYNAK
KORKMAZ, M., OSMANOĞLU, C. (2019), MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 8, Ek Sayı: 1, Küreselleşmenin Birey ve Toplum Hayatına Önemi ve Din Eğitimi, s. 951-967.
MAHİROĞULLARI, A. (2005), Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, Sayı: 50, Küreselleşmenin Kültürel Değerler Üzerine Etkisi, s. 1275-1288.
TALAS, M., KAYA Y. (2007), Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi, Sayı: 22, Küreselleşmenin Kültürel Sonuçları, s. 149-162.
Dipnotlar
[1] Mehmet Korkmaz, Cemal Osmanoğlu, ‘‘Küreselleşmenin Birey ve Toplum Hayatına Önemi ve Din Eğitimi’’, MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 8, Ek Sayı: 1, 2019, s. 951.
[2] Adnan Mahiroğulları, ‘‘Küreselleşmenin Kültürel Değerler Üzerine Etkisi’’, Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, Sayı: 50, 2005, s. 1276.
[3] Mehmet Korkmaz, Cemal Osmanoğlu, a.g.m., s. 952-953.
[4] Mustafa Talas, Yaşar Kaya, ‘‘Küreselleşmenin Kültürel Sonuçları’’, Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi, Sayı: 22, 2007, s. 153.
[5] Mehmet Korkmaz, Cemal Osmanoğlu, a.g.m., s. 954.
[6] Adnan Mahiroğulları, a.g.m., s. 1280.
[7] A.g.m., s. 1281.
[8] Mehmet Korkmaz, Cemal Osmanoğlu, a.g.m., s. 961.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
cumhuriyet döneminde “batının tekniğini alalım, kültürünü değil” fikrini savunanlar vardı fakat Atatürk bu fikirdekilerden birisi değildi. Yapılan icraatlarda bunu göstermektedir; hukunun birebir uyarlama yapılmadan batıdan aşınması, alfabenin batı alfabesi ile değiştirilmesi, kıyafetin değiştirilmesi, eğlence kültürü dahi nasibini almıştı balolar ile.
Adnan Mahiroğulları, ‘‘Küreselleşmenin Kültürel Değerler Üzerine Etkisi’’, Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, Sayı: 50, 2005, s. 1281.
Bu kaynaktan yararlandım. İnceleyebilirsiniz. Okuduğunuz ve yorumda bulunduğunuz için teşekkür ederim.