Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi

712
Yazarlık Başvurusu

Ruanda, 1890’lardan 1914’e kadar Almanya’nın, 1914’ten 1962’ye kadar da Belçika’nın sömürgesi olmuştur. Belçika yönetimi 1933 yılında nüfus sayımı yapmış ve toplumu Hutu, Tutsi ve Twa olarak üçe ayırmıştır. Fiziksel özellikler ön plana çıkarılarak insanların boyları, gözleri ve burunları ölçülmüştür. Ölçümlerin sonunda Belçika yönetimi, nüfusun %15’ini oluşturan Tutsileri, nüfusun %84’ünü oluşturan Hutulara göre üstün görmüştür. Üç etnik gruba bölünen Ruanda’da başlarda sorun yaşanmasa da, Belçika yönetiminin her ırka ayrı kimlik kartı taşıma zorunluluğu getirmesiyle siyasi sorunlar ortaya çıkmıştır. Hutuların yönetimden el çektirilerek Tutsilerin yönetimde söz sahibi yapılmasıyla birlikte Hutu-Tutsi ayrışması daha da hızlanmıştır.

Tutsilerin yönetimde söz sahibi olmasının ardından, Tutsi liderlerin bağımsızlık adına tavır almaları Belçika’nın tavrını değiştirmiş ve Hutuları desteklemesine yol açmıştır. Bu destekle beraber Hutular yönetimde ve eğitimde söz sahibi olmuşlardır. Hutular 1957 yılında bildiri yayınlayarak Hutular adına siyasi bir parti kursalar da Tutsi monarşisinin gölgesinde kalmışlardır. Ruanda 1962 yılında Belçika sömürgeliğinden kurtulup bağımsızlığını kazanana kadar, ülkede Hutular ve Tutsiler arasında kanlı çatışmalar gerçekleşmiştir. 1959 yılında gerçekleşen Hutu Devrimi ile ülkedeki Tutsi monarşisine Hatular tarafından son verilmiştir ve Hatular ülkede egemen güç olmuştur. Ülkede yüzlerce Tutsili katledilmiş ve yüzlercesi de komşu ülkelere mülteci olarak göç etmek zorunda bırakılmıştır. Asırlardır kendi ülkelerinde ikinci sınıf vatandaş olarak yaşayan Hutular artık Ruanda’da siyasi iradeyi ellerinde bulundurmaktadır. Hutu Başkan Grégoire Kayibanda’nın 1961-1973 yılları arasında yönetime geçmesiyle göç eden Tutsiler Ruanda’ya geri döndüklerinde öldürülmeye başlanmıştır. 1962 yılından itibaren 1990’lı yıllara dek Hutu-Tutsi çatışması devam etmiş ve benzer olaylar Burundi’de de yaşanmaya başlamıştır. 1990 yılında, göç etmiş mülteci Tutsilerin kurduğu Ruanda Yurtsever Cephesi Ruanda’yı işgal etmeye başlamıştır. İşgalde Hutular öldürüldüyse de asıl zararı Tutsiler görmüştür. Egemen gücün emri altında olan polisler Ruanda Yurtsever Cephesi ile ilişkisi olduğunu iddia ederek Tutsileri tutuklamaya başlamıştır. Hutular, Tutsileri ortak düşman olarak görerek ‘‘Hutuların On Emri’’ isimli yazı oluşturarak gazetede yayınlamışlardır. Hutuların Tutsileri ortak düşman olarak görmelerinin sebepleri arasında Tutsilerin sömürgecilik dönemindeki baskıcı rejimi yeniden kurmak ve Hutuları köleleştirmek istemesi yatmaktadır.

Juvenal Habyarimana

1973 yılından 1994 yılına kadar Juvenal Habyarimana’nın yönettiği Ruanda’da Tutsi nefreti giderek artmıştır. Habyarimana Batılı destekçilerinin baskılarına karşılık liberalleşmeyi ve demokrasiyi desteklerken aynı zamanda işlenen insan hakları ihlallerini görmezden gelmiştir. Siyasi baskıyı arttırmıştır. 1993 yılında Afrika Birliği Örgütü’nün önderliğinde iki taraf arasında Arusha Anlaşması imzalanmış olsa da bu anlaşma gerçek hayatta uygulanmamıştır.

Anlaşma Ruanda Yurtsever Cephesi ve hükümet arasında bazı haklar tanımakla beraber, iki ordunun birleşmesini istemiş ve Birleşmiş Milletler’den barışı kurumak adına yardım talep etmiştir. Her iki taraf da bu anlaşmanın imzalanmasına rağmen savaş için hazırlıklar yapmıştır. İstikrarsızlık, halkın hükümette karşı duyduğu hoşnutsuzluk ve iki etnik grup arasındaki çatışmalar ülkeyi soykırımın yaşanacağı 1994 yılına hazırlamıştır. Başkan Habyarimana’nın uluslararası anlaşmalar yapmak üzere Tanzanya’ya yaptığı uçak yolculuğunda öldürülmesi şiddeti tetikleyen son olay olmuştur. Suikastın Tutsiler tarafından yapıldığı iddiasının yayılması üzerine soykırım başlamıştır. 1994 yılında yaklaşık yüz gün süren soykırım, II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya’sının Yahudilere karşı gerçekleştirdiği soykırımdan sonra gerçekleştirilen planlı ve sistematik en büyük soykırımdır. Çocuk, yaşlı, kadın fark etmeksizin tüm Tutsiler hedef alınmıştır. Tutsi kadınları tecavüze uğramış, yüzlerce Tutsi de işkenceye maruz kalmıştır. Tutsi kadınlarının HIV/AIDS gibi çeşitli hastalıklara kapılması için özellikle bu hastalıkları taşıyanların bu suçu işlemeleri planlanmıştır. Birleşmiş Milletler’in personel sayısını düşürmesiyle birlikte üç ay gibi kısa bir sürede 500.000 ile 1.000.000 arasında Tutsi uluslararası kamuoyunun önünde katledilmiştir. 1994 yılında kurulan hükümetin başkan yardımcısının Tutsi olması ve Birleşmiş Milletler’in Ruanda’ya personel göndermesi mevcut dengeyi Tutsiler adına değiştirmiştir. Güç Tutsilere geçmiş ve Hutular sürgün edilmiştir. Kaos ortamından yararlanan Ruanda Yurtsever Cephesi, Fransa tarafından eğitilen Ruanda ordusunu yenmiştir. Olaylara karışan yaklaşık iki milyon Hutu ülkeden kaçmıştır. Soykırım sonrasında güçsüz bir nüfus ve devlet sisteminin çalışmadığı bir ülke ortaya çıkmıştır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Ruanda ve komşu ülkelerde 1 Ocak 1994 ile 31 Aralık 1991 tarihleri arasında işlenen soykırım ve uluslararası hukukun ihlallerinden sorumlu kimseleri yargılamak ve cezalandırmak adına görev yapmak üzere Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kurmuştur.

Ruanda Hükümeti, uluslararası bir ceza mahkemesinin kurulmasını Birleşmiş Milletler’den kendisi teklif etmiştir. Mahkeme Tanzanya’nın Arusha şehrinde kurulmuştur ve savaş suçları, soykırım suçu ve insanlığa karşı işlenen suçlara karşılık yargılama yetkisini kendisinde barındırmıştır. Mahkeme, cinsel şiddeti savaş suçu saymıştır. Mahkeme ilk yargılamasını 1997 yılında, son yargılamasını ise 2012 yılında gerçekleştirmiştir.

Mahkemenin ölüm cezası verme yetkisi olmamakla birlikte faal olduğu on beş yılda 93 kişi yargılanmış, yargılananlardan 62’sinin hapis cezası almasına, 14’ünün beraat etmesine, 10’unun ulusal mahkemede yargılanmak adına sevkine, 3’ünün Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne sevkine dair kararlar verilmiştir. 2 kişi de duruşma gerçekleşmeden vefat etmiştir. 30 Haziran 2012 tarihinden sonra başlayan herhangi bir dava veya temyiz Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından görülecektir. Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin konu, kişi, zaman ve yer bakımından yetkileri Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından hazırlanan Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsünün maddelerinde yer almaktadır. Daha önce de belirtildiği üzere zaman bakımından 1 Ocak 1994 ile 31 Aralık 1994 tarihleri arası, yer bakımdan Ruanda ve komşu ülkeler, kişi bakımından suça karışan gerçek kişileri yargılama ve konu bakımından soykırım, insanlığa karşı suçlar ve Cenevre Sözleşmesi ile II. Ek Protokol’ün ortak maddeleri olarak belirlenmiştir. Kısmen veya tamamen, ulusal, etnik, ırksal veya dini herhangi bir grubu yok etme amacıyla gerçekleştirilen davranışların hepsi soykırım olarak kabul edilmiştir. Statüye göre mahkeme söz konusu suçları işleyen veya suçun işlenmesine yardım eden gerçek kişilere soruşturma açma yetkisine sahiptir. Söz konusu suçlar şu şekilde belirtilmiştir: cinayet, yok etmek, köleleştirmek, sınır dışı etmek, hapsetmek, işkence, tecavüz, zulümler ve diğer insanlık dışı eylemler. Yine statüye göre mahkeme tüm ulusal mahkemelerden daha yetkili ve önceliklidir. Mahkeme davanın herhangi bir aşamasında ulusal mahkemelerden yetkilerini ertelemelerini isteyecek yetkiye sahiptir. Statünün 10. maddesine göre Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesinin organları şu şekilde ayrılmıştır: üç dava, bir temyiz dairesinden oluşan daireler, savcılık ofisi ve sicil dairesi. Dava dairelerinin her birinde 3 yargıç olmak üzere toplamda 9 ve en fazla 6 yedek yargıç bulunmaktadır. Dava dairelerinde bulunan yargıçlardan 7 tanesi aynı zamanda temyiz dairesinin de üyesidir.

Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi

Her itiraz için temyiz dairesi en fazla beş üye ile toplanır. Daireler her ikisi aynı ülkenin vatandaşı olmayacak şekilde toplamda bağımsız 16 daimi yargıçtan ve 9 yedek yargıçtan oluşur. Daimi ve yedek yargıçların hepsi kendi ülkelerindeki en üst makama atanabilmek için gereken özellere sahip olmak zorundadır ve uluslararası hukuka ilişkin tecrübeleri göz önüne alarak seçilmektedirler. Danimarkalı Vagn Joensen Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi Dava Dairesi Başkanı olarak atanmış ve görevini tamamlamıştır. Savcılık ofisi belirlenen tarihler arasında belirlenen coğrafyada suç işleyen kimseler hakkında soruşturma açılmasından sorumludur. Ofis, mahkemenin diğer organlarından bağımsızdır ve hiçbir hükümetten emir veya talimat almadan kendi görev çerçevesi içinde sorumluluğunu icra eder. Gambiyalı Hassan Bubacar Jallow, 15 Eylül 2003 tarihinde Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı olarak atanmış ve görevini tamamlamıştır. Statünün 16. maddesine göre sicil dairesi, mahkemenin idaresinden ve hizmetinden sorumludur. Daire, savcılık ve diğer dairelere hukuki ve idari destek sağlamakla yükümlüdür. Sicil memuru, genel sekreter tarafından mahkeme başkanına danışılarak atanır ve görev süresi dört yıldır. Mahkemede yargılanan her bir kişi mahkeme önünde eşit haklara sahiptir. Statünün 28. maddesince devletler mahkeme ile işbirliği içinde olmak zorundadırlar. Tanıklık yapma, delil paylaşımı, evrak servisi, tutuklama, gözaltına alma, sanığın mahkemeye teslimi, sanıkların yer bildirimi gibi çeşitli maddelere devletlerin uyması gerekmektedir. Ülkede gerçekleşen olaylarda suçu işleme, yardım etme ve katılma oranları oldukça yüksektir. 150.000 sanığın yargılanmasının gerekmesi, Ruanda hükümetinin geleneksel adalet sistemine dayalı Gacaca Mahkemeleri’ni kurma planını 2001 yılında açıklamaya itmiştir.

Üst düzey ve daha önemli davalar uluslararası mahkemede görülürken, alt düzey davalar geleneksel mahkemeye devredilerek yük iki mahkeme arasında paylaştırılmak istenmiştir. Mahkemenin soykırım konusunda yargılamada bulunduğu ilk davanın sanığı 1993-1994 yılları arası Taba kasabasında belediye başkanlığı yapmış olan Jean Paul Akeyesu’dur. Mahkeme açısından yeterince karmaşık olan soykırımın tanımı bu davada çözülmüştür.

Dava kararında mahkeme, tecavüzün insanlığa karşı bir suç olmasından ziyade ilk defa tecavüzün soykırımın bir yöntemi olarak sayılabileceğini kabul etmiştir. Mahkemeye göre soykırım suçu şekilde kabul edilmiştir: herhangi bir grubun üyelerini öldürme, grubun üyelerine ciddi bedensel veya ruhsal zarar verme, yaşam koşullarına zarar verme, doğumları engellemeye yönelik faaliyetlerde bulunma, grubun çocuklarını farklı bir gruba zorla verme. 2 Ekim 1998 tarihindeki duruşmayla Akeyesu suçlu bulunmuş ve çeşitli cezalara çarptırılmıştır. 2001’de verilen kararla da Akeyesu’nun tüm cezaları birleştirilmiş ve ömür boyu hapse mahkûm edilmiştir. Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi, Ruanda’da gerçekleştirilen soykırımın suçlularını yargılamak ve cezalandırmak üzere kurulmuş bir ad hoc mahkemedir. Mahkeme, uluslararası hukukçular tarafından adaleti yeterince sağlayamadığı gerekçesiyle eleştirilmiştir. Mahkeme, Yugoslavya için kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi ile yapısal olarak aynı şekilde kurulmuştur. Her iki mahkemenin de söz konusu suçların işlenmesinden sonra kurulmuş olması da uluslararası hukukun ilkeleri bakımından tartışma konusu olmuştur. Aynı suçtan birden kez yargılama yapılamaz ve kanunsuz suç olmaz gibi ilkelerin ihlal edildiği yönüyle mahkemenin adaleti tam olarak sağlayamadığına dair çeşitli görüşler de bulunmaktadır. Mahkemenin idam yetkisi bulunmamakla birlikte 2012 yılına kadar 93 sanık yargılanmıştır. Görülen davaların çoğunda suçlarla ilgili yeterli belgelerin bulunmasına karşılık bağlantı bulunmaması sebebiyle delil bulunmadığının söylenmesi de dikkat çekici bir husustur. Sonuç olarak Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurulmasına giden yolda görevini yapmış ve tamamlamıştır. Uluslararası ceza mahkemeleri, insanlığa karşı işlenen suçlar, savaş suçları, soykırım suçu gibi çok ağır suçları işleyenleri yargılamak ve bu suçların oluşmasını engellemek için önemli görevler üstlenmektedir. Tüm insanlık için hayati önem taşıyan adaletin yerine getirilmesi ve sağlanması adına Uluslararası Ceza Mahkemesi görevine devam etmektedir.

[irp posts=”46″ name=”3 Milyon İnsanı Öldüren Pol Pot’un Katliam Gerekçesi Şaşırtıcı!”]

KAYNAK

Kaynaklar 

ÇELİK, C. (2006). ‘‘Birleşmiş Milletler Yargısı ve Ruanda Mahkemesi’’. Kamu Hukuku Arşivi, Cilt: 9, Sayı: 1, s. 29-43.

KARASAKAL, K. (2020). ‘‘Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi’’.

KILINÇ, A. Ş. (2009): ‘‘Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Devletlerin Egemenliği Üzerine Ulusal Egemenlik Odaklı Bir İnceleme’’. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 58, Sayı: 3, s. 615-657.

PAZARCI, H. (2015). Uluslararası Hukuk (14. bs.). Ankara: Turhan Kitabevi Yayınları. SHAW, M. (2018). Uluslararası Hukuk (8. bs.). (Çev: Y, ACER., İ. KAYA., M. DEMİRTEPE.,

  1. ŞİMŞEK.). Ankara: Türkiye Bilimler Akademisi.

UZUN, E. (2003). ‘‘Milletlerarası Ceza Mahkemesi Düşüncesinin Tarihsel Gelişimi ve Roma Statüsü’’. Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, s. 25-48.

QASIM, S. O. (2014). ‘‘Savaş Suçları ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’’. Yüksek Lisans Tezi, Doğu Akdeniz Üniversitesi.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz