Çin ve Güney Doğu Asya’ya Genel Bir Bakış

758
Yazarlık Başvurusu

Soğuk Savaştan sonra Asya’da yükselen Çin, önce ABD’nin daha sonra diğer bölge ülkelerinin ve en nihayetinde tüm Dünya’nın dikkatini çekmiştir. Soğuk Savaş’ın galibi olan ABD tek hegemon olma ayrıcalığını sürdürmek istediği için yükselen Çin karşısında onu caydıracak hamleler yapmaya çalışmıştır. Diğer bölge ülkeleri ise, Çin’in bölgedeki zorbalığına maruz kalmamak için ABD’den gelen müdahaleleri çoğu zaman hoş karşılamışlardır. Soğuk Savaş sonrası dönemde Çin ekonomik olarak çok hızlı büyümüştür. Bunun sebebi artan küreselleşme ile dünya ekonomisinin ulus-ötesi yatırımlara ve üretimlere dayanmasıdır. Bu yatırımlar çoğunlukla Çin ve diğer Asya ülkelerine akmıştır ve bölgede üretilen mallar ABD ve Avrupa ekonomilerinde satılmaktadır. Bu sebeple bölgede oluşan karşılıklı bağımlılık sonucunda bölge devletleri birbirleri ile uyumlu olmaya çaba göstermişlerdir. Çin doğal olarak yükselmektedir ve bölgede önemli güç kazanmaktadır fakat otoriter ve iddialı (assertive) olduğu için komşularına ve Dünya’ya güven vermemektedir [1]. Bölgedeki istikrarı gelişmesinin anahtarı olarak gören Çin, Asya’da ABD’nin de dahil olduğu doğrudan bir savaş istemeyecektir ve bu nedenle saldırgan söylemlerini ileri götürmeyecektir denilebilir.

(Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol Projesi” Kapsamında Gerçekleştirilen/Gerçekleştirilecek Küresel Yatırımları)

Yine de Çin ekonomik olarak çok güçlü olduğu için bölge devletleri ondan korkmak yerine Çin ile iş birliği yapmak ve fayda sağlamak istemektedir. Bölgedeki ABD müttefikleri dahi Çin’i yok saymamaktadır ve Çin’e karşı sert dengeleme (hard balancing) yapmak yerine yumuşak dengeleme (soft balancing) veya angajman (engagement) yapmaya çalışmaktadırlar [2]. Özellikle, bölgenin diğer önemli güçlerinden olan Japonya, Çin ile tarihsel olarak düşman olsa da Çin ile iş birliğini arttırmaktadır. Diğer bir önemli güç Hindistan ise, Japonya gibi Çin’e karşı güçlü olmak istemektedir ve bunun için Güney Doğu Asya ile ilişkilerini geliştirmeye çalışmaktadır. Fakat Hindistan, Japonya kadar ABD ile yakın ilişkiler kurmadan Çin’i dengelemeye çalışmaktadır [3]. Sert dengeleme maliyetleri arttıracağı ve yükselen güç ile olan iş birliğinin faydalarını azaltacağından birçok bölge devleti Çin’e karşı temkinli yaklaşmaktadır. Çin de bölge ülkeleri ile çatışmadan bir şey kazanmayacağını fakat iş birliğinden çok şey kazanacağını bilmektedir. Bu nedenle son dönemde bölge ülkelerine güven vermektedir. Özellikle ASEAN ile ilişkilerini geliştirmektedir. Fakat bölgede anlaşmazlıklar da mevcuttur. Bunlardan en önemlisi Güney Çin Denizi meselesidir. Bu mesele Güney Doğu Asya’daki en önemli meseledir ve bölge ülkelerini anlaşmazlığa itmektedir. Çin bu bölgede sert bir şekilde hak iddia etse de gerilimi tırmandırmak istememektedir. Çünkü, ABD’ye karşı komşularının desteğini almak istemektedir ve doğrudan bir savaş riskini almamaktadır.

(QUAD ülkeleri Dışişleri Bakanları Toplantısı)

Bölgede ABD ve Çin arasında büyük bir rekabet mevcuttur, bu rekabette Çin’in ABD ile mücadele etmesi çok zor gözükmektedir. Özellikle ABD bölgeye yaptığı yatırımlar ve yumuşak gücü sayesinde birçok devleti kendi tarafına çekmektedir. ABD, Mekong girişimi gibi ve QUAD gibi iş birliklerine katkıda bulunmaktadır [4]. Çin ise, bölgede ekonomik iş birliklerine önem vermekte ve ekonomik yardımlar yapmaktadır. Çin özellikle ASEAN ile ilişkilerini hem askeri hem de ekonomik olarak arttırmaktadır. Fakat, ABD bölgede çok boyutlu bir aktör olarak yer alırken, Çin tek boyutlu bir aktör olarak gözükmektedir [5]. Özellikle, Çin’in güven vermemesi ve militarizasyonunu arttırması nedeniyle Filipinler gibi bazı bölge ülkeleri ABD ile yakın ilişkiler kurmaya çalışmaktadır. Diğer açıdan bölgede, Laos, Kamboçya gibi Çin’e yakın olan ve patron-çalışan ilişkisi içerisinde olan devletler de vardır. Çin, BRI (Belt and Road Initiative) ile bölge ülkelerinin bazılarının desteğini alırken, Malezya, Tayland, Endonezya gibi ülkeler bu konuda isteksiz davranmaktadır [6]. Diğer taraftan ASEAN ise, Çin veya ABD’nin tarafını tutmamaktadır. ASEAN tarafsız olarak gözükse de kendi içerisinde bir fikir birliği sağlayamamaktadır. Bölgedeki ülkeler ekonomileri için pratik çözümler aramaktadır. Bu doğrultuda, ASEAN hem Çin ile hem de ABD ile ilişkilerini devam ettirmektedir. ASEAN, Çin zorba olduğunda ABD’ye, ABD güven vermediğinde Çin’e kayarak dengeleme yapmaya çalışmaktadır.

Sonuç olarak, Soğuk Savaştan sonra ekonomik olarak oldukça güçlenen Çin hem bölge ülkeleri hem de tek başına hegemon olmaya çalışan ABD tarafından dengelenmeye ve caydırılmaya çalışılmıştır. Çin’e engel olmak amacıyla ABD bölgede askeri, ekonomik ve diplomatik iş birliklerini geliştirmektedir. Çin her ne kadar ABD ile rekabet halinde olsa da özellikle yumuşak güç ve güvenliği sağlamak açısından yetersiz kalmaktadır. Çin’in elindeki tek güç ekonomik kalkınmasıdır fakat bu her zaman yeterli olmamaktadır. Bölge ülkeleri de Çin’in sağladığı ekonomik faydadan yararlanmak istemektedirler. Fakat Çin’i kendilerine zorbalık yapacak kadar güçlendirmek istememektedirler. Bu nedenle ABD’yi bölgede bir dengeleyici unsur gibi görmektedirler. Bölge ülkeleri kendileri için pratik olan ve fayda sağlayan ne ise dış politikalarını ona göre şekillendirmekte ve bu iki gücü dengelemeye çalışmaktadır. Soğuk Savaştaki iki kutuplu sistemin Asya bölgesine istikrar getirmediği ortadadır. (Bkz. Vietnam Savaşı, Kore Savaşı vb.) Geçmişte olduğu gibi Çin’in tek güç olduğu haraç sistemi (tributary system) gibi sistemler de günümüz küreselleşen dünyasında yetersiz kalacaktır. Çünkü, şu andaki Dünya sistemi geçmişe nazaran daha bütünleşmiş ve çok kutuplu karmaşık ilişkilere dayanmaktadır. Günümüzde oluşan karmaşık karşılıklı bağımlılıklar ve çok kutuplu sistem çoğu zaman savaş olasılığını en aza indirgemektedir. Bu nedenle, rekabetin kontrol edildiği ve ortak hayatta kalma adına doğrudan savaştan kaçınılan bir sistem Asya da hâkim olmaya devam edecektir.

 

KAYNAK

1- David C. Kang, “Getting Asia Wrong: The Need for New Analytical Frameworks,”
International Security 27, no. 4 (Spring 2003): s. 57–85.

2- Peter J. Katzenstein, “Introduction: Asian Regionalism in Comparative Perspective,” in Network Power: Japan and Asia, ed. Peter J. Katzenstein and Takashi Shiraishi (Ithaca, NY: Cornell University Press, 1997), s. 5.

3- G. John Ikenberry and Michael Mastanduno, “The United States and Stability in East Asia,” in International Relations Theory and the Asia-Pacific, ed. G. John Ikenberry and Michael Mastanduno (New York: Columbia University Press, 2003), s. 421–22.

4- Stephen M. Walt, “International Relations: One World, Many Theories,” Foreign Policy 110 (Spring 1998): s. 29–46.

5- John J. Mearsheimer, The Tragedy of Great Power Politics (New York: Norton, 2001), s. 41.

6- See Amitav Acharya, “Why Is There No NATO in Asia? The Normative Origins of Asian Multilateralism” (Working Paper 05-05, Weatherhead Center for International Affairs, Harvard University, Cambridge, MA, 2005).

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz