Soğuk savaş sonrası ortaya çıkan uluslararası sistemde önemli aktörlerden biri de, soğuk savaşın mağlup sayılan kutbu Rusya Federasyonu olmaktadır. Rusya Federasyonu tarihi jeopolitik bir düzlemde analiz edildiğinde şüphesiz “Avrasyacılık” kavramı ile karşılaşılmakta ve bu kavramın özellikle büyük kriz dönemlerinde Rus dış politikasını domine ettiği görülmektedir. Bu büyük kriz dönemleri Rus Çarlığı’nın yıkılması ve Sovyetler Birliği’nin dağılması olarak başlıca ikiye ayrılmaktadır. Her iki dönemde de Avrasyacılık fikri politik zemin kazanmış ve yeniden yorumlanmaya başlamıştır. Bu yorum farklılıklarından dolayı kavramı yüzeysel olarak tanımlamak yeterli olmamaktadır.
“Klasik Avrasyacılık” Rus jeopolitiğinde birinci dünya savaşı sonrası 1920’li yıllarda gelişmeye başlamış ve özellikle Vladimir Putin’in 2000’li yıllarda iktidara gelmesi ile “Yeni Avrasyacılık” şeklinde dış politikada önemli bir konuma gelmiştir. Klasik yorumuna göre Yeni Avrasyacılık yorumu daha fazla uygulama alanı bulmuş ve Rus çevrelerince daha fazla kabul görmüş bir kavram olmuştur.
Bu kavram özellikle Alexander Dugin ve çeşitli Rus düşünürler tarafından 90’lı yıllarda yeniden teorize edilmiş ve Dugin ile birlikte anılarak popüler bir düzleme yerleşmiştir. Avrasya, Rus jeopolitik tanımına göre temelde doğu sınırları Viyana’ya kadar uzanan, batı sınırları ise Çin Seddi’ne kadar genişlemekte olan ve güneyde Ortadoğu’yu kapsayan bir alanı ifade etmektedir [1]. Avrasyacılık kavramı Rusya’da ilk kez 19. yüzyılda ortaya çıkmış ve politik felsefi bir kavram olma özelliğini kısa sürede kazanmıştır. Bu kavramın milli bir ideoloji haline gelmesi 20. yüzyılda gerçekleşmiş ve bundan sonraki kriz dönemlerinde tekrar gündeme gelmiştir. Avrasyacılık kavramı ortaya çıkış dönemi itibarı ile Slavofilizm kavramı ile ilişkili görünmekte ve her iki kavram da temelde batı değer ve yargılarının reddi görüşünü içermektedir. Rusya tarihine bakıldığında batı tarzı reformların Çar Büyük Petro ile başlamış olduğu görülmekte ve ülke içerisindeki batıcı düşünürlere göre ilerleme batı değer ve yargılarının kabulü ile mümkün olmaktadır.
Bu görüşün ortaya çıkması çok kısa sürede kendi zıttını doğurmuş ve ilerlemenin Slav değerlerine ve Ortodoks kültürüne sahip olmak ile gerçekleşeceğini düşünen slavafilizm görüşü zemin kazanmıştır. Slavofillere göre Rus ilerlemesi gelenek ve kültüre bağlı kalınması ile sağlanacaktır. Bu iki görüş arası farklılıklar Rus devlet geleneğinde uzun yıllar sürecek felsefi bir tartışma konusunu oluşturmakta ve yüzeysel olarak batıcı ve Slavcı olarak ülke düşünürlerini iki kutba ayırmaktadır. Slavofilizm ile Avrasyacılık birbiri ile aynı görüşte olmamak ile birlikte benzerlikleri ve farklılıkları bulunmaktadır. Slavofilizm etkisini Avrasyacılık kadar derinden hissettirememiş, buna karşın Avrasyacı düşünce ekolünün Slavofil geleneğin devamı olduğu düşünülmektedir. Her iki düşünce akımı da gelenekçi ve batı karşıtı olarak bilinmektedir. Rusya’nın Avrupa’nın bir parçası ve devamı niteliğinde olmadığını ve bu yüzden batı değerlerinin taklit edilmemesi gerektiğini düşünürler. İki düşünce ekolü arasındaki en önemli fark Rusya’yı oluşturan kimlik değerlerine yapılan vurgu olmaktadır. Avrasyacılara göre Rusya, Slav halkların yanı sıra içerisinde bulunan Tatar ve Moğol halklarından da etkilenmekte ve onlar ile bir bütünü oluşturmaktadır. Onlara göre Güney Slav toplulukları Avrupa tarafından asimile edilmiştir bu nedenle birleşik bir Slav dünyası olmamalıdır [2].
Slavofil düşünceden Avrasyacı düşünceye geçişin temel sebebinin politik olduğu ve Avrasya’nın tamamının, Slav coğrafyasından daha geniş bir yayılma alanına sahip olduğu görülmektedir. Avrasyacılık ekolü çok uluslu bir yapı olmakla birlikte Rus unsurunun daha belirgin olduğu görülmekte fakat yine de bu düşünce milliyetten çok coğrafi bir alanı öncelemektedir. Avrasyacılar Rusya’nın eski emperyal geçmişini reddetmemekte ve Baltık bölgesi dışında tüm eski Sovyet topraklarını yakın çevre olarak tanımlamakta ve bu bölgeleri “hayati çıkar alanları” olarak görmektedirler [3].
Slavofil düşünce her ne kadar Çarlık Rusya’nın yıkılması sonrası politik sistemde dominant bir görüş olarak kalmamışsa da özellikle 1950 ve 1960’lı yıllarda neo – slavofilizm şeklinde kendisini göstermiş ve Sovyetlerin dağılması sürecini izleyen yıllarda Rus jeopolitik alanında etkili bir düşünce olmuştur. Neo – Slavofiller, klasik düşüncede olduğu gibi Rus gelenek ve yapısının muhafaza edilmesi gerektiğini düşünürler. Onlara göre halkın muhafazakâr ve dindar yapısı komünist devrim ile kaybolmaya başlamıştır. Neo – Slavofillerin bu nedenden dolayı klasik düşünce kadar batı karşıtı olmadığı görülmektedir [4]. Neo – Slavofil düşünce ekolü Doğu Slav halkları ile yakınlaşmayı arzu etmek ile birlikte saldırgan ve yayılmacı bir devletten çok moral olarak etkileyici görünen bir Rus – Ortodoks devleti hayal etmektedir. Bu düşünceye göre diğer Slav halklar Rusya’ya zor kullanarak değil gönüllü bir şekilde katılmak isteyeceklerdir.
Buna rağmen Neo – Slovofil düşünce ortaya çıkış dönemi itibari ile Batıcı ve Avrasyacı düşünce çatışması içerisinde kendisine yeterli popülerlik alanı bulamamıştır. Sovyetler Birliği’nin yıkılması ve ülkenin içerisine düştüğü politik kriz dönemi, Avrasyacılık düşüncesinin yeniden milli bir ideoloji halini almış olmasını sağlamıştır. Bu dönemde Avrasyacılık, özellikle Alexandr Dugin önderliğinde ve Vladimir Putin iktidarı döneminde Neo- Avrasyacılık olarak kurumsallaşmaya başlamıştır. Neo Avrasyacılık ve Klasik Avrasyacılık düşüncelerinin temel farkı, klasik avrasyacılıkta hakim olan Roma –Cermen karşıtı görüşün yerini ABD ve Atlantik karşıtı bir pozisyona bırakması olmaktadır [5]. Neo- Avrasyacılık, klasik düşüncede anti tezi olunan Avrupa devletleri ile bir işbirliğini bile öngörmekte ve Moskova – Paris – Berlin hattı oluşmasını savunmaktadır [6]. Neo – Avrasyacılara göre renkli devrimler gerçekleştiği ülkelerde Amerikan hegemonyasına yol açmaktadır. Bu sebeple özellikle Orta Asya ve Kafkasya ülkeleri Rusya için çok önemli olmaktadır. Alexandr Dugin ve onun önderliğini yaptığı Neo- Avrasyacılık fikri, bir amaç olmaktan çok Rusya’yı merkeze alan bir Avrasya birliği olması durumuna sıcak baktığından dolayı emperyal hedeflerin bir aracı olarak analiz edilmektedir. Klasik görüşün ana kara olarak Rus Çarlığı’nı merkeze almış olmasına karşın Neo – Avrasyacılık görüşü merkeze eski Sovyet topraklarını almaktadır.
Sovyetler Birliği’nin çöküşü sonrası batılı tarzda yapılan reformların devletin dağılmasını engelleyemediği deneyimlenmiştir. Bu deneyimden bir ders çıkaran Rusya Federasyonu bu tarz reformların yeni ortaya çıkan devleti refaha erdirme konusunda bir çözüm olarak görülemeyeceğini analiz etmiştir. Bu nedenle yeni bir alternatif arayışına gidilmiş ve çözüm yine 1920’li yıllarda olduğu gibi Avrasyacılık ideolojisinde bulunmuştur.
Klasik yorumuna göre Avrasyacılık kürelleşen dünya şartlarına göre yeniden yorumlanmış ve Neo – Avrasyacılık halini almıştır. Bu yeni yorum Rusya Federasyonu’nun Alexandr Dugin gibi önde gelen siyaset bilimcileri tarafından sistemize edilmiş ve Rusya’nın eski gücüne kavuşmasının bir anahtarı olarak görülmeye başlanmıştır.
[irp posts=”30672″ name=”Kosova Savaşı Ekseninde Rusya’nın Balkanlar Politikası”]
Ayşe Zümra Mert
Stratejik Ortak Misafir Yazarlar
KAYNAK
DİPNOTLAR
[1] Selim, Kurt, (2019). Dugin’in Avrasyacılık Anlayışında Türkiye’nin Yeri. Güvenlik Stratejileri Dergisi, 425-467. s.428
[2] Sezgin, Kaya. & İşyar, Ö. G. Rus Yayılmacılığı ve Slovofil Düşüncenin Tarihsel Gelişimi, OAKA, cilt 4, sayı 8, s.45
[3] Sezgin, Kaya, & İşyar, Ö. G. a.g.m. s.46
[4] Sezgin, Kaya, Rus Dış Politikasında Batı Karşıtlığının Düşünsel ve Tarihsel Gelişimi. Gazi Akademik Bakış, 41-77. s.62
[5] Bürkan, Serbest. (2017). Tarihsel Süreçte Rus Avrasyacılığı: Klasik Avrasyacılıktan Neo-Avrasyacılığa. MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi, 6(3), 285-307. S.299
[6] https://www.akademikparadigma.com/rus-siyasal-hayatinda-neo-avrasyacilik/ , (E.T. 22.01.2021)
KAYNAKÇA
Kaya, S. (2010). Rus Dış Politikasında Batı Karşıtlığının Düşünsel ve Tarihsel Gelişimi. Gazi Akademik Bakış, 41-77.
Kaya, S. & İşyar, Ö. G. Rus Yayılmacılığı ve Slovofil Düşüncenin Tarihsel Gelişimi, OAKA, cilt 4, sayı 8, s.45
Kurt, S. (2019). Dugin’in Avrasyacılık Anlayışında Türkiye’nin Yeri. Güvenlik Stratejileri Dergisi, 425-467.
Kurt, S. (2018). Neo-Avrasyacı Perspektiften Rusya Federasyonu’nun Güvenlik Algısı. Güvenlik Stratejileri Dergisi, 91-125.
Serbest, M. B. (2017). Tarihsel Süreçte Rus Avrasyacılığı: Klasik Avrasyacılıktan Neo-Avrasyacılığa. MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi, 285-307.
https://www.akademikparadigma.com/rus-siyasal-hayatinda-neo-avrasyacilik/
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.