1930 – 1960 Yılları Arası Kıbrıs Sorunu ve Barış Planları

2836
Yazarlık Başvurusu

İkinci Dünya Savaşı’na Kadar Kıbrıs Adası

Kıbrıs, Akdeniz’in doğusunda bulunan, coğrafi konumu itibariyle Afrika, Asya ve Avrupa kıtalarının kesişme noktasında bulunan ve uluslararası deniz ve su yollarının geçiş rotası üzerinde konumlanmış olan stratejik bir adadır. Kıbrıs’ın stratejik önemi, adaya her tarihte önem verilerek bölge ülkelerince hakimiyet mücadelesinin gerçekleştiği bir alana dönüşmesine neden olmuştur. Sadece Akdeniz’e kıyıdaş olan bölge ülkeleri değil, tarihin farklı dönemlerinde Avrupalı devletler de ada üzerinde hakimiyet yarışına girişmiş, adayı askeri ve ticari bir üs olarak kullanmışlardır. Kıbrıs 1571 yılında Osmanlı hakimiyeti altına girinceye dek farklı yönetimler altında bulunmuştur. 1191 yılında Haçlı ordularının Kıbrıs’ı ziyaret etmeleri sonrası bu girişim bir işgale dönüşmüş ve adada Kıbrıs Krallığı ilan edilerek Avrupalıların ilk kez adaya yerleşmelerinin önü açılmıştır [1].

Haçlılar işgalin devamında özellikle Mısır ve Filistin topraklarında öğrendikleri ziraat ürünlerinin üretim şeklini Kıbrıs adasına taşımış, daha sonraki yıllarda adadan Avrupa’ya kadar götürmüşlerdir. 1571 yılında II. Selim yönetimindeki Osmanlı ordusunu Kıbrıs’ı kuşatması sırasında ada Venedik Cumhuriyeti altında yönetilmektedir. Adanın fethedilmesinden sonra bölgedeki idari yapı yeniden tesis edilmiştir. Bölgedeki demografik yapı Irak topraklarındaki gibi dini bölünme ile ayrıştırılmıştır. Hristiyan Ortodoksların yaşamlarını fetihten önceki şekli ile devam ettirmeleri sağlanmış ayrıca Anadolu’dan getirilen Müslüman Türk nüfusun Kıbrıs adasına yerleştirilmesine başlanmıştır [2]. 1821 yılında bugünkü Yunanistan topraklarında başlayan Rum İsyanı 1829 yılına kadar sürmüştür. 1827 yılında Navarin Baskını ile Osmanlı’ya ait donanmanın tamamının tahrip edilmesi ile Yunanistan’ın bağımsızlık talebi güçlenmiş nitekim 1830 yılına gelindiğinde Osmanlı’dan bağımsızlığını kazanan ilk ülke olmuştur [3].

Yunanistan’ın bağımsızlığı sonrası Kıbrıs’ta Osmanlı hakimiyetine karşı bir dizi isyan girişimi başlatılmış fakat tam olarak başarıya ulaşamamıştır. 1877-78 yılları arasında gerçekleşen Osmanlı-Rus Harbi Kıbrıs’ın statüsünün günümüzdeki haline dönüşmesine neden olan olaylar dizisinin tetikleyicisidir. 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı sonrası, 1856 yılında imzalanan Paris Barış Antlaşması ile kurulmuş olan Avrupa Güç Dengesi bozulmuştur. Osmanlı-İngiltere ittifakının gerçekleşmesine neden olan harpten sonra Rus askerleri işgal etmiş oldukları Doğu Anadolu topraklarından çekilmek zorunda bırakılırken, Kıbrıs Adası 1878 yılında İngiltere yönetimine kiralanmıştır [1]. İngiltere yönetimi altındaki Kıbrıs’ta, dini temele dayalı ayrı yönetimler ortadan kaldırılarak Osmanlı yönetim anlayışını ve dini-etnik denge ortadan kaldırılmıştır. Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nun 100 yıldan beri süre gelen toprak kayıpları son olarak Ortadoğu ve yakın hinterlandında etkisini göstermeye başlamıştır. 1912 yılında Trablusgarp’ın İtalyanlarla yapılan savaş ile birlikte kaybedilmesi sonrası Afrika’daki son toprak parçasını da kaybeden Osmanlı İmparatorluğu aynı zamanda Ege adalarının kaybedilmesi ile de karşılaşmıştır. 1914 yılında İngiltere’nin Kıbrıs’ı ilhak ettiğini ilan etmesi ile Akdeniz’de bulunan herhangi bir toprağa hükmedilememesi söz konusu olmuştur [2].

Trablusgarp, Ege adaları ve Kıbrıs’a müdahale edilememesinin en büyük sebebi olarak Osmanlı donanmasının Navarin’de yakılması sonrası toparlanamaması ve elde kalan gemilerin de düşman ile mücadele edemeyecek gemiler olmasından dolayı gerçekleştiği fikrini düşündürmektedir. Birinci Dünya Savaşı sonrası ada üzerindeki İngiltere hakimiyeti devam etmiş, Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış ve Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması’nın 16. ve 23. maddeleri ile Kıbrıs’ın İngiltere tarafından ilhak edildiği kabul edilmiştir [3].

1931 yılında; 1929 Ekonomik Buhranı ve Yunanistan ile birleşme fikrinin etkisi ile Kıbrıs’taki İngiltere yönetimine karşı büyük bir ayaklanma çıkmıştır. Rumların fikri altyapısı Enosis düşüncesine dayanan isyanı, İngiltere tarafından bastırılırken Kıbrıs anayasası askıya alınmış ve adanın yönetimi kararname ile yönetime dönüştürülmüştür. Bu noktada Kıbrıslı Rumların tek siyasi temsilcisi Rum Ortodoks Kilisesi olmak zorunda kalmıştır (Irkıçatal, 2012: 44).

İkinci Dünya Savaşı Sonrasında Kıbrıs

İkinci Dünya Savaşı döneminde Kıbrıs savaştan uzak bir konumda bulunmuş ve birkaç küçük saldırı dışında savaş dışında kalmıştır. Savaş sonrasında ise Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs’a bakış açısından bir dizi değişiklikler olduğu yorumu yapılabilmektedir. 1952 yılında NATO üyesi olan Türkiye Cumhuriyeti, Balkanlarda arka arkaya birçok antlaşmaya girişerek diplomatik gücü arttırmayı planlamıştır. 1953 yılında Türkiye, Yugoslavya ve Yunanistan arasında Dostluk ve İşbirliği Antlaşması imzalanmış, 1954 yılında ise Balkan İttifakı imzalanmıştır.

1954 yılında Yunanistan Kıbrıs meselesini Birleşmiş Milletler’e götürerek meselenin uluslararasılaşmasına neden olmuştur. Bu iki anlaşma vasıtasıyla Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde bir yumuşama görülmüş fakat 1955 yılında Kıbrıs’ta EOKA terör örgütünün kurulması ile ilişkilerdeki gerilme kamuoyu dışında da görülmeye başlamıştır (Armaoğlu, 2017: 224-229). 1954 yılında Yunanistan’ın Birleşmiş Milletler’e yapmış olduğu başvurunun temelinde Kıbrıs halkının self determinasyon ilkesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini bildirmiştir. Londra Konferası’nda ise ortaya çıkarılacak planın Kıbrıs Türklerinin düşüncelerini de yansıtması gerektiği Yunan tarafına iletilmiştir. Tedhiş hareketleri ve Türklere yönelik saldırıların artması 1955’te başlayan tedhiş saldırıları başlaması sonrası düzenlenen Londra Konferansı, Yunanistan’ın Lozan’da Türkiye’nin Kıbrıs üzerindeki bütün haklarını kaybettiği iddiasının yıkılmasına neden olmuştur (Armaoğlu, 2017: 235).

İngiltere aslında sorunun üç tarafı olduğunu kanıtlar nitelikteki davetinde adanın yönetiminde üzerine düşen ağırlıktan kurtulmak istemektedir. Ada’da Türklere yönelik saldırılar EOKA tarafından düzenlenmeye devam ederken Türkler tarafından, Volkan, KITEMB, 9 Eylül gibi gruplar kurularak kendilerini savunmaya çalışmışlardır. İngiltere tarafından adanın taksimi konusundaki değerlendirme ilk defa Sömürgeler Bakanı Alan Lennox Boyd tarafından 1956 yılında Avam Kamarası’nda dile getirilmiştir. Bu tarihten itibaren Türkiye, taksim tezini benimsemiş ve ada üzerinde kabul edilebilecek tek çözüm yolu olduğunu dile getirmeye başlamıştır (Akgün, 2016: 730). 1957 yılına girerken Kıbrıs’ta Rumlar tarafından EOKA tarafından organize edilen tedhiş hareketleri Türklere karşı artmıştır. Kanlı çatışmalar ve saldırıların karşısında Türkler sivil olarak kendilerini korumaya çalışmış fakat etkisiz kalmışlardır. Bu olaylar neticesinde 1957 yılında Türk Mukavemet Teşkilatı kurulmuştur. Rum saldırılarını engellemeyi ve Türkleri korumayı amaçlayan teşkilat İngiltere tarafında da desteklenmiştir [1].

1) 1957 “Foot Planı”

1957 yılında NATO Genel Sekreteri Paul-Henri Spaak Türkiye’ye Bağımsız Kıbrıs Devleti formülünü teklif etmiş fakat teklif Türkiye tarafından reddedilmiştir [1]. 1957 yılında gerçekleşen bir diğer önemli gelişme ise İngiltere’nin Kıbrıs Valiliği’ne Sir Hugh Foot’u atamasıdır. Sir Foot Kıbrıs’taki sorunun çözümü için hemen yeni bir plan hazırlığına girişmiş ve ortaya “Foot Planı” çıkarılmıştır. Rapor halinde Amerika Birleşik Devletleri’ne sunulmuştur. Plan temelde Yunanistan’ın vazgeçilmezi olan self determinasyon ilkesi ile Türkiye’nin vazgeçilmezi olan taksim ilkesini bünyesinde bir arada bulundurmaktadır [2]. Foot Planı’nın detayları hiçbir zaman kamuoyu ile açık bir şekilde paylaşılmamıştır. Fakat Prof. Dr. Fahir Armaoğlu’na göre o günlerde yapılan açıklamalar ve verilen demeçler ışığında temel esasların şu şekilde olduğu anlaşılmaktadır:

  • Adada, yedi yıl süreli bir özerk yönetim uygulanacaktır.
  • Adada huzurun sağlanması için gereken bütün önlemler bu yedi içerisinde alınacaktır.
  • Toplumlar arasındaki müzakerelerin kolaylaştırılması için 1956 yılından beri sürgünde olan Makarios’un Kıbrıs’a dönüşüne izin verilecektir.
  • Yedi yıl içerisinde müzakereler yolu ile bir anayasa oluşturulacaktır.
  • Yedi yılın sonunda nihai statünün tespiti yapılacak ve her iki tarafa da “self determinasyon” ilkesi çerçevesinde haklar verilecektir.
  • Adadaki İngiltere’nin askeri üslerinin varlığı devam edecek ve Türkiye’ye de askeri üs açma imkânı tanınabilecektir (Armaoğlu, 2018: 176).

İngiltere yönetimi planın içerisinde Amerika Birleşik Devletleri’ni dahil ederek taraflar üzerinde baskı aracı olarak kullanılmasını planlamıştır. Plan 10 Ocak 1958 tarihinde İngiltere tarafından Türkiye’ye sunulmuştur. Türkiye Hükümeti 14 Ocak 1958 yılında resmi ret cevabını İngiltere’ye bildirmiştir. Türkiye, İngiltere Hükümeti’nin adanın taksiminin bir yıl sonra gerçekleştirileceğini ilan etmesini aynı zamanda Yunan tarafının da dahil olacağı bir konferans toplanmasını, eğer Yunan tarafı toplantıya katılması reddederse sorunun Türkiye ve İngiltere arasında çözüleceğini bildirilmesi cevabını vermiştir (Armaoğlu, 2018: 177).

Türkiye’nin Foot Planı’nı reddetmesi sonrası ABD ve İngiltere arasında bir diplomasi trafiği başlamıştır. Türkiye’ye taksim yerine adada bir üs verilmesi teklifi yapılmış, Rumlar için ise Türkiye’ye verilecek olan bu üssün yetkileri sınırlı ve küçük bir alan olması teklifi yapılmıştır. Yunanistan’ın talepleri ile Türkiye’nin taleplerinin çatışması bir türlü çözülemezken, çözüm getiremeyecek planların dikte edilmek istenmesi tarafları ve kamuoyunu daha fazla gerginleştirmiştir. Türkiye’nin her yerinde “Ya Taksim Ya Ölüm” mitingleri düzenlemiş, Yunan tarafında ise EOKA güç kazanarak Kıbrıs’taki Türklere yönelik şiddet faaliyetleri arttırmıştır.

2) 1958 “Macmillan Planı”

1958 yılında gerçekleşen NATO Bakanlar Konseyi toplantısında bir araya gelen, İngiltere Dışişleri Bakanı Selwyn Loyd ve Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Dulles Kıbrıs için üçlü yönetim önerisi getirmişlerdir. İngiltere Başbakanı Macmillan tarafından da destek gören “Üçlü Müşterek Hakimiyet” fikri temel olarak Foot Planı’ndan pek farklı değildir. Üçlü yönetim; İngiltere, Yunanistan ve Türkiye’nin görevlendirecekleri resmi temsilcileri yer alacak, İngiltere’nin valilik görevi sürecektir. Prof. Dr. Fahir Armaoğlu Macmillan Planı’nın temel maddelerini şu şekilde açıklamaktadır:

  • Kıbrıs adası için yedi yıllık bir özerklik sağlanacaktır. Bu dönemde Türk ve Yunan tarafların resmi temsilcileri İngiltere tarafından atanan valinin yanında olacak ve özerk yönetimin sağlanabilmesi için işbirliği içerisinde olacaklardır.
  • Türk ve Yunan toplumlarının ayrı ayrı meclisleri bulunacak ve kendilerine ait hususları bu meclislerde değerlendirebilecek, karar alabileceklerdir.
  • Ada’nın dışişleri, savunma ve iç güvenlik işleri tamamen İngiltere valisinin kontrolü altında olacaktır (Armaoğlu, 2018: 185-186).

Macmillan Planında Türkiye’ye verilen haklardan herhangi bir şekilde bahsedilmezken, Rumların isteği doğrultusunda hareket edildiği söylenebilir. Türkiye’nin taksim veya üs isteği hakkında herhangi bir maddenin bulunmaması yanında hukuki dayanağı olmayan bir planın kabul edilmesindeki endişeyi yaratmıştır. Macmillan Planı aynı zamanda NATO Genel Sekreteri Spaak’a iletilmiş ve desteği istenilerek, Türk ve Yunan taraflara anlaşması konusunda baskı yaratılması arzulanmıştır. 1958’in haziran ayında kamuoyu tarafından öğrenilen planın içeriği infial yaratmış ve 7 Haziran’dan Rumların Türklere karşı bombalı saldırıları başlamıştır [1]. Kıbrıs sorunu Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere arasındaki diplomaside etkinliğini yitirmiştir. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Dulles, konunun NATO içerisinde taşınmasını talep etmiştir. NATO Konseyi 12-13 Haziran tarihleri arasında iki kez Kıbrıs sorunu hakkında oturum düzenlemiş, girişilen müzakerelerden herhangi bir sonuç elde edilememiştir [1].

ABD Başkanı Eisenhower ile görüşen Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan Menderes taksim fikrini ilk önce Yunanistan’ın istediğini ileterek taksim fikrindeki isteğini belirtmiştir. Yunan tarafı ABD Başkanı Eisenhower’a, Macmillan Planı’nın Türkiye’ye ada üzerinde hukuki bir hak verdiğini fakat böyle bir hakkın mevcut olmadığını iddia etmiştir. EOKA saldırılarını Türklerin saldırıları olduğu iddiasında bulunulmuş ve açık şekilde Yunanistan’ın desteklenmez ise NATO’dan çıkabileceğini iletilmiştir. Yunanistan’da yaşanan bir dizi gösteri ve saldırı gerçekleşmiş, İzmir’deki NATO üssünde bulunan Yunan askerleri geri çekilmiştir [2]. Türkiye Cumhuriyeti ise 15 Haziran tarihinde gönderdiği mektup ile Macmillan Planı’nı kabul etmediğini bildirmiştir [3]. Yunanistan’ın Amerika Birleşik Devletleri üzerinden İngiltere’ye yapmaya çalıştığı baskı çok açık şekilde görülmektedir. Fahir Armaoğlu’na göre bu dönemde, İngiltere Türkiye’ye daha yakın bir politika izlerken, Yunanistan ile Amerika Birleşik Devletleri arasında yakınlaşması görülmektedir. Yunanistan’ın NATO’yu kullanarak taraflara yaptığı baskı artarken Macmillan Planı 15 Ağustos 1958 tarihinde yeniden düzenlenerek gündeme gelmiştir. “15 Ağustos Planı” olarak isimlendirilen planda, Türkiye’nin 1956 yılında belirttiği taksim ilkesine yer verilmiştir. Türkiye planı kabul ettiğini ilan ederken Yunanistan tarafı şiddetle reddettiklerini açıklamıştır [4]. Yunanistan NATO Genel Sekreteri Spaak’ın aracılığı ile sorunun NATO himayesine taşınmasını sağlamaya çalışmıştır. Genel Sekreter Spaak, 15 Ağustos Planı’nın üzerinde ciddi değişikler yapılmasını talep etmiştir.

3) 1958 “Spaak Planı”

Spaak Planı’na göre;

  • Macmillan Planı uygulanmaktan vazgeçilecek, İngiltere, Yunanistan ve Kıbrıslı Türk, Rum temsilcilerin katılımı ile NATO himayesinde toplantı düzenlenecek.
  • Adadaki her toplum da kendi meclisleri bulunacak, ortak sorunlara için orta bir meclis çatısı altında toplanılacak ve seçilecek toplum liderleri İngiltere’den atanan valinin danışmanları olacak görev alacaktır (Armaoğlu, 2018: 202).

Spaak Planı NATO Daimî Konseyi’nin 25 Eylül tarihli toplantısında Yunanistan tarafından onaylanırken, Türkiye tarafından reddedilmiştir. Yunanistan hükümeti 25 Eylül tarihinde 1 Ekim’de Yunanistan’ın NATO’dan ayrılacağını açıklamıştır [1]. 7 Ekim tarihinde Türkiye Cumhuriyeti tarafından Amerika Birleşik Devletleri’ne “ültimatom” verilmiştir. Amerikan Büyükelçisi 7 Ekim tarihinde Bakanlığa çağrılmış ve dört madde kendilerine tebliğ edilmiştir:

  • Türkiye’nin adada bulunan temsilcisinin yetkilerinin azaltılmasını ön gören Spaak Planı kabul edilmemiştir.
  • Ada içerisinde gerçekleşen saldırılar sebebiyle nihai statünün görüşülmesi sonraya bırakılmalıdır. Macmillan Planı dahilinde adadaki düzen yeniden tahsis edilmelidir.
  • Yunanistan ve Genel Sekreter Spaak’ın tekliflerinde bulunan NATO Konferansı’na İtalya ve Fransa’nın gözlemci olarak katılmaları hususu, iki ülkenin de Kıbrıs ile alakası olmaması sebebiyle kabul edilmemiştir.
  • Türk Hükümeti, İngiliz planına teklif edilecek değişikleri, gerekli olduğu ölçüde kabul eder (Armaoğlu, 2018: 204-205).

Rum tarafı 26 Ekim’de yaptığı açıklama ile NATO bünyesinde milletlerarası bir toplantıya ve NATO’nun düzenleyeceği bir toplantıya katılmayacaklarını açıklamıştır. Makarios 29 Eylül tarihinde ilk defa “Bağımsız Kıbrıs” tezini ilan etmiştir. Makarios’un üzerinde EOKA terör örgütünün yönlendirmesi olduğu düşünülmektedir [2]. 1958 yılı sonuna doğru Rumlar Enosis fikrinden vazgeçerek bağımsızlık fikri üzerinde uzlaşmaya varmışlardır. Türkiye ise taksim fikrinden taviz verilerek sorunun çözülmesini amaçlamıştır.

4) 1959 “Bağımsız Kıbrıs” Planı

Rumların 1959 yılına doğru Enosis’ten vazgeçmeleri, Türkiye tarafından olumlu bir girişim olarak algılanmıştır. Türkiye ada üzerindeki taksim fikrinden taviz vererek Bağımsız Kıbrıs fikrini desteklemektedir. Türkiye’nin isteği ada üzerinde askeri üssü bulunması ve Kıbrıslı Türklerin güvenliğinin garanti altına alınmasıdır. Yunan ve Türk tarafları Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1013 (1957) kararı çerçevesinde uzlaşma için görüşmeyi kabul etmişlerdir.

5) Zürih ve Londra Antlaşmaları

1959 yılında bir dizi görüşme gerçekleştiren Türk ve Yunan tarafları çözüme yönelik ilk ve en büyük pozitif havanın yaratılmasına neden olmuşlardır. Ocak ayında başlayan ikili görüşmelerde hızlı bir şekilde müzakereler açılmış ve karara bağlanmıştır. Bağımsız Kıbrıs fikrinde Türkiye adanın bağımsızlığını kabul etmiştir. Halkın bağımsızlığının tartışılması gibi bir husus tartışılmaya kapalı tutulmuştur. Taraflar arasında dışişleri düzeyinde yürütülen müzakereler 31 Ocak 1959 tarihinde son bulmuştur. 6- 11 Şubat 1959 tarihleri arasında Zürih’te bir araya gelen Türkiye ve Yunanistan Başbakanları “Zürih ve Londra Antlaşmaları” adını alacak olan anlaşma üzerinde anlaşmışlardır.

“Zürih ve Londra Antlaşmaları” 19 Şubat 1959 tarihinde iki ülke başbakanlarınca Londra’da düzenlenen konferansta imzalanmıştır. 16 Ağustos 1960 tarihinde ise iki halkın ortaklığı ve iki tarafında antlaşması ile Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur [1]. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması ile Macmillan Planı ortadan kaldırılmıştır. Macmillan Planı esaslarından bir kısmını içerisinde bulunduran antlaşmalar ile Yunan tarafı ve Türk tarafı uzlaşmaya varmıştır. Adada her iki millet için ayrı ayrı meclisler kurulurken, Yunan ordusunun 950, Türk ordusunun ise 650 askerini adada konuşlandırmasına olanak sağlanmıştır. Ada üzerindeki sorunlar Bağımsız Kıbrıs Planı olarak adlandırılan ve her iki tarafın üzerinde anlaşmaya vardığı konu çözülmüş olarak gözükse de 1960 yılı sonrasında EOKA terörü ve Enosis fikri en kanlı saldırılarına başlamıştır.

Sonuç

Kıbrıs Adası coğrafi konumu itibariyle her dönemde büyük devletlerin ilgisini çekmiştir. Anadolu, Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’ya olan coğrafi yakınlığı, su yolları ve deniz ticareti yolları üzerindeki konumu sebebiyle Ortaçağ’dan itibaren Avrupalı devletler tarafından işgal edilmiş ve farklı yönetimler altına girmiştir. 1571 yılında Osmanlı Hakimiyeti altına girene dek Hristiyanlar tarafından yönetilen Kıbrıs adası, Osmanlı fethi sonrası Müslümanlaştırılmaya başlamıştır. Anadolu’dan adaya götürülen Müslüman Türkler aracılığıyla bölgedeki denge sağlanmaya çalışılmıştır. 1821 yılında ortaya çıkan Yunan İsyanı sonrası Osmanlı’nın deniz gücünün neredeyse tamamının yok edilmesi sonraki yıllarda ortaya çıkan hakimiyet kuramama ve reaksiyoner davranamama durumunu net olarak gözler önüne sermektedir. 1827 yılında gerçekleşen Navarin Baskını ile bugünkü Yunanistan limanlarında bulunan ve tamamı ahşap gemilerden oluşan deniz kuvvetlerinin çok büyük bir çoğunluğu yok edilmiştir. Yunanistan’ın bağımsızlığına gidecek olan olaylar zinciri başlamış, arkasından Osmanlı-Rus Savaşı’nın patlak vermesi gerçekleşmiştir. Kırım Savaşı ve sonrasındaki muharebelerde ağır kayıplar veren Osmanlı İmparatorluğu, deniz kuvvetlerinin Sinop limanında Rus güçlerince imha edilmesi ile 1853 yılında ikinci büyük kaybını yaşamıştır. Deniz Kuvvetlerinin Karadeniz için görevli olan bütün gemilerini kaybetmesi, Rusların Anadolu topraklarına girerek Trabzon’a kadar ilerlemeleri sonrası Fransa, Birleşik Krallık ve diğer Avrupalı güçler ile kurulan ittifak Rusları geri çekilmeye ve nihayetinde yenilmelerine neden olmuştur.

1877-1878 yılları arasında gerçekleşen Osmanlı-Rus Savaşı’nda ise Osmanlı İmparatorluğu’nun aldığı büyük yenilgi sonrası önce Ayastefanos sonra Berlin Antlaşmalarını imzalamış, tarihindeki en büyük nüfus ve toprak kaybını yaşamıştır. 1878 yılında İngiltere ile yapılan görüşmeler sonrası gelecekte gerçekleşme ihtimali olan yeni bir Osmanlı-Rus Savaşı’na caydırıcılık yaratılması için Kıbrıs adası İngiltere’ye kiralanmıştır. İngiltere’nin varlığı 1878 yılında başlamış ve bölgenin yönetimi ile demografik yapısı üzerinde birkaç köklü değişiklik gerçekleştirilmiştir. 1912 yılında Trablusgarp Savaşı’nın başlaması sonrası Osmanlı İmparatorluğu Afrika’da hakimiyeti altındaki son toprağını da yitirmiştir. İtalyanlar tarafından işgal edilen Trablusgarp ve Ege adaları deniz gücünün olmamasından dolayı kaybedilmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile İngiltere Kıbrıs adasını ilhak ettiğini ilan etmiştir. Dünya Savaşı’nın yenilgisi ile darmadağın olmuş olan, 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti resmen kurulduğu ilan etmiştir. Lozan Antlaşması ile Kıbrıs İngiltere yönetimine bırakılmıştır. 1930’lu yıllarda 1929 Ekonomik Krizi’nin etkisi Kıbrıs adasında da hissedilmiştir. Bu dönemde İngiltere yönetimine karşı çıkan protestolar ve saldırılar görülmüştür. Türkiye Cumhuriyeti ilgilenmesi gereken iç meselelerden ötürü bu yıllarda Kıbrıs meselesi üzerine pek tepki göstermemiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs’ın önemini anlamış, İngiltere’nin sömürgelerini terk etme politikalarının tezahürü olarak, Kıbrıs meselesinin yeniden canlanması ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin Batı yanlısı çok yönlü dış politika bakış açısı bu dönemde gerçekleştirilen Bağdat ve Balkan Paktları ile kendisini ortaya koymuştur. Türkiye Cumhuriyeti temelde Ortadoğu’nun karışıklığından ve Sovyet tehdidinden kendisini korumak için bölgesel antlaşmalar imzalamış ve kendisinin önderliğinde kurulabilecek savunma paktları aracılığı ile bağımlılık ilişkilerinin yaratacağı savunma gücünden faydalanmayı istemiştir. Yugoslavya, Yunanistan ve Türkiye arasında imzalanan Balkan İttifakı aracılığı ile Kıbrıs meselesinin ve taraflarının yumuşamasına neden olması beklenmektedir. Fakat 1954 yılında Yunanistan’ın konuyu Birleşmiş Milletler’e taşıması ile Kıbrıs meselesi tekrar alevlenmeye başlamıştır. Kıbrıs’ta kurulan terör örgütleri, adanın Yunanistan’a bağlanması talebi ve Türklerin adadaki varlığı ile siyasi haklarını yok saymaları aslında temelde unutulmuş olan bir sorunun yeniden ortaya çıkarılmasına neden olmuştur. 1955 sonrasında EOKA’nın gerçekleştirdiği terör saldırıları ve katliamlar Türkiye’de çok ses getirmiş, saldırılara tepki olarak protestolar ve mitingler düzenlenmiştir. Türkiye ve Kıbrıs Türkleri’nin bu saldırılar karşısında kendisini koruması gerekmiş ve sivil girişimlerle mukavemet teşkilatları oluşturulmuştur. Foot Planı, Kıbrıs için önerilmiş fakat maddeleri resmi olarak açıklanmamış ilk plan olmuştur. İngiltere’nin sorunun içerisinden çıkma, aradan çekilme isteğinin net olarak görüldüğü bu dönemde Yunanistan’ın isteklerine daha yakın olduğu düşünülen ve Türk tezlerine dayanmayan bu planı reddetmiştir. Türkiye aynı dönemde net olarak ada üzerindeki taksim isteğini ifade etmektedir. Macmillan Planı da aynı şekilde Yunanistan’ın Enosis fikri ısrarı sebebi ve Türkiye’nin haklı taksim isteği sebebiyle kabul edilmemiştir. Bu dönemde Kıbrıs’ta gerçekleşen terör saldırılarında çok sayıda Kıbrıs Türk’ü hayatını kaybetmiştir.  Spaak Planı, Macmillan Planı’nın Yunanistan tarafından kendi istekleri doğrultusunda değiştirilmiş halini yansıtmaktadır. Bu dönemde NATO ve ABD’nin Yunanistan’dan taraf olmaları ve uyguladığı şantaj politikalarına boyun eğmeleri ise Türkiye Cumhuriyeti gözündeki itibarlarını ciddi anlamda zedelemiştir. Spaak Planı reddedilmekle birlikte NATO ve ABD’ye açık cevaplar ve sert tepkiler gösterilmiştir. Bağımsız Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan tarafından desteklenen bir fikir olması sebebiyle çok önemlidir. Türkiye bağımsızlık olarak halkların bağımsızlığını değil adanın bağımsızlığını tanımaktadır. Türkiye’nin haklı düşüncesi iki tarafa da bağlı olmayan ve farklı meclisleri, kurumları ve askerleri bir arada bulundurabilen bir ülkenin kurulmasını desteklemektir. Bağımsız Kıbrıs bu noktada Yunanistan’ın isteklerine de cevap vermektedir. Nitekim 1960 yılında iki ülkenin antlaşma yapmaları sonucu Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilmiştir.

1960’tan sonra başlayan iç karışıklar, Kıbrıs’ta, Yunanistan’da ve Türkiye’de gerçekleşen askeri darbeler, Kıbrıs sorunun çözülmesinden çok derinleşmesine neden olmuştur. Kıbrıs Barış Harekâtı gerçekleşene dek Kıbrıslı Türkler, terör örgütleri ve aşırıcı gruplar tarafından katliamlara ve saldırılara hedef olmaya devam etmişlerdir. Günümüzde Kıbrıs’ın önemi daha net şekilde anlaşılmaktadır. Doğu Akdeniz’de oluşan gelişmeler, Yunanistan’ın tahrikleri ve bölgede oluşan gerilimin bir türlü düşmemesi Kıbrıs sorununun 100 yıldan uzun zamandır çözülememesinin nedeninin hangi taraf olduğunu kanıtlar niteliktedir. Türkiye Cumhuriyeti, deniz kuvvetlerinin yetersizliği ile kaybettiği hakimiyetini ortadan kaldırmak, daha büyük kayıpların önüne geçmek ve caydırıcılığını ortaya koymak için “Mavi Vatan” fikrini 2018 yılından beri uygulamayı sürdürmektedir.

[irp posts=”30371″ name=”1960 – 1980 Kıbrıs Sorunu Ekseninde Türkiye-Yunanistan İlişkileri”]

KAYNAK

1] https://www.altayli.net/kibris-hacli-kralligi-1191-1489.html
2] https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/504187
3] https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/102085
4] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/277167
5] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/277167
6] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/612800
7] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/584432
8] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/230019
9] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/230019
10] http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/Arsiv/1958/06/08
11] http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/GununYayinlari/b0rhqyle8y_x2F__x2F__x2F_7aXo1eQfw_x3D__x3D_
12] http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/GununYayinlari/eKv_x2B_jBp4GfcKlMmP4VPlAg_x3D__x3D_
13] http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/GununYayinlari/eKv_x2B_jBp4GfcKlMmP4VPlAg_x3D__x3D_
14] http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/GununYayinlari/RreP_x2B_l_x2B_mHMYwmhKJ_x2B_WOMIw_x3D__x3D_
15] http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/GununYayinlari/L2xXaAW6GPuhXyBySocE3g_x3D__x3D_
16] http://www.mfa.gov.tr/kibris-meselesinin-tarihcesi_-bm-muzakerelerinin-baslangici.tr.mfa
17] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/230019

Kitaplar

Akgün, S. (2016). Kıbrıs: Doğu Akdeniz’de Egemenlik Mücadelesi. İnat, K. & Duran, B. & Ataman, M. (Der.), Dünya Çatışmaları: Çatışma Bölgeleri ve Konuları 1. Cilt (ss. 727-731). Ankara, Nobel Yayınları.

Armaoğlu, F. (2017). Türk Siyasi Tarihi, İstanbul, Kronik Kitap.

Armaoğlu, F. (2018). Türk Amerikan İlişkileri 1919-1997, İstanbul, Kronik Kitap.

Makaleler

Balıkçıoğlu, E. (2016). Kıbrıs Müzakerelerinde “Taksim” Tartışmaları (1956–1959). VAKANÜVİS-Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi. Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/230019 (Erişim tarihi: 14/11/2020).

Balyemez, M. (2018). Mondros’tan Lozan’a Kadar Olan Dönemde Kıbrıs ve Kıbrıs Türkleri. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/612800 (Erişim Tarihi: 10/11/2020).

Örenç, A. F. (2009). 1827 Navarin Deniz Savaşı ve Osmanlı Donanması. Tarih Dergisi. Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/102085 (Erişim tarihi: 09/11/2020).

Özcan, T. (2017). Modern Osmanlı Diplomasisine Geçiş Sürecinde Kıbrıs (1876-1908). Gaziantep University Journal of Social Sciences. Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/277167 (Erişim tarihi: 14/11/2020).

Özmen, S. (2018). Kıbrıs Türklerinin Kökeni ve Sosyo-Kültürel Özellikleri. Kıbrıs Araştırmaları ve İncelemeleri Dergisi. Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/504187 (Erişim tarihi: 13/11/2020).

Yüksel, D. Y. (2018). Kıbrıs’ta Yaşananlar ve Türk Mukavemet Teşkilatı (1957-1964). Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi. Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/584432 (Erişim tarihi: 10/11/2020).

Arşiv Haberler

http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/Arsiv/1958/06/08 (Erişim tarihi: 18/11/2020).

http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/GununYayinlari/b0rhqyle8y_x2F__x2F__x2F_7aXo1eQfw_x3D__x3D_ (Erişim tarihi: 18/11/2020).

http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/GununYayinlari/eKv_x2B_jBp4GfcKlMmP4VPlAg_x3D__x3D_ (Erişim tarihi: 18/11/2020).

http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/GununYayinlari/L2xXaAW6GPuhXyBySocE3g_x3D__x3D_ (Erişim tarihi: 18/11/2020).

http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/GununYayinlari/RreP_x2B_l_x2B_mHMYwmhKJ_x2B_WOMIw_x3D__x3D_ (Erişim tarihi: 18/11/2020).

İnternet Siteleri

https://www.altayli.net/kibris-hacli-kralligi-1191-1489.html (Erişim tarihi:10/11/2020).

http://www.mfa.gov.tr/kibris-meselesinin-tarihcesi_-bm-muzakerelerinin-baslangici.tr.mfa (Erişim tarihi: 21/11/2020).

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz