Kıbrıs adasında insan yaşamının Neolitik Çağ’da başladığı bilinmekle beraber, ada bu zamandan süregelen bir mücadeleye şahit olmuştur ve olmaktadır. Nitekim Kıbrıs, Roma İmparatorluğunu, Büyük İskender’i, Bizans İmparatorluğu’nu, Osmanlı İmparatorluğu’nu ve son olarak da İngiliz hakimiyetini görmüştür. 1571 yılında II. Selim tarafından fethedilen Kıbrıs’ta 308 yıl sürecek Osmanlı hakimiyeti başlamıştı. Osmanlı Kıbrıs’ı fethettikten sonra bölgeye Türkleri yerleştirmeye başladı. Böylelikle adaya kök salacak olan Türk varlığı oluşmaya başladı. 19. Yüzyılın sonlarına doğru zayıflayan Osmanlı, Kıbrıs üzerindeki hakimiyetini de korumakta zorlanıyordu. Nitekim 1877 yılında imzalanan Ayastefanos Antlaşması ile Rus üstünlüğünü kabul etmek zorunda kalan Osmanlı, 1878 adayı İngilizlere bırakmak zorunda kaldı.
İngilizler Kıbrıs’ı Yüksek Komiser ve valiler aracılığıyla yönetmekteydi. İkinci Dünya Savaşı ile ortaya çıkan ve Wilson İlkeleri’nin önemli bir parçası olarak ‘kendi kaderini tayin hakkı’ İkinci Dünya Savaşı ile birlikte önemli olmaya başlayınca, İngilizler Kıbrıs’ta otonomi çalışmalarına başladı. Nisan 1947’de başlayan otonomi anayasa çalışmalarında Rum tarafının Yunanistan’a bağlanma isteği (ENOSİS) nedeniyle kabul edilmedi.
Rumların enosis isteme sebebiyle adada Türk-Rum anlaşmazlıkları artmaya başlıyordu. 20 Ekim 1950’de Rum Ortodoks Kilisesi’nin başpiskoposluğuna Makarios’un gelmesiyle birlikte enosis söylemleri tehlikeli boyutlara ulaştı. Bu gergin süreçte, BM 1954-1955 yıllarında Kıbrıs sorununu görüşmeye başladı. Kıbrıs Türkleri her şeye rağmen ilan edilen otonomi anayasası için gösteriler yapmaya başladı. Rumlarda buna karşılık protestolar yapmaya başladı ve protestolarda Türk polisleri öldürdüler. 1958 yılına gelindiğinde ise ‘Taksim Planı’na karşı gerçekleştiren protestolarda İngiliz askerlerinin Türklere saldırması ile oluşan kaos ortamında EOKA Kıbrıs’ı tamamen ele geçirmek için savaş başlattı. Türkler de buna karşı hareketini geçince 1959 yılında yapılan Zürih ve Londra zirvelerinden bağımsız bir Kıbrıs sonucu çıktı. Kıbrıs Cumhuriyeti adını alan Kıbrıs’ta 1960 yılında yapılan seçimleri Makarios kazandı ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı oldu. Türk tarafından ise Fazıl Küçük Cumhurbaşkanı Yardımcısı oldu. Ancak bu ittifak uzun sürmedi ve 21 Aralık 1963 yılında Türk tarafı hükümetten çekildi. Böylelikle Kıbrıs’ı ikiye bölecek süreç hissedilir şekilde yaşanmaya başladı.[1] Rumlar kaos ortamında adayı Yunanistan’a katma girişimlerine başladığı dönemlerde Yunanistan’da yaşanan darbe ile başa gelen askeri yönetim ilhakı hızlandırmak için 1974’te Makarios’u darbeyle indirerek yerine EOKA komutanlarından Nikos Sampson’u başa getirdiler.[2]
Türkiye, Kıbrıs’ın içinde bulunduğu bölünmüşlük döneminde Kıbrıs Türklerinin haklarını korumak ve soydaşların yalnız bırakmamak için 1960 yılında Garantörlük Anlaşması (Türkiye, Yunanistan, İngiltere, Kıbrıs Türk ve Rum tarafı) gereği müdahale girişimlein de bulunmak istese de 1964 yılında Makarios’un Garantörlük Anlaşması’ndan çekilmesi ile Türkiye’nin önü açılmıştı. Ancak aynı yıl içinde müdahale söylemleri artınca ABD Başkanı Lyondon B. Johnson’ın Türkiye’ye yazdığı tehditkâr mektup ile Türkiye’nin olası müdahalesinin önüne geçmişti. Bu engellemeler sırasında Rum tarafının Kıbrıs Türklerine yönelik vahşi saldırıları soykırım boyutlarına ulaşmıştı. Adadaki Kaos ortamında İngilizleri harekete geçirmiş ve İngilizler BMGK’yı harekete geçirerek 186 sayılı kararıyla bölgede barış gücü oluşturulmasını kabul ettirmişti.[3]Ancak Yunanistan adada kaosu daha fazla artırmak için EOKA lideri Grivas’ı 1967 yılında kaçak yollarla adaya sokmayı başarmıştı.
Grivas, enosis ideali içim etkili bir isimdi. Nitekim Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması açısından önemli bir hamleydi. Böylelikle kargaşa artacak ve Kıbrıs zapt edilebilecekti.[4] Türkiye, Kıbrıs Türk halkına karşı yapılanlara daha fazla tahammül gösteremeyerek 20 Temmuz 1974 yılında askerî harekât düzenledi. 22 Temmuz’da Ateşkes sağlansa da Rumlar şartları yerine getirmedi ve Türkiye 14 Ağustos’ta askerî harekâtı tekrardan devam ettirdi.[5]
Türkiye’nin askerî harekâtı sonucunda geçici olarak kurulan Kıbrıs Türk federe Devleti’ndeki geçicilik ibaresi 1975’te kaldırıldı. Ancak Kıbrıs’taki Türk-Rum anlaşmazlığının çözümünde yetersiz kalan KTFD’nin yerine 1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. Ancak KKTC sadece Türkiye tarafından tanındı ve KKTC’nin ilanı uluslararası alanda tepkilerle karşılandı ve KKTC ambargolara maruz kaldı. Kıbrıs sorunu gitgide derinleşti. Özellikle GKYR’nin AB üyeliği ile çözümsüzlük giderek arttı.[6]
[irp posts=”30371″ name=”1960 – 1980 Kıbrıs Sorunu Ekseninde Türkiye-Yunanistan İlişkileri”]
KAYNAK
Dipnotlar
[1] HASGÜLER Mehmet, Kıbrıs Siyasi El Kitabı ve Sözlüğü, İstanbul, Alfa, 2018, ss.11-25
[2] DEMİR Nesrin, “Avrupa Birliği Türkiye İlişkilerinde Kıbrıs Sorunu”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.15, S.1, 2005, s.347-367, ss.349-351
[3] VATANSEVER Müge, “Kıbrıs Sorununun Tarihi Gelişimi”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.12, S.Özel, 2012, s.1487-1530, ss.1512,1513
[4] ARMAOĞLU Fahir, “Amerikan Belgelerinde Kıbrıs Sorunu 1958-1959”, Belleten, 60.229, 1996, s.745-782, ss.779-782
[5] HASGÜLER Mehmet, a.g.e, ss.25,26
[6] VATANSEVER Müge, a.g.e, ss.1516-1519
Kaynaklar
HASGÜLER Mehmet, Kıbrıs Siyasi El Kitabı ve Sözlüğü, İstanbul, Alfa, 2018
DEMİR Nesrin, “Avrupa Birliği Türkiye İlişkilerinde Kıbrıs Sorunu”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.15, S.1, 2005, s.347-367
VATANSEVER Müge, “Kıbrıs Sorununun Tarihi Gelişimi”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.12, S.Özel, 2012, s.1487-1530
ARMAOĞLU Fahir, “Amerikan Belgelerinde Kıbrıs Sorunu 1958-1959”, Belleten, 60.229, 1996, s.745-782
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.