Arap Baharı’ndan Geriye Kalanlar

729

17 Aralık 2010 tarihinde Tunus’ta yükselen eşitsizliğe, yoksulluğa ve yolsuzluklara tepkisini kendisini yakarak gösteren Muhammed Buazizi, ardında Ortadoğu coğrafyasında büyük bir protesto mirası bıraktı [1]. İzleyen yıllarda Arap Baharı adını alacak olan süreç, ekmek-özgürlük-adalet talepleriyle  bölgede neredeyse her ülkede etkisini gösterdi. Sadece bölge ile de kalmadı, küresel çapta da bir domino etkisi  potansiyeline sahip olduğunu da gösterdi ancak protestolar hem uzun bir sürece hem de geniş bir coğrafyaya yayıldığı için birçok dış faktörün de sürece dahil olmasının önünü açtı.

Muhammed Buazizi Pankartı

Uzun bir aradan sonra bölge halklarının dingin sessizliği umut verici bir şekilde bozulmuştu lakin kısa bir süre sonra işlerin tahmin edildiği şekilde ilerlemeyeceği görüldü. Arap Baharı ismi verilen protesto zincirlerinin, kısa sürede Arap Kışına döndüğü şeklinde yorumlar sıkça yapılır oldu [2]. Bu yazıda protestoların 10. yılında bölgenin önemli ülkelerindeki protesto hareketlerinin ne şekilde geliştiği ve sonuçlandığı üzerine odaklanılmıştır. Bu noktada ele alınan ülkeler Tunus, Mısır, Libya, Suriye ve Yemen ile sınırlı tutulmuştur. Yer yer karşılaştırmalı bir şekilde de ilerleyecek olan analizde ülkelerdeki süreç  detaylarla boğmadan  okuyucuya genel bilgi verilmesi amaçlanmıştır.

İlk Kurşun: Tunus

Kuzey Afrika’nın batı kısmında yer alan, batısında Cezayir, doğusunda Libya ve Akdeniz ile çevrili olan Tunus 1956 yılında bağımsızlığını Habib Burgiba önderliğinde Fransa’dan kazanmıştır. Max Weber’in karizmatik lider profiline uyan Burgiba, cumhurbaşkanlığı süreci boyunca Tunus’un tam olarak Arap ülkeleri içinde erimesine engel olmuş, yaptığı hukuki ve siyasi reformlarla ülkeye Avrupa tarzı bir kimlik kazandırmıştır. Tunusluluk bilincini vatandaşlara önemle aktarmıştır [3]. 1987 yılında ise kendi seçtiği İçişleri Bakanı Zeynel Abidin Bin Ali tarafından görevden alınmış, hayatının geri kalanını ev hapsinde geçirmiştir. Zeynel Abidin Bin Ali ise, uzun cumhurbaşkanlığı döneminde bölgedeki diğer monark isimler  gibi hareket etmiş ve protestoların gelmesini bir anlamda kendisi sağlamıştır.

Zeynel Abidin Bin Ali

2011 yılında, henüz daha iki aylık bir ayaklanma döneminde cumhurbaşkanlığı makamından istifa etmiş ve yurtdışına kaçmıştır. Aslında diğer ülkelerdeki karşılıklarına baktığımızda ileri görüşlülük sayılabilecek bir tutum göstermiş denebilir. 2011’de Bin Ali’nin istifasıyla beraber yönetimi geçici olarak ülkedeki önemli isimlerden biri olan Raşid Gannuşi devralmıştır. Müslüman Kardeşlerin Tunus’taki kolu olan Nahda hareketinin lideri olan Gannuşi, iktidarı ülkede bir diğer güçlü isim Munsif Marzuki ile paylaşmış, böylece ülkede bir uyum sağlamıştır diyebiliriz. Marzuki’nin gücü ise işçi sendikalarından kaynaklanmakta ve bir anlamda en büyük iki toplum lideri ortak paydada buluşmuştur. Hatta bu durum Arap Baharı’nın sadece bu ülkede demokrasiye vesile olduğu yorumlarını da beraber getirmiştir. Sonrasında 2014 yılında yapılan seçimlerde, Nahda hareketi büyük kan kaybetmiştir. Bunun nedeni protestolara neden olan adaletsizliğe, eşitsizliğe ve yoksulluğa karşı yeterince iyi bir sınav verememesi olarak görülebilir.

Munsif Marzuki

Sol görüşe yakın Nida Partisi- işçi sendikaları ve Nahda partisinin çeşitli uyuşmalarıyla, tavizleriyle ülke bugüne kadar topallayarak da olsa gelebilmiştir. Muhtemelen ülkenin en büyük kazanımı ise, Libya, Mısır, Suriye gibi ülkelerde yaşanan yoğun çatışmalara sahne olmamasıdır ki bunun da en büyük nedeni olarak güçlü bir toplumsal desteği bulunmasına rağmen Gannuşi’nin pragmatik bir bakış açısıyla hareket etmesi ve tüm gücü eline almak istememesi gösterilebilir [4]. Son olarak ülkedeki siyaset yapısının karmaşık ve çok bölünmüş bir yapıda olması, yapılan seçimlerin de sağlıklı bir şekilde sonuç vermesini engellemektedir. 2019 yılında yapılan son cumhurbaşkanlığı seçimleri de bunu açık bir şekilde göstermiştir.  25 ismin cumhurbaşkanlığı için yarıştığı seçimde en yüksek üç oyu sırasıyla Kays Said, Nebil el Karvi ve Nahda’nın adayı Abdülfettah Moro almış, seçimin ikinci turunda ise Kays Said Nahda da dahil çoğu siyasi görüşün desteği ile birinci gelmiştir. Görülüyor ki ülkenin sorunsuz bir şekilde yönetilmesi sadece ittifaklarla, çeşitli alanlarda uyuşmalarla mümkündür.

Karşı Devrim Örneği: Mısır

Tunus’tan sonra protesto dalgalarının ikinci durağı Mısır oldu. Mısır’ı diğer bölge ülkelerinden ayıran güçlü bir tarihi, kültürü, siyasi ve askeri yapısı olması nedeniyle protesto hareketlerinin başlangıçta etkili olmayacağı öngörülüyordu ancak gün geçtikçe biriken tepki ve değişen roller Mısır’da uzun yıllar devlet başkanı olan Hüsnü Mübarek’ in devrilmesiyle sonuçlandı. Devletin başında 1981’den beri bulunan Hüsnü Mübarek, özellikle 21. yüzyıl ile beraber ülkedeki kilit roldeki ordunun rolünü işadamlarıyla dengeleme yoluna gitti [5]. Zaten protestoların başarıya ulaşmasında da en önemli sebep bu oldu. Çünkü ekmek, özgürlük, adalet gibi ekonomik ve sosyal talepler her ne kadar doğru ve yerinde tepkiler olsa da halka verilen ordu desteği olmasaydı büyük ihtimal devrim başarısızlıkla sonuçlanırdı. 1956’da Hür Subaylar darbesi ile yönetime gelen Abdünnasır, sonrasında Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek’in hepsinin ordu kökenli olması bunun en büyük göstergesi. Tarihsel olarak ordunun böylesi kritik bir konumda olması herhangi bir toplumsal, siyasal dönüşümde ordu etkinliğinin de büyük olmasına neden olmuştur.

Abdülfettah El Sisi

2012 yılında Hüsnü Mübarek’in devrilmesi sonucu, ordunun da onayıyla seçilen Müslüman Kardeşler lideri Muhammed Mursi çok kısa bir süre iktidarda kalmış ve ertesi sene tekrar ordu tarafından yönetimden indirilmiştir. Tunus’un aksine Mısır’daki güçlü ordu ve güçlü Müslüman Kardeşler tabanı, değişimin daha kanlı ve tartışmalı olmasına neden olmuş, sonunda kazanan ordu lideri Abdülfettah El Sisi olmuştur. 2013’ten itibaren devlet başkanlığı makamında bulunan Sisi, her türlü muhalefeti susturmuş, bir anlamda protestoculara karşı devrim gerçekleştirmiştir [6]. Burada altı çizilmesi gereken nokta, Mursi’nin devlet başkanlığı süresince yeterince pragmatist hareket etmemesi ve devrimin tek sahibi imajı çizmesidir. Gerçekleştirmek istediği değişimleri çok hızlı bir şekilde ele almış, bu da toplumda antipati kazanmasına neden olmuştur. Ülkedeki Hristiyan Kıptiler, solcu gruplar ve Selefi Nur partisi ordunun yanında yer almış, Müslüman Kardeşler siyasi anlamda pasifize edilmiştir [7]. 2021 yılına girdiğimiz bu günlerde, Mısır artık tamamen Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Devletleri’nin desteğini alan Sisi’nin kontrolündedir.

Bitmeyen Kavga: Libya

Libya, kuzey Afrika’da jeopolitik olarak çok kritik bir noktada yer almaktadır. Komşusu Mısır, Libya üzerinde yoğun etkilere sahipse de asıl jeopolitik önemi Afrika içlerinden Avrupa’ya geçişte bir köprü vazifesi görmesidir. Bu nedenle olsa gerek, Batılı güçlerin Arap Baharı sürecinde  en dolaysız ve ağır müdahalesi de Libya’ya olmuştur. 1969’da bir darbeyle, 1951’den beri ülkeyi yöneten Kral İdris’ten yönetimi devralan Muammer Kaddafi 2011 yılına kadar uzun bir idare sergiledi. Makamda olduğu süre boyunca, kendisi başkanlıktan düşürülünce anlaşılacağı üzere, çok zor olan ülkesel birliği iyi kötü bir şekilde korumuştur. 2011 yılında Arap baharı protestoları ile başlayan olaylarda, Kaddafi istifa etmeyi reddetmiş, böylece hem içeride hem dışarıda büyük bir rekabetle karşı karşıya kalmıştır. Meydana gelen iç savaşta, Birleşmiş Milletler de muhalif kesim lehine operasyonlar başlatmış ve bunun neticesinde Kaddafi, halkı tarafından linç edilerek öldürülmüştür. İlerleyen süreçte ülke adeta Ortaçağ’ın savaş beyleri dönemine dönmüş, yerel bazda güçlü olan aşiretler ve liderler çeşitli çatışmalara neden olmuştur [8]. Trablus, Derne, Bingazi, Tobruk ve Fizan olarak kısımlandırabileceğimiz ülke, bölgeler arası çıkar çatışmaları neticesinde birbirinden kopuk hale gelmiştir. Kaddafi’nim devrilmesinin ardından, Geçici Ulusal Konsey 2012 yılında yetkilerini Milli Genel Kongre’ye devretti ve bir anlamda demokratik siyasetin oluşma süreci hızlandı.

Muammer Kaddafi

Ancak bu adımlar Libya’ da istikrarı oluşturmaya yetmedi, küçük çaplı yerel liderlerin aykırı durması bir yana, uzun yıllar Amerika’da yaşayan Halife Hafter 2014 yılında yerel milis güçlerini de arkasına alarak Libya’nın yeni diktatörü olmaya soyundu.  Hafter’in taarruz girişimleri neticesinde var olan meclis Tobruk ve Trablus merkezli olmak üzere ikiye ayrıldı. Ayrıca daha sonra 2015 yılında Fas’ta imzalanan Süheyrat Anlaşması ile Fayyez El Serrac’ın başkanlığını yaptığı Ulusal Mutabakat Hükümeti kuruldu. Bunun yanında ülkenin güneyinde, Fizan’da da karmaşıklık artmış ve ülkenin kuzeyinden ayrı bir rotaya yönelmiştir. Sonraki yıllarda uluslararası meşruiyete sahip Ulusal Mutabakat Hükümeti ile Hafter ’in temsil ettiği Libya Ulusal Ordusu arasında çeşitli zorlayıcı baskılarla  toplantılar meydana gelmiş ancak bugüne kadar herhangi bir somut çıktı elde edilememiştir. Bu noktada Libya üzerinde çıkarları olan Fransa, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Rusya gibi birçok aktör Hafter’e destek sağlamış, savaş durumunun devamı bu blok için faydalı hale gelmiştir [9]. Son olarak 2019 yılında Hafter’in Trablus’a düzenlediği harekatın Türkiye desteğini alan Ulusal Mutabakat Hükümeti tarafından bertaraf edilmesi bölgede Hafter’de olan askeri gücün Trablus’a kaymasına yol açmıştır. Gelinen noktada bu sene içinde seçim yapılması planlanıyor ancak uzun yıllar boyunca yaşanan çatışma ve iç savaş durumu kaybedilenleri geri getirmeyeceği açık. Libya’da Kaddafi’nin sağladığı ulusal birlik ve devlet kapasitesi, Arap Baharı ile beraber tamamen bozulmuş, protesto hareketleri niyet edilenin tam tersi bir şekilde sonuçlanmıştır.

Her Şeyin Başa Döndüğü Ülke: Suriye

Suriye de tıpkı Mısır gibi Ortadoğu coğrafyasında tarihsel bağlamda güçlü devletlerden biri olagelmiştir. Arap baharının Suriye’yi etkilemeyeceği, etkilese de etkisinin çok sınırlı olacağı bazı otoritelerce öngörülmüştü. Ancak sanılanın aksine, Arap baharının en kanlı ve karmaşık gerçekleştiği ülkelerin başında Suriye gelmiştir. Protestoların başlangıçta büyük destek toplaması ve Esad yönetimini oldukça sarsması kısa sürede değişiklik gerçekleşeceği beklentisi oluşturdu. Ancak burada belirtmek gerekir ki, Mısır’da meydana gelen hareketlerde toplumun ortak bir düşmana karşı birleşmesine karşın, Suriye’de muhalefet oldukça çeşitli birimlere dönüşmüştür [10]. Buna bir de 2014’de  IŞİD’in ortaya çıkması da eklenince dış müdahaleye daha açık bir savaş alanı haline dönüşmüştür. 2015 yılına kadar muhalefetin kazanan tarafta olduğu iç savaş, bu tarihten itibaren Rusya’nın ciddi destekleri sonucunda Esed lehine dönüşüm geçirmiştir [11]. Ayrıca İran’ın da milis  desteği sağlaması iç savaşı mezhep boyutunda daha kanlı hale getirmiş ve diğer bazı dış müdahalelerin yolu açılmıştır.

Olayların başından itibaren Batı bloku ile beraber hareket eden Türkiye, aktif askeri destek de sağlamış ve bir anlamda Libya’da gerçekleştirdiği başarılı askeri müdahaleleri burada da gerçekleştirmiştir. Önceki adı Özgür Suriye Ordusu olan Suriye Milli ordusuna askeri ve lojistik destek sağlamış, hem Esad yönetiminin hem de terör örgütlerinin daha da yayılmasını engellemeye çalışmıştır. ABD ise DEAŞ terör örgütüne mükabil, Suriye’de bulunan YPG terör örgütüne destek sağlamış, hatta “Suriye Demokratik Güçleri” ismiyle bir anlamda PKK terör örgütünün uzantısı olan YPG terör örgütünü meşrulaştırmaya çalışmıştır [12]. Bunun yanında Kuzey Suriye odaklı düzenlenen Astana süreci ve Soçi Zirvesi’nde Türkiye, İran ve Rusya, Suriye’nin geleceği hakkında görüşmeler ve uygulamalar hayata geçirmiştir. 2021 yılına geldiğimizde, ülkede Esad yönetimi gücünü her ne kadar Rusya destekli sağlasa da, yıkılmadan ve belki de daha da fazla artırmıştır. Türkiye, İran ve Rusya askeri güçlerinin yer aldığı bu savaş coğrafyasında, protestolara neden olan demokrasi ve özgürlük talepleri Arap baharından önceki döneme göre daha da artmış ancak bunu sağlayacak devrimci  güçten oldukça mahrum hale gelinmiştir. Arap baharının getirdiği tek şey daha çok ölüm ve yıkım olmuştur.

Vekalet Savaşı’ndan Devletlerarası Savaşa: Yemen

Yemen, Arap yarımadasının güneybatısında, Aden körfezi ucunda yer alan son derece kritik bir ülkedir. Çünkü sahip olduğu jeopolitik konum nedeniyle, enerji taşımacılığının yoğun olarak gerçekleştiği Aden Körfezi’nde kilit ülke rolü oynayabilir. Siyasi tarihine baktığımız zaman Yemen, 1969’dan 1990’a kadar Kuzey Yemen ve Güney Yemen olarak varlığını sürdürmüştür. 1990’da her iki taraf da birleşme kararı almış, ancak gerçekleşen birleşme kuzey kesimine güney kesimini pasifize etme imkanı doğurmuştur. Hal böyle olunca tekrar ayrılma yanlıları 1993’te harekete geçmiş, ancak Kuzey Yemen lideri Ali Abdullah Salih buna izin vermemiştir. Ülkenin 2012 yılına kadar devlet başkanlığını yürüten Ali Abdullah Salih, Arap baharı protestoları neticesinde geri adım atmış ve başkanlığı yardımcısı Mansur El Hadi’ye devretmiştir. Bu kararda Suudi Arabistan etkisi son derece önemli rol oynamıştır. Zaten ülkenin coğrafi konumu itibarı ile Suudi Arabistan ile derin tarihsel bağları bulunmakta, ekonomik, siyasi ve kültürel olarak bir anlamda Suudi Arabistan’a dayalı bir idare yürütülmekteydi.

Mansur El Hadi

Arap baharı protestoları neticesinde dış baskıyla karşılaşan Suudi Arabistan ise bu talebi en azından yerine getirmiş görünmek için yine kendi etkisindeki Mansur El Hadi’yi seçtirmiştir. Ancak protesto hareketleri Güney Yemen’in ayrılıkçı havasıyla da süreç içinde birleşmiş ve bir anlamda 1990 öncesine dönme isteği belirgin hale gelmiştir. Bunun yanında ülkenin kuzeybatısında bulunan Şii Husiler ülkeye İran’ın müdahalesine kapı aralamıştır. Üç boyutlu ve üç tarafın da farklı güçler tarafından desteklendiği bir vekalet savaşı yürütülmüştür. Kuzey hükümeti Suudi Arabistan, Husiler İran ve Güney Yemen bölgesi de Birleşik Arap Emirlikler tarafından destek görmüştür. BAE’nin Suudi Arabistan lehine olmayan böylesi bir dış politika yürütme çabası, Ortadoğu bölgesinde Suudi Arabistan’dan ayrı bölgesel aktör olma hedefleriyle açıklanabilir. Diğer bölge devletleri gibi Yemen’de meydana gelen olaylar daha çok ölüm ve kaos getirmiştir. Bu durumun aktörleri de Husiler, ki örgütlerinin adı Ensarullah, ülkenin güney kesimini temsil eden Aden merkezli Güney Geçiş Konseyi ve San’a merkezli Yemen’dir. İran, ABD, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ise bölgesel ve küresel aktörler olarak, kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmektedirler.

Sonuç

Arap baharı protestoları başladığı 17 Aralık 2010 tarihinden bu yana Ortadoğu ve komşu coğrafya tekrar küresel politikanın gündemine oturmuş ancak ekmek, özgürlük, adalet, demokrasi gibi talepler geri planda bırakılarak küresel ve bölgesel güçlerin nasıl daha fazla çıkar elde edebileceği üzerine oyunların oynandığı, hesapların yapıldığı bir hal almıştır. Bu yazıda Suriye, Libya, Mısır, Yemen ve Tunus ele alınmış, bölgenin tarihsel ve siyasal anlamda kilit aktörleri üzerinden karşılaştırmalı tarihsel perspektif yöntemiyle analizi gerçekleştirilmiştir. Bölge halklarının iyimser niyet ve beklentilerle ortaya çıkardığı devrim enerjisi kısa sürede yerini eski düzenin yeni oyuncuları yüzünden yarıda bırakılmış, halkların elinde kalan ise daha fazla acı, daha fazla gözyaşı ve daha fazla güvensizlik olmuştur. Arap baharı üzerine yapılan araştırmaların, incelemelerin bazıları protesto eylemlerinin sadece bir başlangıç olduğunu, hiç değilse değişiklik talebinin yüksek sesle dile getirilmesi gibi bölgenin alışık olmadığı durumların yaşanmasının gelecek devrim hareketlerini ateşleyebileceğini  dile getirmiştir [13]. Bunun yanında protestoda bulunan halkın büyük çoğunluğu ise Arap baharı süresince  kaybettikleri üzerinden pişmanlık duygusunu yaşamaktadırlar. Gerçekten uzun bir aradan sonra ortaya çıkan devrimci hareket bir çıkış noktası, milat mı yoksa sönüp kaybolan bir  ışıltı mıydı ? Bu sorunun cevabını zaman içinde göreceğiz.

Muharrem Filiz 

Stratejik Ortak Misafir Yazarlar 

KAYNAK

[1] Yeni Şafak, “Kendisi ile Arap dünyasını bir anda ateşe veren isim: Muhammed Buazizi”, https://www.yenisafak.com/dunya/kendisi-ile-arap-dunyasini-bir-anda-atese-veren-isim-muhammed-buazizi-3590128

[2] Osman Arolat, “Arap Baharı’ndan 10 yıl sonra Arap Kışı’na…” https://www.dunya.com/kose-yazisi/arap-baharindan-10-yil-sonra-arap-kisina/605132

[3] https://tr.wikipedia.org/wiki/Habib_Burgiba

[4] Özge Özkoç, “Arap Dünyasında Demokratikleşme Süreçleri ve Siyasal İslam: Müslüman Kardeşler ve En-Nahda Hareketi Üzerine Bir Karşılaştırma”. Mülkiye Dergisi 40 (2016 )

[5] İsmail Numan Telci. Mısır:Devrim ve Karşı Devrim, Seta Yayınları, 2017

[6] Gökhan Bozbaş, Mısır’da Toplum ve Siyaset, Vadi Yayınları, 2018

[7]  Edip Asaf Bekaroğlu, Veysel Kurt, “Mısır’da Otoriter Rejimin Sürekliliği ve Ordu:Arap Baharı ve Sonrası Sürecin Analizi”. Türkiye Ortadoğu Çalışmaları Dergisi 2/2 (2015)

[8] Fehim Taştekin, “Arap Baharı’nın 10 yılında 10 ülkenin hikâyesi: Ekmek, özgürlük ve onur kavgasından geriye ne kaldı?” https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-55331196 (Erişim Tarihi:07.01.2021)

[9] Bülent Aras,  “Arap Baharı’nın Jeopolitiği”. Ortadoğu Analiz Dergisi cilt:6 sayı:64

[10] Henry Kissinger, Dünya Düzeni, çev. Sinem Sultan Gür, Boyner Yayınları, 2016

[11]  Adam Baczko, Gilles Dorronsoro., çev. Ayşe Meral,Suriye Bir İç Savaşın Anatomisi, İletişim Yayıncılık, 2018

[12] Graham Fuller, Arap Baharı ve Türkiye çev. Mustafa Acar, Eksi Kitaplar, 2016

[13] Carl Bild,. “Arap Baharı Umudu Tükenmiyor” Jeopolitik Perspektif, https://www.perspektif.online/arap-bahari-umudu-tukenmiyor/

Kaynakça
Kissinger,Henry. Dünya Düzeni, çev. Sinem Sultan Gür, Boyner Yayınları, 2016

Gümüşlüoğlu, Feyza. Körfez’den Notlar, Mana Yayınları. 2019

Fuller,Graham. Arap Baharı ve Türkiye çev. Mustafa Acar, Eksi Kitaplar, 2016

Bozbaş, Gökhan. Mısır’da Toplum ve Siyaset, Vadi Yayınları, 2018

Telci, İsmail Numan. Mısır:Devrim ve Karşı Devrim, Seta Yayınları, 2017

Baczko, Adam, Gilles Dorronsoro., çev. Ayşe Meral,Suriye Bir İç Savaşın Anatomisi, İletişim Yayıncılık, 2018

Bekaroğlu, Edip Asaf, Veysel Kurt, “Mısır’da Otoriter Rejimin Sürekliliği ve Ordu: Arap Baharı ve Sonrası Sürecin Analizi”. Türkiye Ortadoğu Çalışmaları Dergisi 2/2 (2015): 1-36
Akdoğan, İsmail. “İran Devrimi’nden Arap Baharına Suudi Arabistan-İran İlişkileri”. Ortadoğu Analiz Dergisi cilt:8 sayı:73

Aras, Bülent. “Arap Baharı’nın Jeopolitiği”. Ortadoğu Analiz Dergisi cilt:6 sayı:64
Özkoç, Ö . “Arap Dünyasında Demokratikleşme Süreçleri ve Siyasal İslam: Müslüman Kardeşler ve En-Nahda Hareketi Üzerine Bir Karşılaştırma”. Mülkiye Dergisi 40 (2016 ): 29-56

Behçet, M . “İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI MISIR SİYASİ TARİHİ ÜZERİNDEN ARAP BAHARI’NIN İNCELENMESİ”. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 21 (2019 ): 303-321

Çeli̇k, A . (2015). Buazizi’den Rabia’ya, Trablus’tan Şam’a Arap Baharının Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme . Akademik Yaklaşımlar Dergisi , 6 (2) , 34-53

Kıran, A . “ARAP BAHARI, SURİYE VE DEMOKRATİK DÖNÜŞÜM BEKLENTİLERİ” . Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 2 (2015 ): 97-115

CAN, Y. (2020). “Arap Baharı Sonrası Yemen: Ülkedeki Temel Aktörler ve Koalisyon Operasyonlarının Meşruluğu”, Akademi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 7, S. 20, s. 27-57.

Taştekin,Fehim. “Arap Baharı’nın 10 yılında 10 ülkenin hikâyesi: Ekmek, özgürlük ve onur kavgasından geriye ne kaldı?” https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-55331196 (Erişim Tarihi:07.01.2021)

BBC,” Arap Baharı’nda devrilen liderlere ne oldu? “https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-42232967 (Erişim Tarihi:07.01.2021)

Koşak, Çağrı, Ehssan Alsharif, “İki dalganın sonunda Arap Baharı” https://www.aa.com.tr/tr/dunya/iki-dalganin-sonunda-arap-bahari-/2080317 (Erişim Tarihi:07.01.2021)

Tarihi Olaylar, “Suriye Arap Baharı”, https://www.tarihiolaylar.com/tarihi-olaylar/suriye-arap-bahari-1301 (Erişim Tarihi:07.01.2021)

Bild, Carl. “Arap Baharı Umudu Tükenmiyor” Jeopolitik Perspektif, https://www.perspektif.online/arap-bahari-umudu-tukenmiyor/ (Erişim Tarihi:08.01.2021)

O’toole.Megan. “Arap Baharı 2.0: Günümüz Protestocuları için 2011’den Beş Ders”, Jeopolitik Perspektif, (Erişim Tarihi:08.01.2021)

Battaloğlu, Cihan. “Arap Baharı”nın 8. Yılında Değişen Demokrasi Algısı ve Toplumsal Talepler”, Ortadoğu Araştırmaları Merkezi, https://orsam.org.tr/tr/arap-baharinin-8-yilinda-degisen-demokrasi-algisi-ve-toplumsal-talepler/ (Erişim Tarihi:07.01.2021)

Öztürkler,Harun. “Mısır’da Arap Baharı Sonrası Ekonomik Gelişmeler” , Ortadoğu Araştırmaları Merkezi, https://orsam.org.tr/tr/misir-da-arap-bahari-sonrasi-ekonomik-gelismeler/ (Erişim Tarihi:08.01.2021)

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz